Ruslardan yeni stratejik silahlar: Rusya’nın Putin yönetimi liderliğinde yeni deniz gücü stratejisi – 3 - M5 Dergi
KapakMakalelerSayı 348 Temmuz 2020

Ruslardan yeni stratejik silahlar: Rusya’nın Putin yönetimi liderliğinde yeni deniz gücü stratejisi – 3

Abone Ol 

Mayıs ve Haziran sayımızda Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın’ın Putin dönemindeki Rus deniz gücü stratejisini derinlemesine irdeleyen çalışmasının ilk iki bölümünü yayınlamıştık. Bu sayımızda da bu serinin üçüncü bölümünü aktarıyoruz.

1990’larda ve 2000’lerde modern çatışmaları gözlemleyen Rus Genelkurmay’ı, geleneksel silahların stratejik etkisine ve bunun sonucunda stratejik olmayan nükleer silahların yükselme yönetimi rolüne odaklanan “nükleer olmayan caydırıcı” güç kurma ihtiyacını benimsemeye başlamıştır. Başlangıçta denizde ve Avrupa’da savaş ile mücadele etmek için kullanılan nükleer silahlar, bu nedenle düşmanca karar verme, korku uyandırma, kalibre edilmiş tırmandırma ve artan geleneksel bir çatışmanın yönetimi ile şekillendirme yetenekleri nedeniyle değerlendi. Stratejik olmayan nükleer silahlar, daha sonra, farklı çatışma eşiklerinde bir düşmana özel veya öngörülen hasarı vermek için tasarlanmış stratejik operasyonlara dahil edilmiştir. Sovyet Donanması hiçbir zaman bu vizyonu yerine getirmek için tasarlanmamıştır, ancak modern Rus Donanması stratejik operasyonlar adı verilen ortak işlevsel kavramların bir parçası olarak rolünü bu doktriner hatlar üzerinde merkezlemeye çalışmaktadır. Sovyet deniz kuvvetleri, taktik nükleer silahları ABD deniz üstünlüğüne kritik bir denge olarak gören güçlü bir nükleer savaş görevini sürdürdü ve Avrupa’daki tiyatro nükleer savaşı için genel planlara kara saldırısı nükleer uçlu seyir füzelerine katkıda bulundu. Bununla birlikte, diğer çok-rollü silah türlerinin yanı sıra seyir füzeleriyle karada hassas saldırılar yapma yeteneğini kazanarak, Rus Donanması artık hem geleneksel caydırıcılığa hem de stratejik olmayan nükleer istihdam misyonuna katkıda bulunabilir. Rus askeri liderlerinin resmi açıklamaları ve doktrinel belgeler, Rus Donanması’ndaki hassas güdümlü silahların önemini ve “çatışma koşullarının tırmanması, stratejik olmayan nükleer silahların caydırıcı etkisini kullanmaya hazır olduğunu gösterme ve çözme kararının belirleyici olacağına olan inancını vurgulamaktadır.” Farklı tahminlere göre, Rusya, yaklaşık olarak Rus Deniz Kuvvetleri veya askeri operasyonların deniz tiyatrosunu destekleyen kara temelli kuvvetler tarafından denizcilik alanında istihdam için atanmış yaklaşık 2.000 stratejik olmayan nükleer silah tutmaktadır. Teslim şekli kesinlikle çift yeteneklidir, aynı füzeler geleneksel veya nükleer yükleri oldukça yüksek doğrulukla sunabilmektedir.

Rus stratejik operasyonları, kritik ekonomik, askeri veya siyasi nesnelere karşı tek veya grup halinde konvansiyonel görevler öngörüyor. Bunları nükleer gösteri, sınırlı nükleer görev ve tiyatro nükleer savaşı izleyebilir. Açıkça söylemek gerekirse, tiyatro nükleer savaşı Rus nükleer doktrini için yeni bir şey değil, Soğuk Savaş sırasında NATO ile büyük çaplı bir çatışmanın her zaman beklenen sonucuydu. 1960’lardan 1980’lere kadar Sovyetler Birliği çatışmanın geleneksel aşaması için en iyi iki ila on günlük bir zaman aralığı öngörüyordu. Bununla birlikte, Soğuk Savaş’ın nükleer silahlarından farklı olarak, hassas teslimat araçları, düşük verimli savaş başlıklarıyla birlikte, nükleer silahları savaş hasarları için daha kullanışlı hale getirdi ve teminat hasarı şansını önemli ölçüde azalttı. Konvansiyonel ve nükleer silahların ölçeklendirilebilir istihdamı, yükselişin zorlayıcı gücünden yararlanır ve stratejik konvansiyonel grevler, aktörü yükselmeyi yönetmek için nükleer silah kullanma konusunda daha güvenilir hale getirir. Ortaya çıkan bir çatışma bağlamında, bu silahlar mutlaka zafer için değil, rakiplerin çözülmesini ve çatışmayı sona erdirmek içindir.

