Kürt kökenli bölge halkını temsil ettiği savını kullanan terör örgütü PYD/YPG’nin gerek bölge halkına gerekse muhalif kesimlere zulme varan uygulamaları her alanda kendini hissettirmiş ve hatta uyguladığı baskı nedeniyle Kürt kökenli nüfusun yoğun olarak yaşadığı bölgelerde Örgüt “Kürtlerin Şebbihası” olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Bölgeden gelen ve uluslararası raporlara yansıyan tüm bu bilgiler ışığında değerlendirildiğinde, ABD’nin açıkladığı Yabancı Terör Örgütleri listesinde PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG’nin yer almaması son derece düşündürücüdür.
Suriye İç Savaşı çerçevesinde ülkenin kuzeyinin DEAŞ unsurlarından temizlenmesinde rol oynadığı gerekçesiyle ABD’nin teşekkür ettiği, silah ve mühimmat transferi yaparak desteğini ortaya koyduğu terör örgütü PYD/YPG’nin bölge halkına karşı uyguladığı zulüm, çeşitli raporlarla net bir şekilde ortaya konmaktadır. İç savaş koşullarında son derece pragmatik bir yol izleyerek bölgedeki ittifaklarını çeşitlendiren, değişen güç dengeleri kapsamında bunlarda revizyona giden terör örgütünün kontrolünü güçlendirmek amacıyla başta muhalif Kürt grupları, Arap ve Türkmenler olmak üzere bölge halkına her türlü şiddet ve baskı aracını uyguladığı görülmektedir.
PYD/YPG’nin DEAŞ’la mücadele söylemi üzerinden sürdürdüğü terör kampanyası karşısında, uluslararası camianın sözkonusu örgütün terör örgütü kapsamında değerlendirilmesinde gösterdiği isteksizlik ve uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları çerçevesinde bölgeye operasyon düzenleyen Türkiye’ye karşı yükseltilen eleştiriler, bir taraftan DEAŞ’la mücadele söyleminin PYD/YPG’ye bölgedeki baskısını sürdürmesinde hareket serbestisi sağlanmasına diğer taraftan da Suriye konusunda etkili olan güçlerin barışın tesisi noktasındaki isteklerinin samimiyetinin sorgulanmasına neden olmaktadır.
Bu çerçevede, Suriye merkezli kaynaklar başta olmak üzere PYD/YPG’nin gerçekleştirmiş olduğu insan hakları ihlallerinin ortaya konması, terör örgütünün sadece Türkiye’ye değil, bölgeye yönelik olarak arz ettiği tehdidin anlaşılması bakımından da önem taşımaktadır.
ETNİK TEMIZLİĞE VARAN EYLEMLER YAPAN TERÖR ÖRGÜTÜ…
Suriye Savaşı’nın hassas ve kırılgan ortamından yararlanan PYD/YPG’nin süreç içerisinde neredeyse etnik temizliğe varan eylemler gerçekleştirdiği gözlenmektedir. 2012 sonrasında Suriye’nin kuzeyinde bir anlamda hareket serbestisi kazanan PYD/YPG’nin başvurduğu zorla yer değiştirme ve yıkım gibi uygulamaları, çeşitli raporlarda detaylı şekilde ortaya konmuştur. Uluslararası Af Örgütü’nün 2015 tarihli raporunda PYD/YPG’nin evleri yıkma, zor kullanarak insanları yerlerinden uzaklaştırma, mal ve mülklerine el koyma gibi yöntemlere başvurduğu ifade edilmiştir. Mağdur olan insanlar ve görgü tanıklarına dayandırılan raporda ağırlıklı olarak Arap ve Türkmenleri hedef alan zorla yerinden etme uygulamaları “savaş suçu” olarak nitelendirilmiştir. Raporda Arap Köyü Hüseyniye’de yapılan incelemeler ve yıkım sonrası geride kalan köylülerle gerçekleştirilen görüşmeler çerçevesinde 225 binalık köyün 1 sene içerisinde yüzde 94’ünün yıkıldığı ve köyden sadece 14 binanın ayakta kaldığı tespit edilmiştir. Köyün, Haziran 2014-Haziran 2015 tarihlerindeki durumları uydu fotoğrafları ile karşılaştırmalı olarak ortaya konulmuştur.
