2030'a Giden Yolda Fransa - M5 Dergi
Makaleler

2030’a Giden Yolda Fransa

Abone Ol 

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un 19 Ocak 2018 tarihinde Toulon’da savunma topluluğuna yaptığı konuşmasında, daha güçlü ve kendi kaderini tayin/kontrol edebilme yetisini haiz bir Fransa istediğini beyan etmesi; Fransa’nın 2019–2025 yılları arasını kapsayacak “Askeri Planlama Kanun Taslağı”nın gündemde oluşunu açıklar niteliktedir. Genel hatları itibarıyla Macron; ulusal çıkarlarını ve vatandaşlarını koruyup, savunma ve güvenliğini teminat altına alabilen, aynı zamanda karşılaşılan krizlere global çözümler sunabilen bir Fransa arzusundan bahsetmiştir.

Fransa’da, 2017 Mayıs’ında Cumhurbaşkanı makamına seçilen Emmanuel Macron’un yeni hükümeti onamasının üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen, ulusal savunma ve güvenliğe dair plan ve prensipler belirlenmiştir. Ekim 2017’de “Savunma ve Ulusal Güvenlik Belgesi” (Revue Stratégique De Défense Et De Sécurité Nationale)1; 2018 Şubat’ında ise “2030 Hedefleri” doğrultusunda yenilenen “Askeri Program” (Projet de Loi de Programmation Militaire-LPM)2 yayımlanmış ve böylece Fransız ordusunun 2019–2025 yılları arasındaki stratejik yol haritası çizilmiştir.

A. 2017 Savunma ve Ulusal Güvenlik Belgesi’ne Genel Bakış

Ana hatlarıyla 2017 Belgesi, 2018 Askeri Programı’na (LPM 2019–2025) referans ve kaynak teşkil etmektedir. Fransa Silahlı Kuvvetler Bakanlığı (Ministère des Armées)3, Macron imzalı 100 küsur sayfalık 2017 Belgesi’nin stratejik değerlendirmesinin özetini kamuoyunun erişimine sunarken; önem arz eden mevzuları dokuz başlık altında aşağıdaki şekilde resmetmiştir:

Birinci husus; Fransa’nın maruz kaldığı riskler ve taahhütleridir. 2013 “Beyaz Kitap (White Paper)”ta tanımlanan tehditler ve riskler, beklenenden çok daha hızlı ve güçlü bir şekilde cereyan etmektedir. Cihadist terörizm, bir taraftan Fransa’yı ve onun Avrupalı komşularını vururken; diğer taraftan da yeni bölgelere doğru hızla yayılmakta ve gelişmektedir. Öyle ki bu tehdit bazı devletlerde kaosu, iç savaşı ve kırılganlığı tetiklemekte; Avrupa toplumlarının ötesinde dünya nüfusunun üstesinden gelmesi gereken bir soruna dönüşmektedir. Eş zamanlı olarak Avrupa, açık savaşın (open warfare) yeniden başladığına ve sınırlarının hemen eşiğinde boy gösteren güç uygulamalarına tanıklık etmekte ve aslında Soğuk Savaş’tan bu yana ilk defa tüm meydan okumaların bu kadar güçlü ve konsantre bir şekilde açığa çıktığına şahitlik etmektedir.

Bu kapsamda göç krizi, Sahel-Sahra Bölgesi’nde süregiden savunmasızlık ve kırılganlık ile Orta Doğu’da devam eden istikrarsızlık durumu vb. olumsuz gelişmelerin yanı sıra Avrupa Birliği, 2008’den itibaren gittikçe somut bir hal alan kendi iç gerilimleri ve sorunlarıyla da yüzleşmek zorunda kalmıştır. Hiç kuşkusuz iklim değişikliği, salgın hastalık riskleri, kaçakçılık ve organize suçlar, bölgesel kırılganlığı ve istikrarsızlığı arttıran diğer tehditler arasındadır. Bununla birlikte insan, emtia ve data akışının yoğunluğu, karşılıklı bağımlılığı perçinlemekte; böylece Avrupa Kıtası’nı kendisinden en uzakta cereyan eden herhangi bir gelişmeye veyahut uluslararası gerilimlere açık hale getirmektedir. Bunların haricinde, siber uzayda eylem yapma kapasitesi gittikçe artarken; benzer biçimde enformasyon alanı da giderek büyüyen erişilebilir bir yapıya bürünmektedir. Bu gidişat; doğal olarak toplumların, halkların, devlet hizmetlerinin ve iş dünyasının, büyük sonuçlar doğuracak şekilde müdahalelere ve kötücül eylemlere çok daha fazla açık hale gelmelerine neden olmaktadır. Öte yandan, Fransız Silahlı Kuvvetleri yaygın bir coğrafyada, eş zamanlı ve kompleks krizlerle mücadele konusunda üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirme konusunda verdiği taahhütlere sıkı sıkıya bağlıdır. Kuşkusuz bu taahhüt, birliklerin kabiliyetleri ve kaynakları üzerinde ciddi bir baskı ve aynı zamanda güç yaratmaktadır. İlaveten Fransız Silahlı Kuvvetleri’nin, “hazırlık durumu” ile “nükleer caydırıcılığın” güvenliğini sağlamak üzere Sahel Bölgesi’nde, ülke topraklarında ve Ortadoğu’da (DEAŞ karşıtı koalisyonda) yürütülen operasyonlar çerçevesinde konuşlandırıldıkları unutulmamalıdır. Keza Fransız Silahlı Kuvvetleri, “caydırıcılık” ve “güvence tedbirleri” (reassurance measures) çerçevesinde Avrupa’nın doğu kanadındaki müttefiklerine katkı ve destek sunmaktadır.

İkinci husus; istikrarsız ve belirsiz stratejik ortamdır. Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan uluslararası sistem, çok kutuplu ve bir o kadar hızlı değişikliğe tanıklık eden bir çehreye bürünmüştür. Yeni ortamın en belirgin iki özelliği; “istikrarsızlık” ve “öngörülememezlik”tir. Gittikçe artan sayıdaki mevcut gücün yanı sıra gelişmekte yahut yükselmekte olan güçlerin giderek daha fazla askeri kararlılık sergiledikleri, güç politikalarına daha fazla müdahil oldukları ve “oldu-bitti” (fait accompli) taktiğini benimsedikleri görülmektedir. Söz konusu askeri kararlılık, kaynaklara erişim ile fiziksel ve sanal olarak stratejik alanların (okyanuslar, hava sahası, uzay boşluğu ve siber uzay dâhil) kontrolü üzerinde yaşanan rekabeti tetiklemektedir.

Günümüzde açığa çıkan bu eğilimler, kuvvet kullanma hukukunu düzenleyen uluslararası kurumlara ve normlara doğrudan bir meydan okumadır. Ayrıca günümüzde kitle imha silahları ve onları taşıma vasıtalarının yayılması, tedirgin edici bir gelişme olmayı sürdürmektedir. Burada söz konusu “güç stratejileri”nin; yeni stratejilerin geliştirilmesi ile sindirme ve istikrarsızlaştırma eylemlerine yönelik askeri ve askeri olmayan araçların birlikte kullanımı ile niyetlere dair belirsizliğin idamesi üzerine kurulu uygulama metotlarına dayandığı vurgulanmalıdır. Elbette bu tür gelişmeler gerginlik riskini azami ölçüde tırmandıracak niteliktedir.

Üçüncü husus; çatışmaların zorlu yapısı ve muhtemel/potansiyel hasımların daha iyi silahlanmasıdır. Buradaki en büyük sıkıntı, gittikçe büyüyen arsenallerdir ki; modern konvansiyonel ekipmanın yayılması ile teknolojik ilerlemeler, aktör sayısında artışa yol açmaktadır. Bu aktörler, devletlerle sınırlı değildir ve dahası devlet-dışı aktörler de artık gelişmiş askeri kaynaklara erişimi haizlerdir. Kaldı ki eş zamanlı olarak yeni sivil kullanım amaçlı teknoloji araçları ve kabiliyetlerinin yayılması da söz konusudur.

