Savunma Sanayiinde ABD Tek Seçenek Değil - M5 Dergi
Makaleler

Savunma Sanayiinde ABD Tek Seçenek Değil

Abone Ol 

Uzun yıllardır NATO ittifakının önemli bir üyesi konumunda olan Türkiye, ihtiyaçlarını milli imkânlar ile tedarik etmek ve savunma ürünlerini üretmek için gayret sarf ettikçe başta ABD olmak üzere Batılı müttefikleri ile arasında ilginç bir şekilde gerginlikler yaşanmaya başladı. Bunun altında ‘Yerli ve Milli’ atılımın getirdiği siyasi kaygıların yanı sıra ekonomik endişeler de yatıyordu. Zira Türkiye’nin Batılı müttefikleri ve ABD aynı zamanda ihtiyaç duyulan silah sistemlerinin de tedarikçileriydi.

Etkin ve caydırıcı gücü olan ordusu ile Türkiye, üyesi olduğu NATO ittifakı içerisinde en büyük ve önemli bölgesel askeri güçtür. NATO’ya üye olduğu ilk yıllardan beri Batı ile iyi ilişkiler geliştirmeye özen gösteren Türk Silahlı Kuvvetleri donanımını, ittifak üyelerinden özellikle ABD’den tedarik etmiş ve etmeye devam etmektedir.

Savunma sanayii bakımından ordusunun çok ve çeşitli ihtiyaçları olmasına rağmen Türkiye, geçmiş yıllarda dışa bağımlı durumdaydı. Coğrafyasının jeostratejik konumu nedeni ile daima güçlü ve caydırıcı bir orduya ihtiyaç duyan Türkiye, 1980’li yıllarda geliştirilen projeler çerçevesinde hava kuvvetleri bakımından tercihini, ABD F-16 uçakları yönünde kullanmış, yerli üretim için de gayret sarf etmiştir. Türk Hava Kuvvetleri bugün, ABD Hava Kuvvetleri’nden sonra en büyük F-16 muharip uçak filosuna sahip NATO ülkesidir. Ayrıca Türkiye, özellikle havadan yere bombardıman yeteneklerini geliştirmek için çaba içine girmiştir. Bu kapsamda Hava Kuvvetleri bünyesindeki ABD yapımı F-4 Phantom uçakları da İsrail’e modernize ettirilmiştir. Modernizasyon ile F-4E Phantom Terminatör ismi verilen uçaklar, Türk Hava Kuvvetleri’nde bugün de görev yapmaktadır. Ancak bununla yetinilmemiştir. Geçen zaman içerisinde meydana gelen teknolojik gelişmeler göz önünde bulundurarak ilerleyen yıllarda Hava Kuvvetleri’nin modern 5. Nesil savaş uçakları ile donatılmasına karar verilmiştir.

BATILI MÜTTEFİKLERLE 
‘YERLİ VE MİLLİ’ GERGİNLİĞİ

Türkiye, silah sistemlerinin tedariki için savunma ve teknoloji alanlarında ‘Yerli ve Milli’ hamleler yapmıştır. Uzun yıllardır NATO ittifakının önemli bir üyesi konumunda olan Türkiye, ihtiyaçlarını milli imkânlar ile tedarik etmek ve savunma ürünlerini üretmek için gayret sarf ettikçe başta ABD olmak üzere Batılı müttefikleri ile arasında ilginç bir şekilde gerginlikler yaşanmaya başladı.

Bunun altında ‘Yerli ve Milli’ atılımın getirdiği siyasi kaygıların yanı sıra ekonomik endişeler de yatıyordu. Zira Türkiye’nin Batılı müttefikleri ve ABD aynı zamanda ihtiyaç duyulan silah sistemlerinin de tedarikçileriydi. Yani kendi silahını üretemeyen Türkiye’ye milyarlarca dolarlık savunma sistemleri satıcısı konumundaydılar.

Son yıllarda gerçekleştirilen hamleler ile savunma sistemlerinin yerli üretiminde dünya çapında başarılar kaydederek ordusunu milli silah sistemleri ile donatan Türkiye, sahibi olduğu F-16 Fighting Falcon uçakları ile F-4 Phantom uçaklarının yerine ABD F-35 müşterek taarruz uçağı – Joint Strike Fighter programına katıldı ve nihai olarak 130’a yakın F-35 uçağı almaya karar verdi.