Rus Donanması, kısıtlı şarjör derinliği nedeniyle taşıyabileceği füze sayısıyla sınırlı olmasına rağmen, bu görevlerin yerine getirilmesinde, özellikle çatışmanın ilk aşamalarında önemli bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda, Yasen sınıfı gibi denizaltılar ve uzak kıyılara nükleer başlıklı seyir füzeleri teslim edebilen diğerleri, farklı bir çatışma aşamasında deniz temelli nükleer caydırmanın önemli unsurları olarak düşünülmeli ve belki de SSBN’lerden daha önemsiz görülmemelidir.

RUS KARADENİZ FİLOSU’NUNDAKİ DEĞİŞİMİN BÖLGESEL GÜÇ DENGELERİNE ETKİLERİ

Rusya’nın son dönemde Karadeniz Havzası’na ilişkin stratejisi kapsamında en sık başvurduğu politika, “donmuş çatışma bölgelerinin” statüsünün Moskova’nın çıkarları çerçevesinde manipüle edilmesidir. Gürcistan’da Abhazya ve Güney Osetya, Ukrayna’da Kırım ve 2014 sonrası Donbas, Azerbaycan’da Dağlık Karabağ ile Moldova’da Transdinyester ön plana çıkan meseleler olmuştur. Rusya’nın Karadeniz Filosu’na olan yaklaşımı Kırım’ın ilhakının ardından önemli oranda değişmiştir. 2014 Ukrayna Krizi ve ardından Kırım’ın ilhak edilmesi süreci, Rusya’nın “Güney Askeri Bölgesi”ne olan farkındalığını arttırmış ve Moskova, bölgeye ilişkin askeri planlarında değişime giderken, Karadeniz Filosu’nun modernizasyonu ve yine Karadeniz kıyısında bulunan donanma üslerinin yenilenmesi ve Kırım’da yeni yatırımlar yapılması hususunda kararlar alınmıştır. 2017 yılı itibarıyla Rusya’nın Kırım’a 28 bin asker yerleştirdiğini ve bunların çok büyük bir bölümünün Karadeniz Filosu’na bağlı donanma unsurları olduğunu görüyoruz. Karadeniz Filosu’nun sorumluluk alanı Karadeniz’in yanı sıra Akdeniz’i de kapsamaktadır. Kırım’da yer alan Sivastopol ve Feodosiya üslerinin dışında, Kuzey Kafkasya’ya yakın bir bölgede konumlanmış olan Novorossiysk üssü de Karadeniz Filosu adına büyük bir önem taşımaktadır. 2015 yılından itibaren, Rusya’nın Bastion tipi kıyı savunma füze sistemleri ve S-400 hava savunma sistemi ile Karadeniz Filosu’nu koruma altına aldığını görüyoruz. Erken uyarı radarlarının aktive edilmesi ve son derece ileri bir teknolojiye sahip olan elektronik harp sistemlerinin de bu filonun kapasitesine eklenmesi ile birlikte Rusya’nın Karadeniz’deki A2/AD (Anti-Access/ Area Denial) kapasitesi büyük oranda modernize edilmiştir. Ukrayna, Rusya’nın Kırım’daki üslere nükleer silahlar yerleştirme yönünde çalışmalar yürüttüğünü de iddia etmektedir. Kiev’e göre, Rusya, bu silahları stratejik hava savunmasını ve füze savunma sistemini güçlendirmek için kullanmak istemektedir. Kırım’ı ele geçirmiş olması, Rusya’ya, ilerleyen dönemde Odessa ve hatta Moldova’da yer alan Transdinyester Bölgesi’ne dek ulaşabilme yönünde askeri bir avantaj sağlayabilecektir. Bu askeri avantajın, Rusya’ya, helikopter ve deniz unsurlarını birlikte kullanarak Odessa’ya ve ötesine operasyon düzenleme yetisi sağlayacağı ifade edilmektedir. Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov, Kasım 2017’de yaptığı bir açıklamada, Rusya’nın Kırım’da Karadeniz Filosu’na bağlı otonom bir askeri güç oluşturduğunu belirtmiştir. Bir donanma üssü, havacılık ve hava savunma birimleri ve kara gücünden oluşan bu birim, Şubat 2017’den itibaren 22. Kolordu olarak adlandırılmaktadır. 2 sahil koruma tugayı ve topçu alayını da içerisinde barındıran ve aynı zamanda hava unsurları bakımından Dördüncü Hava Savunma Gücü’nün bir parçası olan bu birim, Güney Askeri Bölgesi’nin kritik unsurlarından birini oluşturmaktadır. Sivastopol ve Feodosiya’daki donanma üslerinin yanı sıra, Belbek, Guards ve Dzhankoy hava üsleri de bu birimin unsurları içerisinde bulunmaktadır. Sahil koruma sistemleri içerisinde 120 km’lik bir alan içerisinde etkili olan Kh35U füzelerinden oluşan Bal ön planda yer almaktadır. 450 km’lik alan içerisinde etkili olan Bastion sistemlerinin ise 2020 sonrasında sayı ve etkinlik bakımından daha ön planda olacağı değerlendirilmektedir. Rusya, S-300 ve S-400 sistemlerinin yanı sıra, Su-24 ve Su-30SM savaş uçakları ile Ka-27 ve Ka-29 helikopterlerini de Karadeniz Filosu’nun bir parçası haline getirmiştir.

