Türkiye ilk defa bir kıyıdaş devlet ile Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlandırma Anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşma ile Türkiye için Doğu Akdeniz’de en kötü senaryo olan Yunanistan- Mısır ve Yunanistan-GKRY arasında deniz yetki alanlarının paylaşımına dair anlaşma yapılması olanağı ortadan kaldırılmıştır. Doğu Akdeniz’de Libya ile yapılan anlaşma, Yunanistan ve GKRY’nin savunduğu, AB’nin desteklediği Sevr niteliğindeki sözde Seville Haritası üzerinden Türkiye’yi 41 bin kilometrekarelik bir deniz alanına hapsetme gayesiyle yapılan siyasi oyunları bozdu.
Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının paylaşımı mücadelesinin esasını enerji kaynaklarına sahip olma, sorunların temelini ise Yunanistan-GKRY ikilisinin uluslararası hukuka aykırı olarak Türkiye’yi dışlayan ve diğer kıyıdaşların hakkını da aşındıran, denizleri sahiplenme girişimleridir.
GKRY, 2 Nisan 2004 tarihinde (21 Mart 2003’ten itibaren geçerli olmak üzere) sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti” adına MEB ilanında bulunmuş, 2003’te Mısır, 2007’de Lübnan ve 2010’da İsrail ile MEB sınırlandırma antlaşmaları imzalamıştır.
Ayrıca GKRY, sözde MEB’inde 26 Ocak 2007 tarihinde 13 adet petrol arama ruhsat sahası ilan etmiş, müteakiben bu sahalarda 3 tur ruhsat ihalesi (Mayıs 2007, Aralık 2012, Mart 2017) yapmıştır. Bu sahalardan 1, 4, 5, 6 ve 7 numaralı sahalar Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığı ve muhtemel MEB’i ile kısmen örtüşmektedir.
GKRY tarafından 17 Eylül 2019 tarihinde sözde 7 no.lu parsel için de ENI ve TOTAL firmalarıyla anlaşma imzalanmış, ayrıca sözde 2, 3, 8, 9 no.lu parsellere anlaşmayla TOTAL firması da dâhil edilmiştir. GKRY tarafından 2019-2020 döneminde 9 farklı sondaj faaliyetinin hedeflendiği açıklanmıştır.
GKRY’nin yanı sıra Yunanistan’ın Girit, Kaşot, Kerpe, Rodos ve Meis adalarını birleştiren hayali bir hattı esas alarak Mısır ve Libya ile münhasır ekonomik bölge sınırı çizme çabaları da sürmektedir.
Tüm bu süreçte Türkiye bölgede haklarını bulunduğunu çeşitli defalar deklare etmiş, Türkiye ve KKTC’nin öngörülen deniz yetki alanlarında araştırma ve sondaj gemilerimiz Deniz Kuvvetlerinin himayesinde faaliyet icra etmiş, bizden izinsiz faaliyetler (çoğunluğu özellikle son 3 yılda olmak üzere 20 gemi, 1 sondaj gemisi) ise engellenmiştir.
Nitekim kararlı faaliyetlerimiz neticesinde, İtalyan ENİ ve Fransız Total Şirketleri Kasım 2019’da GKRY’nin sözde 7’nci parselinde sondaj yapmama kararı almıştır. Öte yandan Doğu Akdeniz’de diğer devletler ya da yönetimler MEB’i (deniz tabanı, su kütlesi ve üzerindeki tüm canlı ve cansız kaynakları kapsayan) esas alırken, Türkiye tüm bu deklarasyonlarında sadece kıta sahanlığını (sadece deniz tabanını ve cansız kaynakları kapsayan) esas almıştır. Türkiye’nin tüm iyi niyetli girişimlerine rağmen başta GKRY ve Yunanistan olmak üzere diğer kıyıdaş devletler Türkiye’yi yok sayan girişimlerine devam etmişlerdir.
LİBYA İLE KARŞILIKLI KIYILAR OLDUĞUNUN TESPİTİ VE MUTABAKAT MUHTIRASI İMZALAMA SÜRECİ
Böyle bir konjontürde, 2009 yılında, o güne kadar Türkiye’de deniz yetki alanları haritası çizilirken sadece dikey hatların kullanıldığı yanlış bir yöntem izlendiği, bu yöntem ile sadece Mısır ile karşılıklı kıyılarımız olduğu üzerine çalışma ve deklarasyonlarda bulunulduğu fark edilmiştir. Hâlbuki GKRY,
Mısır, Lübnan, İsrail ve Yunanistan’ın yaptığı gibi diyagonal hatlar kullanılması gerektiği ve bu çerçevede Libya ile karşılıklı kıyılarımız olduğu düşünülerek, bilimsel bir çalışma yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışma bir makale haline getirilmiş 2011 yılında yayımlanmıştır.
