Doğu Akdeniz’deki Donanmaların Rekabeti - M5 Dergi
MakalelerÖne Çıkan

Doğu Akdeniz’deki Donanmaların Rekabeti

Abone Ol 

Sayısal olarak bölgedeki en büyük deniz kuvvetleri, Türkiye’ye aittir. Türkiye, 16 firkateyn, 10 korvet ve 12 denizaltı ile yalnızca Doğu Akdeniz değil, Ege ve Karadeniz’de de bayrak göstermekte, aynı zamanda NATO’nun deniz harekât ve tatbikatlarına yoğun katılım sağlamaktadır. En son Mavi Vatan 2019 tatbikatı ile birlikte gösterildiği üzere, çok geniş bir coğrafyada kara ve hava kuvvetleri ile eşgüdümlü harekât icra edebilme ve açık denizde kuvvet aktarımı yapabilme yeteneklerini önceliğine almış durumdadır. Türkiye, Yunanistan, İsrail ve Mısır denizaltı filolarına büyük önem vermektedir. Burada Yunanistan’ın, boyutuna göre bir hayli güçlü bir denizaltı filosu idame etmekte olduğu dikkat çekmektedir.

Doğu Akdeniz’de son 20 yılda yaşanan gelişmeler, bölgenin jeopolitiğinde önemli kırılmalar yaşanmasına neden olmuştur. Bölgede yapılan enerji keşifleri, Arap Baharı sürecinde bölge ülkelerinin siyasi ve toplumsal yapılarında yaşanan çalkantılar ile Libya ve Suriye iç savaşlarının yarattığı siyasi, askeri ve insani krizlerle Doğu Akdeniz, bölgesel ve küresel mücadelelere sahne olmaktadır.

Son dönemde bölge ülkeleri arasındaki rekabet, enerji kaynaklarına erişim ve Libya konuları üzerinde yoğunlaşmıştır. Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilanları ve bunların güvenliğinin sağlanması bu bağlamda önemli bir gündem maddesi haline gelmiştir. Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), İsrail ve Mısır’ın MEB ilanları, bölgede özellikle Kıbrıs’ın güneyi ve doğusundaki potansiyel enerji yataklarında yapılan arama ve sondajları yalnızca enerji konusundaki faaliyetler olarak değil, aynı zamanda siyasi – askeri manevralar olarak da öne çıkmaya başlamıştır. Uluslararası hukuk ve normlara aykırı olarak yapılan bu faaliyetlere karşı Türkiye, kendi arama ve sondaj girişimleri ve Türk Deniz Kuvvetleri unsurları ile yanıt vererek ulusal çıkarlarını savunmaktadır.

BÖLGESEL GÜÇ MÜCADELESİNDE ÖNEMLİ CEPHE; LİBYA

Öte yandan özellikle 2019 yılında şiddetlenen çatışmalarla birlikte Libya, bölgesel güç mücadelesinde bir diğer önemli cephe haline gelmiştir. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan, ülkenin meşru temsilcisi konumundaki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne (UMH) karşı silahlı operasyonlar gerçekleştirmekte olan General Hafter, Mısır, Yunanistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteğini alarak ülkenin yönetimini ele geçirmeye çalışmaktadır. Çatışmalar sürerken Türkiye’nin Libya ile 27 Kasım 2019 tarihinde imzaladığı “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” ile iki ülkenin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının muhafazasını hedefleyen “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”, hem Türkiye hem de bölge açısından bir dönüm noktası teşkil etmiştir. Bu muhtıralar ile birlikte Türkiye, kendisine Doğu Akdeniz’de dayatılan durumu reddettiğini ilan etmiştir.

2019 yılının Aralık ayında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki (KKTC) Geçitkale Havaalanı’na Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait insansız hava araçlarının (İHA) konuşlandırılmaya başlaması, bu süreçte önemli bir sembolik adım niteliği taşımaktadır. Zira Türkiye, ülkesinin çıkarlarını ve güvenliğini korumak için kendi askeri – teknik imkânlarını etkin bir biçimde kullanmaktan çekinmeyeceğini, bu bağlamda Doğu Akdeniz’e dair durumsal farkındalık ve müdahale kabiliyetini en üst seviyede tutacağını göstermiştir.

