Yükselen Çin Deniz Gücü'nün Küresel Güç Dengelerine Yansıması - M5 Dergi
MakalelerSon sayı

Yükselen Çin Deniz Gücü’nün Küresel Güç Dengelerine Yansıması

Abone Ol 

Çin Deniz Gücü, askeri gemi sayısı olarak 300 gemiye ulaşarak 287 gemisi olan Amerikan Donanması’nı geride bırakarak, dünyanın en büyük donanması haline gelmiştir. Çin Deniz Kuvvetleri’nin gemileri arasında 23 destroyer, 59 fırkateyn ve 37 korvet mevcut. Pekin yönetiminin 76 da denizaltısı bulunuyor. Su altı gemileri arasında uzun menzilli nükleer füze taşıyabilen denizaltılar yanında nükleer, elektrikli ve dizel denizaltılar bulunuyor. ABD ve Çin’in ardından gelen Rusya’nın 83, İngiltere’nin 75 ve Avustralya’nın 45 gemisi bulunuyor. Çin Donanması’nın gemi sayısı İngiltere, Hindistan, İspanya ve Almanya’nın toplamından daha fazladır.

 

Çin’in gelişmekte olan Açık Deniz Donanması, kapsamlı bir deniz gücü olarak Pasifik’te güç dengelerini değiştirecek kapasiteye ulaşmıştır. Son 35 yıl zarfında Çin Halk Kurtuluş Ordusu Donanması (PLAN), ABD Deniz Gücü ve Pasifik müttefikleri için en ciddi rakip askeri güç haline yükselmiştir. 1980’lerde başlayan büyüme çabaları, ekonomik kalkınma hızına ve gemi inşa sektöründeki hızlı pazar payına bağlı olarak, Çin’in dünyaya açılmasına paralel donanması da modernize edilerek, ateş gücü ve harekât yarıçapı da artmıştır. Çin Deniz gücü, aynı zamanda, kıyıdan atılan gemi-savar füzeleri ve kıyı savunma uçakları tarafından desteklenen yeni bir savunma ve saldırı (bileşimli) içerikli yeteneğe evirilmektedir.

Çin’in kıyı savunma silah sistemleri ve küçük ölçekli deniz filosu, şimdi, güç projeksiyonunu genişleterek, dünya denizlerinde bayrak gösterebilecek büyük ölçekli füzeatar kruvazörler, uçak gemileri ve nükleer denizaltılarla donatılmaktadır. Çin’in deniz stratejisi ve yetenekleri zaman içinde nasıl gelişmiştir? Çin Donanmasında evrimi yönlendiren askeri ve siyasal faktörler nelerdir? Gelecekte Çin Deniz Gücü’nün hızlı gelişimi dünya denizlerinde hangi askeri ve siyasal rolleri üstlenebilir? Çin Deniz Gücü’nün küresel güç dengelerine etkileri nelerdir? Bu soruların cevaplanması esas olarak Asya ve Pasifik güvenliği açısından oldukça önemlidir.

Bilindiği üzere, Soğuk Savaş döneminin 1949-1970 yıllarında Çin, uluslararası statü hiyerarşisini hem gayrimeşru hem de istikrarsız olarak algıladı. Çin bu nedenle statü hiyerarşisindeki merkezi yerini geri kazanmaya ve komünist devrim yoluyla yeni norm ve kuralları desteklemeye çalıştı. 1949’da iktidara geldikten sonra, Çinli Komünistler uluslararası
sistemi sömürücü ve emperyalist olarak görüyor ve Marksizm-Leninizm’de ortaya koyduğu nesnel tarihsel yasalara göre, çöküşe mahkûm olduğu varsayımı ile hareket etmiştir. Çin Komünist Partisi, emperyalist güçlerin uygulamaya koyduğu kuralları ret etmiştir.

Mao Zedong, ‘Yeni Çin’, modeli ile yeni bir başlangıç yapmayı amaç edinmiştir. Çin’in uluslararası statüsü için olumlu etkileri, ABD ile yakınlaşma politikası ile yeni bir sürece girmiştir. Kissinger’ın Ekim 1971’de Nixon’ın Şubat 1972’deki ziyaretine hazırlık amacıyla sözde Şangay Bildirisi’ni hazırlamak üzere Çin’e gelişinden kısa bir süre sonra, BM Genel Kurulu, Çin’i Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olarak BM’ye kabul etmiştir.

