Müttefiklikten Belirsizliğe Türkiye-ABD İlişkileri - M5 Dergi
Makaleler

Müttefiklikten Belirsizliğe Türkiye-ABD İlişkileri

Abone Ol 

Arap Baharı’nın belki de son halkası 2011 Mart’ında küçük gösteriler ve olaylarla Suriye’de patlak verdi. Olayların başlangıcında çatışmaların kısa sürede biteceğine yönelik öngörülerin hepsi boşa çıktı. Suriye’deki iç savaş bir anda yerel, bölgesel ve küresel aktörleri içine dâhil etti. Suriye’de çatışmaların başladığı dönemde izlenen politikalar, bugün yaşanan sürecin en önemli nedenidir. Sorunun ortaya çıktığı dönemde Obama yönetimindeki ABD’nin izlediği belirsiz politikalar yalnızca ABD ile müttefiki Türkiye’nin ilişkilerini bozmakla kalmamış, çatışma alanına Rusya ve İran’ın da etkin bir şekilde müdahalesinin önünü açmıştır.

Arap Baharı’nın belki de son halkası 2011 Mart’ında küçük gösteriler ve olaylarla Suriye’de patlak verdi. Olayların başlangıcında çatışmaların kısa sürede biteceğine yönelik öngörülerin hepsi boşa çıktı. Suriye’deki iç savaş bir anda yerel, bölgesel ve küresel aktörleri içine dâhil etti. İç savaş sürekli kendini yenileyen bir hal aldı. Krizin ilk döneminde sorun Esad ve değişim isteyenler arasındaki çatışma iken sonrasında Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) ile küresel, bölgesel ve yerel güçlerin mücadelesine dönüştü. Bu mücadele Suriye ile beraber Irak’ı içine aldı ve çatışma alanı genişledi. Öyle ki başta BM olmak üzere birçok küresel ve bölgesel örgütlerin ortaya koyduğu planlar, soruna çözüm getirmenin çok uzağında kaldı.

Suriye’de çatışmaların başladığı dönemde izlenen politikalar, bugün yaşanan sürecin en önemli nedenidir. Sorunun ortaya çıktığı dönemde Obama yönetimindeki ABD’nin izlediği belirsiz politikalar yalnızca ABD ile müttefiki Türkiye’nin ilişkilerini bozmakla kalmamış, çatışma alanına Rusya ve İran’ın da etkin bir şekilde müdahalesinin önünü açmıştır. ABD’nin belirsiz olarak tanımladığımız bu politikalarının temel hedefinin ise Irak’ın kuzeyinde gerçekleştirilen federatif yapıya eklemlendirilebilecek bir oluşum olduğu kanısı giderek güçlenmiştir. Bu oluşumun ABD tarafından bahanesi IŞİD olmuştur. ABD’nin izlediği bu politika kendisini Suriye’de yalnızca Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’ne mecbur bırakırken, Türkiye gibi bir NATO müttefikini kendisinden uzaklaştırmıştır.

ABD’nin belirsiz politikaları karşısındaki ilk hamle Esad yönetiminden gelmiş ve Rusya Federasyonu Suriye rejimi tarafından yapılan davet sonucunda 2015 yılının Eylül ayında sahada yerini almıştır. Rusya’nın Suriye’deki varlığı 1950’lerin başından beri yer edinmeye çalıştığı, borçlarını sildiği her türlü karşılıksız yardım yaptığı Suriye’yi Batı’ya kaptırmaktan çok daha fazla nedenler içermektedir. Rusya, ABD’nin 11 Eylül terör saldırısından sonraki tüm askeri harekâtlarının sonucunun iyi planlanmadığını hatta hiç planlanmadığını düşünmektedir. Rusya, ABD’nin müdahaleleri sonrası müdahale edilen bölgede oluşan köktenci yapıların yalnızca bölge ülkelerini değil kendisini de zor durumda bıraktığı inancı içerisindedir. Bu inanç kökten dinci akımların yönünü kendi topraklarına çevirme korkusuyla açıklanabilir. Bu nedenle IŞİD içerisinde yer alan Kuzey Kafkasya kökenli savaşçılar -ki savaşmayı fazlasıyla öğrenen- Rusya’ya dönmeden Suriye’de yok edilmelidir.

Bunun yanında batı etkisinde bir yönetim şekli ortaya çıkması da Rusya tarafından kabul görmemektedir. Ortadoğu’daki etki alanı geniş olan Suriye’de Batı yanlısı bir rejimin ortaya çıkması da Rusya’nın Ortadoğu’da stratejik etki alanlarını daraltma anlamına gelmektedir. Bu daraltmaya meydan vermemek için bölgeye yapılan davet geri çevrilmemiş, bölgede siyasi etkisini artırmak için de İran’ı yanına çekmiştir. İran’ın Şii dünyasındaki etkisi ve Esad ile Irak’taki Şii iktidara verdiği destek Rus strateji gücü ile birleşince, kendini YPG/PYD’ye mecbur bırakan ABD’yi daha da yalnızlaştırmış ve Suriye’deki siyasi etki dengesi bir anda Rusya-İran kanadına kaymıştır.

Devamı M5 Dergisi Ocak 2019 Sayısında…

Etiketler
Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close