DONANMALAR ARASINDAKİ REKABETİN KAPSAMI GENİŞLİYOR

Tüm bu gelişmelerde bölge ülkelerinin deniz kuvvetleri, yalnızca askeri değil aynı zamanda diplomatik aktörler olarak da öne çıkmaya başlamıştır. Donanmalar arasındaki rekabet, ateş gücü ya da teknik kapasite kalemlerinden daha geniş bir kapsama taşınmıştır. Bu bağlamda özellikle İsrail, Mısır, Yunanistan ve Türkiye arasındaki güç dengesinin yakından incelenmesinde fayda bulunmaktadır.

Türkiye, son yıllarda ulusal savunma sanayiinin geliştirilmesinde kayda değer ilerleme kaydetmiştir ve yürütülen projelerde deniz kuvvetleri programları önemli bir yere sahiptir. Bu bağlamda, Türkiye’nin savunma sanayinin gerçekleştirdiği en önemli proje Milli Gemi’dir. MİLGEM, donanmanın modernizasyonu kadar Türkiye’nin savunma sanayii alanında bağımsızlığa ulaşmasında bir dönüm noktası taşıması nedeniyle sembol bir projedir.

Aşağıdaki tablo, Doğu Akdeniz’deki dört ana deniz gücüne sahip ülkelerin mevcut muharip gemi envanterlerini göstermektedir:

İSRAİL
Silahlı kuvvetlerde bütçenin en düşük payına sahip olan İsrail Donanması, Doğu Akdeniz’deki enerji keşiflerinin, Gazze Şeridi’ndeki durumun ve Arap Baharı sürecinin etkisiyle kademeli bir modernizasyon programı uygulamıştır. Bu kapsamda, mevcut suüstü platformlarının elektronik harp ve silah sistemleri modernize edilmiş, İHA ve denizaltı platformları temin edilmiştir. Özellikle yeni denizaltıların eklenmesiyle İsrail uzun menzilli hassas vuruş ve güç projeksiyon yetenekleri edinmeyi hedeflemektedir. Bu faaliyetler, bir kıyı gücü (“brown water navy”) niteliğindeki İsrail Deniz Kuvvetleri için büyük bir kabiliyet sıçraması anlamına gelmektedir.

İsrail Deniz Kuvvetleri’nin Aşdod, Eilat ve Hayfa’da bulunan üç ana üssü bulunmaktadır. Ana muharip unsurları üç adet Saar 5 sınıfı korvet ve sekiz adet Saar 4.5 sınıfı hücumbottur. Buna ek olarak, yaklaşık 30 daha küçük boyutlu hücumbot ve karakol botu bulunmaktadır. Donanmanın ana stratejik unsuru Alman Tip 800 Dolphin sınıfı dizel elektrikli denizaltılardır. Ayrıca, 2006 yılında sipariş edilen gelişmiş Dolphin II sınıfı denizaltılar kısa süre önce hizmete girmiştir. Bu botlar, çok daha uzun süre su altında seyir yapmalarına olanak sağlayan havadan bağımsız tahrik (AIP) sistemi ile donatılmıştır.

İsrail donanmasının ana yüzey unsuru, ABD’den satın alınan Saar 5 sınıfı korvetlerdir. İsrail donanması tarafından tasarlanan ve Huntington Ingalls Industries (HII) tarafından inşa edilen gemiler, 1.275 tonluk bir deplasmana ve 85m uzunluğa sahiptir. 1994-1995 yılları arasında hizmete alınan üç geminin adları sırasıyla Eilat, Lahav ve Hanit’tir. 65 ila 75 mürettebatı olan Saar 5 tonaj, ebat ve görev açısından korvet, ancak silah ve elektronik sistemler açısından orta büyüklükte bir fırkateyn olarak tanımlanabilir.

Saar 5 sınıfı korvetler Phalanx yakın savunma silah sistemi (Close in Weapon System – CIWS), Barak 8 hava savunma füze sistemi ve Harpoon gemisavar füzeleri ile donatılmıştır. Gemide ayrıca su altı hedefleri için 324mm torpidolar bulunmaktadır. Iron Dome füze savunma sisteminin gemi konuşlu modeli olan C-Dome ile testler 2017 yılında tamamlanmıştır. Saar 5’in ELM-2258 ALPHA faz dizinli radar sistemi 120km menzilde 3 boyutlu tarama yeteneğine sahiptir. Buna ilaveten Saar 5 sınıfında Elisra NS-9003/9005 elektronik istihbarat sistemleri ve gövdeye monte sonar ile bulunmaktadır. Gemilerin hangarı, AS565 Panther helikopterinin konuşlandırılması için uygundur.