Karadeniz Filosu, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra Rus Deniz Kuvvetleri 1991- 1997 arası dönemde muharip gücünün yaklaşık yarısını kaybetmiş, 2010’ların başına kadar bütçe sıkıntılarının da etkisiyle ciddi işletme – idame sıkıntıları yaşamıştır. Bu dönemde, 2008 yılında Gürcistan’la gerçekleşen Güney Osetya Savaşı’nda deniz kuvvetlerinin yeterli performans göstermemiş olması; aynı yıl başlatılan reform kapsamında deniz kuvvetlerine ve özellikle Karadeniz Filosu’na özel bir önem verilmesi sonucunu doğurmuştur. Ekonomide ki iyileşme ile birlikte mevcut gemilerin modernizasyonuna ağırlık verilirken, yeni gemi geliştirme ve inşa projelerinde küçük tonajlı, sürat ve manevra kabiliyeti yüksek gemilere ağırlık verilmiştir. Nitekim Karadeniz Filosu için yürütülmekte olan gemi inşa projelerinde denizaltılar ile güdümlü füzeli firkateyn ve korvetlerin ağırlıkta olduğu gözlemlenmektedir. Bu kapsamda en dikkat çeken projeler; Proje 636.3 “Varşavyanka” sınıfı dizel elektrik denizaltılar , Proje 1135.6 “Admiral Grigoroviç” sınıfı fırkateynler ile Proje 2163.1 “Buyan M” sınıfı korvetlerdir. Karadeniz bölgesi Soğuk Savaş ve SSCB’nin dağılmasından sonra askeri güç dengelerinin süratli değişimine sahne olmaktadır.

Sovyet Karadeniz Donanmasına ait savaş gemilerinin Ukrayna ve Rusya arasında paylaşımının sonraki gerginlikler, 2014’de Renkli devrimlerin ardından baş gösteren Ukrayna İç Savaşında Rusya’nın Kırım’ı işgali ve Doğu Ukrayna’ya askeri müdahalesinin ardından askeri güç yapısını takviye etmesi, istikrarsızlık ve çatışmaların artmasına yol açmaktadır. Rusya, NATO ve AB’nin Bulgaristan, Romanya’nın adından Ukrayna ve Gürcistan’ı içine alacak şekilde genişlemesine şiddetle karşı çıkmaktadır. NATO karşısında önemli üstünlüğünü teşkil eden nükleer silahlarına karşılık NATO’nun ayrıca Füze Savunma kalkanı projesi kapsamında müttefik ülkelere radar ve füze sistemleri konuşlandırılmasını, stratejik hayati çıkarlarına tehdit olarak kabul eden Rusya mukabil silahlanma ve güvenlik politikasında değişikliğe gitmeyi sürdürmektedir.