5. Nesil muharip savaş uçağı olan F-35 Lightning II uçakları, uluslararası katılım ile tasarım, ortak üretim, geliştirme ve lojistik programı olarak çok ortaklı bir program. Türkiye’nin de dâhil olduğu programın ABD’nin belirlediği diğer ortakları ise İngiltere, İtalya, Hollanda, Kanada, Avustralya, Danimarka ve Norveç.

Türkiye program geliştirmelere 1999, 2002 ve 2007 yıllarında iştirak etti ve bu projeye, milyarlarca dolar yatırmayı programladı. Bunun yanı sıra Türk savunma sanayii firmaları da projede yer alarak hem milli teknolojilerde uluslararası temsil hem de ekonomiye milyar dolar mesabesinde katkı sağladı. Türkiye şu an F-35 JSF uçaklarının motorları ve gövde parçalarının önemli bölümlerinin de üreticisi.
Türk Hava Kuvvetlerinin 2023 vizyonu kapsamında en önemli projesi F-35 A SSF (Joint Strike Fighter – Müşterek Taarruz Uçağıdır). Savunma Sanayii İcra Komitesince 2014 yılında kesinleştirilen ortak üretim ve tedarik programına göre, Block 3 F konfigürasyonuna sahip ilk iki uçak 21 Haziran 2018 tarihinde teslim edilmiş olup 2014 ve 2015 yıllarında alınan kararlar ile bu önemli projenin pilot eğitimleri ve öğretmen pilot yetiştirme çalışmaları devam etmektedir. Diğer yandan uçakların ve motorların bakımı, onarımı, lojistik ve tedarik programı sürmektedir. ABD ile yaşanan siyasal gerginliğin projeye yansıyan tarafı alınan kısıtlama kararları nedeni ile eğitimler ABD’de devam etmekte, uçaklar ve pilotlar yaklaşık bir yıl daha ABD’de kalarak eğitimi sürdürmektedirler.

TÜRKİYE İÇİN ÜRETİLEN UÇAKLAR 
İLK UÇUŞLARINI YAPTI

Dünya çapında F-35 JSF uçaklarının üretici program ortağı olan Türkiye, günümüze kadar program içerisinde üzerine düşenleri gerçekleştirmiş, geleceğin güçlü hava kuvvetleri yapısını oluşturmak için de gerçekleştirmeye devam etmektedir. Proje çerçevesinde uçakların Avrupa’da depo seviyesi bakım hizmetlerini vermek üzere Türkiye, Norveç ve Hollanda seçilmiştir. Program içerisindeki bu bakım tesisleri, merkezi olarak, motor ve uçak için hizmet verecektir.

Ancak ABD ile yaşanan siyasi gerginlikler nedeni ile proje için birtakım riskler ve söylenti boyutunu aşan olumsuzluklar ortaya çıkmış/çıkartılmıştır. ABD’deki Türkiye karşıtları, uçakların Türkiye’ye satılmasını engelleme gayreti içine girmiştir. Siyasi karar alma merkezlerinden kongre alt komiteleri de Türkiye’ye ambargo uygulanması boyutuna ulaşan çalışmalar yapmıştır. Sorun, nihai karar verilmemiş olmakla birlikte program gereklerini layıkıyla yerine getiren Türk tarafı ise söz verildiği gibi uçakların 21 Haziran’da teslim edilmesine ve programın yürütülmesine rağmen ABD’nin F-35 uçakları için varılan mutabakatlara uymaması ve haksız bir siyasi karar alması durumunda ortaya çıkacak belirsizliktir.

