Askeri örgütlerin öğrenme süreci ABD’nin 2003 operasyonu - M5 Dergi
DergiKapakMakalelerSayı 349 Ağustos 2020

Askeri örgütlerin öğrenme süreci ABD’nin 2003 operasyonu

Abone Ol 

11 Eylül saldırılarının ardından ABD’nin 2003 yılında Irak’ta başlattığı operasyon hem değişen güvenlik mimarisi hem de askeri örgütlerin öğrenme süreci noktasında birçok örneği içerisinde barındırmaktadır. Operasyonun başlangıcında konvansiyonel savaşı kısa bir sürede kazanan ABD ordusu müteakip dönemde başlayan asimetrik savaşı rejimin son direnişi olarak görmüş ve ayaklanma safhasına hazırlıksız yakalanmıştır. ABD ordusunun Vietnam Savaşı’ndaki hataların benzerlerini Irak’ta tekrar etmesi askeri örgütlerde öğrenme sürecinin ne denli zor olduğunu göstermektedir. Vietnam Savaşı’nın ardından sahadaki uyumu doktrinel yeniliğe dönüştüremeyen ABD askeri liderliği, Irak’ta aynı hataları tekrar ettiği dönemin ardından önemli bir öğrenme süreci başlatmıştır. Bu kapsamda sahadaki tecrübelerin aşağıdan yukarıya aktarıldığı ve örgüt içerisinde yeniliğe dönüştüğü birçok örnek mevcuttur.

Soğuk Savaş sonrası dönemde değişen güvenlik mimarisi, beraberinde kullanılan askeri stratejilerin de değişime uğramasına sebep olmuştur. Günümüzde devletlerarası icra edilen konvansiyonel savaş geçerliliğini korumakla birlikte devlet dışı aktörlerin ön plana çıktığı, askeri olmayan araçların yoğun olarak kullanıldığı, cephesi ve harekât alanı muğlak yeni bir güvenlik ortamı belirmiştir. Literatürde hibrit savaş, yeni savaş ya da sınırsız savaş gibi birçok farklı isim altında betimlenen savaş stratejisi2 kimilerine göre geçmiş savaşlardan ayrı yepyeni bir konsept, kimilerine göre ise eski konseptlerin yeni kavramlarla ifadesinden başka bir şey değildir.

Değişen muharebe sahasında bilginin her geçen gün daha fazla önem kazandığı günümüzde endüstri çağı kuvvet yapılanmasından bilgi çağı yapılanmasına geçen askeri örgütlerin başarı kazanacağı görülmektedir. Literatürde yapay zekâ, otomasyon ve otonom sistemlerin savaşın karakteri ve doğası üzerine etkilerinin tartışıldığı yeni güvenlik çevresinde askeri örgütlerin öğrenme süreci ve kapasitesi büyük önem arz etmektedir. İşte bu noktada çalışmanın amacı askeri örgütlerin öğrenme sürecini araştırmaktır. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden örnek olay incelemesi tekniği kullanılmıştır. Makale, askeri öğrenme sürecinin kavramsal olarak ele alınmasıyla başlayacak ve farklı öğrenme modellerinin incelenmesiyle devam edecektir. Ardından 2003 yılında başlayan ABD’nin Irak Operasyonu askeri öğrenme süreci çerçevesinde incelenecektir.

Her savaşın kendine has karakteri daha önce öğrenilenler ile sahada tecrübe edilenler arasında kaçınılmaz olarak bir boşluk meydana gelmesine neden olacaktır. Yenilik süreci bu boşluğun mümkün olan en küçük miktarda olmasını hedeflerken, uyum ise doğrudan oluşan boşluğu kapatma çabasıdır. Sahadaki uyumun eğitim, ekipman, kuvvet yapısı, operasyonel planlama, kurumsal/ doktrinel değişiklik gibi alanlarda değişim olmaksızın devam etmesi askeri etkinlik üzerindeki etkisini de sınırlayacaktır.

ASKERİ ÖRGÜTLERDE ÖĞRENME

Organizasyonel boyutta askeri örgütlerle iş yönetimi arasında birçok benzerlik bulunmaktadır. Askeri örgütler ve firmalar rekabetçi, belirsizliklerin yoğun olduğu ve hızlı değişen ortamlarda çalışmaktadır. Firmalar için başarısızlığın sonucu kar kaybı, iş gücü kaybı ve belki de iflasa giden yolu açarken, askeri örgütlerde hatanın bedeli kısa vadede insan hayatı ve orta ve uzun vadede devletin caydırıcılığını kaybetmesidir. Bu noktada devreye bilgi yönetimi ve öğrenme girmektedir. Öğrenme süreçleri üzerine literatürde var olan kaynakların bir çoğu iş yönetimi ve organizasyon alanlarına yönelik olmakla birlikte bilginin yönetimine dair temel prensipler ve ilkeler askeri örgütler içinde önemli bir kaynak olmuştur.3 Askeri örgütlerde öğrenme üzerine çalışmalar yeni olmakla birlikte kavramın uygulanması 1. Dünya Savaşı’na kadar gitmektedir. Bu dönemde askeri örgütler savaş süresince sahada elde etikleri tecrübeleri yayımladıkları dergiler ve el broşürleri ile bütün birliklere ileterek genelleştirmeye çalışmıştır. Bu çabanın ürünü olarak, ABD ordusunun Battle Experience ve Alman ordusunun Merkblatter dergileri gösterilebilir.4 Bununla birlikte 1. Dünya Savaşı ve 2. Dünya Savaşı’nda elde edilen tecrübelerin alınan dersler için oluşturulmuş resmi bir sistem olmadığı için sistematik bir biçimde kurumsal hafıza içerisinde içselleştirilemediği görülmektedir.5 Organizasyonel öğrenme alanındaki teknolojik ve konseptsel gelişmeler Soğuk Savaş sonrası batı ordularında resmi ve daimi öğrenme süreçlerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.6 Askeri literatürde alınan dersler olarak nitelendirilen öğrenme, deneyim yoluyla kazanılan bilgi veya anlayıştır. Deneyimin alınan dersler kapsamında değerlendirilmesi için belirli kriterler mevcuttur. Deneyimin operasyonlar üzerinde gerçek ya da varsayılan önemli etkisi olmalı, teknik olarak doğru olmalı, muhtemel hataları ortadan kaldıracak veya olumlu sonuçları destekleyebilecek belirli plan, süreç veya karar içerisinde uygulanabilir olmalıdır.7 NATO bünyesinde faaliyet gösteren Müşterek Analiz ve Alınan Dersler Merkezi’ne göre alınan dersler prosedürü; deneyimlerden öğrenmenin ve iş yapma tarzını geliştirmek için geçerli doğrulamaların sağlanması için etkin bir yöntemdir. Performans iyileştirmesi hem operasyon sürecinde hem de devam eden operasyonlar için olabilir.8 Bu noktada askeri örgütlerde temel olarak iki tip öğrenme modeli ortaya çıkmaktadır. Harekât alanında operasyon icra ederken karşılaşılan operasyonel çevreye karşı uyum (adaptation) ve barış zamanında güvenlik mimarisinin gerektirdiği doğrultuda organizayonel ya da stratejik yenilik (innovation). Uyum, operayonel performansı artırmak için kullanılan taktik, teknik, yöntem ya da teknolojiyi değiştirmeyi gerektiren tek taraflı işleyen bir süreçtir. Yenilik ise yeni doktrinler, organizasyonel yapılar veya yeni teknolojiler olarak karakterize edilebilir.9 Bu noktada her ne kadar iki kavram arasında hiyerarşik bir yapı olmasa da uyumun yeniliği beslediği görülecektir. Ayrıca yeniliği getiren faktörlerin uyum sürecinin içerisinde de yer alması, uyum sürecinden farklı olarak yeniliği çift taraflı bir süreç olarak nitelememizi gerektirir. Askeri örgütlerde öğrenmenin gerçekleşmesi için uyum ile yenilik arasındaki ilişkinin sistematik bir biçimde kurulması gerekmektedir. Sahada elde edilen tecrübelerin kurumsal hafızaya aktarılmaması zaman içerisinde aynı hataların tekrarlanmasına neden olacaktır. Uyumun eğitim, teçhizat ve ekipman, mevzuat, konsept, doktrin ve kuvvet yapısında değişiklik gibi organizasyonel değişiklikler getirmemesi öğrenme sürecinin kurumsallaştırılamadığını göstermektedir.10 Yeniliğe dönüşemeyen uyum ise sadece kısıtlı bir zaman diliminde ve kısıtlı bir bölgede icra edilen muharebelerde etkili olmaktadır. Her savaşın kendine has karakteri daha önce öğrenilenler ile sahada tecrübe edilenler arasında kaçınılmaz olarak bir boşluk meydana gelmesine neden olacaktır. Yenilik süreci bu boşluğun mümkün olan en küçük miktarda olmasını hedeflerken, uyum ise doğrudan oluşan boşluğu kapatma çabasıdır.11 Sahadaki uyumun eğitim, ekipman, kuvvet yapısı, operasyonel planlama, kurumsal/doktrinel değişiklik gibi alanlarda değişim olmaksızın devam etmesi askeri etkinlik üzerindeki etkisini de sınırlayacaktır.

