Dağlık Karabağ’da Dramdan Zafere
Son yüzyılın en büyük dramlarından birisi de Dağlık Karabağ’da ve Hocalı’da yaşanmıştır. Bir milyona yakın kişi göç etmiş ve büyük sosyoekonomik etkileri olmuştur. Yıllardır çözülemeyen Dağlık Karabağ sorunu, Azerbaycan’ın kararlı tutumu ve Türkiye’nin desteği ile ya barışçıl olarak ya da askeri operasyon yolu ile kalıcı olarak çözülecektir. Artık çözüm zamanı gelmiş ve uygun ortam oluşmuştur. Azerbaycan için zafer yakındır.
Türkiye’nin yaşadığı Ermeni sorunun da Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ sorunu önemli bir unsurdur. Dağlık Karabağ sorunu çözülmeden, Türkiye’nin Ermenistan ile olan ilişkilerinde düzelme olma, Ermeni sorununun ortadan kalkma ve Ermenistan ile olan sınırın açılma olasılığı yoktur. Dağlık Karabağ, Birleşmiş Milletler nezlinde ve tüm uluslararası hukuki düzenlemeler ve siyasi görüşlere göre Azerbaycan toprağıdır. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu dönemdeki çatışmalar ile ilgili “Çatışmalar, Ermenistan topraklarında yapılmıyor.” diyerek bu durumu vurgulamıştır. Azerbaycan’ın haklı mücadelesi işgal altındaki kendi topraklarını geri almaktır. Bu haklı davasında Türkiye her zaman hem devlet olarak hem millet olarak Azerbaycan’ın yanında olmuştur. Dağlık Karabağ sorunu aslında Türkiye’nin de bir sorunudur ve kırmızı çizgisidir.
DAĞLIK KARABAĞ AZERBAYCAN’DIR
Karabağ eski zamanlardan beri Türklerin yerleştiği bir yerdir. 1979 nüfus sayımına bakılır ise Karabağ’ın toplam nüfusu 162.000 kişi iken bu nüfusun 123.076 kişisi Ermeni ve 37.264 kişisi ise Türklerden oluşmaktaydı (Türkmen, 1996: 114).
0 Şubat 1988’de Dağlık Karabağ Sovyet’i Azerbaycan ve Ermenistan Yüksek Sovyetlerine hitaben, Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’la birleşme isteğinin belirten bir müracaat kabul etti. Daha Azerbaycan ve Ermenistan Yüksek Sovyetlerinden bir cevap alınmadan Azerbaycan’a ait bayraklar ve devlet dairelerindeki levhalar Ermenistan’a ait bayrak ve levhalarla değiştirildi.
Dağlık Karabağ’ın Ermenistan ile bütünleşme isteği, 1987 yılında 75.000 Ermeni’nin imzalarıyla birlikte dönemin SSCB Genel Sekreteri Mikhail Gorbaçov’a sunulmuştur. Bu olaydan sonra Dağlık Karabağ parlamentosunun Ermeni parlamenterleri, 20 Şubat 1988 yılında bölgeyi Ermenistan’la bütünleştirmek yönünde oy kullanmıştır (Asal, 59-60). 20 Şubat 1988’de Dağlık Karabağ Sovyet’i Azerbaycan ve Ermenistan Yüksek Sovyetlerine hitaben, Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’la birleşme isteğinin belirten bir müracaat kabul etti. Daha Azerbaycan ve Ermenistan Yüksek Sovyetlerinden bir cevap alınmadan Azerbaycan’a ait bayraklar ve devlet dairelerindeki levhalar Ermenistan’a ait bayrak ve levhalarla değiştirildi (Vermez, 2007: 17-18). Dağlık Karabağ üzerindeki çatışmalar üzerine Sovyet yönetimi bölgeyi Ocak 1989‘da direkt Moskova yönetimine bağladı. Moskova’nın bu politikası Azerbaycan tarafından şüpheyle karşılandı. Adım adım Dağlık Karabağ‘ın Azerbaycan’dan kopartılacağı düşünüldü (Vaserman ve Ginat: 352). Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti 28 Kasım 1989’da Karabağ’ın Azerbaycan’a iadesine karar vermiştir. Ancak Ermenistan Yüksek Sovyeti bu kararı tanımadığını belirterek 1 Aralık 1989’da Karabağ’ın Ermenistan’a ilhak ettiğini açıklamıştır (Taşkıran, 1997: 1194)
1990 yılında Ermeniler saldırılarını doğrudan Azerbaycan Türklerine yöneltirler; otobüs baskınlarından, yolların kesilmesine kadar her tür teröre başvururlar (Sarıahmetoğlu, 2011: 80). 2 Ocak 1990 yılında Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nin merkezi Hankendi’nde Azerbaycan Türklerini taşıyan otobüs konvoyu Ermenilerin saldırısına uğramıştır. Güvenlik güçleri saldırıyı güçlükle önlediği olaylar sırasında birçok kişi ölmüş ve yaralanmıştır (Cavadov, 2006: 36).