Sivillerin evlerini yağmalayan PYD/YPG, Tel Abyad’da yaşayan Arapları da göç etmeye zorlamıştır. PYD/YPG’nin eylemleri Suriye’de benimsemiş olduğu strateji kapsamında anlam kazanmaktadır. Zira 2014 yılında Cezire, Ayn el-Arab ve Afrin kantonlarını ilan eden örgütün, bu üç kanton arasında coğrafi bağlantı sağlama hedefinin Cezire ve Ayn el-Arab arasındaki ayağını Tel Abyad teşkil etmiştir. Tarihsel olarak Arap kökenli olan Tel Abyad’da PYD/YPG kontrolünün genişletilmesi amacıyla homojen bir nüfus oluşturulmaya çalışılması sonucunda Araplar zorunlu göçe tabi tutulmuştur. Türkiye’nin düzenlemiş olduğu Barış Pınarı Harekâtı sonrasında ise, Tel Abyad özgürlüğüne kavuşturulmuş ve doğusundaki El Havl köyünde çatışmalardan zarar gören ilkokulda Şanlıurfa Valiliği’nin tadilat çalışmaları sonucunda yeniden eğitime başlanmıştır.
KEYFi TUTUKLAMALAR, iŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELE…
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights Watch/ HRW) 2014 tarihli Raporunda PYD/YPG’nin keyfi tutuklamaları, tutukluların maruz kaldığı işkence ve kötü muamele uygulamaları, yargısız infazlar ve insanların kaybolmaları ile Kürt muhaliflerle odaklanan baskı mekanizmaları irdelenmiştir. HRW’nin bu rapordan 4 sene sonra ortaya koyduğu 2018 Dünya Raporu’nda da Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından kontrol edilen hapishanelerde işkence ve kötü muameleye rastlanıldığı, insanları herhangi bir suç isnat etmeden tutarak adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ifade edilmiştir. Yine aynı raporda PYD’nin bölgedeki kontrolünü kuvvetlendirmek için muhalif siyasi partilerin ofislerini kapatmak amacıyla baskınlar düzenlediği, birçok muhalif üye ve aktivisti herhangi bir suç isnat etmeden gözaltına aldığı belirtilmiştir.
Uluslararası destek toplamak amacıyla her fırsatta demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, çoğulculuk söylemlerini kullanan örgütün eylemleri yakından incelendiğinde, pragmatik saiklerle ittifaklarını şekillendirdiği ve kendi yönetimine muhalif tüm unsurlara karşı terör kampanyası yürüttüğü gözlenmektedir. Bu minvalde, 10 Kasım 2019 tarihinde Suriye’nin kuzeyinde bir araya gelen PYD/DSG liderlerinden Ferhat Abdi Şahin (Mazlum Kobani) ile Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin (ENKS) görüşmesi PYD/YPG’nin ENKS ile çeşitli kereler yapmış olduğu ve güç kazanmasıyla vazgeçerek baskıcı politikalarına geri döndüğü önceki anlaşmaları hatırlatmıştır. Zira Haziran 2012’deki Erbil Anlaşması ve Ekim 2014’teki Duhok Anlaşmaları ile Suriye’nin kuzeyinde işgal ettiği bölgelerin yönetimini ENKS ile paylaşacağını duyuran örgütün muhalif Kürtlere uyguladığı baskı ve zulmü devam ettirdiği gözlenmiştir. Örgütün güç kazandığı dönemde de yine Barzani’ye yakın siyasi partilerin ofislerine saldırarak binalarını ateşe verdiği, siyasetçilerini tutuklayıp işkence ederek göçe zorladığı bilinmektedir.
Uluslararası destek toplamak amacıyla her fırsatta demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, çoğulculuk söylemlerini kullanan PYD/YPG’nin eylemleri yakından incelendiğinde, pragmatik saiklerle ittifaklarını şekillendirdiği ve kendi yönetimine muhalif tüm unsurlara karşı terör kampanyası yürüttüğü gözlenmektedir.
PYD/YPG TERÖR ÖRGÜTÜ ÇOCUKLARI ÇATIŞMA ALANLARINDA KULLANIYOR
Örgüt kapasitesini ve bulunduğu alandaki hâkimiyetini pekiştirmek amacıyla her türlü yönteme başvuran PYD/ YPG’nin bu çerçevede çocukları da kullanmaktan kaçınmadığı gözlenmektedir. HRW’nin 2014 tarihli Raporunda 18 yaşın altındaki çocukların YPG birliklerinde ve Asayiş kuvvetlerinde kullanıldığı ifade edilirken, BM’nin Suriye’deki Çocuklar ve Silahlı Çatışmalar başlıklı raporunda da yaşları 14-17 arasında değişen çocukların terör örgütü mensubu olarak devşirildiği ve gerek kontrol noktalarında gerekse çatışma alanlarında kullanıldığı belirtilmiştir.
Devamı M5 Dergisi Aralık 2019 Sayısında…