Son yıllarda hibrit savaş kavramı üzerinden devam eden tartışmalarda vurgulanan savaşın asimetrik karakteri göz önünde bulundurulduğunda, askeri örgütler için öğrenme süreci dünden daha fazla önem arz etmektedir. Bu bağlamda 2004 yılından itibaren asimetrik savaş çerçevesinde icra edilen Irak Operasyonu askeri örgütlerde öğrenme süreci ve uyum ile yenilik arasındaki ilişkinin tekrar sorgulanmasına yol açmıştır. Vietnam Savaşı’ndan kazanılan tecrübelere rağmen Irak Operasyonu’nda ABD ordusunun aynı hataları tekrar etmesi büyük askeri örgütlerdeki öğrenmenin zorluğuna işaret etmektedir.

Askeri öğrenme süreci tanımlama, eylem ve kurumsallaştırma olarak adlandırılan üç farklı safhadan oluşmaktadır. 13 Tanımlama sürecinde, icra edilen faaliyetlerin ardından planlanan ve gerçekleşen arasındaki farkın nedensellik bağı ile birlikte ortaya çıkarılması amaçlanır. Ardından geleceğe yönelik yapılacak projeksiyonda elde edilen tecrübenin performansı geliştirmeye yönelik nasıl kullanılabileceği değerlendirilir. Eylem aşamasında ise alınan dersin kurumsallaştırılmasına yönelik alternatifler belirlenir. Yenilik sürecinin içerisinde yer alan kurumsallaştırma safhasında ise gerekli doktrinel/kurumsal değişikliklerle veya yönetmelik/ yönerge değişikliği gibi eylemlerle öğrenilen bilginin tüm organizasyonla paylaşılması amaçlanır.14 Öğrenme sürecinde en önemli faktör insandır bu nedenle askeri öğrenmenin efektif bir biçimde sürdürülebilmesi için öğrenmenin tüm personel üzerinde kültürel bir davranış haline gelmesi gerekmektedir.

Askeri öğrenme süreçleri üzerinde literatürün önde gelen isimlerinden Barry Posen, uyum sürecini hayatta kalmanın bir parçası olarak yaygın bir davranış olarak görmektedir. Canlı her organizmada olduğu gibi askeri örgütlerde, değişen muharebe sahasına adapte olabilmek için sürekli devam eden bir uyum süreci içerisindedir. Bununla birlikte alınan derslerin kurumsallaştırılması ve askeri doktrinler üzerinde yeniliğe neden olması için birçok farklı engel bulunmaktadır.

Yukarıdan aşağıya öğrenme modelinin içeriden kaynaklı motivasyonla gerçekleşebileceğini savunan görüşlere göre savaş zamanı yenilgileri ya da sivil müdahaleler askeri öğrenme için şart koşul değildir. Yeni askeri vazifeler ve görevler belirleyecek kıdemli askeri liderler öğrenme sürecinin içerisinde askeri değişimlere neden olabilirler. Bilginin sürekli değişime uğradığı ve asimetrik unsurların yaratıcılık adına her türlü taktik ve teknikleri denedikleri muharebe sahasında, konvansiyonel unsurların sahadaki en küçük rütbeli personelden yukarıya doğru bilgi akışını ve öğrenme sürecini etkin bir biçimde kullanmaları zaruriyet arz etmektedir.

Bu noktada örgütsel öğrenme ile öğrenen örgüt arasındaki farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Örgütsel öğrenme, öğrenme ihtiyacının ortaya çıkması, gereken mekanizmanın kurulması gibi öğrenme sürecine dair faaliyetleri tanımlarken, öğrenen örgüt konsepti hem sistemsel olarak hem de kültürel olarak öğrenme sürecini içselleştirmiş ve değişen bilgiye göre kendini adapte edebilen örgüt modelini tanımlamaktadır. Öğrenen örgütler sistematik olarak geliştirdikleri öğrenme mekanizmasının çıktılarını kurumsal kültür haline getirmeye çalışmaktadır.15 Bu noktada en önemli husus öğrenme sürecinin kültürel bir davranış şekli haline gelmesi ve bilginin örgütün tüm seviyelerinde paylaşılmasıdır.16 Soğuk Savaş sonrası örgütsel öğrenme mekanizmalarını geliştiren askeri örgütleri bu bağlamda öğrenen örgüt olarak tanımlamak oldukça zordur.

Organizasyon teorisine göre kurum içerisindeki farklı yapıların kazanılmış hak ve kaynaklarından yenilik nedeniyle vazgeçmek istememesi radikal değişimlerin önündeki en büyük engeldir.17 Bunun yanı sıra yenilikle birlikte gelen değişimin savaş yapma yöntemini değiştirerek belirsizliği artırması, yeni askeri teknolojilerin başka bir savaşta rüştünü ispat etmeden doktrine değişikliğe gidilmek istenmemesi18 bürokrasideki hantallık yeni teknolojilerin eski doktrinlerle kullanılması sonucunu doğurmaktadır.19 Bu noktada Williamson Murray, askeri örgütlerin bürokratik yapıları ile değişim arasındaki ilişkiyi ironik olarak tanımlamaktadır. Bürokratik yapılar bir taraftan uyum ve yenilik arasında başarılı bir bağ oluşturmak için gereklidir, diğer taraftan barış dönemi kurumları oldukları için savaşın ritmine uyum sağlayamazlar.20 Günümüz savaş ortamının asimetrik karakteri askerlerin kimi zaman sivillerle bir arada faaliyet icra etmesine neden olmaktadır. Farklı kurumsal kültürlere sahip aktörlerin yaklaşımlarındaki farklılık örgütsel öğrenme sürecindeki bir başka engel olarak belirmektedir.