Bağımsızlığını kazanan Azerbaycan, 26 Kasım 1991’de Dağlık Karabağ’ın özerklik statüsünü kaldırarak bölgeyi doğrudan merkezi yönetime bağladığını açıklamıştır. Bu-nun üzerine Dağlık Karabağ Ermenileri, 10 Aralık 1991’de bağımsızlık kararı almıştır. 1992 yılında Rusya Federasyonu birliklerinin Dağlık Karabağ’dan çekilmesi ise anlaşmazlığı, savaşa dönüştürmüştür. Azerbaycan’da, Elçibey’in iktidara gelmesinin ardından Moskova tarafından desteklenen Ermeniler, 1993-1994 döneminde Dağlık Karabağ’ı ve Dağlık Karabağ’ı Ermenistan’a bağlayan Azerbaycan topraklarını işgal etmişlerdir. Dağlık Karabağ’da beş (Hankenti, Ağ-dere, Şuşa, Hocalı, Hocavent) ve çevresinde de yedi rayon (Kelbecer, Laçin, Kubatlı, Zengilan, Cebrayil, Fuzuli, Ağdam yerleşim bölgeleri) olmak üzere günümüzde toplam on iki Azerbaycan rayonu Ermenistan işgali altındadır (Kemaloğlu, 2013: 41-42).
24 Mart 1992’de Helsinki’de toplanan AGİT Dışişleri Bakanları Konseyi, Karabağ sorununu değerlendirmiş ve sonuç bildirisinde 3. ve 11. maddelerinde sorunun çözümü için Belarus’un başkenti Minsk’de konferans düzenlenmesini kararlaştırmıştır (Aslanlı ve Hesenov, 2005: 52). Minsk Gru-bu 13 devletten oluşmaktadır: Almanya, ABD, Fransa, İtalya, İsveç, Türkiye, Beyaz Rusya, Portekiz, Finlandiya, Hollanda, Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan.
Minsk Grubu eş başkanlarından Rusya, Fransa ve ABD’den oluşmakta ve bu üç ülkeye “Minsk Üçlüsü” adı verilmektedir. 1992 ve 1993 yıllarında ise Minsk Planı gündeme gelmiş ve BM’nin girişimleri ile mültecilerin durumu ve işgal altındaki toprakların boşaltılması doğrultusunda kararlar yayınlanmıştır. Bu kararlar şunlardır (Karaağaçlı, 2012: 365, Aslanlı ve Hesenov, 2005: 58-66):
Minsk Grubu 13 devletten oluşmaktadır: Almanya, ABD, Fransa, İtalya, İsveç, Türkiye, Beyaz Rusya, Portekiz, Finlandiya, Hollanda, Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan. Minsk Grubu eş başkanlarından Rusya, Fransa ve ABD’den oluşmakta ve bu üç ülkeye “Minsk Üçlüsü” adı verilmektedir.
