Oxford Üniversitesi: Yakın Gelecekte İnsanlığı Bekleyen 3 Tehlike - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

Oxford Üniversitesi: Yakın Gelecekte İnsanlığı Bekleyen 3 Tehlike

Abone Ol 

Dünyanın önde gelen üniversitelerinden biri olan Oxford Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olan Nayef Al-Rodhan, dünyanın 20 yıl içerisinde karşı karşıya kalabileceği en önemli üç tehlikeyi gözler önüne serdi.

Al-Rodhan, gelecek 20 yıl içerisinde dünya için en büyük risklerin “biyolojik tehlikeler”, “siber tehditler” ve “uzay çatışmaları” olduğunu bildirdi.

Dünyanın çeşitli dönüştürücü teknolojilerdeki benzeri görülmemiş gelişmeyle giderek daha birbirine bağlı ve bağımlı hale geldiğine işaret eden Al-Rodhan, bu durumun faydaları olduğu kadar önemli riskler de taşıdığını kaydetti. Al-Rodhan, dünyanın 2040’a kadar karşılaşabileceği risklerin “biyolojik tehlikeler”, “siber tehditler” ve “uzay çatışmaları” olduğuna işaret ederek, uluslararası iş birliğinin bu tehditlere karşı hazırlıklı olmak için önem taşıdığını vurguladı.

Ekonomik krizlerin yanı sıra Arap ulus devlet modelinin tanık olduğu politik zayıflık, bölgedeki dinamik güçlerin rollerinde belirgin bir düşüşe neden oldu. Küresel politika, Ortadoğu ülkelerinin, modern devlet şeklinin tehdidi altında kalmasından endişe duyuyor. Özellikle de istikrar endüstrisi, dünyanın sadece bu bölgesinde geçici şekilde olsa bile, yalnızca askeri ve demokratik araçların karmaşık bir modeliyle geliyor.

2011’den bu yana Arap Baharı devrimlerine eşlik eden değişikliklerin devletin merkezi yapısının temel direklerine katkısı, merkez marjdan yararlandıktan sonra, karmaşık durumsal gerekçelerine göre, tam tersi oldu.  1970’ler ve 1980’li yıllarda, büyük çoğunluğu yabancılaşma ve ötekileştirmenin acılarından muzdarip olup siyasi akımlara ve ideolojilere mensup olanlar, günümüz nesillerinin ağlamasına tanık olsa da fikirlerinin mevcut toplumsal sahneyi inşa ediyor gibi göründüğü bir hareket üzerinde birleşti.

Şiddet eylemlerine yönelen iktidarların daha fazla yönetme arzusu, ayrılıkçı olaylara yol açtı. Bu durum, birçok Arap ülkesindeki mevcut azınlıkları da ayağa kaldırmıştı. Bu azınlıklar, devrim aracılığıyla bir fırsat yakalayarak, halk bileşenlerinin de dahil olmasıyla kendilerini ifade etti. Sürpriz olan ise, bu bileşenlerin etnik, dini ve sınıfsal hesaplamalar üzerine dayanan devlet modeline karşı isyanı oldu.

BİYOLOJİK TEHLİKELER

Yeni tip corona virüs (Covid-19) salgınının neden olduğu kriz, dünya ekonomisini ve sağlık sistemini uçurumun eşiğine getirirken, Al-Rodhan, Covid-19 salgınındaki tek önemli noktanın ölümcül bir patojen içerebilecek gelecekteki bir virüse daha iyi hazırlanma ve mevcut yetenekleri artırma eğilimi olduğunu belirtti.

YENİ BİR HARİTA ŞEKİLLENİYOR

Parçalanmış bir devletin bu paradigması, Arap dünyasının diğerini kabul etmeye doğru ilerlediği varsayılan bir ibareye ilişkin şüpheleri ortaya koydu. Her ülke içerisindeki kültürel çoğulculuk çizgisinde görülen artışa rağmen, belirli bir kimliğin tezahürü,  hakim unsur haline gelmeyecek ve  doğrudan risk oluşturmayacak şekilde ‘otoriteyi tehlikeye karşı uyarmak’ ve ‘gereksinimlerini karşılamak’ için çalışıyor.

Şaşırtıcı olmayan bir şekilde Arap camiasındaki devlet yapısı, Arap toplumlarının yerel ve ulusal şemsiyelerini kaybetmesi sonrasında etnik ve bölgesel çatışmalarla boğuşan bir azınlık  varlığına dönüştü. Bu ülkelerin değişim umutları karşısında maruz kaldıkları acılar ve üniter devletin tutuculuğunu kırma ihtiyacının artması, yeni bir Arap haritasının şekillendirilmesi sürecinde dikkate alınmayı gerektiriyor.