ASKERİ ÖĞRENME MODELLERİ

Askeri bürokrasi ile değişim arasındaki korelasyonun doğası, iki farklı öğrenme modelini ortaya çıkarmıştır. İlk modele göre öğrenme birçok farklı motivasyon çerçevesinde yukarıdan aşağıya doğru gelişen bir süreçtir. Askeri örgütlerin genel olarak büyük ölçekli organizasyonel yapısı, geniş bürokrasi ağı ve yeniliğe kapalı sistemi dış motivasyonla değişimi zorunlu kılmaktadır. Literatürde yukarıdan aşağıya öğrenme modelini tetikleyen farklı motivasyonların bulunduğu savunulmaktadır. Sivil-asker etkileşimini motivasyon kaynağı olarak görenler için askeri doktrinler üzerindeki yenilik, genellikle askeri örgütlerin başarısız olduğu zamanlarda ve sivil müdahalesi / baskısı ile gerçekleşmektedir.21 Posen, atanma yoluyla işbaşı yapan ve belirli bir süre görevde kalan askeri liderlerin limitli bir bant genişliğinde hareket edebildiğini ifade etmektedir. Kurum içerisinde komutanın vizyonuna ters düşünenlerin muhtemel değişimi kısıtlayacakları da göz önünde bulundurulduğunda askeri liderlerin büyük çaplı yenilikler gerçekleştirmesi mümkün değildir. Bu nedenle Posen’a göre değişim, ancak yukarıdan aşağıya öğrenme modeli içerisinde sivil bürokratlar aracılığıyla gerçekleştirilebilir.22 Sivil asker etkileşimini motivasyon kaynağı görenlerin savunduğu bir diğer argüman ise askeri karar alıcıların içerisinde bulunulan konjonktürel koşullar ve stratejik duruma bakmaksızın her zaman saldırgan stratejiler izlemeye meyilli olduğudur. Sivil karar alıcılar ise yüksek stratejik perspektiften yapacakları analizle doktrindeki kuvvet değişimini etkileyebilirler.

2003 yılında sadece haftalar içerisinde Irak’ın konvansiyonel kuvvetlerini yenilgiye uğratan ABD Ordusu’nun, aynı başarıyı savaşın terörizm ve asimetrik karakterde icra edildiği süreçte gösterdiğini söylemek mümkün değildir. 2004 yılından sonra ABD ordusu Vietnam Savaşı’nda alınan dersleri tekrarladığı bir dönemden geçmiştir. Savaşın asimetrik karaktere bürünmesiyle özellikle istihbarat boyutunda zamanın önemi ortaya çıkmış ve istihbarat üretim süreci değişim geçirmiştir. ABD ordusu geleneksel olarak yukarıdan aşağıya istihbarat modelini uygulamaktadır. Asimetrik muharebe ortamında düşmanın hızlı hareket ettiği Irak’ta, geleneksel model bürokratik sürecin uzunluğu ile dezavantaj oluşturmuştur.

Edward Katzenbach ise sivil asker etkileşimini askeri bürokrasinin organizasyonel kültürü aşamayacağı iddiasıyla savunmaktadır. Katzenbach’a göre tarihi süreçte yeni silah sistemlerindeki değişim sivil karar alıcılar ve endüstri baskısı ile gerçekleşmiştir.24 Bu noktada Katzenbach’ın görüşü salt teknoloji odaklı olduğu için eleştiriye maruzdur. Bu görüşlerin aksine Caitlin Talmadge ise askeri yenilik bağlamında siyasi motivasyonla hareket eden sivil müdahalesini askeri etkinlik bağlamında zararlı görmektedir.25 Yukarıdan aşağıya öğrenme modelinin içeriden kaynaklı motivasyonla gerçekleşebileceğini savunan görüşlere göre savaş zamanı yenilgileri ya da sivil müdahaleler askeri öğrenme için şart koşul değildir. Yeni askeri vazifeler ve görevler belirleyecek kıdemli askeri liderler öğrenme sürecinin içerisinde askeri değişimlere neden olabilirler.26 Organizasyonel öğrenme teorisyenlerinden Peter Senge öğrenmenin normatif ve kültürel bir değer olarak inşa edilmesinde liderin önemine vurgu yapmaktadır.27 Bu noktada Stephen Rosen askeri yenilikleri incelediği kitabında liderlerin değişim sürecinde aktif rol alan orta düzey kadroları koruduğu takdirde başarılı olacağını ifade etmektedir.28 Bu model içerisindeki bir diğer motivasyon kaynağı ise devlet silahlı kuvvetleri içerisinde var olan kuvvetlerin (kara,deniz,hava,uzay vb.) var olan kısıtlı kaynak ve görece öncelik için rekabete girmesine dayanmaktadır. Bu yaklaşıma paralel olarak aynı kuvvet içerisinde, farklı sınıfların var olan kaynak ve kuvvet yapılanmasında öncelik için girişecekleri rekabette motivasyona kaynaklık edebilir.

Richard Downie ise geliştirdiği entegre yaklaşım modeli ile yukarıda bahsedilen faktörlerin tekil olarak ele alınmasının bütüncül bakış açısını engelleyeceğini ifade etmiştir. Downie, faktörler arasındaki etkileşime ve hangi faktörün etkili olduğundan ziyade değişim sürecinin kendisine odaklanmak gerektiğini savunmuştur.30 Ricky Lynn Waddell’da bu görüşe paralel olarak motivasyonun içeriden ya da dışarıdan kaynaklanmasının ayırt edilemeyeceğini, hem sivil karar vericilerin hem de askeri liderlerin öğrenme sürecinde etkili olabileceğini ifade ederek entegre doktrinel değişim modelini savunmaktadır.

Askeri öğrenmenin bir diğer yöntemi ise aşağıdan yukarı öğrenme modeli ile gerçekleştirilir. Askeri bürokrasinin belirlediği doktrin, kuvvet yapısı, eğitim ve ilgili mevzuat çerçevesinde harekât alanına intikal eden unsurların ilk karşılaştığı faktör muharebe alanındaki belirsizliktir, Teoriyi sınama imkânı bulan unsurların elde ettiği tecrübeler kullanılan taktiklerde, tekniklerde ve sahada uygulanan prosedürlerde değişime ihtiyaç olduğunu gösterebilir. Sahada bulunan unsurların elde ettiği tecrübelerin kurumsal değişime neden olmasıyla aşağıdan yukarı öğrenme modeli ortaya çıkmaktadır.31 Deborah Avant, idari ve yasamaya ilişkin faaliyetlerin sivil yöneticilerin zamanının çoğunu tükettiği için değişimin aşağıdan yukarıya yapılması gerekliliğini savunmaktadır.32 Günümüzde icra edilen savaşlardaki baskın asimetrik karakter aşağıdan yukarıya öğrenme modelini ön plana çıkarmaktadır. Bilginin sürekli değişime uğradığı ve asimetrik unsurların yaratıcılık adına her türlü taktik ve teknikleri denedikleri muharebe sahasında, konvansiyonel unsurların sahadaki en küçük rütbeli personelden yukarıya doğru bilgi akışını ve öğrenme sürecini etkin bir biçimde kullanmaları zaruriyet arz etmektedir.

Savaş tarihinde Irak Savaşı asimetrik savaşta rotasyona bağlı kuvvetlerle mücadele eden askeri örgütlerin yetersizliğini gözler önüne seren bir başka örnek olmuştur. Genel olarak değerlendirildiğinde aynı zamanda iki büyük bölgesel çatışmayı Afganistan ve Irak’ta bir arada devam ettiren ABD ordusu rotasyonda büyük sıkıntı çekmiş ve ayaklanmaya karşı koyma süreci bu nedenle sorunlu ilerlemiştir. Asimetrik savaşta düzensiz unsurlarla mücadelede en önemli hususun bölgesel dinamikleri anlayabilmek ve yerel halkla bütünleşmek olduğu göz önünde bulundurulduğunda rotasyona bağlı kuvvet yapısı uzun vadeli sorunlara sadece kısa vadeli çözümler üretebilmiştir.