• BM Güvenlik Konseyi 822 No’lu kararı: Acil Eylem Planına göre 15 Haziran 1993’den Ermeniler Kelbecer’i tamamen boşlatmaya başlamalı ve 20 Haziran da boşaltma işlemi tamamlanmalıdır. 1 Temmuz’dan itibaren AGİT’in 50 gözlemcisi bölgeye yerleştirilmeliydi. Azerbaycan bu planı hemen imzalamıştır. Fakat Ermeniler, Kelbecer’i boşaltmadığı gibi aksine 23-24 Temmuz 1993’de Azerbaycan’ın Ağdam rayonunu işgal etmiştir.
• BM Güvenlik Konseyi 853 No’lu kararı: Bu kararda 822 sayılı kararın uygulanması gerektiği vurgulanarak, sınırların dokunulmazlığı ve toprak bütünlüğünü önemine vurgu yapılmıştır. 14 madde halinde Ağdam ve işgal edilen diğer bölgelerin acil olarak, hiçbir şart öne sürmeden boşaltılması ve sorunun AGİT Minsk Grubu çerçevesinde çözülmesi, Ermenistan’ın gerekli adımları atmasının gerektiği belirtilmiştir.
• BM Güvenlik Konseyi 874 No’lu kararı (14 Ekim 1993): Bu kararda 13 madde sıralanmıştır. Bu maddelerde, 822 ve 853 sayılı kararların mutlaka uygulanması gerektiği, işgal edilen toprakların hemen ve şartsız olarak terk edilmesi konusun-da AGİT Minsk grubunun planının uygulanması için gerekenlerin yapılmasına vurgu yapılmıştır. Fakat 23 Ekim’de Horadiz kasabası, 28 Ekim-1 Kasım tarihlerinde Zengilan’ın da işgal edilmesiyle eski Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’ni de kapsayan tarihi Karabağ bölgesinin tamamı Ermenistan tarafından işgal edilmiş olmuştur.
• BM Güvenlik Konseyi 884 No’lu kararı (12 kasım 1993): Bu kararda 11 madde sıralanmıştır. Çözümün, AGİT Minsk Grubu çerçevesinde çözülmesi gerektiği vurgulanmıştır. Ateşkes ihlalleri, Zengilan rayonunun ve Horadiz kentinin işgali, sivil halka ve Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne karşı yapılan saldırılar kınanmış, daha önce alınan kararların Ermenistan tarafından bir an önce uygulanması istenmiştir.
BM Güvenlik Konseyi’nin yukarıdaki kararlarına rağmen Dağlık Karabağ’daki Ermenistan işgali günümüze kadar sürmüştür. Minsk grubu da sorunu çözmekten ziyade sorunun yıllarca dondurulmasını tercih etmiştir.
DAĞLIK KARABAĞ VE HOCALI DA YAŞANAN İNSANLIK DRAMI
Dünyanın birçok bölgesinde insanlık dramları yaşanmaktadır. Son yüzyılın en büyük dramlarından birisi de Dağlık Karabağ ve Hocalı’da yaşanmıştır. Bu drama bazı ülkeler ve uluslararası kuruluşlar tepki göstermesine rağmen, bu tepkiler çok cılız kalmıştır. Ne yazık ki Ermeni lobisinin etkisi ile birçok gelişmiş ülke yüzyılın bu dramına duyarsız kalmışlardır.
Hocalı, 1991 yaz ve sonbahardaki Ermeni saldırıları sonucu kuşatma altına alınmıştı. 30 Ekim’de kara yoluyla ulaşım kapanmış ve tek ulaşım vasıtası helikopter kalmıştı. Hocalı’ya son helikopter 28 Ocak 1992’de gitmiştir. Şuşa şehrinin semalarında bir sivil helikopterin vurulması ve bunun sonucunda 40 kişinin ölümünden sonra bu ulaşım da kesilmiştir.
