Hak Görünümlü Küfür, Türkiye’nin Nanoteknoloji ve Dijital Teknolojisiyle Cenk Ediyor
Toplumlar ekonomik, politik ve askeri güçlerini bir arada kullanma eğilimindedir. Bu eğilim sanayi ile uygulama alanına çıkarken teknoloji ve bilim ile beslenir. Sanat ise bu güçlerin sahnesidir. Bu güçler psikolojik olarak desteklendiğinde tetiklenir ve kök salar. Savaş ve barışta bu güçler etkindir. Bu güçlerin en zayıf tarafı ekonomiye yön veren bilim ve psikolojidir. Üretemeyen toplumların beklentileri psikolojik olarak genelde olumsuzdur.
Ülkelerin en temel zayıf karınlarının odağında eğitim yer alır. Ancak çoğu zaman bu görülmez, görülse de doğrudan etkinliğe buradan başlanılmaz. Çünkü eğitim uzun soluklu bir süreçtir. Eğitimin topluma yansıyan iki önemli ayağı vardır.
Biri bireyin ahlak değerleri, diğeri ise üretimidir. Çoğu zaman bu iki ayak birbirinden bağımsız yürümektedir. Bu ise tek kanatlı bir kuşun uçamamasına benzer.
Son asırlarda toplumlara yön veren sanayi devrimleri olmuştur. Batı, Osmanlı’yı parçalamak ve yıkmak için ilk ciddi adımını Birinci Sanayi Devrimi’ni başardıktan hemen sonra attı. Batı’nın bu amacına yüzyıl gecikmeli de olsa erişmesi tesadüf değildir. Çünkü İkinci Sanayi Devrimi’ni de başarmıştı. Üçüncü Sanayi Devrimi ile de canımızı çıkardılar. Bu toprakları montaj sanayi şantiyesine çevirdiler.
Üçüncü Sanayi Devrimi’nde çok büyük adım atan Türkiye, kendi ‘Devrim’ otomobilini yapsa da içerdeki işbirlikçiler yapamadı olarak göstererek psikolojik savaşı kazandılar. Devrim otomobili aslında Türkiye’nin başardığı ancak devam ettiremediği Üçüncü Sanayi Devrimi’nin bir üründür.
İÇERİDEKİ MUSA GÖRÜNÜMLÜ FİRAVUNLAR
Türkiye son yıllarda kara, hava ve deniz gibi askeri alanlarda büyük başarılara imza atarken eş zamanlı olarak çok büyük olumsuz olaylar da yaşadı. Tam da bu aşamada ASELSAN’da yaşanan ölümlerin şüpheyle karşılanması manidardır.
Dördüncü Sanayi Devrimi tüm hızıyla devam ederken; MR, Tomografi ve diyaliz cihazı sayısı artırıldı. Önceki sanayi teknolojileri; marmaray, yeni havaalanlarına, tünellere, tüp geçitlere en iyi şekilde uygulandı. Türkiye’deki üniversite sayısı on beş yılda iki yüzü geçti. Bu aşamada milli silahlar, milli tank, milli helikopter, sismik araştırma gemileri ve nükleer santral çalışmaları hız kazandı.
Türkiye, Dördüncü Sanayi Devrimi’nde ‘ben de varım’ dedi. Daha öncekilerin aksine Dördüncü Sanayi Devrimi’nde yüzde elliden fazla başarı durumuna geçen Türkiye şimşekleri üzerine çekti.
Batı, içerideki Musa görünümlü Firavunları aracılığıyla hak postuna bürünerek bu aşamada Türkiye ile cenk ediyor. Kriptolu telefonlar dinlendi,1,2 milli piyade tüfeği projeleri sızdırıldı.3 Sosyal medya programları üzerinden operasyon çekilmek istendi.4 Türkiye bu süreçte çok sayıda dijital teknoloji atılımları da yaptı ancak bu ürünler birer dünya markası haline dönüşemedi. ASELSAN’ın ürettiği cep telefonu ülkemizde bile yaygınlaşamadan sonlanmak zorunda kaldı.
Saddam Hüseyin, Kuveyt’e girdiğinde ABD’de de Irak’a girdi. ABD, Irak’ta çift motorlu ve hareket kabiliyeti yüksek F-15 uçaklarını kullandı. Oysa bize F-16’yı satmıştı. Şimdi F-35’in verilmek istenmemesinin en temel nedeni Türkiye’nin teknoloji üreterek Dördüncü Sanayi Devrimi’nde yeni adımlar atmasının önüne geçmektir. S-400’ler bahanedir.
