General Kasım Süleymani Suikastı ve Ortadoğu’da Son Tango
Kasım Süleynani suikastının mutlaka bazı sonuçları olacaktır. Orta Doğu’da, kartlar yine yeniden karılacaktır. ABD ve müttefikleri ile karşıtları arasındaki güç kazanma mücadelesi ivme kazanacaktır. İlk somut gelişmeler yaşanmaya başlandı bile. ABD’nin General Kasım Süleymani’ye yönelik suikastının ardından toplanan Irak parlamentosu, ABD askerlerinin ülkeden çıkarılmasına karar verdi.
Günümüzde dünya üzerindeki çatışma bölgelerine bakıldığında Orta Doğu ilk dikkati çeken olmak özelliğini açık ara koruyor.
20. yüzyılın başlarında bölgenin Osmanlı Devleti’nden kopup Batı hâkimiyetine geçmesinden sonra bölgede etnik, dini, mezhepsel farklılıklar gibi çatışma nedeni olabilecek unsurlar öne çıkmıştır. İngilizler tarafından yapay haritaların çizilmesi, günümüzde bölgede yaşanan karışıklıkların da temelini atan önemli bir nedendir.
Örneğin, Lübnan, Suriye ve Irak devletlerinin nüfus yapılarına bakıldığında dini, mezhepsel ve etnik farklılıkların bu ülkelerde istikrarsızlığı sürekli körüklediği görülecektir. SSCB ve Doğu Blokunun yıkılması sonrasında dayatılan ABD güdümündeki dünya düzeninin sorgulandığı bu dönemde, en önemli mücadele alanı geçmişte olduğu gibi Orta Doğu olmaktadır.
BÖLGEDE GÜÇ VE MEVZİ KAZANAN İRAN…
Son yıllarda İran, bölgenin önemli bir aktörü olarak sürekli ABD ve NATO ülkeleri aleyhinde güç ve mevzi kazanan bir ülke konumuna gelmişti. ABD’nin izlediği hatalı politikalar neticesinde Irak, Tahran kontrolüne girmiş, Suriye’de ise İran önemli bir güç haline gelmişti. Hatta Rusya’nın dahi, Tahran’ın Şam üzerindeki etkisinden gizli bir rahatsızlık duyduğu söylentisi diplomatik kulislerde dile getiriliyordu. Ticaret savaşları, ekonomik durgunluk, Suriye, Doğu Akdeniz, F 35, S 400, iklim değişikliği ve mülteci sorunu gibi 2019 yılı gözde sorunlar üretmişti. 2020 yılı için umutlar tazelenirken meydana gelen bir olay, bir anda tüm gündeme bomba gibi düşecektir.
ABD BU SUİKASTI NEDEN GERÇEKLEŞTİRDİ?
İran İslam Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Kolordu Komutanı General Kasım Süleymani, 3 Ocak 2020’de, uçakla geldiği Irak’ın başkenti Bağdat’ta Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın talimatıyla uğradığı bombalı saldırıda öldürüldü.
Suikastın ardından, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Süleymani’nin daha önce gerçekleşmiş, Bağdat’taki ABD elçiliğinin İran destekli Kataib Hizbullah militanları ve Haşdi Şabi destekçileri tarafından işgal edilmesine onay veren yetkili olduğunu, yakın gelecekte Amerikan diplomat ve askeri personeline karşı gerçekleşecek muhtemel saldırıların önlenmesi için eylemin gerçekleştirildiğini açıklayan bir bildiri yayınladı.
Kasım Süleymani, İran için oldukça önemli bir komutandı, çünkü Arapça konuşan dünyada, İran müttefiklerini Irak’tan Lübnan’a ve Suriye’den Yemen’e kadar genişletmişti. Bu ülkelerde devrim ihracı için faaliyetlerde bulunan ve İran’daki evinden daha fazla zamanı bu coğrafyada geçiren bir Süleymani’den bahsediyoruz. Son on yıl içinde bölgede sürekli güç kazanan İran için Süleymani, ABD ve bölgedeki ortaklarının ciddi bir düşmanıydı. Bu nedenle İran ve ortakları onun kaybını çok hissedecekler. Humeyni’nin İran Şahı’nı devirip İran İslam Cumhuriyeti’ni kurmasıyla, İran’da yeni bir dönem başlamıştı. Humeyni yönetimi, ülkede gerçekleştirilen rejim değişikliğini bir İslami devrim modeli olarak İslam dünyasına ihraç etmeyi hedefliyordu. İran, İslam dünyasında ciddi örgütlenmelere gitti. Bunun için büyük bütçeler ayırdı. Lübnan’da Hizbullah, Filistin’de İslami Cihat örgütlerinin kurulmasına öncülük etti. Bu örgütlenmelerde General Süleymani, her zaman etkin bir aktör olarak yer almıştı.
