Avrupa Birliği'nin 'Kurucu' İlkelerinin Sonu Mu? Avrupa Siyasetinde Yeniden 'Ulus Devlete' Mi? - M5 Dergi
DergiMakalelerÖne ÇıkanSayı-345-Nisan-2020Son sayı

Avrupa Birliği’nin ‘Kurucu’ İlkelerinin Sonu Mu? Avrupa Siyasetinde Yeniden ‘Ulus Devlete’ Mi?

Abone Ol 

AB bir hayal ile kuruldu, bir kâbusla uyandı. Sadece virüs konusunda değil birçok konuda AB son yıllarda tökezliyor. Peki, bu AB’nin ‘kurucu’ ilkelerinin sonu mu? Bunu söylemek için henüz erken ancak artık AB eskisi gibi olamayacak. Belki de AB İkinci Dünya Savaşı’ndan virüs illeti gelinceye kadar müreffeh bir ortamda yaşadı. AB üye ülke vatandaşları içerisindeki uğultu virüsün ortaya çıkmasıyla homurdanmaya hatta çığlığa dönüştü! Virüsten sonra serbest dolaşım ve Ortak Pazar gibi olguların askıya alınması AB’nin “Uluslarüstücülüğüne” büyük darbe vurdu.

Kıta Avrupa’sında birlik olma düşüncesi uzun yüzyıllar bir hayaldi. Ve hayal gerçek oldu: Avrupa Birliği. Avrupa siyasi düşünce tarihinde geçmişten günümüze kadar süre gelen filozof, siyasetçi, akademisyen, bürokrat, diplomat ve devlet adamları, ‘’Uluslarüstü’’ bir yapıyı-çatıyı tüm zorluklara rağmen gerçekleştirmek istediler ve gerçekleşti. Kıta Avrupa’sının kültürel tanımlamasına baktığımızda, bu tanımlama özellikle 18.yüzyıl döneminde zuhur bulmaktadır. Tarihsel perspektiften bakıldığında ise, Immanuel Kant (1724-1804) ile birlikte William Penn (1644-1718), Maximillian Jully (1559-1641) gibi bilginler ‘’Birleşmiş bir Avrupa’’ tasvirini eserlerinde işledikleri görülmektedir. Tabii ki bu bilginler AB kavramı için kendi perspektiflerden bakıp, farklı düşünceler meydana geliştirmişlerdir. M. Jully için ‘’Avrupa Bağımsız Devletleri’nin bir birliği’’, I. Kant için ‘’Devletlerin Birliği’’ ve S. Simon için ‘’İnsanların Birliği’’ gibi farklı düşüncelerin yer bulduğudur. Yeni bir kavram olmaktan çok var olanın yeniden bulunarak sentezlenmiş halidir diyebiliriz Avrupa için. Ne var ki bu kadar uzun emekler sonucu mey
dana gelen AB, biyolojik bir silah (virüs) yüzünden şu anda ilk defa ‘Uluslarüstücülüğü’ sorgulanmaktadır. Özellikle Avrupa Kömür Çelik Topluluğunun (AKÇT) altı kurucu ülkesinden olan İtalya tarafından yerden yere vurulmakta haklı olarak! Tabii ki sadece İtalya değil, AB’de Almanya, Fransa, İspanya gibi öncü ülkelerin yanında, 2004 Genişleme Politikasındaki Çekya, Macaristan, Polonya, Slovakya vb. birçok ülke etkilendi. Ezcümle; Kıta Avrupa’sı virüsün pençesinde dersek yeridir.

AB’NİN ‘’KURUCU’’ İLKELERİNİN SONU MU?

Soğuk Savaş’ın dünyada yarattığı iki kutuplu düzenin içerisinde Avrupa, bütünleşme yolunda kararlı ve sakin duruşunu sürdürerek gerçekleştirme isteğine doğru yol almıştı. Ne var ki iki kutuplu dünya düzeninin bir ayağı olan Sovyetlerin yıkılma süreci Kıta Avrupa’sının var olan dengelerini de bozmuştu. Avrupa’nın doğusunda, Sovyetlerin batısındaki coğrafyada yer alan Doğu Blok’u ülkelerinin, Komünizm’in ana vatanı Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte belirsizlik yaşamaları, istikrarlarının kayboluşu ve bu ülkelerin iç-dış jeopolitik çatışma ortamı yaşayabilme ihtimalinin yüksek olması kıtada birçok boşluk oluşturmuştu. Bu gibi nedenlerle birlikte, Avrupa’nın bütünleşme süreci içinde yer almak isteyen Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin varlıkları Kıta Avrupa’sını stratejik bir kararla yüzyüze getirmiştir. Bu stratejik karar, elbette Avrupa’nın bütünleşmesi yolunda jeopolitik olarak sınırlarını genişletme yolunda Avrupa’ya Global bir güç olabilmesi için iyi bir fırsattı. Avrupa’nın güçlenerek, genişleyerek kararlı bir şekilde birlik olma yolunda ki tüm çabaları başarılıydı. Ancak, kimsenin aklına gelmeyen mi veya planlı mı bilinmez (planlı olduğundan eminim), günümüzde virüsün siyasi, ekonomik, askeri ve sosyo-kültürel etkileri deprem dalgaları gibi AB’ye sirayet etmesi birçok tartışmayı kendisiyle getirdi. Bu da AB’nin geleceği açısından zorlu bir yokuş demek mi yoksa yokuş aşağı yuvarlanması mı demek!

