Koronavirüs Salgınından Sonra Dünya - M5 Dergi
DergiKapakMakalelerÖne ÇıkanSayı-345-Nisan-2020Son sayı

Koronavirüs Salgınından Sonra Dünya

Abone Ol 

Geriye baktığımızda; Soğuk Savaş sonrası küreselleşme ile devlet, kimlik, egemenlik kutsal ve dokunulmaz kabul edilen değerleri zayıflatan; kültür, inanç ve yaşam tarzındaki farklılıkları ortadan kaldıran bir süreci yaşadık. Korona virüsü salgınının nereye varacağını sağlıklı değerlendirebilmek ve geleceğe ilişkin yeni düşünceler oluşturabilmek için bu değişimi iyi anlamak gerekiyor. Churchill’in dediği gibi, “Ne kadar geriye bakarsak, o kadar ileriyi görebiliriz.”

Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan Korona virüsü (Covid-19) salgını dünya gündemine oturdu. Adını ilk kez duyduğumuz Korona virüsü, simüle edenlerin dışında, kimsenin tahmin edemeyeceği şekil ve boyutta tüm dünyayı etkisi altına aldı. Bu denli hızlı yayılacağı tahmin edilemeyen ve “tüm dünyayı eve kapatan” virüs maalesef can almaya devam ediyor.

9 Nisan itibariyle resmi olarak açıklanan verilere göre dünya genelinde vaka sayısı 1 buçuk milyon, hayatını kaybedenlerin sayısı 80 bini aştı. Bu virüsten en fazla etkilenen ülkeler Amerika, İspanya, İtalya ve Fransa’dır. Dünya genelinde 330 bin kişi de korona virüsünü yenmeyi başardı.

Korona virüsün yayılmasını önlemek amacıyla Avrupa Birliği, olağanüstü hal ilan edip bütün sınırlarını kapattı! Schengen serbest dolaşımı fiilen sona erdi. Sınırlar kapatıldı uluslararası yolculuklar, yüz yüze diplomasi, turizm faaliyetleri ve ticaret durma noktasına geldi.

Türkiye’de de bir dizi tedbirler alındı. Birçok ülke gibi sınırları kapatmak zorunda kalındı. Dolaşım serbestisini geçici olarak askıya alındı. Bu kapsamda “riskli grup” olarak ilan edilen 65 yaş üstü nüfusa ve sonraki günlerde 20 yaş altına dışarı çıkma yasağı getirildi.

Aynı tedbirler doğrultusunda birçok kesime “evden çalışma” imkânı sağlandı. Böylece her yaştan insan hayatını evde geçirmeye başladı. 65 yaş üzeri çoğu kişi buna alışıktı, zira aktif iş hayatı sonrasında zaten zamanlarının büyük kısmını evde geçiriyorlardı. Ama “vaktinden önce zorunlu emeklilik” yaşayan orta yaş ve genç nüfus epeyce bocaladı. Önce alışverişe, sonra mutfağa ve temizliğe “saranlar” oldu. Birbirleriyle bütün günü nasıl geçireceğini keşfetmek zorunda kalanlar, kavga edenler, “bu iş bitsin ayrılalım” diyenler, şehir dışından gelmiş akrabalarıyla “seyahat yasağı” nedeniyle zorunlu birliktelik yaşayanlar… “Z” ve “Alfa” kuşağını evde zapt etmek velileri oldukça zorlamaktadır. Özetle yaşam tarzımız değişti.

Belliydi ki bu virüs sonrasında hiç kimsenin hayatı eskisi gibi olmayacaktı!

Burada bir parantez açmak istiyorum. Zira yaşanan bu durumun ortaya koyduğu bir diğer gerçek de yeni kitabım “Mutlu Emekliliğin Yollarında” yer alan “emekliliğe hazırlık ve uyum, emeklilerin sorunları, emeklilik sendromu” konularına toplum olarak hazır olmadığımızdı.

Dünya genelinde yetersizlik ve zaaf görülen hususlar madde başlarıyla belirtilmiştir:

• Salgına karşı önlem almakta önemli bir gecikme yaşanması

• Kritik kararları zamanında alınmaması

• Küresel üretimin ve tedarik zincirinde sorunlar yaşanması

• Sağlık hizmetleri, maliyetler ve hizmetlerin yetersiz kalması

• Virüsün en hızlı yayıldığı ülkelerde kriz sürecini yönetmekte ciddi zaaflar görülmesidir.

KORONA VİRÜS SALGINININ YAKIN TARİHTE CEREYAN EDEN OLAYLAR ÇERÇEVESİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ

Aralık 2019’da Wuhan’da ortaya çıkan, Mart ve Nisan 2020’de Dünyayı saran “Korona virüs” salgınını, yakın tarihte cereyan eden olaylar çerçevesinde değerlendirelim.

Komünizmin simgesi Berlin Duvarı 9 Kasım 1989’da yıkıldıktan sonra Soğuk Savaş sona erdi. Tek kutuplu Dünya, düşmansız barış, düşmansız dünya? Dünya yeni bir düzen/ düzensizlikle tanıştı. Medeniyetler çatışmasının kitapları yazılmış senaryolar hazırdı.

