H.İbrahim Fırtına’dan “Alçalmadan Yükselenler” - M5 Dergi
KitaplıkSayı 349 Ağustos 2020

H.İbrahim Fırtına’dan “Alçalmadan Yükselenler”

Abone Ol 

Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Hava Orgeneral İbrahim Fırtına, “Alçalmadan Yükselenler” kitabında yakın tarihin önemli havacı komutanlarıyla yaptığı söyleşilere yer verdi. Kıbrıs barış harekatından yakın tarihteki bir çok olay bu söyleşilerde ortaya çıktı.

Türk ordusunun bir dönem FETÖ kumpaslarında da hedef haline getirilmek istenen 25’inci Hava Kuvvetleri Komutanı olan emekli Hava Orgeneral İbrahim Fırtına, geçen ay piyasaya çıkan “Alçalmadan Yükselenler-Komutanlar Anlatıyor” kitabında geçmişin çok önemli olaylarına ışık tuttu. Kırmızı Kedi Yayınevinden çıkan kitapta İbrahim Fırtına, aralarında Tahsin Şahinkaya, Halil Sözer gibi geçmişin Hava Kuvvetleri Komutanları ve üst düzey Havacı Generalleri ile yaptığı söyleşilere yer verdi.

Emekli Orgeneral İbrahim Fırtına, kitabı hazırlamadaki amacını, 12 Eylül askeri yönetiminin Milli Güvenlik Konseyi’nin üyesi olan eski Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya ile söyleşisinde Türk havacılık tarihine ışık tutmak olduğunu şu sözlerle ifade etmekte:

“Şimdiye kadar baktım, Türk Hava Kuvvetlerinde böyle bir şey yok efendim. Bu bir başlangıç olabilir ve devam ettirilebilir.

Amerika’ya gittik, baktık. Orada 200 senelik tarihlerini sanki 2000 senelikmiş gibi sunuyorlar. Bizde ise binlerce yıllık tarih var.”

YUNANİSTAN’A KARŞI NATO KOZUNU KULLANAMAYIŞIMIZ

Söyleşilerde Türkiye’nin yakın tarihinde yaşanan önemli olaylarla ilgili de çarpıcı bilgiler paylaşıldı. Sonuçta konuşanlar bir dönemin etkili isimleriydi. Bunlardan biri de Tahsin Şahinkaya’dan sonra 2 Aralık 1983 tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanı olan Hava Orgeneral Halil Sözer. Sözer, Yunanistan’ın Albaylar Cuntası döneminde NATO’dan çıkmasından sonra yeniden NATO’ya alınması sürecini hatırlatırkan çarpıcı bilgiler aktardı. Dönemin hem NATO Komutanlığı (SACEUR) hem de Avrupa’daki Amerikan Kuvvetleri Komutanlığı’nı yürüten Bernard William Rogers tarafından hazırlanan planı hatırlatarak şu bilgileri aktardı:

“Bu Rogers Planı’nı biliyorsundur belki. Yunanistan albaylar cuntası esnasında NATO’dan çıktı. Tekrardan NATO’ya dönmesi için Rogers Planı vardı. Rogers ısrarla Yunanistan’ın NATO’ya dönmesi için uğraşıyordu. Bunun için Türkiye’nin evet demesi gerekiyordu. Sayın Kenan Evren o saftaydı. Ben onlara karşıydım, yani evet dememelerini istiyordum. Karşılığında FIR hattının 26. tule (boylama), getirilmesi müzakereleri yapılacaktı ve biz Ege’nin ortasından itibaren sorumluluğu alacaktık. FIR hattı oraya gidecekti. Maalesef gitmedi.”

Halil Sözer, 1991 yılında ABD’nin müttefikleri ile yaptığı ilk Irak saldırısı döneminde İncirlik’e konuşlanan Patriot bataryalarını da hatırlatarak milli hava savunma sisteminin önemine de dikkat çekmiş:

“Sözer: Bugün hava savunmamız sıfır değildir belki ama yeterli de değildir. Ama bir şey daha söyleyeyim, bak burada notum var; Körfez Harekâtı’nda adam kalktı Irak bilmem ne yapar diye, İncirlik’e Hollanda’dan Patriotları getirdi. Çok rica ederim, Irak füze taarruzunda, Türkiye’de birinci öncelikli hedef İncirlik Üssü müdür?

Fırtına: Önce can, badehu canan demişler efendim.

Sözer: Değil mi ya? Diyarbakır’ım var, meydanım var, orada da uçaklarım var. Efendime söyleyeyim köprülerim var, petrol tesislerim var.”

“PAROLA RUMLARIN ELİNE GEÇTİ”

Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Hava Orgeneral İbrahim Fırtına’nın söyleşi yaptığı bir diğer komutan ise, Türk Hava Kuvvetleri’nin 17’inci Komutanı Hava Orgeneral Cemil Çuha.

