Koronavirüs ile Mücadele: Amaç Mı Araç Mı - M5 Dergi
DergiKapakMakalelerÖne ÇıkanSayı-345-Nisan-2020Son sayı

Koronavirüs ile Mücadele: Amaç Mı Araç Mı

Abone Ol 

Koronavirüs salgınıyla mücadele süreci, devletlerin öncelikle kendi vatandaşlarının temel haklarını koruma zorunluluğu temelinde, aslında bir süredir tartışılan ayrışma sürecini somutlaştırmıştır. Salgın sürecinde tartışmasız şekilde uygulanan sınırların Avrupa dışından gelenlere kapanması fikri, özellikle göçmenlere karşı bir süredir taraftar bulduğu bilinmektedir. İçerdeki sınırları isteyen grupların başında ise Euroseptik milliyetçi taban ile kapalı ve sert siyaset öngören hükümetler gelmektedir. Salgın sonrası tüm bu tartışmaların Birlik aleyhinde azaldığı görülmektedir.

Yeni Tip Koronavirüs (Kovid-19), 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından dünya çapında bir salgın olarak ilan edildikten sonra alınan önlemler ve zamansız senaryolar ışığında birçok yorum yapılmıştır. Makaleler, bahse konu salgın ve sağlık odaklı uygulamalar ile küresel anlamda ekonomik, politik, sosyal, kültürel etkilerinden bahsetmektedir. Uluslararası siyaset çok kısa bir süre önce konuyu güvenlikleştirmeye başlamış ve önceliği de ekonomik güvenlik perspektifine vermiştir. Oysaki ekonomi en çok etkilenen olguların başında gelse bile, toplumu ve siyaseti etkileyen diğer olgular da oldukça önemlidir.

Salgının zirve yaptığı son birkaç haftada salgın ile mücadele, toplum sağlığı, tedavi yolları gibi doğrudan salgın kendisini hedef alan tüm tartışma ve çalışmaların ardından hükümetler süreçte ve süreç sonunda devletlerin ve toplumların alacağı şekilleri de yönetmek durumunda olduklarını fark etmişlerdir. Genel olarak devletlerin politika belirleme süreçlerinde yeni norm arayışları, toplumsal meşruiyet ve güç yönetişimi tartışmaların, salgının kurumsal etkilerini çerçevelemektedir. Yani, bazı devletler salgınla mücadelenin şekillendireceği ortamda mevzi alma çalışması yaparken bazıları da bu süreci kendi ajandalarını sürdürmede toplumsal/siyasal temel veya yeni bir ajanda belirleme için fırsat olarak görmüşlerdir.

NATO da AB gibi bu süreçte oldukça etkisiz kalmış, İttifak’tan beklenen yardım gerçekleşmemiştir. Trump, NATO bağlamında ABD’nin Avrupa ile ittifakından duyduğu hoşnutsuzluğu daha önce dile getirmiş ve güvenliğin maliyetini paylaşmaktan bahsetmiştir. Bu süreçte başta ABD, müttefiklerin kendi ihtiyaçlarını öne sürerek birbirine destek vermemesi NATO ittifakının, ittifak hükümlerinde bir ihtilafa düşmeden tartışılmasını sağlayacak bir yol olmuştur

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN SONU MU GELİYOR?

Uluslararası toplumun en çok tartışmaya açtığı konu olarak Avrupa Birliği’nin geleceği, Birlik fikrinin süreçte aldığı zarar temeline dayanmaktadır. Oysa AB, 2008’deki ekonomik krizden beri yaşadığı sıkıntılı birliktelik sürecinde birçok kere darbe almıştır. En son göçmenler konusunda aldıkları tavır önce ‘Avrupa ruhunu’ sonra Avrupa sınırlarını en son da Birlik üyesi ülkeler arasındaki ilişkileri tartışmaya açmıştır. Devletlerin milli çıkarlarını düşünmeye başladıklarında Ortak Avrupa’nın mümkün olamayacağı görülmüştür. Salgınla mücadele süreci, devletlerin öncelikle kendi vatandaşlarının temel haklarını koruma zorunluluğu temelinde, aslında bir süredir tartışılan ayrışma sürecini somutlaştırmıştır. Malların serbest dolaşımı ilkesini askıya alması ile Schengen Anlaşması’nın askıya alınması telafisi güç etkilere neden olacaktır. Salgın sürecinde tartışmasız şekilde uygulanan sınırların Avrupa dışından gelenlere kapanması fikri, özellikle göçmenlere karşı bir süredir taraftar bulduğu bilinmektedir. İçerdeki sınırları isteyen grupların başında ise Euroseptik milliyetçi taban ile kapalı ve sert siyaset öngören hükümetler gelmektedir. Salgın sonrası tüm bu tartışmaların Birlik aleyhinde azaldığı görülmektedir.

Orta vadede bir ekonomik hegemonyadan bahsetmek mümkün olmasa da Çin’in küresel piyasadaki alanını genişletmesi ve bunun etkisiyle uluslararası sistemdeki kaygan kutup tartışmalarında dış politika davranışlarını küresel liderlik yaklaşımı üzerinden kurgulaması en başta ABD’yi tedirgin etmektedir.

VİRÜSÜN RUSYA VE ÇİN’E ETKİSİ

Kapalı ve sert siyaset endişesi Avrupa’dan çok daha önce ve daha keskin şekilde Rusya’da da hissedilmektedir. Rusya’nın salgın ile mücadele önlemleri kapsamında, olağanüstü hâl ilan etmesi ve sokağa çıkma yasağını etkin denetim için başta Moskova’da yüz tanıma sistemli kameraların sayısının artırılması gibi önlemleri Devlet Başkanı Putin’in gücünü konsolide etmek için kullandığı bir yöntem olarak görülmektedir. Rus devlet mekanizmasının sert güç kullanarak önce içerde ve hemen arkasından da Batı’ya ulaştırdığı ve ulaştırmaya devam edeceği yardımlar ve salgınla mücadelede vurguladığı başarı ve öncülüğü ile gösterdiği yumuşak güç stratejisinin yardımıyla, dışarda varlığını ve etkinliğini gösterme çabası olarak değerlendirilmektedir.

Devamı M5 Dergisi Nisan 2020 Sayısında…

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close