Tom Dyson ise öğrenme sürecini resmi ve gayri resmi olarak ikiye ayırmaktadır. Gayri resmi öğrenme; kısa süreli, geçici problem çözme odaklı, nadiren uyum ya da yeniliğe neden olan ve gayri resmi sosyal alanlar aracılığıyla dağıtılan bilgileri kapsamaktadır. Resmi öğrenme ise askeri faaliyetlerin temel alanlarındaki operasyonlarda alınan dersleri uygulamak için kurumsal yapıların dâhil olduğu tanımlama, yönlendirme, değerlendirme ve uygulama sürecidir.33 Resmi öğrenme sürecinde kurumsal hafıza oldukça önemlidir. Organizasyonel öğrenme üzerine birçok eseri bulunan Bo Hedberg’in belirttiği üzere personel gelir, gider ve liderler değişir fakat organizasyonun hafızası belirli davranışlar, zihin haritaları, normlar ve değerleri korur.

ABD’NİN 2003 YILI IRAK OPERASYONUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

2003 yılında sadece haftalar içerisindeIrak’ın konvansiyonel kuvvetlerini yenilgiye uğratan ABD Ordusu’nun, aynı başarıyı savaşın terörizm ve asimetrik karakterde icra edildiği süreçte gösterdiğini söylemek mümkün değildir. 2004 yılından sonra ABD ordusu Vietnam Savaşı’nda alınan dersleri tekrarladığı bir dönemden geçmiştir. Bu noktada Irak Operasyonu askeri örgütlerde öğrenme bağlamında birçok uyum ve yeniliği içerisinde barındırmaktadır.

Sınırlı bir amaçla Saddam rejimini devirmek üzere başlayan operasyon bir anda Irak devletinin tüm organlarının iflasına neden olmuştur. Bu durumun ortaya çıkmasında Irak rejiminin merkezi ve otoriter devlet sisteminin etkisi oldukça fazladır. Devletin çökmesi ile oluşan iktidar boşluğunu ise yıllardır baskılanan farklı birçok mezhepsel güç odağı doldurmaya çalışmış ve savaş asimetrik bir hal almıştır.

Savaşın asimetrik karaktere bürünmesiyle özellikle istihbarat boyutunda zamanın önemi ortaya çıkmış ve istihbarat üretim süreci değişim geçirmiştir. ABD ordusu geleneksel olarak yukarıdan aşağıya istihbarat modelini uygulamaktadır. Modele göre detaylı planlamalar ve görev onayı için hazırlanan birden çok brifingin ardından istihbarat, hedef alınan bireyler ve yerler listesi üst karargâhlardan ilgili operasyonel komutanlığa iletilmektedir. Asimetrik muharebe ortamında düşmanın hızlı hareket ettiği Irak’ta, geleneksel model bürokratik sürecin uzunluğu ile dezavantaj oluşturmuştur.37 ABD ordusu istihbarat sorununu aşabilmek için istihbarat varlıkları ve analistlerini merkezi olmayan muharebe ortamında daha faydalı olabilecekleri tugay seviyesine kadar indirerek istihbarat çarkını hızlandırmaya çalışmıştır.38 Savaşın asimetrik karakteri sivil asker işbirliği bağlamında farklı yaklaşımların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Konvansiyonel savaştan farklı olarak yerel halkın desteğinin büyük önem arz ettiği asimetrik savaşta ABD, 2005 yılında Afganistan’da kullandığı PRT (Provincial Reconstruction Teams-Bölgesel İmar Ekipleri)’leri kullanmaya başlamıştır.

İstikrar sürecinde ulusal gücün farklı unsurlarını barındıran timlerle40 Irak’ı yönetebilme kabiliyetini artırmak amaçlanmıştır. İçerisinde asker, sivil polis danışmanlar, Kalkınma Ajansı temsilcisi, Dışişleri Bakanlığı temsilcisi, Tarım Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı temsilcilerinin bulunduğu timler, Dışişleri Bakanlığı’na bağlı olarak yerel seviyede faaliyet göstermiştir.41 PRT sistemini daha önce Afganistan’da kullanan ABD ordusu, bu tecrübeyi Irak’a aktararak timler aracılığıyla yürüttüğü kamu diplomasisiyle önemli operasyonel etki elde etmiştir.

Irak Operasyonu’nda asimetrik safhanın getirdiği önemli tecrübelerden bir diğeri, savaşın karakterine uygun bir biçimde özel kuvvetler unsurları ile konvansiyonel unsurları bir arada kullanmak olmuştur. Özel kuvvetler operasyonları istihbarat boyutunda olduğu gibi günlerce süren detaylı planlamalar ve hazırlık süreci gerektirmektedir. Irak Savaşı’nda kısıtlı istihbarat ve hazırlık süreci ile harekete geçen unsurlar bir taraftan yapılacak konvansiyonel operasyonlar için istihbarat elde etmiş diğer taraftan düşman üzerinde sürpriz oluşturarak inisiyatifi tekrar ele geçirilmesinde önemli katkıları olmuştur.43 Bununla birlikte ABD ordusu özel kuvvetler unsurları ile konvansiyonel birliklerin aynı muharebe alanında eşgüdümlü olarak kullanılabileceği doktrinel değişime gitmemiş ve sahada elde edilen uyum yeniliğe dönüşmemiştir.

2004 ile 2006 yılları arası ayaklanmaya karşı koyma operasyonlarında operasyonel ve taktik seviyede birçok değişiklik olsa dahi stratejik seviyede politik hedeflerle sahadaki realite arasındaki uyumsuzluk askeri başarıları politik başarıya dönüşmesini engellemiştir. Ayaklanmaya karşı koyma safhasında sivillerin korunması, minimum askeri kuvvet ve ateş kullanımının öneminin kavrayan ABD birliklerinin sahadaki çabaları, güvenliğin tam olarak sağlanmadığı bir ortamda Irak Güvenlik Güçlerinin kurulmasını önceleyen stratejik hedefle sekteye uğramıştır.

2006 yılında Irak tecrübelerinden yola çıkarak yenilik bağlamında harekete geçen ABD ordusu, Alınan Dersler Merkezi’ni aşağıdan yukarıya öğrenme modelinin merkezine yerleştirmiştir. Bu kapsamda ilgili mevzuatta değişiklik yapılarak bilgi paylaşımının kültürel bir değer haline gelmesi amaçlanmıştır. Askerlerin sahadan döndükten sonra bireysel olarak tecrübelerini aktarabildikleri sistemde, tugay ve daha büyük birlikler için detaylı faaliyet sonrası inceleme raporu zorunluluğu getirilmiştir.44 Bu süreçte Alınan derslerin sadece sınırlı kullanıma açık resmi kaynaklar içerisinde kalmasını engellemek ve interaktif etkileşimli tartışmalara olanak sağlamak üzere online askeri dergiler etkin olarak kullanılmaya başlanmıştır. 2007 yılına gelindiğinde aradan geçen süreçte konvansiyonel savaştan farklı olarak sahaya hâkim olabilmek için daha fazla sayıda asker ihtiyacı ortaya çıkmıştır. İnsan etkileşiminin önemli olduğu ve yerel halkın sosyo-kültürel özelliklerini tanımanın önem arz ettiği asimetrik savaşta, teknolojik donanımı üstün fakat asker sayısı indirgenmiş Tugay Muharebe Timleri yetersiz kalmıştır.45 Asimetrik savaşa karşı başarısızlığı kabul eden dönemin başkanı Bush, Irak’ta strateji değiştirmenin gerekliliğini vurgulamıştır. Böylece asimetrik savaşta bombardıman uçaklarından atılan bombalardan ziyade sahadaki asker sayısının önemini anlayan ABD yönetimi muharip personel sayısında artışa gitmiştir.46 Bu noktada ayaklanmaya karşı koyma stratejisinde konvansiyonel savaştan farklı olarak kuvvetin amacı gerçekleştirmek için kullanımından ziyade muhtemel zayiatları engellemek üzere kullanımı önem arz etmektedir. Bir diğer ifadeyle güvenliği sağlamak üzere sahadaki askeri varlığın büyüklüğü caydırıcılık noktasında kullanılmaktadır. Halkın içerisinde icra edilen savaşta alan hâkimiyeti, yerel güvenlik kurumlarının oluşturulması, sivil nüfusun güvenliği ve kontrolünün sağlanarak ayaklanmacılardan izole edilmesinin başarıyı getirecek ana unsurlar olduğu hatırlanmıştır.