Türkiye için üretilen uçaklar ABD’de ilk uçuşlarını yapmışlar ve Türk pilotların eğitimi devam ediyor olsa da ABD’den gelen haksız siyasi açıklamalar gerçeğe dönüşürse ABD açısından ilk problem, dünya çapında girişilen ve yıllarca devamı öngörülen büyük maliyetli 5. Nesil savaş uçağı projesinin ciddi sekteye uğrayacak olmasıdır. İkinci önemli problem ise Türk-ABD siyasi ilişkilerinin onulmaz bir şekilde yara alacağı gerçeğidir. Bu tarz bir olumsuzluk yine ABD açısından, diğer program ortakları ve dünya çapındaki etkileşimleri bakımından ciddi bir güven sorunu ve prestij kaybı anlamına gelecektir.
Türkiye de elbette böyle bir durumda hem proje ile ilgili hem de siyasal bakımdan karşılık verme ihtiyacı hissedecektir. Üstelik bu proje ile ilgili sorunlar bununla da sınırlı değildir. Uçaklar, 5. Nesil Stealth özelliklidir. İleri teknoloji ürünü sistemler ile donatılmıştır ve daha önemlisi, ileri teknolojik gelişmeler doğrultusunda geliştirilebilir özellikler taşımaktadır. Türkiye karşıtı bazı çevreler özellikle uçağın donatılacağı AESA uzun menzilli radar 
teknolojisinin, Türkiye’ye verilmemesi yönünde kışkırtmalar yapmaktadır.

Bu noktada İsrail lobisinin, ABD’deki olumsuz faaliyetleri gündeme gelmektedir. Oysa İsrail, uçakların proje üretici ortağı olmamasına rağmen ABD onlara ayrıcalık tanımış, 2016 yılının Aralık ayında ilk uçaklarını teslim etmiştir. Üstelik ABD tarafından İsrail’e teslim edilen bu uçaklarda, İsrail’in istekleri doğrultusunda bazı değişiklik ve gelişmeler uygulanmıştır. İsrail’de ADIR olarak 
adlandırılan bu uçaklar, ilk defa bir saldırıda da kullanılmışlardır.

İsrail, bu uçaklardan 50 adet almayı tasarlamaktadır. Türkiye ise nihai olarak 30 uçağın siparişini vermiş olup, toplamda farklı özellikte 130’a yakın uçağı Hava Kuvvetleri’ne kazandırmayı planlamaktadır. İsrailliler bu nedenle Türk Hava Kuvvetleri’nin gelecekte bölgede görece üstün hale gelmesini şimdiden engellemek istemektedir. Diğer yandan bu konu ile ilgili olarak bugün tartışılan bütün bu olumsuzlukların yanı sıra iki önemli hususun daha değerlendirilmesinde yarar görülmektedir.

ENDONEZYA PROJEDEN AYRILMAYI TARTIŞIYOR

Korean Aircraft Industries (KAI) öncülüğünde yaklaşık 8,5 milyar dolarlık bir KF-X uçağı projesi Endonezya ile Güney Kore arasında geliştirilmiştir. Endonezya proje maliyetinin %20’si olan 1,6 milyar dolar ödemeyi taahhüt etmiştir. ABD’li Lockheed Martin destekli projede Güney Koreli Hanwha Systems firması, İsrailli Elta Systems ile birlikte çalışarak AESA radarı geliştirmektedir. Ancak projenin ortağı olmasına rağmen ABD ve İsrailliler, 
Endonezya’nın bu ileri radar teknolojisine sahip olmasını istememektedir. Bu nedenle de Endonezya, projeden ayrılmayı tartışmaktadır.

Ortak plana göre Güney Kore için 120, Endonezya için de 80 uçak üretilecekti. Uçağın Stealth özellikli olmayan Blok 1 versiyonu Endonezya’ya, Stealth özellikli olan Blok 2 uçaklar ise Güney Kore’ye verilecekti. Tasarımdan üretime 2019’dan 2022’ye planlanan prototip, ilk uçuşunu yapacaktı ancak anılan gelişmeler nedeni ile projenin gerçekleşmesi tehlikeye girmiştir.

Dikkat edilmesi gereken diğer husus ise Türkiye’nin Milli Muharip Uçak üretme projesi olan TF-X’te yaşanan gelişmelerdir. Özellikle konu ile ilgili son adımlar gelecek için bizlere bir fikir vermektedir. Türkiye, Milli Muharip Uçak projesi ile günümüzün modern savaş koşullarına uygun 5. Nesil bir savaş uçağı üretmek istemektedir. Bu maksatla yaşanan siyasal gerginliklerden de dersler çıkartılarak gelecekte geliştirilecek olan savaş uçağının planlamalarını hızlandırmıştır.