2 Ocak’tan itibaren şehre elektrik verilmemiştir (Atmaca, 2009: 63). Mart 1992 Hocalı katliamıyla Ermeniler 1000‘den fazla Azerbaycan Türkünü öldürmüştür. Bu katliam üzerine Azerbaycan‘da yönetim değişikliği olmuş ve Ayaz Muttalibov istifaya zorlanarak Moskova‘ya kaçmıştır (Gürbüz, 121).
Hocalı’da büyük bir insanlık dramı yaşanmıştır. Birçok uluslararası kaynakta, bu yapılan zulmü yabancı tanıklar anlatmıştır. Hocalı’da kalan kadın, yaşlı ve çocuklar kaçarken sırtlarından vurulmuş, hatta bazı kişilerin göz, kulak gibi uzuvları kesilmiş, parçalanmış, hatta derileri yüzülmüştür.
Dağlık Karabağ sorununun büyük sosyo-ekonomik etkileri de olmuştur. Ermeniler tarafından yapılan katliamlar sonu-cunda birçok Azerbaycan Türkü mülteci (kaçkın) olmuş ve zorunlu göçler olmuştur. Göçmenler arasında çadırlarda, barakalarda, yük vagonlarında, yarım kalmış inşaatlarda, yol kenarlarında, mağaralarda yasayan ailelerin durumları diğerlerine göre daha zordur.
Özellikle kıs aylarında buralarda barınmak çocuk ve yaşlılar için katlanılır gibi değildir (Yesilot, 2006: 87-88). Göçmenlerin % 49,7’sini çalışabilir işgücüne sahip nüfus oluşturmaktadır ki, bu nüfus içerisinde işsizlik çok yüksek boyutlardadır. Bu kesim arasında çalışabilir nüfusun ancak % 33,9’u iş bulabilmiştir. Çalışabilir nüfusun büyük bir kesi-mi (% 34,2) tarım sahasında, % 6,6’sı eğitim, %5,4’ü sağlık ve % 4,9’u ise inşaat sahasında çalışabilir nüfustur (Hatemov, 2005: 145). Göçmenlerin gelir kaynaklarının en önemlisi olarak, devlet (yardımlar, maaş, emekli aylığı, sosyal güvenlik yardımları) olduğu görülmektedir (Muradov, 2003: 60). Azerbaycan Türklerine ait olan 616 okul, 234 çocuk yuvası, 12 teknik lise, 5 lise, 1 üniversite ve 2 fakülte Ermenilerin işgal ettikleri bölgelerde bulunmaktadır.
Yaklaşık 130.000 öğrenci ve 20.000 yakın öğretmen göçmen durumundadır. Şehir ve rayonlarda (illerde) yüksek okul, 17 teknik lise, 48 teknik ortaokul, 850 okul binası ve yatakhanesiyle 100’den çok çocuk yuvasına 7500 aile yani 50.000’den fazla göçmen yerleştirilmiştir (Yesilot, 2006: 89). Hasta olan çocukların tedavileri yeterli sağlık personeli ve ilaç olmadığı için yapılamamıştır. Yeterli şekilde besleneme-yen çocukların % 35’inin başta anemi olmak üzere birçok hastalığa yakalandığı görülmektedir (Yesilot, 2006: 88). Göç-menlerin hem çeşitli sosyal ve psikolojik baskılar altında olmaları ve hem de alışamadıkları bu yeni şartlar içerisinde özellikle de belirli bir yaşın üzerinde olanları kısa süre içeri-sinde yaşamlarını kaybetmeye başlamışlardır (Oğan, 2001: 447).