Saar 5 sınıfı korvetler 2006 Lübnan Savaşı’nda aktif görev almıştır. Savaş sırasında Beyrut açıklarındaki Hanit adlı korvet, kıyıdan ateşlenen ve Çin yapımı C-802 olduğu değerlendirilen bir gemisavar füze ile kıç bölgesinden vurulmuş, savaş dışı kalmıştır. Bu gemilerin siciliyle ilgili bir başka ilginç not ise 2010 Mavi Marmara baskınında görev almış olmalarıdır.

İsrail Donanması’nın en yeni muharip gemileri, 2015 yılında Alman ThyssenKrupp Marine Systems (TKMS) ile sözleşmesi imzalanan Saar 6 olacaktır. Saar 5’lerin yerini alacak ve TKMS’nin MEKO 100 korvet tasarımının bir türevi olan bu gemilerden dört adet hizmete alınacaktır. İlk gemi için çelik kesimi Şubat 2018’de Kiel’deki TKMS tersanesinde yapılmıştır. Tekne ve gemi üstyapılarının yapımı Almanya’da yapılacak olup İsrail’in Hayfa Tersanesi’ne silah ve elektronik ekipman entegre edilecektir. Dört geminin 2020-2022 yılları arasında hizmete girmesi planlanmaktadır. Saar 6 sınıfı, açık kaynak bilgisine göre yaklaşık 2.000 ton deplasmana sahip olup 90m uzunluğunda ve 13m genişliğindedir.

Gemilerin ana silahı 76 mm’lik toptur. Hava savunması Barak 8 ve C-Dome sistemlerinden oluşur. Saar 6, 16 gemisavar füze ve 324 mm hafif torpido taşımaktadır. Ayrıca, yakın savunma için iki adet 30 mm uzaktan kumandalı silah bulunmaktadır. Hangar, sekiz tanesi 2016 yılında sipariş edilen 10 ton sınıfı SeaHawk helikopterleri için uygundur. Geminin ana sensörü ELM-2248 MF-STAR 3D radar sistemidir. Açık kaynaklarda kullanılacak diğer elektronik harp ve hedef tespit sistemleri hakkında açık ve güvenilir bilgi yoktur.

1980’lerin başında hizmete giren Saar 4.5 sınıfı güdümlü füzeli hücumbotlardan, Israel Shipyards şirketi tarafından toplam on adet inşa edilmiştir. Bunlardan hizmet dışına çıkarılan iki adedi 2004 yılında Meksika’ya satılmış olup halen sekiz adedi aktif hizmettedir. Yunanistan da sahil güvenlik teşkilatı için üç adet Saar 4.5 sınıfı bot satın almıştır.

Çatışmalar sürerken Türkiye’nin Libya ile 27 Kasım 2019 tarihinde imzaladığı “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” ile iki ülkenin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının muhafazasını hedefleyen “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”, hem Türkiye hem de bölge açısından bir dönüm noktası teşkil etmiştir.

Saar 4.5’lerin silah ve elektronik donanımı, her bir botta büyük farklılık göstermektedir. İsrail, bu botlarda sıkça yeni sistem ve silahları denemekte, görevlerin gereksinimlerine göre de konfigürasyonlarını değiştirmektedir. Bu botlar, özellikle Gazze ve Lübnan açıklarında yoğun olarak kullanılmaktadır.