Yakın geçmişe kadar sivil teknolojiler münhasıran devletlerin koruması altındayken, bugün ekseriyeti erişilebilir durumdadır. Bu durum; kara, deniz, hava ve uzaydan sonra başlı başına potansiyel bir savaş alanını temsil eden siber-uzayda Batılı orduların operasyonel ve teknolojik üstünlüğüne bir meydan okuma olarak yorumlanmaktadır.

Söz konusu değişiklikler, mevcut çatışmaların gösterdiği üzere operasyonları hem çok daha zor hem de çok daha maliyetli bir yapıya büründürmektedir. Bu arada, büyük güçlerin çok yüksek teknolojik sistemlerine ilişkin çabalarını azami düzeyde arttırdıkları ve gittikçe güçlendikleri gözlemlenmekte ve bu gidişat aslında Avrupa’nın kabiliyetlerinin, mevzubahis büyük güçlerin gerisine düşme riskini doğurmaktadır.

Dördüncü husus; yıkıcı teknolojilerin eş zamanlı olarak hem yeni fırsatlara hem de yeni zafiyetlere yol açmasıdır. Teknolojik devrimler ve teknolojinin sivil alandaki kullanımı, yapay zekâ, robotik, ağ sistemleri ve biyoteknoloji gibi çok sayıda muhtelif askeri uygulamalara işaret etmektedir. Bu yönüyle Fransa’nın yıkıcı değişimleri içeren teknolojik gelişmeleri bünyesine katabilmesi, hakikatte operasyonel üstünlüğünün idamesinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Kuşkusuz, dijital teknolojilerdeki gelişmeler toplumların, hükümetlerin ve silahlı kuvvetlerin nasıl faaliyet gösterdiği noktasında kritik bir rol oynamaktadır.

Özel ve kamu sektöründen gelen çok sayıdaki çeşitli oyuncunun, siber uzay alanında faaliyet gösterdiği; buna mukabil çok az bir yasal gözetimin olduğu ve saldırıların niteliğinden kaynaklı zorluk göz önünde bulundurulduğunda, siber uzayın yeni bir zafiyet kaynağına dönüştüğü aşikârdır. Bu duruma bağlı olarak, dijital egemenliğin bir “öncelik” haline geldiği dikkate alınmalıdır.

Beşinci husus; Avrupa hedefi ve güçlü ortaklık ilişkisidir. Fransa, paylaşılan güvenlik çıkarları doğrultusunda Avrupa savunmasının güçlenmesini yeğlemektedir. Bu çerçevede Fransa, gerek kalıcı yapılandırılmış işbirliği ve gerekse Avrupa Savunma Fonu (European Defence Fund) kanalıyla, Avrupa Birliği’nin araçlarının yanı sıra “Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası”nın (Common Security and Defence Policy, CSDP) gelişmesini desteklemektedir. Burada bir parantez açılıp, Fransa Cumhurbaşkanı’nın 26 Eylül 2017 tarihli Sorbonne konuşması hatırlatılmalıdır. Konuşmasında Macron; Fransa’nın gerekli askeri kabiliyetlere ve siyasi iradeyi haiz ortaklarıyla birlikte “Avrupa Müdahale Girişimi” (European Intervention Initiative, EII)4 gibi yeni projeleri hayata geçirmeye başlayacağını deklare etmiştir. Genel itibarıyla EII, Fransa’nın özellikle Almanya ve İngiltere’yle olan ikili savunma ilişkilerini bütünleyici niteliktedir. Ayrıca EII’nin, Avrupalılar için ‘ortak stratejik kültür’ün gelişmesine katkı sunacağı; bu doğrultuda gelecekte (ihtiyaç hâsıl olduğu takdirde), müttefiklerin birlikte daha iyi ve etkin şekilde operatif olmalarını sağlayacağı kaydedilmektedir.

Burada amaçlanan; Avrupalıların “ortak bir doktrine”, “güvenilir müşterek bir müdahale” için gerekli imkân ve kabiliyetler ile gelecek on sene içerisinde “uygun ortak bütçe araçları”na kavuşmalarıdır. Öte yandan Fransa, kolektif savunma ve güvenceyi içermek suretiyle NATO’dan kaynaklı tüm sorumluluklarını göğüslemeye devam edeceğini taahhüt etmektedir. Bu bağlamda Fransa, Afrika ve Orta Doğu’dan Asya-Pasifik’e uzanan küresel ölçekteki “ortaklık ağını” idame ettirmeyi özen göstereceğinin altını çizmektedir.

Altıncı husus; Fransa’nın “stratejik otonomi”yi sağlamlaştıracak şekilde kapasitesini yeniden inşa etmesidir. Brexit sonrası Fransa, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi içerisinde yer alan tek daimi Avrupa Birliği üyesi ve nükleer silaha sahip ülke konumundadır. NATO ve Avrupa Birliği’nin bir kurucu üyesi olarak Fransa’ya iki temel hedef biçilmektedir: (i) stratejik otonominin muhafaza edilmesi, (ii) gittikçe artan sayıdaki ortak zorlukların üstesinden gelebilecek daha güçlü bir Avrupa’nın inşasına destek verilmesi. Fransa’nın analiz, karar verme ve eylem özgürlüğünü devam ettirebilmesi, temel olarak nükleer caydırıcılığının bileşenlerini yenilemesine bağlıdır. Bu anlamda, özellikle istihbaratla ilişkili olarak bilgi ve öngörüyü devam ettirecek çalışmaların sürdürülmesi önem arz etmektedir. Bu minvalde yapılan pekiştirici çalışmalar; ‘caydırıcılık’, ‘önleme’, ‘koruma’, ‘müdahale’, ‘bilgi’ ve ‘öngörü’ gibi beş stratejik fonksiyonun aralarında daha uyumlu bir işbirliği geliştirilmesine vesile olacaktır. Özellikle bu durum, Fransa’nın çatışma ve kriz önleme kabiliyetini güçlendirecektir.

Bu kabiliyetler, “güvenlik” ve “gelişme”yi birbirine entegre eden kapsamlı yaklaşımın teşvik edilmesini sağlayan “güçlü” ve “amacına bağlı” bir diplomasiye dayanacaktır. Bu noktadan hareketle, stratejik otonominin konsolidasyonu; ulusun bekası açısından kritik olan, dahası yeni tür zafiyetlere yatkın fonksiyonların ve sektörlerin esnekliğinin arttırılmasıyla desteklenmelidir.

Yedinci husus; kapasitenin yeniden inşası ile her şeyi kapsayan dengeli bir Silahlı Kuvvetler modelinin idame ettirilmesidir. Zira bu model; Fransa’nın milli bağımsızlığı, stratejik otonomisi ve eylem serbestisi açısından hayati bir rol üstlenmektedir. Böylesine çetin bir operatif ortamda; bu model, geniş yelpazede yer alan muhtemel tehdit ve angajmanlar karşısında arzu edilen askeri etkinliğe ulaşmak için ihtiyaç duyulan tüm beceri ve kabiliyetleri bünyesinde barındırmalıdır. Daha açık bir ifadeyle bu model; karada, denizde, havada ve siber uzayda cereyan edebilecek, her türlü yüksek yoğunluklu harekâta angaje olmayı sağlamalıdır.

Fransa’nın Silahlı Kuvvetleri, nükleer caydırıcılık ve teritoryal korumanın yanı sıra istihbarat, komuta ve kontrol, özel operasyonlar ve siber uzayı göz önünde bulundurmak suretiyle “otonom (özerk) eylem yapma” kabiliyetine sahip olmalıdır. Kuşkusuz ortaklıkların ve işbirliklerinin, Fransız Silahlı Kuvvetleri’nin kapasitesini geliştirdiği de hesaba katılmalıdır. Bunun haricinde yeni yatırımların; özellikle istihbarat, komuta ve kontrol, ilk giriş (first entry), muharebe ve destek unsurlarına ayrılacak spesifik kaynaklar gibi, belirli “hazırlılık çeşitlerine” (forms of readiness) odaklanması gerektiği belirtilmektedir.