Azerbaycan Ankara Büyükelçisi Hazar İbrahim’in 20 Tem-muz 2020 tarihinde Sabah Gazetesi’ne verdiği röportajda “Ermenistan-Azerbaycan Dağlık Karabağ çatışması sonucunda Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının beşte biri işgal edildi. Yaklaşık bir milyon Azerbaycanlı mülteci ve zorunlu göçmen haline geldi. 20.000’den fazla insan öldü, 50.000 kişi yaralandı veya bedensel engelli olarak hayatlarını sürdürmeye mecbur bırakıldı. 4.000’den fazla Azerbaycan vatandaşı kayboldu ve Hocalı’da olduğu gibi çok sayıda vatandaşımız soykırıma maruz kaldı.” diyerek 20. yüzyılın en büyük insanlık dramlarından birisi olduğunu göz önüne koymuştur.
Azerbaycan Başbakan Yardımcısı, Göçmen ve Mülteciler-den Sorumlu Devlet Komitesi Başkanı Ali Hasanov, devletin, Yukarı Karabağ göçmenleri için topraklar işgalden kurtarıldıktan sonra “büyük dönüş” programı hazırladığını söyledi.
20 Şubat 1988’de Dağlık Karabağ Sovyet’i Azerbaycan ve Ermenistan Yüksek Sovyetlerine hitaben, Azerbaycan’dan ayrılarak Ermenistan’la birleşme isteğinin belirten bir müracaat kabul etti. Daha Azerbaycan ve Ermenistan Yüksek Sovyetlerinden bir cevap alınmadan Azerbaycan’a ait bayraklar ve devlet dairelerindeki levhalar Ermenistan’a ait bayrak ve levhalarla değiştirildi
Hasanov, Azerbaycan hükümetinin bugüne kadar göçmenler için 5,4 milyar dolar para harcadığını, 78 yeni kasaba yaparak baraka ve vagonlarda yaşayan 150 bin göçmeni bu kasabalara yerleştirdiğini bildirdi. Azerbaycan hükümeti, Dağlık Karabağ’dan göç edenler için birçok proje hayata geçirmiş ve bu göçmenlerin ihtiyaçlarının karşılanmasına çalışmıştır.
AZERBAYCAN’IN ASKERİ OPERASYONU VE İŞGAL ALTINDAKİ BÖLGELERİ KURTARMAYA BAŞLAMASI
Dağlık Karabağ’da Ermenistan’ın işgal ettiği bölge ile Azerbaycan sınır bölgelerinde dönem dönem çatışmalar olmuş, Ermenistan’ın ateşkes ihlalleri olmuştur. Fakat Ermenistan’ın, 12 Temmuz 2020 günü Azerbaycan’ın sınır kenti Tovuz’daki mevzilere yönelik bir saldırı gerçekleştirmesi ile sorun başka bir boyut kazandı. Çünkü Tovuz kenti Dağlık Karabağ ile bir sınır kenti değil Ermenistan ile bir sınır kentidir.
Azerbaycan Ankara Büyükelçisi Hazar İbrahim’in 20 Temmuz 2020 tarihinde Sabah Gazetesi’ne verdiği röportajda “Azerbaycan’ın Tovuz ili, iki ülke arasındaki Karabağ cephe hattının yaklaşık 200 km kuzeyinde yer alıyor. Tovuz, Azerbaycan ve Türkiye`nin ortaklaşa gerçekleştirdiği ulaştırma ve enerji hatlarının güzergahında bulunduğu için stratejik öneme sahip. Bu bölge aynı zamanda Azerbaycan’ın Gürcistan üzerinden Türkiye ve Avrupa’ya bağlantı noktası. Bakü-Tiflis-Kars demiryolu ve Türkiye’ye doğalgaz sağlayan TANAP boru hattıyla Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının geçtiği bir bölgenin özellikle seçilmesinin tesadüf olmadığını düşünüyorum. Özellikle son yıllar Türkiye ve Azerbaycan arasında enerji ve ulaştırma alanında ciddi anlamda gelişmekte olan ilişkileri dikkate aldığımızda bu saldırının amacını rahatlıkla anlaya biliriz.” diyerek Ermenistan’ın yeni politika değişikliğine vurgu yapmıştır.