Çuha, Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Kıbrıs’a giden ve harekât emrini de götüren parolanın Rumlar tarafından çalındığını aktararak yaşadıkları sıkıntıyı şu sözlerle anlatmış:

“Çalınınca bu sefer Rumlar idare etmeye başladı. Tayyareleri de idare etmeye başladı, o kadar kötü bir durum. O parolaya göre, çok güzel Türkçe konuşanları da var ve başladılar bizi yanıltmaya. Bizim için çok kötü oldu, çok zorluklarla karşılaştık. Karademir181 İleri Hava Kontrolörü idi. Kıbrıs ile hiçbir irtibatımız yok idi. Ancak Anamur radar telefon edeceğiz, Anamur ne verirse ona göre hareket edeceğiz. Radar ne verecek, hiçbir şey veremiyor. Kıbrıs’ta yani ordu ile konuşacak bir şeyimiz yok. Yarbay Özkan vardı, sonra Korgeneral oldu. En sonunda gece Özkan’ı Kıbrıs’a, iki tane SSB telsizi182 ile gönderdik. Ondan sonra o telsizden başladık irtibata. Yani ancak öyle irtibata geçebildik. Yoksa hiçbir şey yoktu, yani felâketti.”

“AMERİKALI İÇİN AST BİRLİK OLARAK GÖRÜNÜYORDUK”

Türk Hava Kuvvetleri’nin 18’inci Komutanı Hava Orgeneral Safter Ayhan Necioğlu’nun şu sözleri ise Türk-Amerikan ilişkilerinin o dönemler açısından bağımlılık ilişkisini gözler önüne sermesi bakımından çarpıcı:

“Amerikalı için Türk Hava Kuvvetleri, 6’ncı ATAF’ın (6th Allied Tactical Air Force- 6’ncı Müttefik Hava Kuvveti, İzmir) ast birliğidir ve ben hep söylerim, gençken Amerika’nın ast birliği olarak uçtuğumuzun hiç farkında değildim. Amerika’nın bugün hâlâ ast birliği olmaktan kurtulup kurtulmadığımızdan da şüphem var.”

Şahinkaya’dan sonra 2 Aralık 1983 tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanı olan Hava Orgeneral Halil Sözer. Sözer, Yunanistan’ın Albaylar Cuntası döneminde NATO’dan çıkmasından sonra yeniden NATO’ya alınması sürecini hatırlatırkan çarpıcı bilgiler aktardı.

Necioğlu’nun şu sözleri ise günümüze ışık tutacak nitelikte:

“Siz Amerika’nın ast birliği gibi hareket ediyorsanız silahlanmanız yani stratejik kararlarınız etkileniyor demektir. Yani meselâ F-16’da kullanılacak elektronik harp teçhizatının uçağa entegrasyonu için gerekli olan yazılım kaynak kodlarını vermek istemediler. Amerika hayır, bu sistem bende, vermek istemiyorum dedi. Neden aslı yine kendi sistemi, niye vermek istemiyor onu da anlamadım. Bence biraz İsrail şeyi var diye, belki onun dolayısıyla belki başka şeyler yaparız diye vermek istemedi. Biz de ısrar ettiği miz zaman bizi tehdit etti, meselâ lojistik sistemden çıkarırım, non-standard202 ilân ederim, bilmem ne yaparım dedi. Ben de ne yaparsan yap, biz buna karar vermişiz, alacağız dedim. Ama doğru mu aldık hayır, yanlış mı aldık, o da ayrı mesele. Yani etkiyi anlatmak istiyorum, bu durumlar silahlanmaya etki yapıyor.”

Yine Necioğlu, “Konya Eğitim Merkezi bizim okulumuz mu, Amerika’nın okulu mu şüpheliyim” diyerek o dönem açısından acı bir gerçeği dile getirmiş.

Safter Ayhan Necioğlu, istihbaratın havacılıktaki önemini de şu sözlerle aktarmış:

“Ama istihbarata önem vermezse… Tutturmuşlar bir foto keşfi diye, o kadar, o da Genelkurmayın ona verdiği bir görevdir. Elindeki imkânları kaçırmıştır vaktiyle. Basit şeyler söylüyorum, bakın bunlar hep itiraftır. Biz NATO’da çalıştık değil mi? NATO IMS211 karargahında çalıştığımız zaman, sizin konuşmalarınız, şunlarınız bunlarınız dinlenirdi. Eğer bir yanlış telefon etmişseniz, şak önünüze bir kâğıt gelirdi, ne güzel yapıyorlar derdik. Seneler sonra ben korgeneral oldum, korgeneralliğimin son senesinde 1’inci Kuvvet’e komutan oldum. Bir sene geçtikten sonra, orada aynı amaçlı bir dinleme kıtası olduğunu öğrendim, haberimiz yok. Neden? İstihbarata önem vermemekten. Hiç çalıştırmamışız. Amerikalı, kurmuş onu. Yani elimizde böyle dinleme kıtalarımız vardı. Ünye bizdeydi meselâ, İzmir bizdeydi. Bunların personeli havacıydı, şimdi hepsi karma oldu. Etimesgut’ta uçan kıtamız vardı, havacıydı onların hepsi. Vermişiz, elimizden almışlar. Yani hiç önem vermiyorsun istihbarata.”