Endişeler, hala modern Arap devletinin istikrarını arzulayan hayalperestlere hükmetmeye devam ediyor. Arap ülkelerinin çoğunda ve bu ülkelerin modern tarihleri boyunca, üstünlük ve despotizm tezahürleriyle bağlantılı eski korkular, yönetimde sonsuzluk amacıyla başkalarına zorbalığa izin veren siyasi heveslerle ilgiliydi. Aynı şekilde bu umutların devletin siyasi, ekonomik ve toplumsal düzeyinde gerçek bir değişim yoluna girebilecek büyük acılara dönüşmeyeceği kararlılığından başka bir olumlu eğilim de yoktu. Bu değişim yolculuğu, ülkeyi sarsıntıdan bir jeopolitik çatlağa ve daha sonra da ulusal devletin parçalanma aşamasına sürükleyebilecek faktörlere de dikkat edilmesini gerektiriyor. Bu beklentiler, yoktan doğmadı. Çünkü Arap devletinin varlığı, coğrafi sınırları içinde siyasi olarak birleşse de, entelektüel, kültürel ve sosyal alandaki çok sayıda çatışma zemininde hala devam ederek Arap varlığını parçalamak için verimli bir ortam oluşturuyor.

Al-Rodhan, Kovid-19 salgınını izleme ve bilgi paylaşımında devletler arasındaki belirgin iş birliği eksikliğine işaret ederek, gelecekte kendiliğinden veya insan yapımı ortaya çıkacak bir virüsün muhtemelen çok daha tehlikeli olacağını vurguladı. Böyle bir virüsün kökenini belirleme ve yayılmasını önlemenin sadece bir halk sağlığı önceliği olmadığını belirten Al-Rodhan, aynı zamanda ulusal ve uluslararası bir ekonomik, politik ve güvenlik krizini önlemede de önem taşıdığını kaydetti.

Al-Rodhan, bir başka büyük salgında yüz maskeleri ve ventilatörlerden çok daha fazla ekipmana, bunları temin etmek için çok daha iyi ve hızlı ulusal yanıtlara, uluslararası iş birliğine ihtiyaç olabileceğini aktardı.

SİBER TEHDİTLER

ABD’de Hazine, Ticaret, İç Güvenlik Bakanlıkları başta olmak üzere birçok kuruma yönelik yapılan ve arkasında Rusya’nın olduğu iddia edilen siber saldırının yankıları devam ederken Al-Rodhan, gelecekte büyük risk taşıyan konulardan birinin de siber tehditler olduğunu, bu konudaki olası aksamaların, finansal erimeyi, kritik altyapının çökmesini, nükleer ve biyolojik tesislerin aksamasını sağlayacağını belirtti.

Al-Rodhan, siber saldırıların devletler veya devlet dışı aktörler tarafından tetiklenebileceğini ve ciddi sonuçları olabileceğini vurguladı.

UZAY ÇATIŞMALARI

Oxford Üniversitesi’nden Al-Rodhan, uydu sayılarındaki artış, özel sektörün uzay yarışına katılımı, devletlerin güç politikası, ekonomik rekabet ve uzayın barış ile savaştaki karasal meselelerde kritik öneminin uzayın giderek daha çekişmeli ve rekabetçi hale gelmesini sağladığını kaydetti.

Uzay çöplüğünün hızlı büyümesi ve uzayın askerileştirilmesinin potansiyel riskler ve çatışma için tehdit olarak değerlendirildiğine işaret eden Al-Rodhan, son yıllarda kamu ve özel sektör aktörlerinin egemenliklerini ortaya koymaya çalışması ya da uzay teknolojileri ve altyapısının kâr getiren fırsatlardan yararlanmaya çalışmasıyla uzayın giderek daha tartışmalı hale geldiğini savundu.

Al-Rodhan, pek çok devlet tarafından “Uzay Kuvvetleri” oluşturulması ve Uydu Karşıtı Silah Testleri (ASAT) yapılmasının uzayın askerileştirilmesine kanıt olarak gösterilebileceğini aktardı. İnsanlığın sivil uçuşlar, mobil telefon, internet, GPS ve tele-tıp gibi günlük yaşam için giderek ve geri dönülemez biçimde uzaya bağımlı hale geldiğini vurgulayan Al-Rodhan, devletlerin uzay bağlantılı sistemlere bağımlı kaldığını kaydetti.

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close