BİLİMSEL MAKALE SAYISINDAKİ AZALMA
Yukarıda da ifade edildiği gibi şu an dünya dördüncü sanayi devrimini yaşıyor. Dördüncü Sanayi Devrimi’nin (endüstri 4.0) iki önemli ayağı var. Biri nanoteknoloji diğeri ise dijital teknolojidir. Dikkat edilirse Birinci Sanayi Devrimi’nde başarılı olan Batı, Dördüncü Sanayi Devrimi’nde de Türkiye’yi boş bırakmadı ve ‘köstebeği kriptonun içine’ yerleştirerek devletin üst kademelerini dinledi. Bu da yetmemiş gibi TİB dinlemeleri bütün yönleri ile sızdırıldı.5 Dördüncü Sanayi Devrimi’nin ‘dijital kısmı’ canımızı yakmaya devam ediyor. Türkiye’de özel sektör İHA gibi yeni nesil dijital teknoloji ürünleri ile bu duruma direniyor.6 Diğer bazı özel sektörler de bu dijital teknolojiye yardım ediyor.7-13 Ancak bu özel sektörler Musa görünümlü Firavunların direncinden payını alıyor. Çünkü Türkiye’de özel sektörlerin nanoteknoloji ve dijital teknoloji ürünleri dünyadaki benzerleri ile aynı hatta daha üstün özellikte olsa bile içerideki Firavunlar buna karşı çıkıyorlar.
Türkiye, 2006 yılından itibaren sürekli olarak nanoteknoloji alanındaki bilimsel makale sayısını artırırken 2016 yılında ise bir anda ve bir önceki yıla göre yarı yarıya bir azalma olmuştur.14 Bu azımsanacak ya da küçümsenecek bir durum değildir. Devletlerin, nanoteknoloji ve dijital teknoloji için ayırdıkları Ar-Ge yatırımları dikkat çekicidir.15,16
Bu teknolojilere olan Ar-Ge yatırımlarının durumu ve 2016 yılında nanoteknoloji ile ilgili bilimsel makalelerdeki yarı yarıya azalma Türkiye’ye ciddi saldırının son teknoloji devriminden gelmeye devam edeceğinin de bir göstergesidir. Bu durum odaklanılması gereken en önemli noktalardan biri iken beklentilerin karşılandığını ifade etmek güçtür.
Birinci Sanayi Devrimi’ni başaramayan atalarımızın hâkim olduğu en geniş coğrafya üzerinde bugün otuzdan fazla bağımsız devlet bulunmaktadır. Bugün itibarıyla Dördüncü Sanayi Devrimi’nde (endüstri 4.0) yüzde elliden fazla iyi durumda olan Türkiye’ye, dijital ve nanoteknoloji alanında kan kaybettirilmektedir.
Emniyet, askeri ve adalet alanında toplumun beklentileri karşılanırken, Dördüncü Sanayi Devrimi ve eğitim alanında hak görünümlü küfür Türkiye ile cenk etmeye devam ediyor. Unutulmamalıdır ki daha önceki Sanayi Devrimlerini başaramadığımızda başımıza neler geldiği çok acımasız bir şekilde tecrübe edilmiştir.
YENİ DOĞAN BİR BİLİM ALANI
Yazılım/dijital/yapay zekâ Türkiye’nin kafasını ağrıtmaya devam edecektir. Julian Assange bazı WikiLeaks belgelerini yayınladığında aslında bir teknolojinin açığını ortaya çıkarmakla kalmamış teknoloji üreten ülkelerin farklı yeni teknolojiye geçtiklerini de ispatlamış oldu.17 Sabit hard diskler elektromekanik yapılı olup ikincil bir teknoloji statüsüne düşmüştür.18
IBM’i kuran eski CIA ajanları yeni teknolojiye öncülük etmiş ancak ticarileşmesi noktasında ABD’nin direnciyle karşılaşmıştır.19,20 Mevcut hard diskler çizilse bile ABD/IBM bu disklerden bilgileri okumaktadır. Üstelik MRAM (manyeto dirençli rasgele erişim belleği) gibi yeni teknolojiye öncülük eden şirket/ler ile yapılan sistemleri diğer ülkeler okuyamamaktadır.
Devamı M5 Dergisi Ağustos 2019 Sayısında…
Tebrikler Orhan Hocam çol güzel bir yazı olmuş. Devamını bekliyoruz. Selam ve Saygılarımla.