Analiz: Hint-Pasifik'de kriz derinleşiyor. Ada ülkelerinin kritik önemi! - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

Analiz: Hint-Pasifik’de kriz derinleşiyor. Ada ülkelerinin kritik önemi!

Abone Ol 

Hint-Pasifik’te rekabeti ve krizi her geçen gün tırmandıran küresel güçler, Çin’in etkisini kırabilmek için birden fazla iş birliğine imza attı. Fakat bölgenin jeopolitiğinde en önemli köşe taşlarından birini oluşturan ada ülkeleri imzalanan anlaşmaları nasıl yorumluyor? Ada ülkelerini hesaba katmayan küresel güçleri neler bekliyor?

Dünya kamuoyu Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini yakından izlerken ABD ve Çin’den üst düzey yetkililer Jack Sullivan ile Yang Jiechi, Mart ayında Roma’da bir araya geldi.

Avrupa’da yaşanan savaşa ve Washington yönetiminin Avrupa Birliği ülkelerini kendi saflarına çekme çabası sürerken yapılan görüşme, dünyanın iki kutbu olarak görülen Çin ile ABD’nin “küresel güç” rekabetinin perde arkasında sürdüğünü bir kez daha gözler önüne serdi.

Bir aydan bu yana Ukrayna’da devam eden yıkım, Avrupa’nın önceliği olurken Hint-Pasifik geri planda kalmıştı. Fakat Rusya’nın Asya’daki etkisi, Dörtlü Diyalog’un (QUAD) liderler zirvesine yükseltilmesi, AUKUS’un doğuşu ve AB stratejisinin yeniden şekillenmesini de beraberinde getirdi.

2007 yılında Japonya, Hindistan, Avustralya ve ABD arasındaki askeri tatbikatları koordine etmek üzere oluşturulan Dörtlü Diyalog (QUAD), liderler düzeyindeki zirvesini 12 Mart 2021’de çevrim içi gerçekleştirmişti.

Bu görüşmede yalnızca güvenlik olgusu değil, iklim değişikliği, kritik ve gelişmekte olan teknolojilerle birlikte pandamı süreci de gündeme alınmış ve “dünyanın en acil sorunları” başlığı altında tartışılmıştı.

Fakat Rusya’nın bir şekilde tahmin edilen fakat kesin biçimde doğrulanamayan Ukrayna hamlesi, ülkelerin güvenlik sorunlarını öncelemelerini de beraberinde getirdi zira Kiev’e doğru ilerleyişinde istediği bölgeleri kontrol altına alamayan Kremlin yönetimi, ABD-Çin rekabetinin jeopolitik olarak sıkıştığı Hint-Pasifik bölgesinin dışına çıkmasına da neden oldu.

Elbette bu sonuçta gittikçe gerilen ABD – Çin ilişkilerine karşın Avrupa ülkelerinin Pekin yönetimi ile doğrudan karşı karşıya gelmek yerine, bölgesel ortaklar ile iş birliklerini genişletme politikası da etkili oldu.

ABD ve Avrupa’nın politik hamlelerine karşın ada ülkeleri de kendi önceliklerini gündemlerinde ilk sıraya aldı. ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Hint-Pasifik koordinatörü Kurt Campbell, kısa süre önce Pasifik’i Washington’un Çin’den bir “stratejik sürpriz” görme olasılığının en yüksek olduğu yer olarak tanımladı. Campbell’ın yorumu, Washington’un Çin’in Pasifik’te askeri tesisler edinmeye çalıştığı ve ABD’nin bölgedeki etkisini sınırladığı yönündeki endişelerini ima ediyor aynı zamanda da Çin’in Hint-Pasifik’teki yükselişiyle ilgili ABD’nin temel kaygısını da yansıtıyordu.

2000’li yılların başından bu yana Çin, Hint-Pasifik’teki küçük devletler ve adalar üzerinde askeri, ekonomik ve siyasi nüfuzunu artıran Pekin yönetiminin krizi Soğuk Savaş dönemindeki gibi üst seviyelere tırmandırmaktan kaçınmaması ABD, Avustralya, Fransa, Japonya ve Hindistan’ın artan Çin tehdidine karşı önlem almaya itti.