Sekizinci husus; endüstriyel ve teknolojik hedeflerin yeniden ileri sürülerek kapasitenin tekrar inşa edilmesidir. Fransa, sağlam bir savunma endüstrisi ve teknoloji altyapısına sahip başlıca teknolojik güçlerden birisi olarak; on büyük grup ile ülkede 200 bini aşkın iş olanağı sağlayan, 4 binden fazla küçük ve orta ölçekli işletmeyi bünyesinde barındırmaktadır. Endüstrinin dinamizmi, Silahlı Kuvvetler’in uzun dönemde ve en yüksek düzeyde ekipmana erişimini mümkün kılmaktadır. Dolayısıyla üretim ve teknoloji alanlarında ortaya konan yüksek düzeyli hedefler, esasen bir egemenlik mevzusu ve dahası, stratejik otonominin bir ayağını teşkil etmektedir. Diğer bir ifadeyle; teknolojik performans, geleceğe hazırlanmanın anahtarı konumundadır. Araştırma faaliyetleri için ayrılan fonlar, Fransa savunma sektörünün uluslararası arenadaki pozisyonunu devam ettirirken; aynı zamanda Silahlı Kuvvetler’in ihtiyaç duyduğu askeri teçhizat ve ekipmanın üretimine imkân sağlamaktadır. Bu yönüyle bakıldığında, inovasyonu desteklemeye yönelik kapsamlı bir politikanın eş zamanlı olarak uygulanması önemlidir. Diğer taraftan teknik hünerlerin kazanılması, dengeli işbirlikçi çabaların desteklenmesi açısından mühimdir. Bu doğrultuda Fransa, gerek Avrupa Savunma Fonu’na dâhil olarak ve gerekse teknolojik ve endüstriyel işbirliğine ilişkin hedeflerini tasdiklemek suretiyle; etkili ve uyumlu bir Avrupa savunma endüstrisinin gelişmesinde yer alma niyetini kararlılıkla sürdürmektedir. Bugün Fransa’nın “yerli tedarik”, “sivil faaliyetler” ve “ihracat” arasında denge kurma ihtiyacı hiç olmadığı kadar fazladır ki bu unsurlar, çeşitlilik arz eden beceriler kadar rekabetçi bir savunma endüstrisi açısından da son derece kritik değere haizdirler.

Dokuzuncu husus; Savunma Bakanlığı ve Silahlı Kuvvetler tarafından benimsenen yaklaşımın kalbinde yatan “inovasyon”dur. İnovasyonun ve dijital devrimin desteklenmesi, sivil ve askeri sektörler arasındaki fazladan engelleri kaldırmalı ve böylece çok daha hızlı bir işleyişe imkân sunmalıdır. Aynı zamanda, silahlanmanın ve tedarik programlarının tasarım ve yönetimini şekillendirmelidir. Teknolojik boyuta ilave olarak; uzun dönemli planlama kabiliyetleri, stratejik planlama ve operasyonel çevikliğin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi için savunma dünyası ile diğer tüm araştırma alanları arasında yeni ilişkilerin kurulmasını teşvik etmelidir. Daha geniş bir pencereden bakıldığında, söz konusu inovasyon ruhu; Savunma Bakanlığı’nın bütününe, teşkilat yapısına ve çalışma metotlarına sirayet etmeli ve bu sayede kültürünün değişmesini ve kendisine özgü riskleri kabullenmesini mümkün kılmalıdır. Kuşkusuz, yetenek ve becerilerin korunması ve iyileştirilmesi; savunma ekosisteminin bütününü destekleyerek, transformasyon için kilit rol oynamaktadır.

B. Macron Dönemi’nin Askeri Planlama Kanun Taslağı (MPL)

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un 19 Ocak 2018 tarihinde Toulon’da savunma topluluğuna yaptığı konuşmasında, daha güçlü ve kendi kaderini tayin/kontrol edebilme yetisini haiz bir Fransa istediğini beyan etmesi; Fransa’nın 2019–2025 yılları arasını kapsayacak “Askeri Planlama Kanun Taslağı”nın (Draft Military Planning Law, MPL)5 gündemde oluşunu açıklar niteliktedir. Genel hatları itibarıyla Macron; ulusal çıkarlarını ve vatandaşlarını koruyup, savunma ve güvenliğini teminat altına alabilen, aynı zamanda karşılaşılan krizlere global çözümler sunabilen bir Fransa arzusundan bahsetmiştir. Ayrıca Fransa’nın, bir taraftan Atlantik İttifakı’ndan kaynaklı taahhütlerine sadık kalırken; diğer taraftan da Avrupa’nın stratejik otonomisinin itici gücü rolünü üstlenmesi gerektiğini kaydetmiştir. Macron, söz konusu niyet ve amaçlar doğrultusunda Fransa’nın savunma aygıtının mutlak suretle dirayetli, modern, güçlü ve tam spektrumu haiz bir yapıya kavuşması gerektiğini savunarak; bu mekanizmanın, geleceği öngörebilen ve hızlı mukabelede bulunabilen bir Silahlı Kuvvetler için işlevsel kılınmasının önemli olduğunun altını çizmiştir. 

Bu söylemler ışığında, Fransa’nın geliştirdiği “Askeri Planlama Kanunu” namıdiğer “MPL”nin amaçları/hedefleri dört ana başlık altında sıralanmaktadır:

1) Fransa ve Avrupa 2030’a doğru ilerlerken, Silahlı Kuvvetler’in geleceğin meydan okumalarına karşı adaptasyonu: Silahlı Kuvvetler’in gelecek tehditlere karşı adaptasyonunun sağlanması gereğinden hareket edildiğinde; dünyanın evrildiği karmaşa ortamının, gerek Fransa ve gerekse Avrupa’nın güvenliği açısından gittikçe derinleşen ve süreğen tehditler yarattığı görülmektedir. Terör kaynaklı tehditlerle birlikte güç politikalarının yeniden uygulamaya konulması ve mevcut uluslararası düzenin zayıflaması gibi unsurlar, stratejik ortamı daha fazla zayıflatmakta ve eş zamanlı olarak daha belirsiz bir çehreye bürümektedir. Mevzubahis stratejik ortam, Silahlı Kuvvetler için yeni biçimlerde ve farklı alanlarda meydan okumaları/yüzleşmeleri açığa çıkartırken; esasında bu durum, Silahlı Kuvvetler’in artık daha zorlu çatışmaların ve daha iyi donanmış hasım tarafların üstesinden gelinmek zorunda kalınacağına işaret etmektedir. Nitekim Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, mevcut tehditlere ve gelecekteki muhtemel meydan okumalara karşı, “2030 Hedefi” başlıklı Silahlı Kuvvetler’e ilişkin programı onadığı görülmektedir.

Program; ‘caydırıcılık’, ‘koruma’, ‘bilgi’, ‘öngörü’, ‘önleme’ ve ‘müdahale’ gibi Silahlı Kuvvetler’in haiz olması gereken operasyonel imkân ve kabiliyetleri ihtiva etmektedir. Silahlı Kuvvetler’in modernizasyonu ve gelişmiş işbirliklerine dayanan böyle bir kuvvet modelinin, Fransa’nın ulusal stratejik otonomisi için olanak tanımasının yanında; Avrupa’nın stratejik otonomisinin gelişmesinde de bütünleyici bir rol oynayacağı öngörülmektedir.