Faydalı hizmet ömürlerinin sonuna yaklaşan Saar 4.5’lerin yerine İsrail Deniz Kuvvetleri bir hücumbot tedarik projesi başlatmıştır. Bu kapsamda Israel Shipyards Saar S-72 sınıfı korveti üzerinde çalışmaktadır. Sahil güvenlik türevi Azerbaycan için Bakü’de inşa edilmekte olan S-72, yaklaşık 800t deplasman ve 72m uzunluğa sahip bir tasarımdır. 50 mürettebata sahip S-72, ELM-2258 ALPHA radar, Barak ve C-Dome hava savunma ile Harpoon ve Gabriel gemisavar füzeleriyle donatılabilmektedir. S-72’nin bir alt modeli olan S-62 sınıfı bir karakol gemisi de kısa süre önce Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) hizmetine girmiştir Alman Howaldtswerke-Deutsche Werft (HDW) firması tarafından tasarlanan ve firmanın ihraç pazarı için geliştirdiği Tip 212 denizaltısının bir türevi olan Dolphin sınıfı denizaltılar için sipariş 1990’ların başında verilmiştir. Üç denizaltıdan ilkinin maliyetinin yarısı, kalan ikisinin ise tamamı, 2. Dünya Savaşı’ndaki Nazi soykırımının tazminatı kapsamında Alman hükumeti tarafından karşılanmıştır. Dolphin, Leviathan ve Tekuma isimli denizaltılar 1999 – 2000 arasında hizmete girmişlerdir.

Dalmış durumda yaklaşık 1,900t deplasmana sahip olan Dolphin sınıfı, 57m uzunluğa ve klasik dizel elektrik tahrik sistemine sahiptir. 35 mürettebatı olan denizaltılar, altı adet 533mm ve dört adet 650mm çapında torpido tüpüne sahiptir. Torpido ve gemisavar füzelerin ateşlenmesinde kullanılan bu tüplerden 650mm olanları, yoğun tartışmalara sebep olmuştur. Denizaltıların kullandığı standart torpido çapı olan 533mm’den daha geniş olan bu tüplerin, nükleer harp başlıklı Popeye Turbo seyir füzelerinin ateşlenmesi için denizaltılara eklendiği iddia edilmiştir. İsrail’in, devlet politikası olarak nükleer silahlara sahip olduğunu ne inkâr ne de kabul etse de bu kabiliyete sahip olduğu yaygın olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla Dolphin sınıfı denizaltıların nükleer başlıklı seyir füzeleri ateşleyebilmeleri, kuvvetli bir olasılıktır. Söz konusu 650mm tüpler aynı zamanda deniz komandolarının sızma ve sabotaj operasyonlarında kullandıkları sualtı araçlarının suya çıkışlarında ve deniz mayınlarının döşenmesinde de kullanılmaktadır.

Denizaltı filosunun takviye edilmesi amacıyla 2000’lerin başlarında başlatılan görüşmeler, 2005 yılında sözleşmenin imzalanması ile tamamlanmıştır. Dolphin sınıfından daha büyük olan ve Dolphin II olarak adlandırılan bu denizaltılardan iki adet sipariş verilmiştir. Alman hükumetinin, maliyetinin üçte birini karşıladığı Dolphin II’lerin en önemli özelliği, AIP tahrik sistemine sahip olmalarıdır. Yakıt hücrelerinin şarjı için yüzeye çıkma ihtiyacı olmadan, çok uzun süreler su altında kalınabilmesini sağlayan AIP, konvansiyonel (nükleer tahrikli olmayan) denizaltılar için büyük bir kuvvet çarpanı etkisi yaratmaktadır.

Dolphin II sınıfının ilk denizaltısı Tanin 2014, ikinci denizaltısı Rahav ise 2016 yılında hizmete girmiştir. Üçüncü denizaltı için sipariş 2011 yılında verilmiştir. Bu denizaltıların silah ve elektronik sistemleriyle ilgili açık kaynaklarda güvenilir bilgi mevcut değildir. Öte yandan 2017 yılında, ilk üç Dolphin’in yenilenmesi için Almanya ile İsrail’in bir anlaşmaya vardığı; yeni üretilecek üç adet Dolphin III sınıfı denizaltının maliyetinin yaklaşık yarısının Alman hükümeti tarafından karşılanacağı açıklanmıştır.

Dolphin projesi, İsrail siyasetinde yolsuzluk iddiaları nedeniyle de önemli yer işgal etmektedir. Başbakan Benyamin Netanyahu’nun avukatı ve aynı zamanda TKMS’nin İsrail temsilcisi olan kuzeni odağında yer alan yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarından dolayı açılmış bir soruşturma dosyası bulunmaktadır. Davada ayrıca Netanyahu’nun eski Özel Kalem Müdürü David Sharan ve eski İsrail Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Marom gibi üst düzey yetkililerin de adı sanık olarak geçmektedir.