Rusya Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Vyosotsky, 2008 yılımda Türkiye yaptığı resmi ziyarette, Karadeniz’i bir şampanya şişesine benzeterek, “fazla çalkalandığı takdirde, köpürerek patlayabileceğini, Karadeniz’deki statüyü belirleyen 1936 Montrö Sözleşmesi’ni sonuna kadar desteklediklerini ve değişmesini istemediklerini” ifade etmiştir. Amiral Vyosotsky “Sivastopol Anlaşması’nın 2017’de sona erse dahi, Rus Karadeniz Donanmasın ana üssü olarak kalmaya devam edeceğini ve bu konuda sonuna kadar kararlı olduklarını, Karadeniz’in güvenliğinin Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerce sağlanmasının gerekliliğine inandıklarını, Türkiye’nin liderliğinde başlatılan BLACKSEFOR ve Karadeniz Uyumu Harekâtlarına tüm ülkelerin katılımını desteklediklerini, mevcut durum yeterli görülmediğinden Türk Deniz Kuvvetleri ile ‘Stratejik Ortaklık’ düzeyinde operasyonel eğitim ve askeri teknik alanlarda ilave ikili ilişkiler geliştirmek istediklerini” açık ve samimi bir şekilde belirtmiştir.

Rus askeri liderlerinin resmi açıklamaları ve doktrinel belgeler, Rus Donanması’ndaki hassas güdümlü silahların önemini ve “çatışma koşullarının tırmanması, stratejik olmayan nükleer silahların caydırıcı etkisini kullanmaya hazır olduğunu gösterme ve çözme kararının belirleyici olacağına olan inancını vurgulamaktadır.”

Rusya’nın Güney Askeri Bölgesi Ordusu Komutanı Aleksandr Dvornikov yaptığı açıklamada, “20 yeni geminin katılması planlanmaktadır. Bunların arasında Kalibr seyir füzeleriyle donatılmış çeşitli projelerin küçük roket gemileri de yer alacak” açıklamasında bulunmuştur. Dvornikov, Kırım’ın Rusya’ya katılımının 5. yılıyla ilgili basın bilgilendirmesinde 2014 yılında 15 gemi ve denizaltının Kırım’daki askeri birliğe gönderildiğini son 5 yılda 2 gemi daha gönderildiğini söylemiştir. Dvornikov, Kırım’ın S-400 hava savunma sistemleriyle korunduğunu hatırlatarak, önümüzdeki 5 yıl içerisinde 13 yeni savaş gemisi ve 7 adet denizaltı göndereceklerini de ifade etmiştir.3 Ukrayna Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral İgor Voronçenko, Rusya’nın Kalibr seyir füzeleriyle donatılmış gemilerle Karadeniz filosunun savaş potansiyelini ciddi şekilde güçlendirdiğini,  “Beş yıl içinde, 2014’ten başlayarak Rusya, Karadeniz filosunun savaş potansiyelini önemli ölçüde artırdı ve Karadeniz’de uzun menzilli Kalibr seyir füzeleri gibi saldırı füzeleri taşıyan yeni gemiler ve denizaltıları yerleştirdi. Bu füzelerin 72 adet olan toplam salvosu önümüzdeki yılın sonuna kadar 168’e çıkarılacak” açıklamasında bulunmuştur.