2) Fransa’nın hedefleriyle orantılı bir şekilde daha önce benzeri görülmemiş seviyede 200 milyar Euro’ya yakın bir kaynağın 5 yıl içerisinde tahsisi: 2030 Hedefi’nin hayata geçirilmesi doğrultusunda, 198 milyar Euro’luk bir kaynak tahsis edilmesi en önemli adımlardan birisi olarak kabul edilmektedir. Ana hatlarıyla, 2022’ye uzanan vadede, bütçenin yılda 1,7 milyar Euro artırılacağı ve 2023’e gelindiğinde 3 milyar Euro tutarında bir artış kaydedileceği; böylelikle Silahlı Kuvvetler’in bütçesinin yılda ortalama 39,6 milyar Euro’yu bulacağı ifade edilmektedir. 2019–2023 dönemi için ayrılan kaynaklar, 2014–2018 dönemiyle (yıllık ortalama 32,2 milyar Euro) kıyaslandığı takdirde yıllık bazda takribi 7,4 milyar Euro’luk bir artış temsil etmektedir. Nitekim mevzubahis tutarın, 2019–2023 aralığında emekli maaşlarını ihtiva etmeyeceği vurgulanırken; sonuç itibarıyla Silahlı Kuvvetler’e tahsis edilen mali kaynağın %23 oranında artacağı dile getirilmektedir. 
Silahlı Kuvvetler’e tahsis edilecek bütçede gerçekleştirilecek bu istisnai artış; 2025’e giden yolda Macron’un GSYH’nin savunma harcamalarına ayrılan dilimin %2’ye çıkarılması yönündeki vaatlerinin bir tezahürüdür. Zira son 20 yılda savunma harcamalarının istikrarlı bir şekilde azalması sebebiyle zuhur eden gerginlikler, angajmanların yoğunlaşması ve uluslararası güvenlik ortamındaki bozulma göz önünde bulundurulduğunda; askeri imkân ve kabiliyetlerin uğradığı erozyona ivedilikle son verilmesi icap etmektedir. Bu minvalde yürütülen çalışmalar neticesinde 2019–2025 arasını kapsayan MPL ihtiyaçları, yaklaşık 295 milyar Euro’ya tekabül etmektedir.

Bu rakam, 2017 yılında %1,78 oranında olan GSYH içerisindeki savunma harcaması diliminin, 2023’te %1,9 düzeyine çıkması demektir. Öte yandan Fransa’nın savunma harcamalarını 2025 yılında GSYH’nin % 2’sine yükseltmek maksadıyla; 2024 ve 2025 yılları için ayrılacak finansman kaynağının, 2021 yılında (o zamandaki makroekonomik duruma bağlı olarak) yeniden değerlendirmeye tabi kılınacağının altı çizilmektedir. 

Bu bütçe, Silahlı Kuvvetler için daha güvenilir ve adil bir bütçe olmakla birlikte; kapsanan dönemin başlangıcından itibaren, aktarılan kaynaklar ile planlanan harcamalar arasında daha iyi bir uyum yakalanacağını garanti etmektedir. Böylece siparişlerin ve teçhizat sevk/dağıtımının azalması riski bulunmaksızın, Silahlı Kuvvetler’in yatırım kapasitesinin korunması mümkün olmaktadır. Diğer taraftan, denizaşırı operasyonlar ve anayurt misyonlarının karşılığı, son zamanlarda gözlemlenen harcama düzeyleriyle bağdaşan bir seviyeye doğru kademeli olarak arttırılması 2020’ye kadar 450 milyon Euro’dan daha önce belirlenen 1,1 milyar Euro’ya ulaşması öngörülmektedir. Dolayısıyla bu süreç, 2030 Hedefi’nin fonlarını güvence altına almaktadır.

3) 2030 Hedefi’nin ilk aşaması, yenilenmeye dayanan 2019–2025 MPL’sinin icrasıdır: MPL’nin üçüncü konu başlığı bünyesinde ele alınan yenilenmeye dayalı 2019-2025’i kapsayan sürecin ilk basamağı, kendi içerisinde dört alt başlığa ayrılmaktadır.

İlk alt başlık, MPL’nin insan faktörünü hesaba kattığına yer vermektedir. Önceki MPL’ler daha ziyade Silahlı Kuvvetler için araç gereç üretimine veya teçhizatın korunmasına odaklanırken; yeni MPL’nin askerler, denizciler, pilotlar, bakanlığın askeri ve sivil personelleri ve bu personellerin aileleri gibi hususlara merkezi önem atfettiği görülmektedir. İlâveten buradaki temel amaçlardan birisi; savunma topluluğunun bireylerine misyonlarını/görevlerini yerine getirebilmeleri için gerekli araçları temin etmek ve bu sayede askeri uzmanlığın (eğitim, operasyonel hazırlık, küçük ekipman ve askeri kit aracılığıyla) icra edildiği koşulları iyileştirip geliştirmektir. Bu, aynı zamanda gerekli teçhizatın mevcudu ve kullanıma elverişliliği ile kritik altyapıya erişimi mümkün kılması sayesinde, operasyonel hazırlık için gerekli zaman diliminin sağlanması anlamı taşımaktadır. 
Keza ilk başlık, askeri veya sivil personelin ve bunların ailelerinin yaşam ve çalışma koşulları gibi “günlük yaşantısı”na özel önem verilmesi gerektiğine değinmektedir. Bu kapsamda, personelin günlük yaşantının altyapısını iyileştirmek maksadıyla daha fazla çaba sarf edileceği ve gerekli adımların atılacağı deklare edilmektedir ki burada 2017 Ekim’inde karar verilen “Ailelere İlişkin Eylem Planı” (Action Plan on the Family, Plan Famille) göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca,personel sayısında artış hedeflenmesi ve ilave 6000 yeni görev ataması gerçekleştirilmesi (bu rakamın yarısı yani 3000 yeni istihdam, istihbarat ve dijital teknoloji alanında icra edilecek misyonlar için ayrılmıştır), bu kapsamda ele alınmaktadır.

İkinci alt başlık, operasyonel imkân ve kabiliyetlerin yenilenmesidir. Askeri teçhizatın eskimesi ve aşınması durumuna hassasiyetle yaklaşan MPL, konvansiyonel teçhizatın modernizasyon oranını hızla arttırmayı hedeflemektedir. Örneğin, SCORPION programının hızlandırılması çerçevesinde Silahlı Kuvvetler’in yeni orta büyüklükteki zırhlı araçlarının yarısı 2025’e kadar teslim edilecektir.

Aynı şekilde Fransız donanması da yeni BARRACUDA, FREMM ve FTI gibi denizde ikmal muharebe destek gemilerinin teslimiyle (2025 yılına kadar sırasıyla 4, 8 ve 2 adet), daha modern nükleer saldırı denizaltıları ve firkateynlerden yararlanacaktır. Fransız Hava Kuvvetleri ise; yakıt ikmal uçakları, insansız hava araçları ve yeni (28 Rafales) ya da yükseltilmiş savaş uçaklarıyla (55 M2000 Ds) desteklenecektir. Kuşkusuz bu yeni askeri teçhizat tedarikine paralel olarak, mevcut altyapı da modernizasyona girecektir. Bunların haricinde, teslimatların hızlanması bazı segmentlerde kritik hale gelen kapasite yetersizliklerinin/eksikliklerinin azaltılmasını sağlayacaktır.

Bilhassa yakıt ikmal ve stratejik nakliye uçaklarının sayısı, 2025 yılına kadar 12’den 15’e yükselecek ve ilk 12 uçağın teslimatı 2023’e kadar gerçekleştirilecektir. Deniz karakol gemilerinin sayısı ise 17’den 19’a yükseltilecek; bunlardan 2025 yılında teslimatı gerçekleşecek olan 11 tanesi yeni nesil karakol gemisi olacaktır. Keza tek cidarlı yakıt ikmal tanklarının kullanıma sunulması 2 yıl içerisinde hızlandırılacak, 32 adet CAESAR topçu sistemi de ordunun topçu filosunun daha iyi bir standarda kavuşmasına hizmet edecektir. Ayrıca bu MPL, Cumhurbaşkanı tarafından verilen karara istinaden Fransız nükleer caydırıcılığının iki temel bileşenin yenilenmesine öncülük edecektir.

Üçüncü alt başlık ve belki de en fazla ehemmiyet arz eden hususlardan birisi, Fransa’nın kendi otonomisini güvence altına alması ve Avrupa’nın stratejik otonomisini tesis etmesine destek vermesidir. Bu doğrultuda MPL farklı alanlardaki kapasitelerden yarar sağlamak suretiyle; istihbarat kaynakları, siber kabiliyetler, uçak gemisi muharebe grubu (carrier battle group), komuta-kontrol kapasitesi, dış uzay faaliyeti, seyir füzeleri ve genişletilmiş hava savunması vb. alanlarda, Fransa’ya birleştirici bir rol vermektedir.