7 Eylül 2020 ́de, Ermenistan, Azerbaycan yerleşimlerinin yanı sıra askeri mevzilere çeşitli yönlerden ağır toplar dahil çeşitli silahlarla ateş açmıştır. Askerler ve sivil kayıpların ve yaralanın olması neticesinde, Azerbaycan Ordusu bir karşı saldırı başlattı. Devam eden bu askeri operasyon neticesinde Azerbaycan, Cebrail, Karahanbeyli, Aşağı Seyitahmetli, Mehdili, Aşağı Maralyan, Kuycak, KendHoradiz, Çakırlı, Büyük Mercanlı, Şeybey, Taliş, Karkulu, Şükürbeyli, Yukarı Maralyan, Cereken, Daşkesen, Horovlu, Dejan, Mahmutlu, Caferabat, Sugavuşan ve Papı köyleri başta olmak üzere toplam 27 yerleşim yerini işgalden kurtardı ve 25 km derinliğe kadar girmiş oldu.
Ermenistan’ın bir savaş suçu işleyerek sivilleri hedef alan saldırıları da Azerbaycan’ın ikinci büyük kenti olan Gence’ye yaptığı füze saldırısı ile artmış, Gence dâhil toplam 6 kente daha füzeli saldırı düzenlenmesi ile devam etmiştir. Buna karşın Azerbaycan hiçbir zaman Ermenistan topraklarına, sivil halka saldırı düzenlememiştir. Azerbaycan’ın gerçekleştirdiği askeri operasyon sadece işgal altındaki Azerbaycan topraklarının geri alınması için yapılmaktadır ve Azerbaycan’ın talebi bu toprakların kendisine iade edilmesidir. Bu durumu Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, “Sorunumuz Ermeni halkıyla değil yönetimiyle. Bizim davamız Ermeni halkıyla değil. Bizim davamız hak davasıdır. Azerbaycan hiçbir zaman sivil insanlara saldırmamıştır. Azerbaycan’da binlerce Ermeni yaşamaktadır, onlar bizim vatandaşımızdır. Dağlık Karabağ’da yaşayan Ermeniler de bizim vatandaşlarımızdır.” diyerek vurgulamıştır.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dağlık Karabağ’daki mevcut durum ile ilgili “Türkiye’nin tüm imkânları ve tüm kalbiyle dost ve kardeş Azerbaycan’ın yanında olmayı sürdüreceğini” belirterek ve Türkiye’nin Azerbaycan’a desteği ile ilgili sürekli açıklamalar yapmış ve yapmaya da devam etmektedir.
DAĞLIK KARABAĞ SORUNUNUN KALICI ÇÖZÜMÜ: ZAFERE GİDEN YOL
Ermenistan ile Azerbaycan dışişleri bakanları Moskova’da bir araya gelmiş ve 10 Ekim 2020’de saat 11.00 (TSİ) geçici ateşkesin başlaması konusunda uzlaşmışlardır. Fakat Ermenistan’ın ateşkes ihlalleri ise devam etmektedir.
Gelinen son nokta da iki alternatif olabilecektir. Birinci alternatif sorunun kalıcı olarak çözülmediği ve bu şekilde yine dondurulduğu, geçici alternatiftir. Bu alternatifte Azerbaycan’ın işgalden kurtardığı topraklar Azerbaycan’a verilecek Dağlık Karabağ’ın kalan kısmında ise işgal sürecektir. Bu Azerbaycan ve Türkiye tarafından kabul edilebilir ve arzu edilen bir sonuç değildir.