Bu bağlamda ABD birlikleri konvansiyonel operasyonlardan farklı olarak dört alanlı operasyon icra etmeye başlamıştır. Muharebe operasyonları, yerel güvenlik kuvvetleri, bilgi operasyonları ve sivil-askeri operasyonların entegre bir biçimde kullanıldığı yaklaşım çerçevesinde ayaklanmacılara karşı gerçekleştirilen baskınlar yerel güvenlik birimleri ile koordineli icra edilmeye başlanmıştır. Yerel unsurların varlığının halk üzerindeki olumlu etkisi operasyonun hemen sonrasında gerçekleştirilen yol tamiri, kıyafet yardımı, oyuncak dağıtımı gibi sivil-asker işbirliği operasyonları ile desteklenmiştir.47 David Galula ayaklanmaya karşı koyma stratejisinde askeri önlemlerin yanı sıra altyapının kurulması ve politik ve ekonomik inşanın yerel halk aracılığıyla gerçekleştirilmesinin önemini vurgulamıştır. Bu doğrultuda ABD ordusu Clauzewitci bir perspektiften askeri olmayan faaliyetleri içeren operasyonları büyük muharebe operasyonlarının diğer araçlarla devamı olarak tanımlamıştır. Yeni dönemin temel kavramları temizle, tut ve inşa et olarak belirlenmiştir.

Irak Operasyonu’nda asimetrik safhanın getirdiği önemli tecrübelerden bir diğeri, savaşın karakterine uygun bir biçimde özel kuvvetler unsurları ile konvansiyonel unsurları bir arada kullanmak olmuştur. Irak Savaşı’nda kısıtlı istihbarat ve hazırlık süreci ile harekete geçen unsurlar bir taraftan yapılacak konvansiyonel operasyonlar için istihbarat elde etmiş diğer taraftan düşman üzerinde sürpriz oluşturarak inisiyatifi tekrar ele geçirilmesinde önemli katkıları olmuştur.

2010 yılında Irak özgürleştirme Operasyonu yerini Yeni şafak Operasyonu’na bırakarak savaşta önemli bir dönüm noktası yaşanmıştır. Yeni Şafak operasyon çerçevesinde muharip unsurların operasyon sahasından çekilerek yeni kurulan Irak güvenlik kuvvetlerinin (askeri kuvvetler, emniyet ve sınır muhafaza unsurları) kapasite ve kabiliyet inşasına yardımcı olmak üzere AAB (Advise and Assist Brigades-Danışma ve Yardım Tugayları)’ler aktif hale getirilmiştir.49 Irak Operasyonu’nda savaşın asimetrik karaktere bürünmesinin ardından ABD ordusu için en büyük zorluk tamamen ortadan kaldırılan Irak askeri kuvvetlerinin tekrar inşa edilmesi olmuştur. Savaşın başlarında bu sorunu yerel unsurlardan kurulan ve taktik birimlerden müteşekkil muharip güç aracılığıyla çözmeye çalışan ABD ordusu, kısa vadeli çözümden gerekli etkinliği sağlayamamıştır. Bünyesinde sivil işleri birliği birimi ve psikolojik harp birimleri ile sözleşmeli memur ve avukatlar barındıran AAB’ler aynı zamanda yerel politik ve ekonomik dinamikleri analiz etmek üzere antropolog, sosyolog, siyaset bilimcilerden oluşan sivil sosyal bilimcileri aktif olarak operasyon sahasında kullanmıştır.

AAB’ler için altı yıl beklenmesi ve aradan geçen süreçte sahaya birçok farklı aktörün hakimhâkim olma çabası ihtiyaç olduğu anda yerel güvenlik kuvvetleri inşa sürecinde kullanılacak unsurların barış zamanında içerisinde bulunduran yeni bir kuvvet yapısı ve doktrin ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. 2018 yılında ABD ordusu Irak Savaşı’nda elde ettiği tecrübeler ışığında Güvenlik Kuvveti Destek Tugayı(Security Force Assistance Brigade-SFAB)’ nı ihdas etmiştir. Kadrosunda 565 danışman ve 832 asker bulunduran tugay, stratejik amaçları elde etmek üzere yabancı güvenlik kuvvetlerinin imkanimkân ve kabiliyetlerini geliştirmekten sorumludur. Savaş zamanında icra edeceği faaliyetlerin yanı sıra barış zamanında tugayın ABD Müşterek Muharip Komutanlığı’na bağlı bölgesel komutanlıklara bağlı olarak çalışması planlanmaktadır.

Irak Savaşı’nda çok uluslu koalisyonların etkisi politik ve diplomatik alanda olduğu kadar başarı gösterememiştir. ABD operasyonunun uluslararası alanda meşruiyetini sağlamlaştırmak için oldukça önemli olan askeri ittifakların sahaya yansıması oldukça kısıtlı kalmıştır. Balkanlarda gerçekleştirilen operasyonların tecrübesi ışığında tümen seviyesinde muharebe alanlarına ayrılan operasyon sahasında Şii milislerin yoğunlukta bulunduğu merkez güney bölgesinden Polonya, güney doğu bölgesinden ise İngiltere sorumlu olmuştur. Ülkelerin sınırlı imkanlarıimkânları ve milli çekinceleri, stratejik amaçlara yönelik ortak bir yaklaşımın ortaya çıkmasını engellemiştir. ABD ordusu operasyonel etkisi sınırlı müttefik katkısının dezavantajını azaltmak için geleceğe yönelik planlamalarda ABD karargahıkarargâhı altında bir arada faaliyet icra eden çok uluslu görev kuvveti planlamasına geçilmesini teklif etmiştir.

Tümen seviyesi muharebe alanları belirlenirken yapılan en önemli hata yerel politik, sosyal, kültürel ve etnik farklılıkların göz ardı edilmesi olmuştur. Bölgedeki dinamiklere bakılmadan oluşturulan muharebe alanları sahadaki birliklerin etkinliğini azalttığı gibi farklı bölgeler arası koordinasyona bağlı düşman için kullanılabilecek boşluklar meydana getirmiştir.53 Bu durumun ortaya çıkmasında savaş öncesi istihbaratın yeterli olmaması ve yerel kültürün yeterli bir biçimde analiz edilmemesi etkili olmuştur. Çok uluslu bir operasyon icra edilirken ya da bir operasyon sahası farklı komutanlıkların sorumluluğundaki muharebe alanlarına bölünürken kritik arazi arızalarının yanı sıra sosyal topografyanın hesaba katılması oldukça önemlidir.

Irak Savaşı’ndaki operasyonel adaptasyon örneğinin bir diğer örneği, savaşın merkezden icra edilen karakterinin zamanla yerelleşmesi noktasında yaşanmıştır. Savaşın başında manevra yapmak ve tümen seviyesinde savaşmak için eğitilen ABD ordusunda istihbarat, gözetleme, keşif ve ateş destek kabiliyetleri tümen ya da kolordu seviyesine tahsis edilmiştir. Zaman içerisinde konvansiyonel savaşa uygun teşkilat-kadro standardının asimetrik savaşta yetersiz kaldığı görülmüştür. Bunun üzerine komuta kontrol sisteminin merkezi yapısı önce tugay ve daha sonra tabur seviyesine indirgenmiş ve istihbarat, gözetleme ve keşif kabiliyetleri alt seviyedeki birlik komutanlıklarına tahsis edilmiştir.