Devletler askeri güç parametreleri bağlamında her ne kadar teknoloji ve istatistiksel karşılaştırmalara odaklansa da, deniz gücü, ülkenin coğrafi konumu, jeopolitik yapısı, algıladığı tehdit parametreleri, gemi inşa sektöründeki teknolojik üretim ve donanım birikimi, ekonomik ve siyasi özelliklere sahip karmaşık bir olgu olduğu için, deniz kapasitesinin sadece bir parçasını oluşturur.

Çin’in deniz stratejisi büyük değişikliklere uğrayarak, önce, “yakın sahil savunma” konumunda, 1980’lerin ortalarından önce “yakın denizler aktif savunma” misyonuna ve nihayet, 2000’li yıllardan itibaren, “açık deniz operasyonları” stratejilerine uygun silah ve platformları hızla operatif konuma getirmiştir. 1950’li ve 1960’lı yıllarda PLAN, Tayvan merkezli Kuomintang (KMT) kuvvetleri tarafından kıyı şeridine küçük çaplı saldırılar düzenlemeyi ve bu saldırıların askeri hedefi olarak da genellikle anakarayı yeniden ele geçirmek için büyük saldırı senaryolarına göre bir kuvvet yapısı üstlenmiştir. Ancak 1960’ların sonlarına doğru Çin’in Sovyetler Birliği ile ilişkileri, kötüleşmiştir. İki devlet arasındaki yoğun sınır çatışmaları gerginliğin boyutunu derinleştirmiştir. Bu durum, Mao Zedong’un “halk savaşı” kavramının rehberliğinde, Sovyetlerin başlatabileceği Çin’i kuzeyden büyük bir istilaya karşı hazırlıklı bir savunma konseptinin hayata geçirilmesini gerekli kılmıştır.

Çin’in olası Sovyet işgal güçlerini kademeli olarak zayıflatmak, direniş güçlerini yeniden oluşturmasına ve son olarak da kararlı, stratejik saldırılarla savaşı kazanmasına olanak sağlayacak “düşmanı derine çekme” stratejisini ön planda tutmuştur. 1970’lerin sonlarında, Deng Xiaoping yönetime gelince, Çin savunması için deniz operasyonlarının gerekli olduğu kabul edilmiştir. Askeri konsept, “modern koşullar altında halk savaşı” olarak değiştirilmiştir. Deniz Kuvvetleri, temelde, kara operasyonlarını destekleyici güç unsuru olarak görevlendirilmiştir.

Sovyetler Birliği ile büyük bir savaşın, öncelikle kara kuvvetleri tarafından icra edilecek bir savaş olarak nitelendirilmiştir. Bununla birlikte, halk savaşının bu yeni versiyonuna esas teşkil edecek kara-deniz işbirliği konseptine göre, Çin’in önemli stratejik hammadde kaynakları ve ekonomik üretim merkezlerinin bulunduğu Çin’in uzun kıyı şeridi boyunca yerleşik olması nedeni ile, stratejik açıdan savunmasız bırakılamayacağı ve kıyı savunmasında deniz kuvvetlerinin güçlendirilesi ana fikri benimsenmiştir. Sonuç olarak, bir kara taarruzunu hızlandırmak veya olumsuz bir stratejik duruşu önlemek amacıyla, işgalci Sovyet kuvvetlerinin, boğazları, adaları ele geçirmek için amfibi çıkarma operasyonları yoluyla deniz yolu ile büyük bir saldırı başlatabileceği fikri ön planda tutulmuştur.

Çin savunma doktrini böylece, “hem karada hem de denizde ilerleyen” ve “hem güneyden hem de kuzeyden iki eksenli saldırı” konseptine göre ordunun yeniden silahlandırılmasını sürdürmüştür. Denizden Sovyet filosundan gelebilecek bu tür bir saldırı ile başa çıkmak ve işgal kuvvetlerini önlemek için, PLAN mukabil amfibi-iniş operasyonları sağlayarak kara tabanlı savunmaya destek olmayı planlamıştır. PLAN, aynı zamanda düşmanın Çin savunma direncini tek bir vuruşla felç etmesini önlemek için deniz üslerini, limanları ve kıyı havaalanlarını savunmaktan da sorumlu tutulmuştur. Sonuçta, Sovyet taarruz operasyonlarının büyük miktarda askeri gemi ve personel zayiatına uğrayan düşman kuvvetlerinin anavatanlarından çok uzakta olacağı için, Sovyetler ikmal için savunmasız konumdaki ticaret gemilerine bağımlı olacaktı. Böylece PLAN, Çin karasularına yaklaşan Sovyet ticari filosuna ait ikmal gemilerine karşı pusu ve sabotaj operasyonları başlatarak, kara savaşı muharebelerine destek vermesinin önlenmesi amaç edinilmiştir.

