Suriye'nin PKK'sı: YPG - M5 Dergi
Makaleler

Suriye’nin PKK’sı: YPG

Abone Ol 

DEAŞ’ı, Suriye ve Irak’taki genişlemesine paralel olarak sahip olduğu yoğun “yabancı savaşçı” varlığı ve örgütün Avrupa’da da terör eylemlerine girişmesi, Suriye meselesinde Batılı aktörlerin odak noktasının “Rejimin devrilmesinden” “DAEŞ ile savaşmak” tezine kaymasına yol açtı.

YPG (Halk Savunma Birlikleri), Suriye İç Savaşı’nın başlangıcında Kuzey Suriye’de etkin hale gelen ve muhaliflere karşı tutumuyla statükocu cephede bulunan bir terör örgütüydü. 2014 yılından sonra ise başta ABD olmak üzere Batılı aktörlerin desteğini alarak Halep’e bağlı Afrin’den başlayıp Mümbiç, Ayn el-Arab (Kobane), Tel Abyad, Rakka, Rasulayn, Kamışlı, Haseke ve Deir ez Zor kırsalını kapsayan geniş bir alanda hâkimiyet kurdu. Peki, Türkiye’nin, PKK’nın Suriye kolu olarak tanımladığı, buna karşın ABD’nin DEAŞ’a karşı bir müttefik olarak gördüğü YPG, nasıl bir profile sahiptir? Müttefikleri kimlerdir? YPG’nin imajı ile gerçekler ne kadar örtüşmektedir? Türkiye, YPG’ye niçin karşı çıkmaktadır?

BİTMEYEN İŞBİRLİĞİ: 
BAAS-PKK

90’lı yıllar boyunca PKK lideri Öcalan ve PKK komuta kademesinden önemli isimleri Türkiye’ye karşı bir koz olarak topraklarında misafir eden Suriye Baas rejimi, 2011’den sonra da PKK’ya hem muhalifleri bastırması hem de Türkiye’ye karşı bir koz olması amacıyla alan açtı. Komuta kademesi ve militanlarının önemli bir kısmı Türkiye’de ve Irak’ta PKK adı altında, İran’da da PJAK adı altında savaşmış olan1 -PYD-YPG2 kendisine rejim tarafından açılan bu alanı doldurmak adına bazı hamleler yaptı. Önce Kürt nüfusun yoğun yaşadığı Amude ve Kamışlı kasabaları başta olmak üzere Baas rejimine muhalif Kürt kitlenin protestolarına müdahale etti. Ardından rejim muhalifi Kürtlere ciddi baskılar uygulayarak bölgedeki rejim ve PKK karşıtı Kürtlerin bölgeden göç etmesine yol açtı. Bunu takip eden süreçte ise Baas rejiminin anlaşmalı şekilde çekildiği sınır boyundaki çok sayıda bölge ve askeri üsse mevzilenen PKK’nın Suriye kolu YPG, Kuzey Suriye’de muhalif gruplar ile karşı karşıya geldi. Baas güçlerinin kışlalara çekildiği Afrin ve Kamışlı gibi bölgelerde idareyi doğrudan ele geçiren YPG, bu esnada Baas rejiminden destek almaya devam etti. YPG bölgelerindeki belediye çalışanları ve memurların maaşları Şam tarafından ödenmeye devam edildi.

DEAŞ SONRASI YPG: SEKÜLER BİR KAHRAMAN OLARAK PKK’NIN 
VİTRİNE ÇIKARILMASI

DEAŞ’ı, Suriye ve Irak’taki genişlemesine paralel olarak sahip olduğu yoğun “yabancı savaşçı” varlığı ve örgütün Avrupa’da da terör eylemlerine girişmesi, Suriye meselesinde Batılı aktörlerin odak noktasının “Rejimin devrilmesinden” “DAEŞ ile savaşmak” tezine kaymasına yol açtı. Bu odak kayması, Baas rejimi kadar YPG’nin de işine geldi. 2014’e kadar Baas rejiminin desteği ile palazlanan örgüt, Batı’da güçlenen “anti-DEAŞ” ve “anti-İslamcı” eğilimleri besleyecek bir propaganda sürecine oldukça başarılı bir şekilde malzeme oldu. Örgütün seküler kimliği, kadın savaşçılar ve örgütün ilan ettiği sözde kantonlardaki “demokrasi çabaları” gibi magazinsel öğeler ile desteklenirken Batı kamuoyu nezdinde YPG imajı DEAŞ ile savaşta desteklenmesi gereken “kahraman” bir örgüt konumuna ulaştı. Bu da YPG’ye günden güne artan şekilde verilen diplomatik, ekonomik ve askeri desteklerin sorgulanmaması sonucunu doğurdu. Peki, PKK’nın Suriye kolu tüm bu imaj çalışmaları esnasında neler yapmaktaydı?