Irak Savaşı’ndaki operasyonel adaptasyon örneğinin bir diğer örneği, savaşın merkezden icra edilen karakterinin zamanla yerelleşmesi noktasında yaşanmıştır. Savaşın başında manevra yapmak ve tümen seviyesinde savaşmak için eğitilen ABD ordusunda istihbarat, gözetleme, keşif ve ateş destek kabiliyetleri tümen ya da kolordu seviyesine tahsis edilmiştir. Zaman içerisinde konvansiyonel savaşa uygun teşkilat-kadro standardının asimetrik savaşta yetersiz kaldığı görülmüştür. Bunun üzerine komuta kontrol sisteminin merkezi yapısı önce tugay ve daha sonra tabur seviyesine indirgenmiş ve istihbarat, gözetleme ve keşif kabiliyetleri alt seviyedeki birlik komutanlıklarına tahsis edilmiştir. 2009 yılına gelindiğinde bazı tabur komutanlarının emrindeki iha ve istihbarat araçlarının sayısı, 2003 yılında 5. Kolordu komutanına tahsis edilmiş olandan çok daha fazla bir miktara erişmiştir. Ayrıca tabur komutanlarının en yüksek seviyedeki ulusal istihbarat seviyesine erişimi düşman ağlarının belirlenmesi ve hedeflenmesi noktasında önemli bir ivme kazandırmıştır.54 Bu değişim özellikle asimetrik savaşta operasyonel yetki genişlemesinin sisteme entegre edilmesi zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Savaş tarihinde Irak Savaşı asimetrik savaşta rotasyona bağlı kuvvetlerle mücadele eden askeri örgütlerin yetersizliğini gözler önüne seren bir başka örnek olmuştur. Genel olarak değerlendirildiğinde aynı zamanda iki büyük bölgesel çatışmayı Afganistan ve Irak’ta bir arada devam ettiren ABD ordusu rotasyonda büyük sıkıntı çekmiş ve ayaklanmaya karşı koyma süreci bu nedenle sorunlu ilerlemiştir. Asimetrik savaşta düzensiz unsurlarla mücadelede en önemli hususun bölgesel dinamikleri anlayabilmek ve yerel halkla bütünleşmek olduğu göz önünde bulundurulduğunda rotasyona bağlı kuvvet yapısı uzun vadeli sorunlara sadece kısa vadeli çözümler üretebilmiştir. Bu problemin üzerinden gelinebilmesi ABD ordusu iki farklı çözüm önerisi getirmiştir. İlk olarak birliklerin her rotasyondan sonra aynı operasyon alanına gönderilmesi ve rotasyonda oldukları dönemde günlük raporlarla gelişmelere uyum sağlayabilmeleri amaçlanmıştır. Bu durum ancak ABD ordusunda olduğu üzere genellikle personelin kariyeri boyunca birlikle birlikte yer değiştirmesi ile mümkündür. Bunun yanı sıra rotasyonun mahzurunu giderebilecek bir diğer öneri ise tugay ve üstü komutanların harekat süresince operasyon sahasında kalmalarıdır.

Özel askeri şirketler ABD Ordusu tarafından savaş süresince yoğun bir biçimde kullanılmıştır. Lojistik faaliyetler, Irak Güvenlik Kuvvetlerinin eğitimi hatta büyük koalisyon üslerinin emniyeti başta olmak üzere muharebe destek ve muharebe hizmet destek faaliyetlerinde bulunan şirketlerin personel sayısı savaşın bazı dönemlerinde sahadaki asker sayısını geçmiştir.56 Bu durumun operasyon üzerinde iki önemli etkisi olmuştur. İlkin sayı ve aktivite olarak operasyon sahasında dağınık bir biçimde faaliyet gösteren şirketlerle askeri unsurlar arasında koordinasyonun bulunmaması çoğu zaman şirket çalışanlarını çatışmaların içerisinde bırakmıştır. İkinci olarak şirket çalışanlarının yerel halk üzerindeki olumsuz faaliyetlerinin tepkisi koalisyon askerlerine yönelmiştir.57 Kalpleri ve zihinleri kazanmak üzerine kurulu asimetrik savaşta Blackwater’un 2007’deki katliamı yerel halkta nefretin oluşmasında önemli etkenlerden birisi olmuştur. Asimetrik savaşın bilgi boyutunda, taktik birlik komutanları faaliyet alanlarında yerel halkın desteğini sağlamak üzere gerekli bilgi operasyonu araçlarından mahrum kalmıştır. Stratejik iletişimin operasyonel karargâh sorumluluğunda olması bazen aranan bir isyancı için halka dağıtmak üzere gerekli el broşürünün basılmasını dahi zor/imkânsız hale getirmiştir.58 Bilgi operasyonlarının yerli halkın desteğini sağlamak noktasında önemi asimetrik savaşın yerelliği ile birlikte düşünüldüğünde bu faaliyetlerdeki işlemsel otoritenin daha alt seviyedeki birlik komutanlarına verilmek üzere tekrar düşünülmesi gerekmektedir.

Bununla birlikte bilgi boyutunda başarılı uyum örnekleri de görülmüştür. ABD ordusu personeli Irak Savaşı’nda tercümanlarla konuşarak ve onların davranışlarını inceleyerek yerel kültüre hızlıca adapte olabildiklerini gözlemlemiştir. Kültürü daha iyi tanımaları yerel liderlerle daha iyi diyalog kurmalarına ve daha başarılı operasyonlar düzenlemelerine olanak sağlamıştır. Birçok farklı aşiretin yaşadığı El Anbar ilinde El-Kaide’ye karşı gerçekleştirilen operasyonda bölükler yerleşim bölgesinin dışına yerleştirilmesinin aksine her aşiretin en yoğun olduğu bölgeye yerleştirilmiştir. Zaman içerisinde aşiret liderlerinin desteğini alarak, kendi mensuplarından oluşturulan Irak polis gücü bölgede güvenin hızlı bir biçimde tesis edilmesine yardımcı olmuştur.59
El Anbar tecrübesi ile ABD ordusu bu uyum örneğini ayaklanma ve ayaklanmaya karşı koyma talimnamesindeki değişiklikle yenilik boyutuna taşımıştır.

Genel olarak Irak Operasyonu değerlendirildiğinde, gerilla savaşı ve terörizm gibi asimetrik tehditlerle mücadelede yukarıdan aşağıya yenilik modelinin başarı getirdiği söylenemez.61 Hassas güdümlü füze, savaş uçakları iha ve siha gibi gelişmiş askeri teknolojilerin muğlak muharebe alanındaki sisten dolayı kısıtlı olarak kullanılabildığı asimetrik savaşta sahada bulunan ve yerli halkla temas halinde bulunan unsurların tecrübelerinin uyum için ne kadar elzem olduğu ortaya çıkmıştır. ABD ordusunun Vietnam başarısızlığı sonrası 2003 yılında Irak’ta uğradığı aynı başarısızlık aradan onlarca yıl geçmesine rağmen uyum sürecini doktrinel/kurumsal yeniliğe dönüştüremediğinin kanıtıdır. Savaşın başındaki yanlış strateji, beraberinde yoğun kuvvet kullanımına ve yakalanan ayaklanmacılara karşı kullanılan aşırı şiddetten dolayı yeterli istihbaratın elde edilememesi gibi problemlere neden olmuştur. ABD ordusu savaş içerisindeki stratejik hatasını zamanla değiştirmiş ve ayaklanmaya karşı koyma stratejisine uygun olarak minimum kuvvet kullanımı ve yerel halkla işbirliğine gitmiştir. Irak Operasyonunda sahada bulunan birçok unsur en iyi yöntemi geçici uyum aracılığıyla elde etmiştir.62 Bununla birlikte birliklerin sahanın gerçekliğine zamanla uyum sağlaması genel kuvvet yapısı, öncelikler ve tahsis edilen kaynak üzerinde yapısal yeniliği getirememiştir.63 Bu noktada üç farklı faktör devreye girmektedir. İlkin, Irak Savaşı’na ABD ordusu dışında müdahil olan birçok farklı kurum arasında, sahada öğrenilen adaptasyonun yeniliğe dönüşmesi için gerekli işbirliğini sağlayacak bir birim bulunmamaktadır.