1964 yılı Ağustos ayında, Yüzbaşı Cengiz Topel’in de şehit olduğu Erenköy müdahalesinin önemine dikkat çekerken, Amerikalıların o dönem yaptığı baskıyı hatırlattı:

“Haziran’da adam dedi ki sen benim silahımı kullanamazsın. Kullanırsan şu olur, bu olur. Ben bunu NATO için verdim, NATO için kullanırsın. Haziran, Temmuz, Ağustos, iki buçuk ay, hatta iki buçuk ay bile değil. Haziran altıda verdi, Ağustos dokuz mu, sekiz mi? İşte iki ay sonra bu verildi. Veriliş tarihi altısı, yedisi veya sekizi, şimdi tam hatırlayamıyorum, orada yazılı. O günün akşamı, alarm uçaklarına emir vererek kaldırıyor ve Harekât Subayı, Genelkurmay’daki bizim Hava Harekât Subayı Cavit Albay’a diyor ki; Cavit Albay bunu hiç kimseye söyleme, yalnız sen bil. Uçaklar gitti vuruyoruz, sakın haberleri olmasın, çünkü durduracaklar. Yani Genelkurmay da durduracak, hükümet de durduracak. Taarruz edildikten sonra gelen haberler anormal olmayınca, ertesi gün de devam etti. Genelkurmay ve hükümet ertesi gün öğleden sonra ancak karar verebildi. Sabahleyin gene devam ettiler. Yani bu ancak İrfan Tansel239 gibi komutanların yapabileceği bir şeydir.”

“Başbakan toplantıdayken, talimatlarını almam gereken acil bir durum olursa, onlara ulaşamamaktan kaynaklanan çok ciddî sorunlar gelişebilir. Dolayısıyla bu işe pratik, süratli ve güvenli bir çözüm bulmak gerekir.”

FIRTINA’NIN ÇARPICI YETKİ TALEBİ

İbrahim Fırtına ile Safter Ayhan Necioğlu arasında geçen şu sohbet de yakın tarihimizin çarpıcı olaylarına ışık tutar nitelikte:

“Fırtına: Şimdi efendim bu yetki verilmesi çok önemli. Ben Hava Kuvvetleri Komutanı iken, İstanbul’da bir NATO tatbikatı ve toplantısı oldu. Başbakanlar, Genelkurmay Başkanları ve diğer yüksek zevatın hepsi katıldı. Genelkurmay’a yazdım, dedim ki; Genelkurmay Başkanı ve Başbakan toplantıdayken, talimatlarını almam gereken acil bir durum olursa, onlara ulaşamamaktan kaynaklanan çok ciddî sorunlar gelişebilir. Dolayısıyla bu işe pratik, süratli ve güvenli bir çözüm bulmak gerekir. Toplantıda onlara ulaşmak mümkün olamayacağına göre, zaten bir kısmı bende, Hava Kuvvetleri Komutanı’na ait olan buna ilişkin yetkileri, onların bu konudaki yetkileriyle bir süre için takviye etmek, tek çözüm gibi görünüyor. Yazıyı alınca, Fırtına Paşa, Genelkurmay Başkanı yetkisini sizden istiyor, Başbakanın yetkisini de istiyor, dediler. Yer yerinden oynadı. Var olan zaman neyse o kadar düşündüler. Sonra beni çağırıp dinledikten sonra haklısın dediler.

Necioğlu: Kimdi Başbakan?

Fırtına: Tayyip Erdoğan. Ben sizin yetkinizi gereksiz istemiyorum, başıma da dert almayı hiç istemem. Ama böyle bir durum olursa, elimde yetki olmaksızın başıma gelecekler zaten beter. Ama hiç olmazsa yetkili olarak ben bir yanlış yaparsam, o daha hafif olur yani. Onun için ben yetkinizi istiyorum, dedim. Sonra verdiler bana yetkiyi.

Ama peşine bin bir tembih eklediler. Yani buyurduğunuz gibi işin başında olan adama en sonunda belirli bir yetkiyi vermek lazım.”

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close