ÇOCUK ASKERLER VE ZORUNLU GÖÇLER: 
YPG’NİN GÖZ ARDI EDİLEN YÜZÜ

YPG’nin uluslararası normlara ve Batılı değerlere bağlı bir örgüt olduğu tezleri medya eliyle pompalansa da aslında örgütün etkin olduğu bölgelerde uyguladığı politikalar ciddi trajedilere yol açan suçlar içeriyor. YPG’nin çocukları, ailelerinden habersiz ve ailelerine rağmen zorla silah altına aldığı ve cepheye sürdüğü uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından rapor ediliyor.3 YPG’nin bununla da kalmayıp Haseke ve Rakka vilayetleri başta olmak üzere hakim olduğu bölgelerde daha önce kendisine muhalif Kürt unsurlara yaptığı gibi Arap ve Türkmenlere de ciddi baskılar yaparak çok sayıda Arap ve Türkmen köyünün boşaltılmasına yol açtığı ve bölgenin demografik yapısına zarar verdiği kesin olarak biliniyor.4 Türkiye’nin, Afrin’e yönelik gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtı’nın temel amaçlarından biri, YPG’nin elde ettiği güç ile bölgedeki siyasi ve demografik dengeleri yıkmasının önüne geçmekti. Aynı şekilde Arap nüfusun yoğun olarak yaşadığı Tel Rıfat, Mümbiç ve Tel Abyad gibi bölgeler için söz konusu olan olası askeri harekâtların da temel dayanağı YPG’nin bölge demografisi üzerindeki tehlikeli hamlelerinin önüne geçmek olacaktı.

Türkiye’nin, YPG’ye karşı duruşunun ve demografi mühendisliğinin bölgede tetikleyebileceği tehlikelerin farkında olan ABD, YPG’nin öncüsü olduğu SDG (Suriye Demokratik Güçleri) adı altında çatı bir oluşum kurdu ve bu oluşum içine Suriye’nin kuzeydoğusundan kimi aşiretlerin militanlarını kattı. ABD, SDG’yi Arap-Kürt ortak idaresinde bir yapı olarak lanse ederek ve YPG’nin etkinliğini düşük seviyede göstererek, Türkiye’nin tepkisini azaltmaya çalıştı. Ancak SDG içerisinde YPG’nin başat konumu, bu çabaların Türkiye açısından ciddiye alınmasına engel oldu.

“YPG’NİN ETKİN SAVAŞ GÜCÜ” BALONU

Hafız Esad döneminde Baas rejimi korumasında Kuzey Suriye’de kendine yer bulan ve teşkilatlanan PKK, Suriye İç Savaşı’nın ortaya çıkardığı kaotik ortamı yıllardır peşinde koştuğu alan hakimiyeti ideali için kullandı. Bu esnada hem Baas rejimi hem ABD hem de İran ile farklı bölgelerde işbirliği yapan örgüt, bölgesel ve küresel aktörler için işlevsel bir araç olurken kendi siyasi ajandası uğruna her türlü ittifakın içine girebilecek pragmatiklikte olduğunu da gösterdi. ABD, YPG’yi alana sürmek suretiyle Suriye’de kendi askerini çok kısıtlı olarak kullanarak bir nüfuz alanı oluşturdu.

Ayrıca bu bölgede çok sayıda askeri üslenme alanı oluşturarak 2011 öncesine göre Suriye’de ciddi bir nüfuza sahip oldu. Baas rejimi ise her ne kadar bugün Deir ez-Zor ve Haseke başta olmak üzere kimi bölgelerde YPG ile karşıt çıkarları nedeniyle çatışmanın eşiğine gelmiş olsa da tüm Kuzey Suriye’nin muhalifler eline geçmemesini ve çok daha büyük kayıplar yaşamamasını biraz da YPG’nin muhalifler ve Türkiye’ye karşı bir koz olarak öne sürülmesi hamlesine borçlu.

Türkiye ise YPG’nin, ABD tarafından fonlanmasına müteakip yaşanan süreçte, Kuzey Suriye’de muhaliflerin zayıfladığı ve ABD tarafından desteklenen YPG’nin DEAŞ ile mücadele adı altında Türkiye’nin güneyinde bir PKK koridoru oluşturup Türkiye ile Suriye’nin geri kalanının bağının kesilmesi çabalarını Fırat Kalkanı Harekâtı ve Zeytin Dalı Harekâtı ile bertaraf etti. Özellikle Zeytin Dalı Harekâtı ile Türkiye hem YPG hususunda ne kadar ciddi olduğunu uluslararası aktörlere gösterdi hem de ABD hava desteğiyle inşa edilen “YPG’nin etkin savaş gücü”nün TSK karşısında bir “mitten” öteye geçemediğini fiilen kanıtladı.

1 YPG-PKK Bağlantısı, Atlantik Konseyi, Ocak 2016.
2 Suriye’deki PKK yapılanmasının siyasi kanadı PYD (Demokratik Birlik Partisi) iken YPG ise askeri kanadın adıdır.
3 Suriye: Kürt Güçleri Çocuk Asker Yasağını Deliyor, HRW, Temmuz 2015.
4 Rapor: Suriyeli Kürt Güçleri Arap Köylerini Yerle Bir Etti, Al Jazeera, Ekim 2015.

Etiketler
Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close