Genel olarak Irak Operasyonu değerlendirildiğinde, gerilla savaşı ve terörizm gibi asimetrik tehditlerle mücadelede yukarıdan aşağıya yenilik modelinin başarı getirdiği söylenemez. Savaşın başındaki yanlış strateji, beraberinde yoğun kuvvet kullanımına ve yakalanan ayaklanmacılara karşı kullanılan aşırı şiddetten dolayı yeterli istihbaratın elde edilememesi gibi problemlere neden olmuştur. ABD ordusu savaş içerisindeki stratejik hatasını zamanla değiştirmiş ve ayaklanmaya karşı koyma stratejisine uygun olarak minimum kuvvet kullanımı ve yerel halkla işbirliğine gitmiştir.

Milli Güvenlik Kurulu gerekli politik parametreleri belirleme noktasında yeterli iken, uygulama ve yenilik noktasında yetersiz kalmıştır. İkinci olarak askeri örgütlerin sahip oldukları büyük bürokratik yapı sorunu, ABD ordusunda adaptasyonun doktrin ve askeri eğitimler aracılığıyla yeniliğe dönüşmesini engellemiştir.

Üçüncü olarak ABD’nin ulus-devlet odaklı tehdit anlayışı kuvvet yapılanması ve stratejisinde konvansiyonel perspektifi hakim kılmaktadır. Nitekim 2001 Afganistan ve 2003 Irak Savaşlarının ardından uyum sürecinin yeniliğe dönüşememesinde ideolojik dar görüşlülük etken faktörlerden bir diğeri olarak belirmiştir. 64 Uyumun yeniliğe dönüşmesini engelleyen faktörlerin ortadan kaldırılması (ya da etkilerinin azaltılması) sadece ABD ordusu için değil farklı devlet sınırlarında operasyon icra eden tüm devlet orduları için başarıyı getirecek en önemli husustur.

ABD ordusunun ilk dönemde yaşadığı başarısızlıkta Vietnam tecrübesinin askeri yeniliğe dönüşememesin yanı sıra, yukarıdan aşağı öğrenme modeli çerçevesinde gerçekleştirilen teorizasyonun imkan ve kabiliyetler hakkındaki gerçek dışı beklentileri de etkili olmuştur.65 Konvansiyonel savaşın ardından planlayıcıların istikrar operasyonları için yoğun miktarda askere ihtiyaç olacağını belirtmesine rağmen sivil karar alıcıların bu sürecin büyük konvansiyonel savaştan sonra görece daha kolay geçeceğini düşünmesi başarısızlığın temel sebeplerinden birisi olarak belirmiştir.

SONUÇ

11 Eylül saldırılarının ardından ABD’nin 2003 yılında Irak’ta başlattığı operasyon hem değişen güvenlik mimarisi hem de askeri örgütlerin öğrenme süreci noktasında birçok örneği içerisinde barındırmaktadır. Operasyonun başlangıcında konvansiyonel savaşı kısa bir sürede kazanan ABD ordusu müteakip dönemde başlayan asimetrik savaşı rejimin son direnişi olarak görmüş ve ayaklanma safhasına hazırlıksız yakalanmıştır. ABD ordusunun Vietnam Savaşı’ndaki hataların benzerlerini Irak’ta tekrar etmesi askeri örgütlerde öğrenme sürecinin ne denli zor olduğunu göstermektedir. Bu noktada konvansiyonel savaş odaklı ideolojik darlık ve üstün ateş gücünün başarıyı getireceğine olan güvenle birlikte ayaklanma safhasının kolayca bastırılabileceği yanılgısı ABD ordusunun öğrenme sürecindeki handikaplar olarak belirmiştir. Bununla birlikte Vietnam Savaşı’nda sahadaki uyum kurumsallaştırılıp yeniliğe geçirilerek öğrenme süreci tamamlanmasa dahi askeri liderler Irak’ta değişen muharebe sahasına daha erken tepki vermiş ve bu dönemde birçok uyum ve yenilik örneği görülmüştür. Vietnam Savaşı’nın ardından sahadaki uyumu doktrinel yeniliğe dönüştüremeyen ABD askeri liderliği, Irak’ta aynı hataları tekrar ettiği dönemin ardından önemli bir öğrenme süreci başlatmıştır. Bu kapsamda sahadaki tecrübelerin aşağıdan yukarıya aktarıldığı ve örgüt içerisinde yeniliğe dönüştüğü birçok örnek mevcuttur. Irak operasyonundaki savaş karakterinin günümüz yeni realitesi olduğu göz önünde bulundurulduğunda, ABD ordusunun tecrübeleri diğer ordular içinde önem arz etmektedir.

Son yıllarda hibrit savaş kavramı üzerinden devam eden tartışmalarda vurgulanan savaşın asimetrik karakteri göz önünde bulundurulduğunda, askeri örgütler için öğrenme süreci dünden daha fazla önem arz etmektedir. Bu bağlamda 2004 yılından itibaren asimetrik savaş çerçevesinde icra edilen Irak Operasyonu askeri örgütlerde öğrenme süreci ve uyum ile yenilik arasındaki ilişkinin tekrar sorgulanmasına yol açmıştır. Vietnam Savaşı’ndan kazanılan tecrübelere rağmen Irak Operasyonu’nda ABD ordusunun aynı hataları tekrar etmesi büyük askeri örgütlerdeki öğrenmenin zorluğuna işaret etmektedir.

Askeri örgütlerin öğrenme süreci üzerine birçok eseri bulunan Adam Grissom öğrenme süreçlerinin genelde yukarıdan aşağı öğrenme modeli çerçevesinde geliştiğini söylemektedir.67 Konvansiyonel orduların geleneksel doktrin geliştirme sürecinde haklılık payı bulunan bu görüş asimetrik savaşın icrasında önemli handikaplar barındırmaktadır. Savaşın değişen karakteri teorinin pratikteki geçerliliğini aşağıdan yukarıya öğrenme modeli çerçevesinde sahadaki personelden alınan tecrübelere bağlı kılmaktadır. Askeri örgütler gibi büyük bürokrasiye sahip kurumlarda farklı coğrafyalarda farklı koşullar altında muharebe eden tüm unsurları tek özdeş bir aktör olarak gören yukarıdan aşağıya öğrenme modeli asimetrik savaşın en önemli özelliği olan yaratıcılığı bastırmaktadır.

Irak operasyonu ile asimetrik muharebe alanlarında aşağıdan yukarıya öğrenme modelinin önemi ortaya çıkmıştır. Bu noktada ABD ordusu operasyon süresince uyum ve yenilik bağlamında aşağıdan yukarıya öğrenme modelini etkin bir biçimde kullanmıştır. Uyum ve yenilik süreçlerinin girift ve bütünleşik karakteri askeri stratejinin oluşturulmasında temel unsurdur. Askeri strateji oluşturmanın ve askeri örgütün yeni stratejiye uyum sağlamasının oldukça uzun bir süreç olmasının karşısında günümüz muharebe ortamında bilginin her an değişime uğraması yaşanan en büyük çıkmazdır. Devletlerin askeri örgütleri askeri doktrinler, yönergeler ve talimnameler gibi önceden belirlenmiş kalıplar içerisinde savaşırken, devlet dışı aktörler tüm bu kısıtlamalardan ari bir savaş icra etmektedir. Savaşın karakterindeki değişim, askeri örgütlerin daha hızlı değişime adaptasyon sağlamasını gerektirmektedir. Bu noktada askeri örgütlerin sahadaki sinir uçları olan küçük rütbeli asker tecrübelerinin önemi ortaya çıkmaktadır. Sahadan elde edilecek tecrübelerin sistematik bir biçimde analizi ve gerektiğinde doktrinel/kurumsal değişikliği sağlaması askeri örgütleri günümüz güvenlik ortamında etkin kalmasını sağlayacak en önemli etkendir.