İkinci alternatif ise kalıcı ve doğru çözüm olan Ermenistan’ın hemen bu işgale son vererek, Azerbaycan topraklarından çekilmesidir. Aslında kalıcı olan bu çözüm Ermenistan açısından da en doğru karardır. Çünkü bu şekilde Azerbaycan ile barış sağlayacak ve Azerbaycan ile ekonomik ilişkiler de geliştirebilecektir. Ayrıca Ermenistan ile Türkiye arasındaki sınır açılabilecek, böylece Ermenistan, Türkiye ile de ekonomik ilişkiler de geliştirebilecektir. Azerbaycan ile Türkiye arasında da direk ve daha kısa bir bağlantı yolu da olabilecektir. Bölge de her zaman etkinliği olan Rusya’nın, Türki-ye-Rusya-Azerbaycan ve Ermenistan arasında böyle bir ekonomik birlikteliği destekleyebileceği de düşünülebilinir. 23 Haziran 2014 tarihinde Meclis Fuaye Salonu’nda düzenlenen 23 Nisan Resepsiyonu’nda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’da, “Ermenistan’la diplomatik ilişkilerin kurulması kapıların açılması gibi şeyler gelebilir mi?” sorusuna “Bazı şartlar var. Dağlık Karabağ meselesi bizim için öncelikli mesele. Dağlık Karabağ meselesi çözülmeden bizim iktidarımız böyle bir şeye evet diyemez. Çünkü orada ciddi bir haksızlık var. Dağlık Karabağ meselesinin çözülmesi lazım.” şeklinde cevap vermiş ve Türkiye’nin kırmızı çizgisinin Dağlık Karabağ olduğunu belirtmiştir.
Sorunun kalıcı olarak çözülmesi ve askeri operasyonun tamamen durması için Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, “Ermenistan ordusu topraklarımızdan çıksın. (Paşinyan) Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü tanıdığını açıklasın. Azerbaycan halkından özür dilesin ve Karabağ’ın Ermenistan toprağı olmadığını söylesin. Bize Ermenistan ordusunun işgal ettiği topraklardan çekilmesinin takvimini versin.” şartlarını öne sürdü. Aliyev ayrıca “İşgal altındaki topraklardan Ermeni askerlerinin çekilmesi ile ilgili bir takvim almalıyız ve bu takvim arabulucu ülkeler – Minsk Grubu eşbaşkanları tarafından onaylanmalıdır. Ermenistan’a ana mesaj, Ermenistan topraklarında değiliz, kendi topraklarımızdayız.” ifadelerini de kullandı. Yani artık tek çözüm tamamen bu işgalin son bulmasıdır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da, Türkiye-Afrika Ekonomi Forumu açılışındaki konuşmasında Dağlık Karabağ meselesine de değinirken, “Ermenistan’ın uzlaşmaz ve şımarık tavırları nedeniyle 30 yıldır adeta kangrene dönmüş bu meselenin çözümü işgalin son bulmasıdır. İşgali meşrulaştıran önerilerin artık sahada uygulanma şansı yoktur. Azerbaycan’ın da topraklarını özgürleştirme konusunda son derece kararlı olduğunu görüyoruz” diyerek kalıcı çözümün işgalin son bulması olduğunu vurgulamıştır.
Azerbaycan tarafı bu sorunun çözülmesi için ciddi çabalar göstermekle birlikte Ermenistan tarafı konuyu iç ve dış politika malzemesi yaparak olayın çözülmesinde gerekli çabayı göstermemektedir. Ekonomisi ve üretimi zayıf, içine kapanık Ermenistan bu sorunu politika malzemesi yapmayı bırakması gereklidir. Artık Azerbaycan’ın kararlı tutumu neticesinde ya bu işgal, anlaşma masasında barışçıl bir şe-kilde sona erecektir ya da Azerbaycan ordusu savaşarak bu işgale son verecektir. Türkiye’de bu konunun Azerbaycan’ın haklı talepleri neticesinde kalıcı olarak sonuca ulaşması için elinden geleni yapacak ve her zaman Azerbaycan’ın yanında olacaktır.