Fakat AUKUS’un temelini oluşturan bu karşı koyma hamlesinde küçük – büyük ada ülkelerinin ne ihtiyaçlarına yanıt verdi ne de güvenlik kaygılarını giderebilecek yeterliliğe sahip olabildi.

Bölgedeki ada ülkelerinin jeopolitik taleplerini Carnegie için kaleme alan M. Baruah Darshana, ada ülkelerinin önceliği olan güvenliğin sağlanamadığının altını çizdi. Oysa, Batılı güçler iklim, korsanlık, balıkçılık, plastik kirliliği vb. konularda etkili adımlar atmayı başarabilmişti.

Güvenlik yardımı isteyen küçük devletler ve çözüm sunan büyük güçler güvenlik anlayışlarına göre kıyaslandığında, Washington, Yeni Delhi, Canberra, Tokyo ve Paris‘te oluşturulan politikalar ve çerçevelerin bölgesel endişeleri çözmek konusunda yetersiz kalması kaçınılmaz.

Nitekim jeopolitik öneminin artmasına karşın Hint-Pasifik ülkelerinin Batı’nın aldığı önlemleri yetersiz gördüğünün altını özellikle çizen Kiribati’nin Birleşmiş Milletler (BM) daimi temsilcisi Teburoro Tito, adaların güvenliğe bakış açısını, “Bana göre güvenlik, kıyılarımızın dışından insanlar tarafından yaratılmış bir dış kavramdır. Benim için güvenlik, adada yaşanan kuraklık değil, adalarımıza dışarıdan gelen ve okyanuslarımızı ve adalarımızı savaş alanına çeviren insanlar” sözleri ile ifade etmişti.

Ada ülkelerinin Avustralya, Fransa, Hindistan, Japonya, Yeni Zelanda ve Amerika Birleşik Devletleri’ne yakın oldukları kadar Çin’e de sempati duyduklarını vurgulayan Darshana, Pekin yönetiminin Hint veya Pasifik Okyanuslarında ada ülkeleriyle herhangi bir toprak anlaşmazlığı veya tartışmalı mirası olmaması nedeniyle ilişkilerin Tayvan gibi gergin seyretmediğine de dikkat çekti.

Pekin’in borçlandırma politikasının ada ülkelerine yeni fırsatlar sunması, yoksul halkın sempatisini kazanırken aynı zamanda bölgede nükleer testler yapmaması da Fransa ve ABD’den ayrışmasının başlıca nedenleri arasında.

2020’de dünya genelinde sınırlar kapatıldığında, turizm gelirleri ile ayakta kalan ada ülkelerinin imdadına da yine Pekin yönetimi yetişmişti.

Sınırlı askeri güce sahip olan Hint-Pasifik’teki ada ülkeleri, BM’nin öneminin elbette farkında. Örneğin, Mauritius yalnızca ilke ve normları savunmakla kalmayıp aynı zamanda onlara riayet edecek daha büyük güçlere olan ihtiyacı da her fırsatta dile getiriyor. Güçlü diyaloglara ve iş birliğine rağmen Hint-Pasifik ada ülkeleri BM’nin sağladığı platforma saygı duyup değer verse de, örgütün eyleme geçirilebilir çözümler üretmede karşılaştığı zorlukların farkındalar.

Belki de bölgedeki en kritik zorluk, Hint-Pasifik adalarından binlerce mil uzakta başkentlerde oturan bürokratların anlatıyı çerçeveleyebilmesi. Bölgeye yalnızca Çin ile rekabet ekseninde bakma eğilimi gösteren ülkelerin kaybetme ihtimalinin yüksek olduğunu işaret eden Darshana, Pekin’in kritik hamlelerine karşın Avustralya, Hindistan, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer ülkelerin bölgedeki uzun vadeli hedeflerini geliştirmekte başarısız olan gerici politikalara kendilerini kaptırmaya devam etmesinin sonuçlarının Pekin’i başarılı kılabileceğine dikkat çekti.

Kaynak: IntellStrategy

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close