Irak Operasyonu’nda görüldüğü üzere savaşın değişen karakteri gelecekteki savaşların hibrit savaş içerisinde hibridizasyon olarak icra edileceğini göstermektedir. Hibritleşmede ilk katman düzenli ve düzensiz birliklerin eş zamanlı olarak bir arada kullanıldığı muharebe alanında gerçekleşmektedir. İkinci katman ise savaş sonrası süreçte devlet inşası aşamasında sivil uzmanlarla askerlerin bir arada çalıştığı dönemde gerçeklemektedir.

Bu aşama içerisinde farklı kültürlerden gelen birçok kurumun stratejik amacı elde etmek üzere gerçekleştirdikleri faaliyetlerde birçok zorluğun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu nedenle askeri örgütlerin konvansiyonel imkanimkân ve kabiliyetlerini artırırken asimetrik savaş ve ayaklanmaya karşı koyma gibi diğer savaş formlarını göz ardı etmeleri mümkün değildir. Bu bağlamda Irak Savaşı’nda ABD ordusunun elde ettiği tecrübeler ve bu bilginin nasıl kurumsallaştırıldığı diğer askeri örgütler içinde önemli bir model olarak belirmektedir.

KAYNAKÇA

Association of United States Army “TCM-Security Force 61 Assistance Brigade”, https://fortbenningausa.org/wp-content/uploads/2018/04/TCM_SFAB_2018.pdf,[Erişim Tarihi: 15.5.2020]. Avant, Deborah D., The Institutional Sources of Military Doctrine: Hegemons in Peripheral Wars, International Studies Quarterly, C. 37, S. 4 (1993),ss. 409-430. Buren, Peter van, We Meant Well, New York: Metropolitan Books, 2011. Burton, Brian ve John Nagl, “Learning As We Go: The US Army Adapts to Counterinsurgency in Iraq, July 2004–December 2006”, Small Wars & Insurgencies, C.19, N.3, 303-327, DOI: 10.1080/09592310802228658, http://dx.doi. org/10.1080/09592310802228658, [Erişim Tarihi: 6.6.2020]. Boot, Max, “The Struggle to Transform the Military” Foreign Affairs, C. 84, No. 2,. 103-118. Davidson, Janinde, Lifting to Fog of Peace:How American Learned fo Fight Modern
Wars,(Michigan: The University of Michigan Press,2010. Downie, Richard, Learning From Conflict: The U.S. Military in Vietnam, El Salvador, and the Drug War, London: Westport Connecticut,1998, 5’den aktaran David H.Ucko, The New Counterinsurgency Era : Transforming the U.S. Military for Modern Wars, Washington: Georgetown University Press,2009. Dyson, Tom “The Military As a Learning Organisation: Establishing the Fundamentals of Best-Practice in Lessons-Learned” Defence Studies, (2019) DOI:10.1080/14702 436.2019.1573637. Fay, Matthew ve Michael A.Hunzeker, “No Sure Victory: The Marines New Force Design Plan and The Politics of Implementation”, https://warontherocks. com/2020/05/no- sure-victory-the-marines-new-force-design-plan-and-the-politics-of-implementation/, [Erişim Tarihi: 21.5.2020]. Foley, Robert T, Stuart Griffin ve Helen Maccartney , “Transformation in Contact:Learning the Lessons of Modern War” International Affairs C.87, N.2 (2011), 253–270. Gilannia, Shahram, Mir Abdolhasan Askari Rankouh ve Milad Abbas Poor Gildeh, “Overview On the Importance of Organizational Learning and Learning Organization”, Journal of Research Development, C.1.N.2, (2013),44-49. Grissom, Adam, “The Future of Military Innovation Studies”,Journal of Strategic Studies, C.29,N.5, (2006),905-934, DOI: 10.1080/01402390600901067. Isenberg, David, Shadow Force: Private Security Contractors in Iraq, London,: Praeger Security International, 2009. Joint Analysis and Lesson Learned Centre (JALLC), The NATO Lesson Learned Handbook, NATO: JALLC,2016. Mains, Steven ve Gil Ad Ariely,”Learning While Fighting”, Prism, C.2,N.3, 165-176. McWilliams, Timothy ve Kurtis P:Wheeler, Al Anbar Awakening, Volume 1 American Perspectives, Virginia:Marine Corps University Press, 2009. Milton, Nick, The Lessons Learned Handbook: Practical
Approaches to Learning from Experience, Oxford: Chandos Publishing, 2010. Murray, Williamson, Military Adaptation in War, Virginia: Institute for defense Analysis, 2009. Nagl, John, Counterinsurgency Lessons From Malaya and Vietnam, Westport: Praeger Publishers, 2002. Patricia Secchi, “A Concept for an ESA Lessons Learned System”. Proceedings of Alerts and Lessons-Learned ,ed. Patricia Secchi, Joseph R.Ciaschi, ve David Spence. (Noordwijk: ESTEC,1999), 57,61. Perito, Robert M, Special Report 185: Provincial Reconstruction Teams in Iraq, (Washington: United States Institute of Peace,2007) https://web.archive.org/web/20080710055236/ http://www.usip.org/pubs/specialrepor ts/sr185.pdf, [Erişim Tarihi: 6.5.2020]. Posen, Barry R. The Source of Military Doctrine, New York: Cornell University Press, 1984. Rayburn, Joel D. ve Frank K Sobchak, The US Army in the Iraq War :Volume-1(2003-2006), Carlisle: US Army War College Press, 2019. , The US Army in the Iraq War :Volume2(2007-2011), Carlisle: US Army War College Press, 2019. Rosen, Stephen Peter, Winning the Next War: Innovation and the Modern Military, New York: Cornell Studies Press, 1994. Senge, Peter, The Fifth Discipline: The Art & Practice of The Learning Organization, New York :Doubleday Business,1994. Sobchak, Frank, “The US Army Is Trying to Bury the Lessons of the Iraq War”, Defense One https://www.defenseone.com/ideas/2019/03/us-army-trying-bury-lessons-iraq- war/155403/ [Erişim Tarihi: 6.5.2020]. The News Arab, “Russia Says It has Fıne-Tuned Hundreds of New Weapons in Syria”, https://english.alaraby.co.uk/ english/news/2019/9/24/russia-says-it-has-fine-tned- 300-weapons-in-syria, [Erişim Tarihi: 08.06.2020]. TRT World, “How Syria Became a Testing Ground for Russian Assertiveness and Arms” https://trtworld.com/magazine/how-syria-became-a-testing-ground-for-russian- assertviveness-and-arms-20783, [Erişim Tarihi: 08.06.2020]. Ucko, David H, The New Counterinsurgency Era : Transforming the U.S. Military for Modern Wars, Washington: Georgetown University Press, 2009. United States Institute of Peace, “Provincial Reconstruction Teams in Iraq”, https://www.usip.org/publications/2013/03/ provincial-reconstruction-teams-iraq, [Erişim Tarihi: 06.08.2020]. US Department of Army, FM 3-24 MCWP 3.33-5, Insurgencies and Countering Insurgencies, Washington: Department of Army,2014. 

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close