2018 Kasım ayında Rusya donanmasına ait gemiler, Kırım Yarımadası’nda Karadeniz ile Azak Denizi’ni birbirine bağlayan Kerç Boğazı civarında seyreden Ukrayna donanmasına ait üç gemiyi “karasularını ihlal ettiği” gerekçesiyle ateş açarak durdurmuş ve üç gemiyi içindeki 24 mürettebat ile alıkoymuştu. İki ülke arasında askeri gerilim tırmanırken, Rusya sınırında olağanüstü hal ilan eden Kiev yönetimi Moskova’yı saldırganlıkla suçlamıştır. Bu olay, Rusya’nın Azak Denizi üzerinde kontrol sağlamak için deniz gücünü kullanmaya hazır olduğunu göstermektedir. Rusya’nın Ukrayna ile olan sınırındaki askeri varlığını ciddi bir şekilde artırdığını belirten Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko, ülkesinin “topyekün savaş” tehdidi altında olduğunu ileri sürmüştür.5 Rusya ile süren askeri gerilimde NATO’ya yardım çağrısında bulunan Ukrayna, Türkiye’den de İstanbul Boğazı’nı Rus gemilerine kapatmasını istemiştir.6 Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko ayrıca “Almanya bizim en sıkı müttefiklerimiz arasında yer alıyor. Şimdi NATO içinden ülkelerin Ukrayna’nın güvenliğini sağlamak ve yardım etmek için Azak Denizi’ne donanma gemileri göndermeye hazır olacaklarını umuyorum” açıklamasında bulunmuştur. Ancak NATO, Rusya ile gerilim yaşayan Ukrayna’ya ek askeri destek verilmeyeceğini mesajı vermiştir.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg; NATO’nun Karadeniz’deki varlığını son yıllarda güçlendirdiğini, Ukraynalı donanma mürettebatının serbest bırakılması, gemilerin salınması ve Ukrayna’nın Azak Denizi’ndeki limanlara engel olmadan erişimin sağlanması yönündeki çağrıyı yinelediğini belirtmiştir.

NATO Genel Sekreter Yardımcısı Rose Gottemoeller, “Karadeniz bölgesindeki Rus askeri varlığının güçlenmesinden de endişeliyiz ve bu yüzden Gürcistan ile NATO’nun deniz kuvvetleri arasındaki iş birliğini artırıyoruz” açıklamasında bulunmuştur.8 1980 yılında inşasında başlayan Proje 877 ( NATO kodu “Kilo”) sınıfı denizaltıların yeni nesil bir türevi olarak geliştirilen Proje 636.3 denizaltısının tasarımında sessizlik, menzil ve vuruş gücü parametrelerine özel bir önem verilmiştir.

Sessiz seyir ve gürültü denetimi kabiliyetinin üst seviyede olduğu, Rus Deniz Kuvvetleri tarafından bu denizaltıların “denizdeki kara delik “ oldukları şeklindeki nitelendirme ile vurgulanmaktadır.