Bu yüksek değere haiz kabiliyetler, Fransız Silahlı Kuvvetleri’ne daha büyük bir direnç, esneklik ve atiklik kazandıracaktır. Ek olarak bu tür kabiliyetlerin geliştirilmesi, Avrupa stratejik otonomisinin sağlamlaştırılması/pekiştirilmesini ve daha fazla işbirliğine gidilmesini teşvik edecektir. Bu sayede Fransız Silahlı Kuvvetleri, Avrupa’da bir referans olacak; Fransa’nın müttefik ülkeleri “müşterek stratejik çıkarlar” etrafında ikna ve birleştirme hususundaki kapasitesini takviye etmesini sağlayacaktır.

Buradaki amaç, endüstriyel ve operasyonel işbirliği ya da askeri yeteneklerin bir araya getirilmesi bağlamında fiili bir dayanışmanın yaratılmasını ve/veya güçlendirilmesini teşvik etmektir. Kuvvetlerin angajmanında müşterek çalışmanın sağlamlaştırılması; istekli bulunan Avrupalı devletlerle ortak, etkili ve proaktif bir stratejik kültür ortaya çıkacaktır. Keza aynı kapasiteler, Fransız Silahlı Kuvvetleri’ne yeni çatışma alanlarında evrime tabi kılınan tehditlere karşı hazırlıklı olma imkânı sunacaktır. Özellikle uzay, gözetleme, keşif ve izleme kapasiteleri; Uzay Bilgi Sisteminin (Space Information System-SIS) modernizasyonu ve konsolidasyonuyla arttırılacaktır. Dijital alana bakıldığında; “siber savaşçıların” (cyber combatants) sayısı 3000’den 4000’e yükseltilecek ve 2019–2025 arası dönemde 1,6 milyar Euro, bu alanda kullanılacaktır.

Dördüncü alt başlık, geleceğin meydan okumalarıyla mücadele edebilmek adına inovasyonun rol ve öneminden bahsetmektedir. MPL, inovasyon aracılığıyla Silahlı Kuvvetleri geleceğin operasyonel ve teknolojik başarısını edinmeye hazırlamaktadır ki bu da en temelde Fransa’nın stratejik otonomisi için elzemdir. Zira gerek yenilikçi uygulamaları kullanım ve yıkıcı teknolojiler açısından bakıldığında ve gerekse günümüzde giderek daha kısa zaman aralıklarında sivil sektörden kaynaklı gelişmeler hasebiyle; “inovasyon”un, Silahlı Kuvvetler’in gelecekteki zorluklarla yüzleşme kapasitesinde önemli bir rol oynayacağı aşikârdır. Bu durum, bütçedeki Ar-Ge faaliyetleri kapsamında gerçekleştirilen üretime dönük ve inovasyon temalı çalışmaların, 2018’de 730 milyon Euro’luk seviyeden 2022 yılında 1 milyar Euro’luk seviyeye yükselişini açıklar mahiyettir.

Buna paralel olarak MPL, geleceğe yönelik yapılandırıcı bir rol oynayan başlıca silahlanma programlarının hazırlık aşamalarını da yürütmektedir. Dönemin başlangıcından itibaren gelecekteki büyük silahlanma programlarının tasarımına ayrılan yıllık bazda ortalama 1,8 milyar Euro’luk bir bütçe ile MPL, savunma sanayi üssünün teknolojik mükemmelliği için zemin hazırlamakta ve böylece ülkenin egemenliğini, uluslararası endüstriyel işbirliğini göz ardı etmeden korumaya yardımcı olmaktadır.

Bu minvalde sarf edilen tüm çaba ve çalışmalar, Fransa’nın ekonomisi ve istihdamı için büyük bir kaldıraç inşa etmektedir. Operasyonel düzeyde bakıldığında ise 2030 yılı itibarıyla hizmete girecek olan geleceğin uçak gemilerinin, muharebe tanklarının ve hava muharebe sistemlerinin tasarımı için gerekli çalışmaların yürütülmesini sağlamaktadır. Son olarak “inovasyon” ve “sayısallaştırma”, MPL’nin kapsadığı dönem boyunca daha fazla yoğunlaştırılacak şekilde Bakanlığın “dönüşüm” ve “modernizasyon”unun tam kalbinde yer almaktadır ki amaç, Bakanlığın yönetimdeki etkinliğini ve performansını arttırmaktan ileri gelmektedir. Öte yandan, bakanlıklar ve kurumlar arası uygulamalar için geçerli olan “Kamu Eylemi 2022” (Public Action 2022) Planı doğrultusunda, 14 adet dönüşüm ve modernizasyon projesinin başlatılacağı belirtilmektedir. Projeler, operasyonel şartlarda teçhizatın idamesini sağlayan sistemin reformasyonu ile dijital devrimin gelişmesi, üretim programları ve silah tedarikinden sermaye sağlaması amacıyla Fransa Savunma Tedarik Kurumu (French Defence Procurement Agency, DGA)’nun dönüşümünü ihtiva etmektedir.

Mevzubahis dönüşümler çerçevesinde elde edilecek her türlü kazancın, en fazla yüksek öncelik arz eden ihtiyaçların finansmanı için yeniden yatırıma aktarılacağı da ayrıca not düşülmektedir.

4) MPL’nin hedeflerini hukuki bir zemine oturtarak desteklemek maksadıyla geliştirilecek olan hukuki çerçevedir. Dördüncü konu başlığı altında ele alınan MPL’nin hukuki mekanizması; özellikle Silahlı Kuvvetler Bakanlığı tarafından yürütülen operasyonel misyonların icrasının geliştirilmesini, dönüşüm ve modernizasyon programının uygulanmasını ve personele yönelik daha etkin bir yönetimin garanti altına alınmasını mümkün kılmaktadır. Dolayısıyla MPL; gönüllü askerlik hizmetinin idamesi/korunması, aktif görev esnasında yaralanan askeri personelin yeniden dağıtım/konuşlanma izninin uzatılması, belirli şartlar altında ortaya çıkan durumlarda askeri personelin belediye meclis üyelerinin sorumluluklarını yerine getirme hakkı, siber savaşçıların ceza takibatı/cezai soruşturmalara karşı korunması ve deniz ötesi operasyonlarda biyometrik kimlik doğrulama sistemlerini kullanma yetkisi verilmesi vb. koşullar sağlamaktadır.

C. YENİ ASKERİ PROGRAMI (2019–2025)

2019–2025 yılları arasında hayata geçirilecek olan Fransa’nın yeni askeri programı, 16 Şubat 2018 tarihinde Fransa Silahlı Kuvvetler Bakanlığı tarafından deklare edilmiştir. Yeni askeri program beş ana başlıktan oluşmaktadır. Bu başlıklar şu şekildedir: “Fransa ve Avrupa Hedefleri Doğrultusunda Yenilenen Askeri Program”; “2030 Hedefine İlişkin Tanımlanan Operasyonel Sözleşmeler ve Stratejik Fonksiyonlar”; “2030 Hedefinin Öncelikleri Doğrultusunda Yapılanan Askeri Program”; “Hedefe Yönelik Finansal Kaynaklar” ve “Parlamento ile Diyalog”.

27 Mart 2018 tarihinde Fransız Senatosu’na sunulan ve 37’ye karşı 389 oy ile kabul edilen yeni askeri program, yedi yıllık süre için 295 milyar Euro’luk bir bütçeye sahiptir.6 Hayata geçirilecek askeri program iki ana düzlem üzerine oturmaktadır. Bunlardan ilki, ordunun misyonları sürdürülebilir şekilde yerine getirebilmesi için araçlar ortaya koymak; ikincisi ise Fransa’nın savunmasını geleceğe hazırlamaktır.

Fransa’nın güvenlik ve savunma perspektifinden bakıldığında; Cihadist terörizmin ortaya çıkması, gerek Fransa gerek Avrupa ülkeleri ve gerekse küresel düzen için öncelikli bir tehdit halini almıştır. Bu aşamada bir parantez açıp, Avrupa ülkeleri arasında farklı milletlere mensup en çok Müslüman nüfusu barındıran ülkelerden birisinin Fransa olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Bu noktadan hareket edildiğinde, DEAŞ’ın Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinde gerçekleştirdiği muhtelif terör eylemlerinin, Elysee Sarayı’ndaki kaygıları derinleştirdiği aşikârdır.

