AIES Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü: "Türkiye'nin 'Zorlayıcı Diplomasi' Anlayışı ve Yükselişi" - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

AIES Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü: “Türkiye’nin ‘Zorlayıcı Diplomasi’ Anlayışı ve Yükselişi”

Abone Ol 

“Türkiye elde ettiği stratejik kazanımlarını, bölge ülkeleriyle atacağı uzlaşı adımlarıyla birleştirebilirse, Doğu Akdeniz’den Arap Yarımadası’na ve Afrika bölgesine kadar lider olabileceği ortak bir sinerji yaratabilir. Bu, Türkiye’nin bölgeler arası bir ekonomik güç olarak da yükselmesine giden yol olabilir.”

AIES Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nde yayımlanan analiz M5 tarafından çevrilmiştir.

“2003’te iktidara geldiğinden bu yana, Türkiye’nin o zamanki başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’yi Avrupa, Afrika ve Asya arasında şartları belirleyebilecek olan bölgeler arası bir güce dönüştürmeye çalıştı.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki diplomasisi; Türkiye’nin artık sert güç araçlarının kullanımına ve yurtdışındaki etkisini genişletmesine öncelik veren ‘zorlayıcı diplomasi’yi seçtiğini gösteriyordu. 

Nisan 2016’da Türkiye, Katar’da şu anda 5.000 Türk askeri personeline ev sahipliği yapan Tarık bin Ziyad üssünü açtı. 

Türkiye, Eylül 2017’de yani Katar üssünü açtıktan bir buçuk yıl sonra bu defa Somali’de (Mogadişu) kapsamlı bir askeri eğitim tesisi açtı. Türk ordusu Mogadişu üssünde, kendi deniz, hava ve kara varlıklarını barındırma yeteneği kazandı ve bu gelişme ile Kızıldeniz koridorunun doğu girişi olan Aden Körfezi’ne oldukça yakın bir askeri pozisyon elde etti.

Türkiye Mogadişu üssü sayesinde; Akdeniz kıyılarından Kızıldeniz koridoruna, Afrika Boynuzu’ndan Basra Körfezi’ne ve Katar’a kadar uzanan bir ‘deniz iletişim hattı’ kurdu. Ayrıca bu üs, Türkiye’nin Doğu Afrika bölgesinde daha geniş bir şekilde ekonomik ve siyasi etkisini artırmasına hizmet ediyor.

Türkiye’nin Mogadişu üssünü açmasından iki ay sonra bu defa koridorun kalbindeki Sudan’ın Sevakin limanını kiralayarak alarak Mısır’ın Kızıldeniz hakimiyetine meydan okudu.

Aralık 2017’de Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sudan’ın Sevakin limanını 99 yıllığına Türkiye’ye kiraladığını açıkladı ve Sudan’a tarihi bir ziyaret gerçekleştirdi. Türkiye görünüşte turizm için Osmanlı dönemi limanına yeniden hakim olurken, Sudan dışişleri bakanı Türkiye ve Sudan’ın askeri bir anlaşma imzaladığını açıkladı. Ve Türkiye koridorun kalbinde de bir üs elde etmiş oldu.

Türkiye’nin Libya’daki artan askeri varlığı ve Sudan’da Türk deniz üssünün kurulmasıyla birlikte Mısır, hem doğu hem de güney sınırlarında bir Türk sert güç varlığıyla karşı karşıya kalma gibi stratejik olarak tatsız bir durum ile karşı karşıya kaldı.

Harekete geçen Mısır, BAE ve Suudi Arabistan ile işbirliği yaparak; Türkiye’nin Sudan’ın Sevakin limanını güvence altına alma çabasını Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’in devrilmesini sağlayarak engelledi. Ekim 2020’de ise Sudan’ın yeni yönetimi, BAE’nin etkisi ile İsrail ile ilişkilerini normalleştirdi.

Türkiye’nin bu bölgedeki hamleleri henüz bitmiş gibi görünmüyor.

Türkiye’nin bölgedeki bu stratejik adımları Sudan’daki müdahale ile bir nebze engellenmiş olsa da büyük bir etki alanı elde etmesini engelleyemedi.  Türkiye son olarak Mısır, BAE, Suudi Arabistan ve bazı batılı ülkelere rağmen Libya’daki varlığını da sağlamlaştırarak dengeleri yeniden şekillendirdi.

2021 yılının başlarında Mısır ve Türkiye yakınlaşma girişimleri ile gündeme gelmeye başladı. Ankara; elde ettiği bu kazanımların ardından Mısır ve Arap Körfezi’ndeki devletlerle jeopolitik bir yumuşama başarısı gösterebilirse bu durum Türkiye için muazzam bir ticari kazançla sonuçlanacak.

Türkiye elde ettiği stratejik kazanımlarını, bölge ülkeleriyle atacağı uzlaşı adımlarıyla birleştirebilirse, Doğu Akdeniz’den Arap Yarımadası’na ve Afrika bölgesine kadar lider olabileceği ortak bir sinerji yaratabilir. Bu, Türkiye’nin bölgeler arası bir ekonomik güç olarak da yükselmesine giden yol olabilir…”

Kaynak: M5
Çeviri/Analiz: Adem KILIÇ

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close