MISIR
Yaklaşık 16,500 personele sahip olan Mısır Deniz Kuvvetleri, ülkenin coğrafi konumu nedeniyle iki ana filodan oluşmaktadır. Bunlar Akdeniz Filosu ile Kızıl Deniz Filosudur. Başlıca üsler İskenderiye, Port Said, El Gardaka, Safaga ve Süveyş’tedir.

Ana muharip unsurları, ABD’den 1981 yılında transfer edilen dört adet FFG-7 sınıfı firkateyn olan Mısır Deniz Kuvvetleri’nde ayrıca iki ABD yapımı FF-1052 Knox, iki adet Çin yapımı Jianghu I ve iki adet İspanyol yapımı Descubierta sınıfı firkateyn bulunmaktadır. Suüstü filosunun modernizasyonu için, son dönemde ilişkilerin hızla geliştiği Fransa’ya korvet ve firkateyn siparişleri verilmiştir.

2014 yılında eski adı DCNS, yeni adı Naval Group olan Fransız askeri gemi inşa şirketi ile imzalanan 1 milyar Euroluk sözleşme ile dört adet Gowind 2500 sınıfı korvet siparişi verilmiştir. Yeni nesil MM40 Exocet Block 3 gemisavar füzeleri ile donatılan Gowind 2500’lerin ilkinin Fransa’da, kalan üçünün ise teknoloji transferi ile İskenderiye Tersanesi’nde inşası öngörülmektedir. Proje kapsamındaki ilk gemi olan 971 borda numaralı El Fatih, 2015 Eylül ayında kızağa konmuştur. 2016 Eylül ayında denize indirilen gemi 2017 Eylül ayında da hizmete girmiştir.

Gowind korvetleri için 2014 yılında verilen siparişi, ertesi yıl FREMM sınıfı bir adet firkateyn alımı için imzalanan anlaşma takip etmiştir. Hava Kuvvetleri için 24 adet Rafale savaş uçağı alımını da kapsayan bu paket, sıradan bir savunma alımı değildir, zira alıma konu gemi, Fransız Deniz Kuvvetleri için inşa edilen Normandie adlı firkateynidir. Fransa’nın ihtiyaçlarına göre tasarlanmış bazı silah, muhabere ve elektronik harp sistemlerinin sökülüp tadil edilmesinden sonra gemi, 2015 Haziran ayında Tahya Mısr adı ile Mısır Deniz Kuvvetleri’nde hizmete girmiştir.

Mısır, Gowind sınıfına ilave olarak ABD’den de dört adet Ambassador Mk3 sınıfı korvet temin etmiştir. Bu gemilerin ilk ikisi 2013, geri kalan ikisi de 2015 yılında hizmete girmiştir.

Mısır’ın denizaltı kabiliyeti uzun süre, Çin’den alınıp 1980’li yıllarda modernize edilen, ancak harbe hazırlık seviyeleri son derece düşük dört adet Tip 033G Romeo sınıfı dizel elektrik denizaltı ile sınırlı kalmıştır.

Bu filonun yenilenmesi için 2011 yılında Almanya’ya iki adet Tip 209/1400 sınıfı modern dizel elektrik denizaltı siparişi verilmiştir. Bunu, 2014 yılında iki adet daha denizaltı için verilen ilave sipariş izlemiştir. İlk denizaltı olan S41, 2015 Aralık ayında denize indirilip Aralık 2016’da hizmete girmiştir. İkinci denizaltı S42 ise 2017 Ağustos ayında teslim edilmiştir. Mısır ayrıca bu denizaltılarda kullanmak üzere 2016 yılında ABD’ye 20 adet UGM-86L Sub Harpoon sualtından atılan gemisavar füzesi siparişi vermiştir. Tip 033G’lere de 1980’lerin sonlarında uygulanan modernizasyon ile Sub Harpoon ateşleme yeteneği kazandırıldığını eklemek gerekir.

2013 darbesine kadar son derece olumlu bir seyre sahip olan Türkiye – Mısır savunma sanayii işbirliğinin bir yansıması olarak 2010 yılında bu ülkeye altı adet MRTP-20 tipi yüksek süratli hücumbot satılmıştır. İlki 2011 Aralık ayında teslim edilen MRTP-20’lerin geri kalan beş adedi, teknoloji transferi ile İskenderiye Tersanesi’nde üretilmiştir.

Devamı M5 Dergisi Şubat 2020 Sayısında…

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close