Foreign Affairs: "Türkiye Bir İmparatorluğun Varisi Rolünü Üstlendi ve Bu Yolu Devam Ettirecektir" - M5 Dergi
GenelÖne ÇıkanStrateji Analiz

Foreign Affairs: “Türkiye Bir İmparatorluğun Varisi Rolünü Üstlendi ve Bu Yolu Devam Ettirecektir”

Abone Ol 

“Türkiye bir imparatorluğun varisi rolünü üstlendi ve bu yolu izleyecektir…”

Foreign Affairs’de yayımlanan analiz M5 tarafından çevrilmiştir.

“Son birkaç yıldır, Türkiye’nin ABD ve Avrupa ile ilişkileri çalkantılıydı. Eski ABD Başkanı Donald Trump ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ikili ilişkileri neredeyse tüm politika meselelerinde bir tür orta yol buldular. Türkiye’nin Avrupa ile ilişkileri hiç de iyiye gitmiyor. Avrupalı liderler, Türkiye’nin doğu Akdeniz’de giderek artan çıkışlarını ve askeri gücünü ortaya koyma adımları nedeniyle bıktı.

Bu arada Ankara yeni ortaklara yöneldi. Hükümet, NATO müttefiklerinin isteklerinin aksine Rus silah sistemleri satın aldı ve Moskova ile doğalgaz boru hatları ve Türkiye’nin ilk nükleer reaktörü de dahil olmak üzere büyük altyapı projelerine imza attı. Türkiye ve Rusya birlikte Libya ve Suriye’de nüfuz alanlarını genişletti. Ve son zamanlarda, Türkiye Çin yatırımlarını kovaladı ve Çinli Sinovac şirketi tarafından üretilen COVID-19 aşısını temin etti.

Bu geçici bir politika değil. Bunlar Türkiye’nin dış politika yönelimindeki derin bir değişikliktir. Erdoğan’ın iktidarı yaklaşık yirmi yılına giriyor ve Avrupa Birliği üyeliğini takip etmeye artık daha az ilgi duymaya başladı. Bunun yerine, hükümet ülkeyi bölgesel bir güç olarak yeniden konumlandırmaya daha istekli.

Türkiye her şeyden çok bağımsız bir güç olmayı özlemle istiyor. Yeni dış politikası, sadece Rusya veya Çin’e doğru bir eğilim değil, her alanda yer edinme ve büyük bir güç rekabetini yönetme arzusudur. Erdoğan rejimi bu değişimi tasarladı ve uluslararası ortam ve gelişmeler bunu sağladı.

Erdoğan’ın Türkiye’si çok farklı bir ton benimsendi. Bugünkü siyasi konuşmalar ve televizyon dizileri Osmanlı liderlerini fatihler olarak lanse ediyor ve onları yeni bir uygarlık düzeninin öncüleri olarak görüyorlar. Türkiye’nin revizyonist tarihçileri, Osmanlı dönemini eşitlik ve adaletin altın çağı olarak tanımlamaktadırlar.

İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi, Osmanlı mirası ile dış politikasını meşrulaştırmaya giderek daha fazla önem veriyor. Hükümet yanlısı medya, Türkiye’nin askeri ayak izinin Irak, Libya, Suriye ve Kafkasya gibi eski Osmanlı topraklarına genişlemesine atıfta bulunuyor ve uyuyan bir devin yeniden doğuşu olarak adlandırılıyor. Erdoğan’ı, “yüzyılın lideri” olarak görüyor, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz’de iddialı bir duruş sergilediğinden dolayı alkışlıyor.

Washington’un Orta Doğu’dan çıkışı, Türkiye’nin askeri gücünü bölgesel çatışmalarda etkin olmasının önünü açtı. Ülkenin gelişen savunma sanayii Irak, Libya ve Suriye’de etkili oldu. Türk yapımı silahlı insansız hava araçları, Azerbaycan’ın geçen sonbaharda Dağlık Karabağ’da Ermenistan’a karşı kazandığı kesin savaş zaferine yardımcı oldu.

Türkiye’nin askeri-endüstriyel kompleksinin gücünün artması liderlerine bölgede güç yansıtma güveni verirken, Trump’ın Ortadoğu’ya ilgisizliği ve Erdoğan’la sorunsuz bir kişisel ilişki arzusu Türkiye’yi yükseltti. Türkiye, Doğu Akdeniz’deki deniz operasyonlarını genişletti ve ABD’nin muhalefeti konusunda fazla endişelenmeden Katar ve Somali’de üsler inşa etti.

Bunun yerine Rusya, Erdoğan’ın dikkat etmesi gereken güçtü. Ama Türk cumhurbaşkanı, Putin ile de yakın bir ilişki kurdu ve yurtdışındaki her konuşlanmada Moskova ile koordinasyonlu hareket etti.

Erdoğan’ın asıl becerisi, uluslararası sistemdeki boşluklardan faydalanmak ve Rusya ile ABD’yi birbirine karşı ters düşüren dengelerden pay çıkarmasıydı.

Erdoğan Libya’da bir açıklık tespit etti ve hızla harekete geçti. Libyalı milis lideri General Halife Haftar, 2019’da Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) desteğiyle Libya hükümetine karşı bir operasyon yürüttü. Çaresiz hükümet Batı başkentlerinde kapı kapı dolaşarak yardım arayışına girdi. Batılı güçlerin çoğu müdahale etmeyi umursamadı ya da cesaret edemedi. Ancak Türkiye bunu yaptı. Haftar’ın taarruzunu geri döndürmeyi başardı.

Uzun vadede, Türkiye’nin bağımsız dış politikası devam edecek. Ankara büyük olasılıkla doğu Akdeniz’deki egemenliğini sürdürmeye, kaynaklarını savunma sanayiye ayırmaya ve bölgesel meselelerde etkisini genişletmeye devam edecektir. Türkiye bir imparatorluğun varisi rolünü üstlendi ve bu yolu izleyecektir…

Kaynak: M5
Çeviri/Analiz: Adem KILIÇ

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close