Rusya oligarkı Vladimir Putin, son yaptığı açıklamalarda, “Batı emperyalizmi” ile hesaplaşan “anti-emperyalist/yeni dünya düzeni kurucu” kimlik sergilemeye çalışıyor.
Saldırgan ve yayılmacı Rus-Ortodoks milliyetçiliği üzerinden kan döken bir diktatör için hayli cazip bir propaganda yolu, kuşkusuz…
Bu fikri, dünya çapında “satın alacak” çok sayıda beyin vardır…
Batı’nın “küreselci” kimlik taşıyan emperyalizmine karşı, Doğu’nun “ulusalcı” bayrağını yükselten “büyük devrimci”(!) Putin…
Özellikle, kendi milletine ait olmayan Ukrayna’daki dört bölgeyi ilhak töreninde yaptığı konuşmadaki anti-batı tirad, izlenmeye değerdi…
Kendisini kararlı bir devrimci karaktere doğru yönlendirirken söylediklerine ne kadar inanıyordu, bilemem ama, bende bıraktığı izlenim, kendi yalanlarına zamanla inanan insanların karakterlerine yakın kimlik taşıdığı oldu…
Sosyal medyanın beyinleri esir aldığı dünyada, Vladimir Putin’den bir Che Guavera üretebilir misiniz?
Hayır!..
Diyelim ki bu fikri zorladınız, bu neyi gösterir…
Şaşkın olduğunuzu…
- PUTİN DÜNYANIN EN ZENGİN OLİGARKIDIR…
Fidel Castro ve yoldaşı Che Guavera, Soğuk Savaş yıllarının çok özel karakterleridir.
Bu ikili, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) burnunun dibinde, hem de Amerikan mafyasının sömürge alanı olarak görülen bir adasında Marksist-Leninist devrimi başarmış, Latin Amerika’daki anti-emperyalist hareketlerin yelkenini şişiren rejimin yapılanmasını sağladılar.
Fidel, oluşturulan küçük ama Sovyetler Birliği’nin (SSCB) geniş desteğinde etkin devletin yürümesinin ismiydi, Che, o devletin bakanlarında bulunmuştu ama makam işgal etmek anarşist ruhuna iyi gelmiyordu, 1965’te Küba’dan çıktı, Afrika ve Latin Amerika’da devrimleri gerçekleştirmeyi planlıyordu, 1967’de CIA’nın pususuna düştü, Bolivya ordusu tarafından yerinde infaz edildi…
Putin’in bütün bu “devrimci” geçmişle tek bağlantısı bir dönem Sovyet istihbaratı KGB’nin ajanı olmasıdır…
Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra yaşanılan ve Rus halkının anılarının karanlık bölümünde yer alan Boris Yeltsin döneminden sonra içinde bulunduğu “St.Petersburg çetesi” tarafından iktidara itildi…
23 yıldır ülkeyi, “tek adam diktatörlüğü” ile kendisine yakın küçük bir “oligark” grubuyla yönetiyor, Rusya nüfusunun yüzde 1’i “hesapsız” bir servet içinde yaşarken, ülke nüfusunun 19 milyonu “açlık sınırında”, 20 yaş üzeri 74.5 milyon Rus vatandaşı ise “alt-orta sınıf” olarak yaşıyor!..
Putin, kuşkusuz, dünyanın en zengin oligarkları arasında…
Zaten Ukrayna Savaış’nın başlamasıyla Batı’nın yakın oligarklarına yaptırım uygulamaya başlaması da Rusya’daki “vahşi oligark kapitalizminin” gerçek yüzünü göstermiyor mu?
- UKRAYNA: İKİ FARKLI KAPİTALİZMİN FİNAL MÜCADELESİ…
Ukrayna Savaşı, esas olarak iki farklı kapitalist uygulamanın çatışması olarak değerlendirilmeli.
İnsanlığa eşitsizlik, mülteci sorunu, doğa yıkımı ve savaştan başka bir değer kazandırmayan Batı’nın neo-liberal kapitalist anlayışı ile, aynı berbat öyküye sahip ama Batı’dan sadece “diktatörlükle” ayrılan Rusya’nın “oligarşik kapitalizmi” birbirine girdi.
Belli ki, Batı, “farklı kapitalist uygulamaları” silme, “tek tipleştirme” aracılığıyla dünyanın tüm pazarlarına ve doğal kaynaklarına sahip olma peşinde…
Açık söylemek gerekirse Rusya+Çin ittifakı da aynı hayalle adımlar atıyor…
Birbirlerinden farklı olduklarını düşünmemiz için de elimizde hiçbir kriter yok…
Hepsi, sömürü ve yayılma, aynı zamanda “askerleşme” üzerinde duran, sadece hamamdaki tellakların değiştiği sistemler…
Batı’ya manevra alanı sağlayan ise, dünyanın fakir bölgeleri için “lüks” olarak gördüğü, coğrafya sınırları Kuzey Amerika-Avrupa hattında belirlenmiş, Japonya+Avustralya+Yeni Zelanda+Güney Kore Pasifik müttefiklerini kapsayan demokratik sistemdir.
Che Guavera, bir 20’nci yüzyıllıydı, tipikti, en önemlisi bir düşünce bütünlüğü vardı…
Günümüzde “anti-emperyalist” olduğunu savunan Putin gibi liderlerin öyküleri ise çok basit: “Başarılı olursam, bundan böyle sizi Batı değil, ben sömüreceğim…”
Bu yüzyılda kendi ayakları üstünde durmayı hedefleyen bir milletin yapacağı ilk iş, belki de, bütün türlerden kapitalizmden uzak durmaktır…
Ukrayna’da hesaplaşan iki farklı kapitalist sistemden görüntüler. Rusya’nın fakirleri (üstte) sokakta ve kendilerine dağıtılabilen tek kap yemekle yaşama tutunmaya çalışıyorlar, Amerikan yoksulları için ise hayat, zenginliğin sergilendiği sokakların bir köşesine naylon çadırları ile sığınabilmek…
Ardan Zentürk