COVID 19 – Bir virüsten ötesi - M5 Dergi
MakalelerSayı 350 Eylül 2020

COVID 19 – Bir virüsten ötesi

Abone Ol 

‘Covid19: Bir Virüsten Ötesi’ kitabında Hüseyin Vodinalı, bize gerçeği arama yolunda bilgiye, gerçek kişilere, yaşanmış olaylara ve tarihsel sürece dayalı bilgi ve değerlendirme fırsatları sunuyor. Jeopolitik çekişmelerin biyolojik alandaki hesaplaşmalarından, kapital dünyanın sınır tanımayan para kazanma hırsının sağlık sektöründeki yansımalarına; sivil toplum örgütlerinden Birleşmiş Milletler teşkilatlarına kadar uzanan örümcek ağlarından, devlet dışı kurumlar arasındaki gizli ilişkilere kadar pek çok bilinmeyen alanda okuyucuya kaynaklara dayalı bilgi sunuyor.

Bu bir iddia, bir tez ama sağlam bilimsel olgu ve kanıtlarla desteklenen bir olaylar serisi.

ABD’nin özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası milyarlarca doları biyolojik savaş çalışmalarına ayırdığı bir sır değil.

ABD ve dünyanın dört bir yanındaki yüzlerce laboratuarda, yüzlerce tür mikrop, bakteri ve virüsler üzerinde deneyler, genetik mühendislik çalışmaları sürdürülüyor.

Özellikle 2000’den sonra bu çalışmalara hız verildiği gözleniyor.

Biyo-savaş çalışmaları genel olarak kamuoyu ilgisinin dışında kalır.

Nükleer tehdit öne çıkar her zaman.

Çünkü onun yok etme kapasitesinin korkunç olduğu bilinir.

Ancak bu son salgında da görüldü ki mikro boyuttaki bir virüs de hafife alınacak bir yok edici değilmiş.

Ünlü Rus tiyatro yazarı Çehov da haklı çıkmış olabilir: “Eğer bir oyunda duvarda asılı bir silah varsa, oyun bitmeden o silah mutlaka patlar”.

Aslında kitapta pek çok bahsi geçecek olan Bill Gates, bunu 2015’teki bir TED konuşmasında söylemişti, “Küçücük bir virüs nükleer tehlikeden daha fazla zarar verebilir” diye.

Ama o zaman bu sözleri bir kaç entelektüelden başkası önemsemedi.

Şimdiyse milyarlarca dolarını aşı çalışmalarına harcayan bilgisayarcı Bill Gates, pandemi sonrası kurulmuş farazi bir dünya hükümetinin başkanı gibi, virüsün ne zaman kontrol altına alınacağına yönelik demeçler veriyor, RNA temelli, nano parçacık çipli aşılanmadan, ID 2020 projesinden söz ediyor.

Batı basınında filantropist (insan sever) olarak sıfatlandırılan cömert Gates, karşıtlarına göre ise öjenist bir küresel tek dünyacı. Öjenik (Eugenics) 20. yüzyılın ilk yarısında çok sayıda taraftar toplayan bir kuramdı. Öjenik engelli, hasta, homoseksüel insanların ayıklanması ve sağlıklı bireylerin çoğaltılması yoluyla bir insan ırkının “ıslah edilmesi” anlamına geliyordu. Bunun en ünlü uygulayıcısı Alman Şansölyesi Adolf Hitler oldu. Nazilerin, 1940 ile 45 arasında 200 binden fazla zihinsel-fiziksel engelli ve akıl hastası insanı yok ettiği biliniyor. Ancak bilinenin aksine öjenik faaliyetleri Almanya’dan önce ABD’de başlamıştı. 1907’de kabul edilen bir kanunla, zekâ özürlü, sağır ya da körler zorla kısırlaştırıldı. Benzer bir yasayı 1909’da Washington ve Kaliforniya eyaletleri kabul etti. 1927’de Virginia eyaletinde zekâ özürlüler kısırlaştırıldı. Yasa, Amerika’nın pek çok eyaletinde 1960 yıllarına kadar yürürlükte kaldı.