BM Güvenlik Konseyi, 11 Eylül 2001’de, 3 binden fazla insan yaşamını yitirdiği Dünya Ticaret Merkezi olan İkiz Kulelere sivil uçaklarla yapılan saldırıyı “uluslararası bir terör saldırısı” olarak tanımladı. NATO 11 Eylül’ü “bir üyesine dışarıdan yapılan bir müdahale” olarak değerlendirdi ve üyelerini 5. Maddeye dayanarak Afganistan’daki müdahaleye çağırdı. Ağustos 2003’te İSAF komutasında (83 bin asker ulaştı Obama döneminde 100 bin oldu) NATO tüm Afganistan’ın güvenliğinden sorumlu hale geldi. ABD, 7 Ekim’de “Afganistan’a “Kalıcı Özgürlük Operasyonu” başlattı. ABD, 13 yıl sonra Aralık 2014’te savaş misyonunu sona erdirdi. Bu savaşta 2.300 Amerikan askeri yaşamını yitirdi. ABD, 686 milyar dolar harcadı. Afgan Güvenlik Güçlerinin kaybı 4 bin 600 oldu. 10 bin sivil öldü, binlerce Afganlı ülkelerini terk etti.

Ardından özgürlük, demokrasi getirileceği ve kitle imha silahlarının yok edileceği gerekçesiyle ABD ve İngiltere, NATO’yu da yanlarına alarak 2003’te Irak’ı işgal etti. “Amerikan halkı tarafından, “Neden saldırıya karar verdik?” denilen savaşta 1.5 milyon insan yaşamını yitirdi, 5 milyon çocuk yetim kalırken, bir o kadar insan da sakat kaldı.

Eski Varşova Paktı komünist ülkeler AB ve NATO üyesi yapıldı, Rusya iç hat durumuna getirildi. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Ortadoğu politikası Kırım’a dönük eylemleri NATO Zirvesinde rahatsızlık olarak algılandı.

ABD eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın 2006′ da açıkça ilan ettiği BOP, uygulama alanına kondu. Arap Baharı, Kadife devrimlerle çıkan iç çatışmalarda binlerce insan öldü, yönetim değişiklikleri oldu. Dost ve düşmanın belli olmadığı Ortadoğu’da Araplar tamamen parçalandı, “Arap Birliği” sözde kaldı. Libya ve Suriye’de sıcak çatışmalar “vekâlet savaşları” şeklinde devam ediyor.

Bu gelişmelere Çin ve Rusya sessiz kalmadı. İlk kez bu iki ülke Pasifik’te ortak tatbikat yaptı. Ardından Rusya, Hazar Denizi’ndeki savaş gemisinden Suriye’ye fırlattığı füzeyle nokta hedefini vurdu. Putin “Dünya artık tek kutuplu değildir” açıklamasını yaptı. Rusya, Doğu Akdeniz’e indi ve Suriye’ye iyice yerleşti. Çin de Akdeniz, Afrika ve Güney Amerika’da etkinliğini artırdı. Bu iki ülke paylaşımda yerlerini aldı.

Dünyada bu gelişmeler yaşanırken, bir zamanların “üzerinde güneş batmayan imparatorluğu” İngiltere, Almanya’dan sonra üçüncü sıraya düşmeyi hazmedemediğinden AB’den ayrıldı. Çin ve Rusya da küresel kapitalizmin bir parçası oldu. Çin, küresel kapitalizmin en hızlı büyüyen ortağı olarak dünya ekonomisinde ABD’yle yarışacak duruma geldi. Bu dönemde felaket olarak niteleyeceğimiz olaylar da yaşandı.

Özetlemek gerekirse;

*1989’da Azak Denizinde biyolojik varlığı 700 milyon tona ulaşan, olağanüstü çoğalarak çözülmüş oksijeni tüketip, denizdeki yaşamı tehdit eden “Menomiopsis Felaketi”

*26Aralık 2004’te, Güney Asya’da gerçekleşen ve 400 bin insanın ölümüyle sonuçlanan tsunami felaketi,

*2003 yılında ortaya çıkan SARS, önce artan, daha sonra azalan bir ivmeyle 37 ülkede etkili oldu. Çin, Hong-Kong, Tayvan, Singapur ve Kanada’da ölümlere neden oldu. SARS-CoV olarak isimlendirilen hastalık 9000 kişiyi enfekte etti, 800 kişi yaşamını yitirdi.

*2012’de Ürdün ve Suudi Arabistan’da tespit edilen (Ortadoğu kökenli) ve ölümlere yol açan MERS-CoVirüsü 11bin kişiyi hayattan kopardı.

*2020 yılındaki Korona gibi menşei bilinmeyen küresel virüs salgınından 9 Nisan 2020 itibariyle 80 bin kişi öldü.

“NE KADAR GERİYE BAKARSANIZ, O KADAR İLERİYİ GÖREBİLİRSİNİZ.”