Söz konusu kaygı ve farkındalığın neticesinde; Fransız karar alıcıları, ulusal savunma ve güvenlik anlayışında yeni bir aşamaya geçilmesi gerektiği hükmüne varmışlardır. Bu minvalde, terörle mücadelede diğer Avrupa ülkeleriyle iş irliğini içeren güvenlik anlayışını derinleştirmeye yönelmişlerdir. Bu yaklaşımın bir tezahürü olarak Fransa, uluslararası koalisyonun DEAŞ’a karşı yürüttüğü “Özgün Kararlılık Harekâtı”nın (Inherent Resolve) bir parçası olmasının ötesinde, münferit olarak “Chammal Operasyonu”nu7 (Opération Chammal) da başlatmıştır. Mevzubahis operasyon çerçevesinde Fransa; Lübnan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Irak8 gibi ülkelerde askeri üsler kurmuş ya da var olan üslerine askeri teçhizat takviyesi yapmıştır.

Ancak Fransa’nın yeni güvenlik yaklaşımı, salt olarak Suriye’de yürüttüğü müşterek ve münferit operasyonlar üzerinden okunmamalıdır. Zira Fransız güvenlik bürokrasisi, bilhassa Afrika ve Orta Doğu’daki askeri varlığın perçinlenmesinden yanadır. Nitekim mevzubahis coğrafyada varlık gösteren Fransız güçleri vasıtasıyla; ulusal çıkarların korunması (protection of national interest), güç projeksiyonu (power projection) ve eğer ilgili ülkedeki mevcut hükümet ile yakın iş birliği var ise ev sahibi ülkenin siyasi istikrarının korunması (protection of host country’s political stabilization) hedeflenmektedir. Bu arada Fransa’nın, özellikle Arap Baharı’nın başlamasını müteakiben Irak, Libya, Lübnan, Tunus ve diğer yerlerde zuhur eden ayaklanmaları “devletleri yıkmaya yönelik bir sistematik girişim” olarak tanımladığı not düşülmelidir.9

Keza Fransa’nın, Libya’daki Kaddafi yönetimine karşı gerçekleştirdiği müdahalede şahit olunduğu üzere, söz konusu ülkelerde yaşanan iç çatışmalara direkt müdahale ettiği göz önünde bulundurulmalıdır.

Kuşkusuz Fransa, sınır ötesi operasyonlar aracılığıyla bölgesel ve uluslararası güvenliğe sunduğu katkıların haricinde kendi ulusal güvenliğini sağlamak ve perçinlemek üzere de birtakım tedbirlere başvurmaktadır. Örneğin, mevzubahis tedbirler çerçevesinde; ulusal güvenliğe ayrılan bütçe arttırılırken (2025’te GSYH’nin %2,5’una tekabül etmesi) , polis ve jandarma teşkilatlarına yeni personel alımı yapılmış ve yine İç Güvenlik Genel Müdürlüğü’nün (Direction Générale De La Sécurité Intérieure) yetkileri genişletilmiştir.10 Nihayetinde Fransa, hem kendi güvenliğini kontrol altına almayı ve hem de kolektif biçimde çalıştığı diğer Avrupalı müttefiklerinin güvenliğine katkı sunmayı amaçlamaktadır.

Bu yönüyle 2019–2025 yılları arasında hayata geçirilecek olan Askeri Programı, bahse konu amacın sacayaklarından bir tanesini teşkil etmektedir.

D. 2030 Hedefi ve Stratejik Fonksiyonları

Fransa’nın stratejik otonomisini idame ettirecek ve ulusal savunmayı sağlayacak ordu modeli ile 2017 tarihli Savunma ve Ulusal Güvenlik Belgesi’nin ortaya koyduğu yapının stratejik fonksiyonları arasında bir çeşit bağ vardır.

Fransa, 2030 hedefi doğrultusunda “bilgi”, “öngörü” ve “önlem” gibi son derece büyük önemi haiz konularda ortakları ve müttefikleri ile beraber çalışmakta ve ortaya çıkabilecek krizlere karşı önlem almaktadır.

Ayrıca Fransa’nın, “bilgi ve “öngörü” ile “önlem” konularının hayata geçirme konusunda ortakları ve özellikle Avrupalı müttefikleri arasında motor yani itici güç görevi gördüğü belirtilmektedir. Bu kapsamda “bilgi ve öngörü” konusunda Fransa, stratejik önemi olduğunu düşündüğü bölgelerde askeri varlığını sürdürmektedir. Bu konuda özellikle NATO partnerleri ile beraber çalışıldığı sıklıkla dile getirilmektedir.

“Bilgi ve öngörü” olarak belirtilen stratejik fonksiyonlar, 2030 hedefinde açıklanan stratejik savunmanın temel taşlarından birisi olmakla birlikte; en temelinde bu fonksiyonları haiz olmanın, Fransa’yı üstün bir pozisyona taşıyacağı vurgulanmaktadır. Bu hedefi gerçekleştirmek maksadıyla keşif ve gözetleme görevi üstlenen istihbarat uçakları (CUGE) ile keşif ve gözetleme uydularından (CERES ve MUSIS) geniş ölçekte istifade edileceği belirtilmektedir. 

Bir diğer stratejik fonksiyon ise “tedbir” başlığı taşımakta olup; özellikle “kriz yönetimi” için kritik bir fonksiyon addedilmektedir. Aslında bu başlık, diğer yönüyle yukarıda belirtildiği üzere Fransa’nın yurtdışındaki askeri varlığı olarak tanımlanabilmektedir. Zira Fildişi Sahili, Cibuti ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde bulunan askeri üsleri bahsi geçen duruma örnek teşkil etmektedir. Son derece kapsamlı üslerde kullanılan teçhizatların ise büyük ölçüde keşif ve gözetleme maksatlı kullanılabilecek imkân ve kabiliyetlere sahip araçlar ihtiva ettikleri ifade edilebilir. Nitekim keşif ve gözetleme gemileri, firkateynler, savaş uçakları, AWACS erken uyarı uçakları, helikopterler ve özel kuvvetler; raporda belirtilen unsurlardır. 

Rapor kapsamında sahip olunması hedeflenen diğer stratejik fonksiyonlar “caydırıcılık”, “koruma” ve “müdahale” olarak belirlenmiştir. Bu bağlamada Fransız ordusunun kapasitesinin ve operasyonel gücünün caydırıcı özellikte olması kaçınılmazdır.

Bu caydırıcılığa nükleer gücü genişletmek de dâhildir. Ancak burada De Gaulle Dönemi’nden beri Fransa’nın savunmasına büyük katkı yapacağı ve bu sayede Fransa’nın stratejik otonomiye sahip olacağı öngörülen nükleer gücünün, bağımsızlık ve güvenliğin muhafazasını gözeterek sadece savunma amaçlı ve yeterli (gerektiği kadar) kullanımının üzerinde durulduğunun altı çizilmelidir.

Savunma ve Ulusal Güvenlik Belgesi’nde tanımlanan risk ve tehditlere karşı, Fransa’nın korunması bir diğer stratejik fonksiyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda Fransız ordusu tüm unsurlarıyla bu konuya eğilmektedir. Sadece kara, deniz ve hava kuvvetleri değil; aynı zamanda uzay ve siber konularda da Fransa’nın korunması üzerinde durulmaktadır. 

Raporda sıralanan stratejik önemi haiz son başlık ise “müdahale”dir. Sınır ötesi topraklarda Fransız ulusal çıkarlarını gözetmeyi ve korumayı amaçlanmaktadır. Savunma ve Ulusal Güvenlik Belgesi’nde tanımlanan sorumlulukların yerine getirilmesi ve “istikrarı” bozan yapılara karşı uluslararası koalisyonlara angaje olmak hedeflenmektedir. Fakat Fransa’nın müttefik güçlerle birlikte müdahale gerçekleştirmesinin yanı sıra kendisinin de otonom olarak bahsi geçen konuda güç kazanması gerektiğinin altı çizilmiştir.