Deniz yetki alanları sınırlandırılmasına dair mutabakat muhtırası ile elde edilen kazanımlar şöyle sıralanabilir; Siyasi üstünlük ele geçirilmiştir. Uluslararası kamuoyuna hukuk ve diplomasi araçlarını kullandığımız mesajı verilmiştir. Meşru haklarımızın hukuki alt yapısı daha sağlam hale getirilmiştir. Deniz yetki alanlarımızın batı sınırı uluslararası hukuka uygun belirlenmiştir. Türkiye ile Libya arasında sınırlandırılan deniz yetki alanı şeridi, Yunanistan ile GKRY-Mısır arasında bir kalkan şeklinde yer almıştır.
Bu esnada bu akademik çalışmalar ilgili Komutanlara ve onlar tarafından da o dönem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a arz edilmiştir. Kendileri de bu görüşleri uygun bulmuş ve 2010 Kasım ayında bir başka maksatla Libya’ya gittiğinde, o zamanki Libya Devlet Başkanı Kaddafi ile hazırlanan haritalar üzerinden görüştükleri ve mutabık kaldıkları bilgisi edinilmiştir. Ancak bu görüşmeden kısa bir süre sonra Kaddafi’ye karşı Arap Baharı ayaklanması yapılmış ve hayatını kaybetmiş, süreç de akamete uğramıştır. O günden bugüne, bu konuda birçok makale ve kitap yayımlanmak suretiyle gündemde tutulmaya gayret edilmiştir.
Nihayetinde Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar gelinen konjonktürde bu konunun önemini her platformda dile getirmiş, Cumhurbaşkanımızın tensibi ile Libyalı muhataplarla mekik diplomasisi yapmış, olağanüstü gayret sarfetmiştir. Tüm bunların sonucunda Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayeti ve iradesi ile 27 Kasım 2019 tarihinde“Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Devleti Hükümeti Arasında Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”nı İstanbul’da imzalamışlardır.
Libya UMH; Türkiye ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması imzalayarak, Yunanistan ile yapılacak anlaşmaya nazaran 16 bin 700 kilometrekare daha fazla bir deniz alanı kazanmıştır. Libya, Türkiye ile imzaladığı anlaşmadaki prensiplerin Yunanistan (ve hatta İtalya ile) de yapacağı anlaşmalarda uygulanmasını talep edebilecek ve asgari 39 bin kilometrekare daha denizalanı kazanacaktır.
Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanları Sınırlandırılmasına Dair Mutabakat Muhtırası;
Türkiye’de, 7195 sayılı Kanunla uygun bulunmuş, 6 Aralık 2019 tarihinde onaylanmış ve 7 Aralık 2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmış ve iç hukukta yürürlüğe girmiştir.
Libya Ulusal Mutabakat Başkanlık Konseyi’nde 6 Aralık 2019 tarihinde onaylanmış ve Libya iç hukukunda yürürlüğe girmiştir.
BM’ye bildirilmesiyle birlikte anlaşma dünyaya ilan edilmiştir. Bu anlaşma sayesinde Libya ile Türkiye artık denizden komşu olmuşlardır.
TÜRKİYE İLE LİBYA ARASINDA İMZALANAN DENİZ YETKİ ALANLARI SINIRLANDIRILMASINA DAİR MUTABAKAT MUHTIRASI SONUCUNDA KAZANIMLAR;
Bu mutabakat muhtırası ile;
– İlk defa Türkiye bir kıyıdaş devlet ile Münhasır Ekonomik Bölge sınırlandırma anlaşması imzalamış,
– Hukuki ve meşru zemin elde edilmiş,
– Müktesep hak sağlanmış,
– Siyasi üstünlük ele geçirilmiş,
– Deniz yetki alanlarımızın batı sınırı uluslararası hukuka uygun bir şekilde belirlenmiş,
– Böylece meşru haklarımızın hukuki alt yapısı oluşturulmuş,
– Uluslararası kamuoyuna hukuk ve diplomasi araçlarını kullandığımız mesajı verilmiş,
– Türkiye ile Libya arasında sınırlandırılan deniz yetki alanı şeridi, Yunanistan ile GKRY-Mısır arasında bir kalkan şeklinde yer almış,
– GKRY ve Yunanistan ikilisinin savunduğu, AB tarafından desteklenen ve Sevr niteliğindeki sözde Seville Haritası ile Türkiye’yi 41.000 km²lik bir deniz alanına hapsetmek gayesi ile yapılan siyasi oyunlar ve hesaplar bozulmuş,
– Türkiye için Doğu Akdeniz’de en kötü senaryo olan Yunanistan- Mısır ve Yunanistan-GKRY arasında sınırlandırma anlaşması yapma olanağı ortadan kaldırılmıştır.
ANLAŞMA SONRASI YUNANİSTAN VE GKRY’NİN MUHTEMEL HAREKET TARZLARI VE OLASI SONUÇLARI NELER OLABİLİR?
Devamı M5 Dergisi Ocak 2020 Sayısında…