Toplamda 67 bin insan kısırlaştırıldı. Öjenik, son dönemde gelişen biyo-teknolojinin de konusu oldu.

Düşünce dünyamızın nitelikli kalemleri arasında çoktandır hak ettiği yeri alan Hüseyin Vodinalı, bu kez karşımıza bir kitap ile çıkıyor. ‘Covid19: Bir Virüsten Ötesi’ isimli bu kitap ile Vodinalı okuyucuya dünya tarihinde bir dönüm noktası olan Covid19 pandemisine farklı bir pencereden bakmanın seçeneklerini sunuyor.

Kanserin genetik kalıtımını yok etmek gibi iyi niyetli girişimler, neticede üstün (fakat doğal olmayan) insanı yaratmaya kadar varıyor.

İşte milyarder Bill Gates de, aşılar yoluyla insan nüfusunun azaltılması (kısırlık?) ve küresel iklim felaketinin önlenmesi yanlısı bir kişi.

Aşılar, ABD ve Avrupa’daki dev ilaç sektörünün cazibesine kapıldığı çok karlı bir alan.

Ayrıca aynı dev ilaç sektörünün, Pentagon ile biyolojik silah üretiminde ortak iş yaparak büyük karlar sağladığı da biliniyor.

Yani yaşadığımız olay, tipik bir “ölümü gösterip, sıtmaya razı etme” durumu olabilir.

Pandemi, çok ciddi bir insanlık krizine doğru evriliyor.

Virüs küresel köyümüzü hapsetmekle kalmadı.

İşsiz kalan milyonlarca insanın canını da tehlikeye attı.

Dünya ekonomisini insani boyutta ele alan İngiliz araştırma kuruluşu Oxfam, pandemi sonrası yaklaşık 8 milyarlık dünya nüfusunun yarısından fazlasının fakirlik içinde yaşayacağını tahmin etti.

Dünya Ticaret Örgütü, küresel ticaretin en iyi ihtimalle yüzde 13, en gerçekçi ihtimalle yüzde 32 azalacağı yorumunu yapıyor.

ABD’de pandemi sonrası 47 milyon kişinin işsiz kalacağı (işsizlik oranı yüzde 32) hesaplanıyor.

Virüs nedeniyle tüm dünyada başlayan otoriter uygulamalar da ayrı bir tehlike.

Polis devletine dönüşen ülkelerde yönetimler bu uygulamayı benimseyip sürdürecek gibi görünüyor.

Muhtemelen de öyle olacak.

Bir de tabii virüse bulunacak aşı çözümü, insanlığı “büyük birader” tarafından yönetilir hale de getirebilir.

Hem de sadece ulus devletlerince değil, Bill Gates ve Davos’taki arkadaşlarının kurduğu küresel hükümetçe.

Hali hazırda bilgisayar ve cep telefonlarımızla her an izleme altındayız.

Ama bir de bunun, düşünce, ifade, çalışma ve seyahat hürriyetini de kısıtlar hale geldiğini düşünün.

Sisteme karşı çıktığınız anda, sistem tarafından “error” ya da “404 not found” haline gelebilirsiniz!

Alın size bir distopya daha.

SALGININ JEOPOLİTİĞİ

Düşünce dünyamızın nitelikli kalemleri arasında çoktandır hak ettiği yeri alan Hüseyin Vodinalı, bu kez karşımıza bir kitap ile çıkıyor. Gerek Aydınlık Gazetesi gerekse Veryansıntv internet gazetesinde yazdığı yüzlerce makale ile küresel, kıtasal, bölgesel ve yerel, jeopolitik, askeri, ekonomik ve sosyolojik değerlendirmeler sunan Vodinalı’nın en önemli özelliği, Mustafa Kemal’in sarsılmaz bir askeri olarak siyaset üstü bir konum ile güvenilir bir rehber olarak yeni düşünce yollarını göstermesidir. Günümüz bilgi okyanusunun içinden çeşitli kaynakları ustalıkla seçerek, değerlendirerek, yorumlayarak yazıya dökmesi ve bu süreci çok kısa süre içerisinde başarması onu farklı kılan büyük özellikleridir. Bu nedenledir ki onun gerçeği arayan, bilgi veren yol gösteren yazıları, bizlere zamanın ruhuna uygun bir şekilde yeni düşünce rotaları ve varış limanları sunuyor. Covid19: Bir Virüsten Ötesi isimli bu kitap ile Vodinalı okuyucuya dünya tarihinde bir dönüm noktası olan Covid19 pandemisine farklı bir pencereden bakmanın seçeneklerini sunuyor.