Korona virüsü (Kovid-19) salgınının nereye varacağını sağlıklı değerlendirebilmek ve geleceğe ilişkin yeni düşünceler oluşturabilmek için bu değişimi iyi anlamak gerekiyor. Churchill’in dediği gibi, “Ne kadar geriye bakarsak, o kadar ileriyi görebiliriz.”

Geriye baktığımızda; Soğuk Savaş sonrası, globalleşme/küreselleşme ile devlet, kimlik, egemenlik kutsal ve dokunulmaz kabul edilen değerleri zayıflatan; kültür, inanç ve yaşam tarzındaki farklılıkları ortadan kaldıran bir süreci yaşadık. Bu dönemde daha önce duymadığımız, görmediğimiz Vekâlet Savaşları, Hibrit Savaşları, Arap Baharı, Kadife Devrimler gibi barışı çağrıştıran isimlerle iç karışıklıklara tanık olduk. Şimdi de kimilerinin “3. Dünya Savaşı”, bazılarının “Biyolojik Savaş” bir kısmının da “Dijital Yaşama Geçiş Provası” diye nitelendirdikleri, dünya genelinde panik yaratan, tüm dünyayı etkisi altına alan “Korona virüse” maruz kaldık. Ancak bu kez diğerlerinden de ileri can derdine düşürüldük. Çünkü yukarıda zayiatıyla sıraladığım tek kutuplu dünya düzeni/düzensizliğinin yaşandığı 30 yıllık dönemde gelişen olaylarda yaklaşık 15 milyon insan yaşamını yitirdi. Savaş ve çatışmalar nedeniyle yerinden yurdundan edilen milyonlarca insan mülteci durumuna düştü. Soğuk Savaş dönemini sona erdiren 1500 metrelik Utanç Duvarı yıkıldı, ancak bu yaşadığımız dönemde Avrupa’ya mülteci girmemesi için, yıkılan sembol duvarın 15 katı uzunluğunda hem de jiletli, duvarlar örüldü. Kıyıya vuran mülteci çocuğun cesedine bile bütün dünya sessiz kaldı. Ama Korona virüste dünya ayağa kalktı. Önce “hizaya ardından esas duruşa” getirildik. Sonuç olarak dünya, korona virüsten ölen 80 bin kişi için gösterdiği tepkiyi 15 milyon insanın ölümünde göstermedi.

İNSANLIK, II. DÜNYA SAVAŞI’NDAN BERİ YAŞANAN EN BÜYÜK FELAKETLE YÜZLEŞİYOR

Virüs salgınıyla ilgili bir diğer konu da virüs salgınından sonra dünyanın artık eskisi gibi olmayacağı algısıdır.

Önemli değişiklikler yeni bir safhanın başlangıcı olur genelde. Almanya Şansölyesi Merkel “İnsanlık II. Dünya Savaşı’ndan beri yaşanan en büyük felaketle yüzleşiyor” diyerek önemli değişikliği vurgulamıştır. Gelişmeleri “Yeni bir dünya düzenine geçiş, küreselleşme politikasının bir revizyonu” olarak değerlendirenler,” milli ve ulus devlet kavramının önem kazanacağını belirtenler vardır.

Salgın döneminde yaşananlara bakarak uzmanların yaptıkları değerlendirmeler genel olarak:
• Dünya tarihinin kırılma anlarından biri olduğu • Psikolojik etkisi bakımından dünyanın yeni bir döneme gireceği

• Uluslararası sistemin güç yapısının değişeceği, dijital zekâ, akıllı yazılım, dijital paraya geçişin hızlanacağı

• Ekonomik, siyasi, askeri ve toplumsal düzeyde ciddi değişimlere neden olacağı

• Dijital dünyanın gelişimi ve sanal ortamda alışverişin daha da yaygınlaşacağı

• Dünya ekonomisinin ciddi bir krizin eşiğine gelebileceği

• Yaşam tarzında değişiklikler olacağı, birçok ülke ekonomisi üzerinde tahribat yaracağı

• Çok uluslu yabancı şirketlerin kendi ülkelerine kayabileceği

• Esnek çalışma saatleri, evden çalışma tarzının yaygınlaşacağı, uzaktan eğitimin yaygınlaşacağı

• Hijyen, sağlık sisteminde köklü reformlar gerekeceği

• OECD’nin küresel büyüme tahminini yüzde 2,9’dan yüzde 2,4’e, kötümser senaryosunda 1,5’a kadar gerileyebileceği

• Virüsün küresel ekonomiye toplam maliyetinin yaklaşık 347 milyar dolar olacağı doğrultusundadır. (Asya Kalkınma Bankası değerlendirmesine göre) Küresel bir afet sırasında, BM Dünya Sağlık Örgütü, NATO ve AB gibi uluslararası camianın ve kurumların yetersiz kaldıkları kanaati yaygındır.

Ayrıca ABD’nin de küresel bir güç olarak virüs ile mücadelede öncü rol üstlenemediği ve liderlik boşluğu yaşandığı görüşü hâkimdir. Yeni NATO Stratejik Konsepti “Aktif Katılım ve Modern Savunma” temasıyla 19-20 Kasım 2010 tarihinde Lizbon’da kabul edildi.

Devamı M5 Dergisi Nisan 2020 Sayısında…

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close