Proje 636.3 sınıfının en dikkat çeken kabiliyetlerinden biri, torpido tüplerinden seyir füzesi ateşlenebilmesidir. 3M14 Kalibr PL ( NATO kodu SS – N – 30A ) tipi bu seyir füzeleri , 1,500-2,000 km menzile sahip olup kara hedeflerine hassas taarruz maksadıyla kullanılmaktadır. Tamamı Karadeniz Filosu envanterindeki altı denizaltıdan dört adedi Karadeniz’de bulunmaktadır. İki denizaltı, inşa edildikleri St. Petersburg’daki Admiralteyskiye Tersanesi’nden doğruca Doğu Akdeniz’e intikal etmiş ve halen bölgede görev yapmaktadır. 1970’lerden itibaren Sovyet Donanması’nın ana suüstü muharip unsurlarından biri haline gelen Proje 1135 ( NATO kodu “Krivak”) fırkateyn tasarımının en son türevi olan Proje 1135.6 “Admiral Grigoviç” esasen, Hint Deniz Kuvvetleri için inşa edilen Talwar sınıfı fırkateynin Rus Donanması için uyarlanmış halidir. Ana görevi denizaltı savunma harbi (DSH) ve suüstü muharebesi olan gemiler Kaliningrad’daki Yantar Tersanesi’nde inşa edilmektedir. Tam yüklü deplasmanı yaklaşık 4,000 ton olan proje 1135.6 sınıfı firkateynler 125 m uzunluğu sahip oldu , iki adet DS – 71 ve adet DT- 59 gaz türbini ile donatılmışlardır. Ukraynalı Zorya Maşproekt şirketi üretimi olan bu motorların temini, Ukrayna ile ilişkilerin kopması nedeniyle sekteye uğramıştır. SSCB döneminde gemiler için gaz türbini üretimi alanında ana merkez olan bu şirketten, tedarikin kesilmesi nedeniyle projede ciddi aksamalar nedeniyle sekteye uğramıştır. SSCB döneminde gemiler için gaz türbini üretim alanında ana merkez olan bu şirketten, tedarikin kesilmesi nedeniyle projede ciddi aksamalar meydana gelmiştir. Altı adet hizmete girmesi planlanan gemilerden ilk üçü için gerekli gaz türbinleri 2014’ten önce temin edilmiş olup, motor bekleyen son üç geminin inşasıyla yarım kalmıştır. Bu gemiler için Rusya alternatif çözüm üzerinde çalışmaktadır. Proje 2163.1 “Buyan M” sınıfı , yeni nesil güdümlü füzeli korvet ihtiyacına yönelik olarak tasarlanan ve Hazar Denizi Filotillası’nda 2006-2012 arasında hizmete giren proje 2163.0 “Buyan” sınıfı gemilerin geliştirilmiş modelidir. İnşasına Zelenodolskoye Tersanesi’nde 2010 yılında başlayan gemilerin ilki olan Grad Sviyajsk Hazar Filotillasında 2013 yılında hizmete girmiştir. Bu gemi ve aynı filotillaya 2014 yılında teslim edilen Veliki Ustyug 2018 Haziran ayında Karadeniz Filosu’na devredilmiştir. Proje 2163.1 sınıfının son derece dikkat çekici bir özelliği , Kalibr seyir füzesi taşıyabilmeleridir. Her bir gemi, aynı Proje 1135.6 Admiral Grigoroviç sınıfındaki gibi sekiz adet 3S14 fırlatıcı tüp ile donatılmış olup 3M54 ve 3M14 seyir füzeleri ateşleyebilmektedir.

7 Ekim 2015 tarihinde Hazar Denizi’ndeki Grad Sviyajski , Ugliç ve Veliki Ustyug korvetlerinden ateşlenen 3M-14T Kalibr- NK füzeleri, İran’ın kuzeybatısı ve Irak’ın kuzeyi üstünden uçup yaklaşık 1,500 km yol kat ederek Suriye’deki Rakka , İdlib ve Halep’teki hedefleri vurmuşlardır. Bu saldırı aynı zamanda Rus Ordusu’nun modern seyir füzeleri ile gerçekleştirdiği ilk geniş kapsamlı gerçek taarruz olma özelliği taşımaktadır. 19 Ağustos 2016 tarihinde de o dönem Karadeniz Filosu’nda görev yapan Zeleni Dol ve Serpuhov korvetleri, Doğu Akdeniz’de iken Kalibr NK füzeleri ile Suriye’deki hedefleri vurmuşlardır.

Karadeniz Filosu’nun sorumluluk alanı Karadeniz’in yanı sıra Akdeniz’i de kapsamaktadır. Kırım’da yer alan Sivastopol ve Feodosiya üslerinin dışında, Kuzey Kafkasya’ya yakın bir bölgede konumlanmış olan Novorossiysk üssü de Karadeniz Filosu adına büyük bir önem taşımaktadır.

Sonuç olarak ‘Karadeniz Filosu’nun, Rusya Federasyonu’nun Doğu Akdeniz’deki çıkarları açısından kritik bir görev üstlenmiş olduğunu belirtmek mümkündür. Rusya’nın yürütmekte olduğu askeri modernizasyon projelerinde uzun menzilli füzelere, özellikle hava savunma, kara taarruz ve gemisavar füzelere özel bir önem verdiği görülmektedir. Karadeniz Filosu genelinde ve Doğu Akdeniz’deki konuşlanmada bu kabiliyetin ön plana çıkarıldığı , Tartus ve Hmeymim merkezli bir A2/ AD şemsiyesinin kurulmaya çalışıldığı gözlenmektedir. Dolayısıyla Rusya Federasyonu, Doğu Akdeniz’in yeni jeopolitiğinde ve bölgesel güç denkleminde büyük etkiye sahip bir aktör olarak öne çıkmaktadır.

 

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close