Şüphesiz bu virüs sadece fay hatlarını kıran bir deprem değil, dünyayı her yönü ile değiştirecek tsunamiler, artçı depremler ve artçı şoklar yaratan; yaratmaya devam eden ve uzun süre yaratacak bir devrimin ta kendisi oldu. Bu sürecin her yönü ile gelecek nesillere anlatılması, dersler çıkarılması ve hataların tekrar etmemesi gerekiyor. Bu süreçte yaşananları ve kısa sürede yarattığı sonuçları barutsuz bir dünya savaşına benzetebiliriz. Savaşlar devletlerin milli güçlerinin er meydanıdır. Halkın savaş azim iradesi ile beslenen milli güç faktörleri savaşın sonucunu belirler. Alman Şansölyesi ne diyor? ‘’İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana gördüğümüz en büyük meydan okuma!’’

Evet, bu meydan okuma, doğa ile insan arasında oluyor. Şu an için kazananı doğa. Ancak bu savaş, diğer yandan salgını kontrol altına alma ve salgının sonuçları ile her boyutta mücadele konusunda devletlerin yetenek ve olanak envanterini; halkın disiplinini, devletin örgütleme ve müdahale becerisini; seçilmiş alanlarda yaratıcılık ve üretim kapasitesini kısacası gerçek bir savaş ortamına yakın şartlarda, her devletin milli gücünü test etti.

Covid19 sonrası dönemin jeopolitiğinden ekonomi politikalarına; yaşam felsefesinden dijital devrim etkilerine kadar incelenmesi ve fikir üretilmesi gereken alanlar var. Bu kapsamda salgının gerek oluşum nedenleri gerekse bu salgınla savaşın uluslararası ve ulusal boyutlarının incelenmesi önem arz ediyor.

Covid19, sağlık sektörünün ve tıp dünyasının komuta ve kontrolünde yürütülen bir kriz oldu. Tüm birimleri ve yan sektörleri ile belki de dünya savaşlarından sonra en büyük mücadelenin içine girdiler. Sürecin pek çok aktörü var. Halen en acil hedef, pandemiyi kontrol altına alabilmek. Askeri jargon ile konuşursak günümüzün tüm devletler için fiziki hedef salgını dizginlemek, ölüm sayısını asgariye çekebilmek ve ekonomik hayatı normalleştirebilmek. Zira uzayan pandemi sosyal patlamalar dâhil tahmin edilemez pek çok büyük krizi tetikleme potansiyeline sahip. Küresel ekonomik sistemin patlamaya hazır bir balon olduğu biliniyordu. Bu pandemi, balonu patlatan bir araç oldu. Ancak dünya hazırlıksız yakalandı. Gelişmiş pek çok ülkede günlük ölüm sayılarının son dünya savaşındaki ortalama günlük ölümlerin çok üzerine çıkması bunun somut bir göstergesidir.

Covid19 sonrası dönemin jeopolitiğinden ekonomi politikalarına; yaşam felsefesinden dijital devrim etkilerine kadar incelenmesi ve fikir üretilmesi gereken alanlar var. Bu kapsamda salgının gerek oluşum nedenleri gerekse bu salgınla savaşın uluslararası ve ulusal boyutlarının incelenmesi önem arz ediyor. Salgının çıkış nedenleri, küresel sistemin karmaşası içinde halen netleşmiş değil. Jeopolitik rekabet devam ettiği sürece salgının çıkış nedenini kesin ve net bir şekilde söylemek mümkün olmayacaktır. Ancak gerçek her zaman tektir. Ortaya çıkması önlenemez. Sormamız gereken, gerçeğin ne zaman ortaya çıkacağıdır.

Covid19 sonrası artık insan hayatını ve faaliyetini ilgilendiren ve akla gelen hemen hemen her alanda alışılagelmiş paradigmalar, doktrin ve kavramlar yeniden gözden geçirilecek.