Özellikle İngiltere’yle uçağın tasarım ve dizaynı ile ihtiyaç duyacağı güçlü motorlar ve geliştirme programı için özel bir anlaşma imzalamıştır. Böylece dünya çapında iş yapan Rolls Royces BAE Systems gibi büyük savunma sanayii kuruluşları ile motor, elektronik tasarım ve dizayn konusunda işbirliğine gidilecektir. NATO’ya üye bu iki ülkenin savunma sanayii alanındaki işbirliği, gelecek çalışmaları bakımından giderek hızlanmakta ve önem kazanmaktadır. Türk-İngiliz siyasi ilişkileri de geleceğe doğru evrilmektedir ve bu, ciddi önem arz etmektedir.

TÜRKİYE YOL AYRIMINDA

Türkiye, siyasal ilişkilerin yanı sıra askeri alanda yürütülen çalışmalarla da ABD ile yaşanan sorunları aşmayı hedeflenmektedir. Türkiye ile ABD arasındaki işbirliğinin geçmişi uzun yıllar öncesine dayansa da F-35 uçaklarının teslimine az bir zaman kala yaşanan olumsuzluklar göstermiştir ki gerek silah sistemlerinin birlikte geliştirilmesi gerek askeri ittifak ilişkileri gibi çok temel konularda 
Türkiye ve ABD arasında giderek gelişen ciddi sorunlar mevcuttur.

ABD’den beklenen ilk iki uçağın teslimi F-35 projesinin kesintisiz devamıdır. Birincisi 21 Haziran’da gerçekleşti. Fakat sonrasında ABD’nin siyasal tavrı ikincisi yani projenin kesintisiz devam ettirilmesi konusunda ciddi endişelere yol açmaktadır. Denilebilir ki bu proje, Türk-ABD ilişkisinin geleceğine yön verebilecek nitelikte bir projedir. ABD’nin yanlış tutumu özellikle İsrail lobisinin etkisi ile Türkiye’ye dönük bir olumsuzluk şekline dönüşürse bu durum ABD-Türkiye arasındaki siyasal ilişkilere çok temel bir darbe vuracaktır. Ayrıca Güney Kore ve Endonezya’nın dâhil olduğu KF-X Stealth projesindeki sıkıntıları da dikkate alırsak 5. Nesil savaş uçağı geliştirmek ve hava kuvvetleri teknolojisini yenilemek isteyen Türkiye ve Endonezya’nın, İngiltere ile başlayan Milli Muharip Uçak TF-X projesinin içine alınması oldukça zor ancak gerçekleşmesi mümkün bir projeye dönüşecektir. Bu sonuç, Türkiye’nin siyasal yolunu 
da savunma sanayii ve kritik teknolojiler geliştirme bakımından geleceğini de ciddi etkileyecektir.

Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir. ABD’li siyasal karar vericiler geçmişte yaşanan ambargoların her iki ülkeye nasıl zarar vereceğini bilmektedir. 
İlişkilerimizi olumsuz etkileyen bu gelişmelerin ortadan kalkmaması halinde Türkiye alternatifsiz değildir. Türkiye’nin yeni işbirliği arayışı birçok alanda füze teknolojileri ile uçak ve helikopter motorları konusunda ciddi birikimi ve yüksek teknoloji kapasitesi olan Fransa’ya savunma sanayii işbirliği görüşmeleri sürdürmektedir.

Yakın geçmişte Fransızların, Rusya için üretmiş olduğu iki adet helikopter ve dikey kalkış yapabilen uçakları taşıyabilen amfibi hücum gemilerini, ABD’nin baskısı nedeni ile Rusya’ya teslim etmediklerini biliyoruz. Daha sonra bu iki gemi, Sisi’nin Mısırı’na satıldı. Şu anda her iki gemi de Mısır donanmasında görev yapıyor. Ancak yine de Fransa ile helikopter motorları üretimi ve ileri teknoloji ürünü savunma sanayii ürünleri konusunda ciddi bir işbirliği geliştirilebilir.

Türkiye alternatifsiz değildir. Yukarıdaki İngiltere ve Fransa örneği, Almanya gibi güçlü teknolojiler üreten diğer üreticiler ile işbirliği yapılacak geliştirilebilir. Aslında bu noktada F-35 projesi bakımından giderek zora giren ABD’dir.

Etiketler
Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close