Türkiye üzerinde tarafını seç baskısı artabilir. Bu baskı ABD tarafından geleceği gibi, Türkiye’nin Astana Süreci’ndeki yol arkadaşları olan İran ve Rusya ikilisinden de gelebilir. Serinkanlı politikanın devamında fayda görüyoruz. Esas olan Türkiye’nin bu süreçten zarar görmeden çıkmasıdır.
İRAN’IN Şİİ YAYILMACILIĞI…
İran dış politikasında ana söylem, antiemperyalizm olmak ile beraber, belki de temel belirleyici parametrenin Şii inancı olduğu görülmektedir. Popülasyonun, İran’da % 90, Azerbaycan’da % 75, Irak’ta % 60, Bahreyn’de % 70, Yemen’de % 35, Lübnan’da % 30, Kuveyt’te % 25, Suriye’de % 10’luk kesiminin Şii olduğu göz önüne alındığında, İran’ın bölgesel olarak Şiilik üzerinden dış politikasını yürütmesi yadırganmamalıdır.
Şii faktörü dışında, İran’ın kullandığı araçlardan birisi de, ABD ve İsrail karşıtlığıdır. Bu söylem sayesinde İran, Şii ve Farisi olmasına rağmen, bölgedeki Arap halkı nezdinde sempati ile karşılanmıştır. İran bölgede, faydacı ve sonuç odaklı bir politika izlemektedir. İran’ın dış politikasında, bölgede kendisine rakip ve tehdit olarak gördüğü ülkelere karşı devlet dışı aktörleri de destekleme politikası da önemli bir yer tutar. İran, İsrail karşısında Lübnan’da konuşlanan Hizbullah’ı, Yemen’de yönetim karşıtı Şii unsurları desteklemektedir.
ABD için ise İran ciddi bir tehdit, Kasım Süleymani, teröristin kralıydı. On yıldan fazla bir süre boyunca bölgedeki sayısız insanın hayatını yok etmişti. Washington’a göre, İranlı generalin elinde Suriyeli, Iraklı, Yemenli, Lübnanlı ve Amerikalı kanı vardı.
George W. Bush, İran destekli milislerin yüzlerce Amerikan askerini öldürdüğü Irak Savaşı’nda generali hedef almadı. Barack Obama başkan oldu ve o da generali hedef almayı reddetti. Ancak, Amerikan halkına karşı, Amerika Birleşik Devletleri’ni Orta Doğu savaşlarından çekmeye söz veren Trump, iki selefinin aksine, çizgiyi geçmeye karar verdi.
SUIKAST SONRASI GELİŞMELER…
Genellikle ABD kamuoyu suikastı desteklerken, Hukuk profesörü Mary Ellen O’Connell, “Bu yasadışı suikast, cinayetten ayırt edilemez” yorumu ile çoğunluğun aksine düşünenler arasında yer alıyordu. O’Connell’a göre, Süleymani’yi hedeflemek bir savaş suçuydu, çünkü özellikle ABD ve İran arasında resmi bir savaş durumu bulunmuyordu. O’Connell son olarak, “Önleyici savunma asla suikast için yasal bir gerekçe değildir” diyerek, tespitlerini paylaşıyordu.
Bölgede İsrail, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Mısır ABD’nin en önemli ortaklarıdır. Buna karşılık bölgede İsrail’in karşısında yer alan İran ve Suriye’deki Esad rejimi, ABD’nin en önemli tehdit algılarıdır. Bu ülkeleri Rusya’nın açıkça, Çin’in ise sumen altından destekliyor olması, Orta Doğu’yu küresel bir mücadele alanına çevirmektedir.
İran Cumhurbaşkanı Ruhani, “Saldırganın karşısında sessiz kalmak, onu cesaretlendirir” sözüyle misilleme sinyali verirken, Pentagon İran’ın ABD askerlerinin konuşlu olduğu Irak’taki el-Esed ve Erbil üslerine 12’den fazla balistik füze ile 08.01.2020 tarihinde saldırı düzenlediğini ve ilk hasarların değerlendirilmeye çalışıldığını açıkladı. Ölü sayısı konusunda tam bir netlik sağlanmış değil. Bu arada, İran saldırısında kayda değer bir ABD askeri can kaybının olmadığı bilgilerini edindik. ABD’deki saldırı sonrasındaki tavır da, bu bilgileri doğrular nitelikte. Hatta İran karşı saldırısında ölenlerin Amerikan askerleri değil, Iraklılar olduğu tahmin ediliyor. Ancak burada önemli olan nokta, böyle bir karşı hamlenin yapılmasıdır. ABD tepkisi ne olur? İran, ABD misillemeye tepki vermesin, burada duracağız mesajını verdi. Şu an belirsizlik hâkim görünüyor. Kesin olarak bildiğimiz şey, Orta Doğu halklarını önümüzdeki günlerde daha fazla istikrarsızlığın beklediğidir.
TÜRKİYE’DEN İTİDAL ÇAĞRISI…
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, iki ayrı haber kanalının ortak yayınında İranlı General Süleymani’nin öldürülmesiyle ilgili şu değerlendirmeyi yapmıştı.
Devamı M5 Dergisi Ocak 2020 Sayısında…