Eski kalıplara, düşünce pratiklerine, stratejik şablonlara sadık kalanlar yeni dönemin yakıcı sorunlarına cevap vermekte zorlanacak. Zira yeni dönemin belirleyici parametrelerine tarihin ve doğanın durdurulmaz akışı karar veriyor. İnsanoğlu teknolojide ne kadar ileri gitse de doğanın yaratıcı ve yıkıcı gücü karşısında durmak zorunda kalıyor.

Ancak tarihin gösterdiği gerçek de ortada. İnsanlık yıllarca da sürse savaş ve salgınları her koşulda, büyük bedellerle de olsa atlatmış. Daha doğrusu homeostasis yani denge her koşulda sağlanmış. Şüphesiz Covid19 krizi de aşılacaktır. Devletler bu aşamada sadece Covid19 krizini yönetmeye değil aynı zamanda Covid19 sonrası dönemin jeopolitik, ekonomik, teknolojik, sosyolojik, kültürel ve demografik yeni şekillendirmelerine de hazırlık yapıyorlar. Bu zaten devlet olmanın gereğidir. Tüm bunlar yaşanırken jeopolitik mücadele de devam edecektir. Hiçbir ülke salgın var diye başta egemenlik sorunları olmak üzere jeopolitik çekim alanlarından uzaklaşmayacaktır. Dünyada güç ve çıkar mücadelesi bitmeyeceğine göre, devletler bugün yaşanan salgın hastalık örneğini jeopolitik alanda mücadele yeteneklerini geliştirme maksadıyla kullanacaktır. Uluslararası arenada hayatta kalabilmenin başka yolu da yoktur.

İnsanlık sürdürülemeyen, gelir eşitsizliğine ve borçlanarak tüketmeye zorlanan, doğayı katleden karanlık bir odadan dışarı çıkma aşamasına girdi. Kapıyı açıp aydınlık ortama çıkmak için bilmeye, öğrenmeye ihtiyacımız var. İnsanlık hatalarından ders çıkarmalıdır. Ancak önce hatayı öğrenmelidir. Algılara değil olgulara dayanarak hataları ortaya çıkarmamız gerekir. Dünyanın Asya yüzyılına ve çok kutuplu dünya düzenine evrildiği bir dönemde ortaya çıkan bu salgının sonuçları, yeni kurulacak dünya düzeninin kapısının kilidini kıracaktır. Yeni düzene geçişte en büyük güç gerçeği bulmaktır. O zaman daha emin daha gerçekçi varış limanları ve rotalar tespit edilecektir.

Elinizdeki kitap Vodinalı’nın kriz boyunca kaleme aldığı makaleler üzerinden devletlere yön verecek yeni politikaların ipuçlarını vermektedir. Bu kitabında Vodinalı, bize gerçeği arama yolunda bilgiye, gerçek kişilere, yaşanmış olaylara ve tarihsel sürece dayalı bilgi ve değerlendirme fırsatları sunuyor. Jeopolitik çekişmelerin biyolojik alandaki hesaplaşmalarından, finans kapital dünyanın sınır tanımayan para kazanma hırsının sağlık sektöründeki yansımalarına; sivil toplum örgütlerinden Birleşmiş Milletler teşkilatlarına kadar uzanan örümcek ağlarından, devlet dışı kurumlar arasındaki gizli ilişkilere kadar pek çok bilinmeyen alanda okuyucuya kaynaklara dayalı bilgi sunuyor.

Türkiye’de bir salgının jeopolitik perspektifte incelendiği nadir kitaplardan birisini düşünce dünyamıza kazandırdığı için Sayın Hüseyin Vodinalı’yı kutluyorum.

Devletler bu aşamada sadece Covid19 krizini yönetmeye değil aynı zamanda Covid19 sonrası dönemin jeopolitik, ekonomik, teknolojik, sosyolojik, kültürel ve demografik yeni şekillendirmelerine de hazırlık yapıyorlar. Hiçbir ülke salgın var diye başta egemenlik sorunları olmak üzere jeopolitik çekim alanlarından uzaklaşmayacaktır.

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close