Uzun Çin kıyı şeridinin coğrafi karmaşıklığı, deniz, hava, topçu, füze ve ileri gözlem tesislerinin inşası ve inşası için birçok doğal koy, liman, rıhtım yeri ve mağara sunmaktadır. Bu coğrafi yapı savunmayı güçlendirdiği gibi, PLAN deniz unsurlarının gizlenme, manevra kabiliyeti, koordinasyon ve uzaktan düşman gemilerinin tespit ve teşhis imkânlarını algılama avantajlarına sahip olmasını sağlamıştır. Büyük hacimli savaş gemilerinden daha ziyade, PLAN savaş gemileri daha küçük profilde; daha çevik ve daha hızlı olarak tasarlanmıştır.

Çin savaş gemileri buna mukabil, Sovyet gemilerinden daha çok sayıda olmakla birlikte, oldukça güçlü füzeler ve
torpidolar ile donatılmıştır. Ayrıca, sahil koruma bataryaları, kara tabanlı istihbarat ve ateş gücü desteği ile etkili bir gizlemeyi mümkün kılan mukabil sürpriz saldırılar ile takviye edilmiştir. Çin Donanması 1970’lerin başından itibaren, ilk nesil Luda sınıfı (Type 051) güdümlü füze destroyerleri (DDG) ve Jianghu sınıfı (Type 053) güdümlü füze fırkateynleri (FFG) inşa ederek servse sokmuştur. Çin ayrıca birinci nesil Han sınıfı (Type 091) nükleer destekli saldırı denizaltılarından (SSN) oluşan küçük birliğini konuşlandırmaya başlamıştır.

Bununla birlikte, Çin, 1979 Komünist Parti toplantısında, deniz stratejisini değiştirme kararı alarak, resmi strateji olarak, yakın denizlere aktif savunma yeni kavramını benimsemiştir. Buna göre, Deng Xiaoping’in önerisine uygun olarak, Çin Donanması’nın, “aktif savunmak, yakın denizlerde faaliyet göstermek” kavramı yeni deniz stratejisi olarak faaliyete geçirilmiştir. Yakın kıyı savunma stratejisi ile karşılaştırıldığında, yakın denizler aktif savunma stratejisi çok daha büyük deniz alanlarını kapsar ve çok daha önemli deniz yetenekleri gerektirir bir konuma terfi etmiştir. Bu kritik değişimden sonra Çin Donanması’nın stratejik görev alanı: Japonya, Ryukyu Takımadaları, Tayvan, Borneo Adası Filipinler adaları üzerinden Kuril adalarından uzanan ilk ada zinciri, Sarı Deniz, Doğu Çin Denizi ve Güney Çin Denizi, ya da iç jantlar içinde üç yakın denizler ve deniz alanlarına bitişik konumdaki adalar zincirini kapsayan Kuzey Pasifik bölgesine kadar genişlemiştir.

Böyle bir stratejide, Çin Donanmasına artık “stratejik görev” tahsis edilerek daha bağımsız çalışma ve kendi coğrafi operasyon sınırlarına sahip olma anlamında farklı askeri güç yapılanmasını gündeme getirmiştir. 1980’lerin ortalarında, Çin Donanması, gerek su üstü gerekse denizaltı platformları ile yeni ilerlemeler kaydetmiştir.

Çin Devlet Başkanı Xi Xinping, Çin Donanması’nın dünya standartlarında “birinci sınıf bir güç” olmasını arzu etmekte ve başlatılan deniz kuvvetleri modernizasyonu hamlesinin 2035 yılına kadar tamamlanmasını istemektedir. Ancak, Çin Deniz Gücü’nün gelecek 10 yıl zarfında faal savaş gemisi mevcudiyetinin asgari 430 platforma yükselmesi netlik kazanmıştır.

Devamı M5 Dergisi Mart 2020 Sayısında…

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close