D. 2030 Hedefinin Öncelikleri Doğrultusunda Yeni Askeri Programın Yapısı

Yukarıda da ifade edildiği üzere; Fransa, ordusunu 2030 yılına hazırlamak adına yürürlüğe konan 2019-2025 askeri programının en önemli parçalarından bir tanesi, silah sistemlerinin ve teçhizatın modernizasyonudur. Fransız karar alıcıları, stratejik otonomiye sahip olmak için bu modernizasyona büyük önem atfetmektedir. Program kapsamında yapılacak tüm modernizasyon işlemlerinin sonunda ordunun taktik, operatif ve stratejik gücünün artacağı öngörülmektedir. Dolayısıyla Fransız kara, deniz ve hava güçlerine bağlı hangi silah sistemlerinin modernizasyona ve renovasyona tabi tutulacağı bu başlık altında incelenmektedir.

1) Kara Kuvvetleri

Fransız Kara Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösteren zırhlı personel taşıyıcılara ve zırhlı muharebe araçlarına yapılacak modernizasyon, programın ilk ayağını oluşturmaktadır. Bu kapsamda SCORPION adı verilen, kara muharebe araçlarına uygulanacak modernizasyon programını incelemek gerekmektedir. Mevzubahis program; 936 adet GRIFFON sınıfı zırhlı personel taşıyıcı, 150 adet JAGUAR sınıfı zırhlı muharebe aracı, 122 adet LECLERC sınıfı tank ve 489 adet VBMR-L sınıfı zırhlı personel taşıyıcının modernizasyonunu ihtiva etmektedir. Kara araçlarına yapılması planlanan modernizasyon, askeri personeli muharebe sahasında en iyi şekilde korumayı amaçlamaktadır.

Bunun yanında, Fransız Kara Kuvvetleri’nin envanterinde bulunan AUF1 sınıfı kundağı motorlu OBÜS’lerin yerini alacak şekilde, 2025 yılına kadar toplamda 109 adet üretilecek olan 155 mm CASEAR topları göze çarpmaktadır. Ayrıca kara-hava iletişimini sağlayan RITA sistemlerinin yerini, yeni üretim ASTRIDE modeli sistemlerin alacağı dile getirilmelidir. Ayrıca yeni askeri program kapsamında, LECLERC sınıfı ana muharebe tanklarına Franco-Alman ortak üretimi ana savaş sisteminin (Main Ground Combat System-MGCS) entegre edileceği gözlemlenmektedir.

2) Deniz Kuvvetleri

Fransız Deniz Kuvvetleri envanterinde bulunan bazı savaş gemileri, 2019-2025 yılları arasında gerçekleştirilecek modernizasyon programına tabi tutulacaktır. Bu bağlamda 3 adet çok amaçlı FREMM sınıfı fırkateyn ile 2 adet orta sınıf FTI ve 3 adet hafif sınıf La Fayette fırkateynlerinin modernize edileceği ifade edilmektedir.

Buna ilaveten offshore sularda destek sağlaması adına görev icra eden 2 adet BSAH gemisi, 6 adet karakol gemisi ile beraber 2 adet BATSIMAR sınıfı gözetleme ve müdahale gemisinin bakım, onarım ve modernizasyonu yapılacaktır. Bahse konu modernizasyonların yanı sıra 2030 yılına kadar 19 karakol gemisi, 11 tanesi 2025 yılında teslim edilmek üzere Fransız Deniz Kuvvetleri bünyesine katılacaktır.

Fransız Donanması’nın önemle üzerinde durduğu hususlardan bir tanesi de nükleer denizaltıların son teknoloji ile donatılmasıdır. Bu amaç doğrultusunda uzun yıllardır hizmet veren RUBIS sınıfı nükleer denizaltıların yerine; Donanma’nın en güvendiği BARRACUDA sınıfı 4 adet denizaltının bu program kapsamında üretilmesi planlanmaktadır.

3) Hava Kuvvetleri

Fransız Hava Kuvvetleri’nde görev icra eden 55 adet MIRAGE 2000D ve RAFALE sınıfı savaş uçaklarının modernize edileceği belirtilmektedir. 30 adet yeni nesil RAFALE sınıfı savaş uçaklarının 2023 yılında teslim edileceği ve bahse konu savaş uçaklarında kullanılacak mühimmatın modernizasyonunun ise 2025 yılından sonra yapılacağının altı çizilmelidir. Bunun yanı sıra 11 adet A400M, 2 adet C-130J (2019 yılı sonunda) ve 14 adet C-130H gibi taktik nakliye uçaklarının modernizasyonun gerçekleştirilmesi planlanmıştır. Ayrıca taktik nakliye uçağı pilotlarının eğitimlerine de devam edildiği dile getirilmektedir. (ATEF programı kapsamında). Bununla beraber 4 adet SDCA tespit ve gözetleme sisteminin aviyonik renovasyonlarının yapılacağı da belirtilmektedir.
Fransız Hava Kuvvetleri’nin ihtiyacını karşılamak adına iletişim, gözetleme ve kontrol sistemlerinde de çalışmaların devam ettiği bilinmektedir. Bu bağlamda MA ve HA taktik radarların, radyo sistemlerinin, komuta ve kontrol merkezlerinin modernizasyona tabi tutulacağı tespit edilmektedir.

4) İstihbarat Kapasitesi (Uydu ve Drone Sistemleri) Öncelikle, uydu ve İHA sistemleri kullanılarak istihbarat kabiliyeti/kapasitesinin arttırılması hedeflenmektedir. Nitekim yüksek çözünürlüğe sahip MUSIS ve CERES uydu sistemleri modernize edilecektir.

Ek olarak, REAPER sınıfı insansız hava araçlarının silahlandırılması (2019) ve İtalya, Almanya, İspanya ve Fransa ortak yapımı MALE sınıfı İHA’ların (8 adet) 2030 yılında ordunun kullanımına sunulması planlanmaktadır. (SDT) PATROLLER sınıfı taktik İHA’ların ise 15 adedi Deniz Kuvvetleri, 5 adedi Kara Kuvvetleri’ne olmak üzere 2030 yılına kadar teslimatının tamamlanması kararlaştırılmıştır.

5) Füzeler

Yeni askeri program kapsamında modernizasyonu yapılacak olan mühimmat ve füze sistemleri ise şu şekilde sıralanmıştır; SCALP (2025 yılında), METEOR, ASTER B1 NT, ARABEL, SAMP-T NG, MICA NG, MAST F, MISTRAL, MMP, MILAN.

6) Bilgi ve İletişim Sistemleri

Program kapsamında var olan bilgi ve iletişim sistemlerinin modernizasyonu ve yeni teçhizatın hizmete sunulması planlanmaktadır. Bu bağlamda DESCARTES ve SYRACUSE IV askeri iletişim sistemleri modernize edilecektir. Bunun yanında, yüksek radyo frekanslarını kullanan MELCHIOR, GPS ve Galileo sinyallerinin kullanım kapasitesinin arttırılması maksadıyla, OMEGA askeri uydularının navigasyonları, ASTRIDE ve RIFAN sistemleri ve Operasyonel Bilgi ve İletişim Sistemi’nin modernizasyonunun yapılmasına karar verilmiştir.

7) Ekipman Uygunluğu

Program kapsamında önem verilen bir diğer husus, ekipman uygunluğudur. Bilgi ve iletişim sistemleri, zırhlı araçlara yeni silah sistemlerinin entegrasyonu, atış komuta sistemi, gemiler ve taktik lojistik araçlara entegre edilecek yeni ekipmanlar askeri program çerçevesinde gerçekleştirilecektir.
1- Miktar, seçilen yapının türüne göre ayarlanacaktır.
2-Çalışmalar kapsamında format düzenlemesi yapılacaktır.
3- VLTP–500 MASSTECH İngiltere, Almanya ve İtalya ile Ortak 
Yürütülen Programlar

Ulusal güvenliğin sağlanması adına diğer Avrupa ülkeleriyle yürütülen ortak askeri programlar, 2019-2025 raporunda açıklanmaktadır. A400 M nakliye uçağı, NH90 orta sınıf çok amaçlı askeri helikopter, FREMM sınıfı fırkateyn, FSAF kara-hava (sol-air) füze programı, MUSIS (Multinational Space-based Imaging System) uydu sistemi programı ve ANL füze sistemi, bahsi geçen ortak programlara örnek gösterilebilir. Bu bağlamda ortak programları detaylı incelemek gerekirse; MALE Drone Sistemi (İngiltere, Almanya, İtaya ve Fransa), FMAN ve FMC Füze Programı (İngiltere ve Fransa), MGCS LECLERC Tank Modernizasyon Projesi (Main Ground Battle System – Almanya ve Fransa), Deniz Gözetleme Uçağı PATMAR (Almanya ve Fransa), Anti Mayın Programı SLAMF (İngiltere ve Fransa), Exo-Atmosferik Uzay Gözetleme Programı (İngiltere ve Fransa) ve MAST-F Füze Programı (Almanya ve Fransa) dikkat çeken programlardandır.

Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri’ne Mensup Askeri Personelin Eğitimi

Ordu personelini icra edilecek operasyonlara hazırlamanın anahtarı; personelin, kullandığı askeri teçhizatla eğitim icra edilmesidir. Aynı zamanda, yapılan eğitimler askerlere moral vermekte ve orduya yönelik bağlılıklarını arttırmaktadır. NATO’nun belirlediği standartlara göre yapılan eğitimler aşağıdaki şekildedir:

Kara Kuvvetleri
– İç ve dış operasyona hazırlık: 90 gün
– LECLERC sınıfı tank personelinin eğitimi: 115 saat
– VBCI sınıfı zırhlı birlik personelinin eğitimi: 130 saat
– GRIFFON sınıfı zırhlı personel taşıyıcı personelinin eğitimi: 1100 kilometre
– JAGUAR sınıfı zırhlı muharebe aracı personelinin eğitimi: 100 saat
– CAESAR sınıfı topçu personelinin eğitimi: 110 atış
– Kara-hava helikopter pilotunun eğitimi (özel kuvvetler): 200 (220)

Deniz Kuvvetleri
– Gemi personeli (açık deniz): 100 (110) gün
– Deniz-hava pilotu eğitimi (gece eğitimi): 180 (220) saat
– Karakol/gözetleme gemisi personelinin eğitimi: 350 saat
– Deniz-hava helikopter pilotunun eğitimi: 220 saat
Hava Kuvvetleri
– Savaş uçağı pilotunun eğitimi: 180 saat
– Nakliye uçağı pilotunun eğitimi: 320 saat
– Helikopter pilotunun eğitimi: 200 saat

E. HEDEFİN FİNANSAL KAYNAKLARI

Raporun dördüncü ayağını, programın finansmanı oluşturmaktadır. Bu noktada üzerinde sıkça durulan hususlardan bir tanesi; 2014 yılında Galler Zirvesi’nde alınan karar doğrultusunda, tüm NATO üyesi ülkeler gibi Fransa’nın da GSYH’sinin %2’lik kısmını savunma harcamalarına ayırmak durumunda olduğudur. Nitekim Fransa Başbakanı Edouard Philippe de NATO’nun bahse konu talebini 2025 yılında karşılayacaklarını dile getirmiştir. Bu minvalde, programa ayrılan finansman 2019-2023 yılları arasında yaklaşık 197,8 milyar Euro olarak belirlenmiştir.

Fransız ordularının 2030 yılına hazırlanması için ayrılan finansman kaynağının toplamı ise yaklaşık olarak 295 milyar Euro olarak hesaplanmaktadır. Bu bağlamda önümüzdeki yıllarda Fransa’nın savunma harcamaları Tablo 3’de verilen rakamlar doğrultusunda hayata geçirileceği tespit edilmektedir.

Tablodaki verilere göre Fransa’nın savunma harcamalarının yıllara göre devamlı olarak artacağı görülmektedir. 2019–2022 yılları arasında savunma harcamalarına düzenli olarak 1,7 milyar Euro; 2023 yılında ise 3 milyar Euro ek ödenecek ayrılacağı tespit edilmiştir. (Tablo 3)

Fransız ordusunun 2019-2025 yılları arasında duyacağı teçhizat ihtiyacının finansman karşılığı yaklaşık olarak 172,8 milyar Euro’dur. 2023 yılına kadar teçhizat ve modernizasyona ayrılan bütçe ise 112,5 milyar Euro olarak hesaplanmıştır. (Tablo 4)
Bunun yanı sıra konvansiyonel ekipmanların orduya güç katacağı düşüncesiyle hayata geçirilen modernizasyon ve yeni teçhizat alımı programlarının çeşitliliğini incelemek gerekmektedir.
• Ana programlar (2019-2023 yılları arasında 37 milyar Euro, toplamda 59 milyar Euro)
• Gücü tamamlayan çevre ve ekipman programları (2019-2023 yıllarında 13 milyar Euro, toplamda 19 milyar Euro)
• Ekipmanların bakım ve onarımı (2019-2023 yıllarında 22 milyar Euro, toplamda 35 milyar Euro)
• Altyapı yatırım harcamaları (2019-2023 arasında 7,3 milyar Euro, toplamda 11 milyar Euro).
Bunlara ek olarak, Fransa’nın nükleer güce verdiği önemden de bahsetmek gerekmektedir. Nitekim adı geçen askeri program kapsamında nükleer arsenallerin modernizasyonu için ayrılan bütçe yaklaşık olarak 25 milyar Euro’dur. Ayrıca Fransa’nın nükleer güç olma yolunda taviz vermediği, bilhassa gücünü katlayarak arttırdığı ifade edilmelidir. Hatırlanacağı üzere Fransa, NATO’nun, belirli ülkelerin nükleer silahlara sahip olması gerektiğini vurguladığı yıllarda NATO’nun silahlı kanadından çekilmiş; Fransa’nın bağımsız bir askeri güç olması yolunda nükleer silahlara sahip olması gerektiğini vurgulamıştır. Bu bağlamda Fransa gün geçtikçe nükleer gücünü arttıracaktır.
Nitekim Fransa askeri programı çerçevesinde nükleer füze atabilme kabiliyetine sahip yeni denizaltılar üreteceği vurgulanmalıdır.

1 Raporun tamamına erişmek için bkz. “Revue Stratégique De Défense et De Sécurité Nationale”, Ministère des Armées, Octobre 2017, https://www.defense.gouv.fr/dgris/presentation/evenements/revue-strategique-de-defense-et-de-securite-nationale-2017
2 Projet De Loi De Programmation Militaire 2019 / 2025 (Rapport Annexé) Ministère des Armées, https://www.defense.gouv.fr/portail/enjeux2/la-lpm-2019-2025/le-projet-de-loi/loi-de-programmation-militaire-2019-2025-textes-officiels
3 1947–2017 yılları arasında Fransa Savunma Bakanlığı (Ministère de la Défense) olarak adlandırılırken, 2017 yılı itibarıyla Silahlı Kuvvetler Bakanlığı (Ministère des Armées) ismini almıştır.
4 Macron’un Sorbonne konuşmasının tamamına erişmek için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=gRiXM8RiCOc
5 Draft Military Planning Law 2019 / 2025, (Synopsis A MPL Based on Renewal), https://www.defense.gouv.fr/content/download/523961/9053454/file/MPL%202019-2025%20-%20Synopsis%20(EN).pdf
6 “La loi de Programmation Militaire 2019-2025 Adoptée Largement en Première Lecture”, Europe 1, 27 Mars 2018, http://www.europe1.fr/politique/la-loi-de-programmation-militaire-2019-2025-adoptee-largement-en-premiere-lecture-3610955
7 “Opération Chammal”, Ministère de la Défense, 09 Ocak 2018, https://www.defense.gouv.fr/operations/operations/irak-syrie/dossier-de-presentation-de-l-operation-chammal/operation-chammal
8 A.g.e. s. 8.
9 Manuel Lafont Rapnouil, “Alone in The Desert? How France Can Lead Europe İn The Middle East”, European Council on Foreign Relations, 10 April 2018, http://www.ecfr.eu/publications/summary/alone_in_the_desert_how_france_can_lead_europe_in_the_middle_east.
10 “Edouard Philippe Annonce Une Hausse De 1,6 Milliard D’euros Du Budget De La Défense En 2018”, Le Monde, 07 Septembre 2017, http://www.lemonde.fr/politique/article/2017/09/07/edouard-philippe-annonce-une-hausse-de-1-6-milliard-d-euros-du-budget-de-la-defense-en-2018_5182519_823448.html

Etiketler
Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close