Yüzyıllarca kanlı savaşların yaşandığı Avrupa, bu savaşlarda insan gücü bakımından derin darbeler aldı. Örneğin 1870– 1945 yıllarında Almanya ile Fransa üç kez savaştılar. Yaşanan bu kayıplardan sonra Avrupa’nın liderleri, sulh sağlama¬nın ülkeler arasında ekonomik ve siyasi bağlamda yakınlaşma hatta bütünleşmeye gitme fikrini ortaya attılar. 1950’de Batı Avrupa arasında demir sanayileri ile kömür konusunun birbirine entegre edilmesi planlandı. 1951 yılında altı üyeli AKÇT ku¬ruldu. Lüksemburg, Hollanda, Belçika, Almanya, Fransa ve İtalya’nın dâhil olduğu bu topluluk, kömür ve çelik sanayi ile ilgili alınan kararları ilk başkanı Jean Monnet (Fransa Devlet Planlama Başkanı) olan ba¬ğımsız ve devletler üstü bir kuruma devretti. Topluluk, daha sonra diğer sektörlerin de entegre etmek üzere 1957 senesinde Roma Antlaşmalarını imzaladı. Avrupa Atom Enerji Toplu¬luğu (AAET) ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) bu şe¬kilde vücut buldu.

AB’ye dâhil ülkeler “Ortak Pazar” anla¬yışıyla aralarındaki ticari bariyerleri ortadan kaldırdılar. Bu, AB’nin serbest dolaşım kapsamındaki ilkelerinden biriydi, şimdiki konjonktürde ise ‘’Ortak Pazar’’ virüs yüzünden bir nevi askıya alındı. Bunun yakın gelecekte çok tartışmalara gebe olacağı da aşikârdır. 1967 yılına gelindiğinde AKÇT, AAET ve AET kendi ara¬larındaki kurumları entegre etti. Artık Avrupa Parlamentosunun (AP) bir komisyon ve bir bakanlar konseyi mevcuttu. Önce AP’nin üyeleri millî parlamentolardan (üye ülkelerden) seçilir¬ken 1979’da direkt olarak seçim yapıldı. Böylece üye ülkele¬rin vatandaşlarına kendi taleplerine istinaden seçim olanağı verildi, bunun sonucunda doğrudan seçimler beş yılda bir yapıldı. 1992’de imzalanan Maastricht Antlaşması ile üye ülke hü¬kümetleri arasında yeni işbirlikleri kurma zemini hazırlandı. Böylece mevcut sisteme hükümetler arası işbirliği mekanizma¬sının da ilave edilmesiyle Avrupa Birliği (AB) meydana geldi.

AB’de serbest dolaşım, AB hukukuna göre dört temel haktan oluşmaktadır. Bunlar; açık işlere başvuru hakkı, iş bulabilmek için Birlik içinde seyahat hakkı, işin yapıldığı ülkede oturma hakkı ile işin sona ermesinden sonra veya emeklilik durumunda o ülkede oturma hakkıdır. İlk üç temel hak, Roma Antlaşmasının 48’inci maddesinde yer almıştır. Son hak ise AB Konseyinin 29 Mayıs 1976 tarih ve 1251/70 sayılı Tüzüğü ile tanınmıştır. AB ülkelerinde ikamet ve çalışma hakkı, malların sermayenin, hizmetlerin ve kişilerin serbest dolaşımının mevcut olduğu ‘Avrupa Tek Pazarı’nın temel unsurudur. İşçilerin serbest dolaşımı, kişilerin iş imkânlarını geliştirmesine ve işverenlerin ihtiyaç duyduğu kişileri işe almasına izin verir. İşçilerin serbest dolaşımı 1968 yılına kadar tamamlanmamış olmasına rağmen, bu durum AET’nin başlangıcından bu yana Birlik müktesebatının bir parçası olmuştur.

VİRÜSÜN AVRUPA BİRLİĞİ’NE ETKİSİ

AB özelinde virüsün etkilerine baktığımızda, İtalya, İspanya, Fransa, Avusturya, Almanya, Polonya vb. gibi ülkelerde enfekte insan sayısı ve buna bağlı can kayıpları kritik seviyelere yükseldi. AB, mülteci krizlerinde on binler sınır kapılarına dayanınca çözümü Yunanistan’a para aktarmakta bulmaya çalıştı. AB de benzer bir mantıkla virüs meselesine böyle yaklaşıyor. En fazla vaka görülen ve faturası yükselen İtalya’ya Birliğin tepkisi, sınırları kapatmak ve kritik tıbbi malzemelerin ihracını yasaklamak şeklinde oldu. İtalya şu an itibarıyla virüs ile mücadelede en kötü örneklerden ülkelerden biri. Bu durum karşısında AB İtalya’ya karşı dayanışma içerisinde değil izolasyon çerçevesinde yaklaştı. Bu da doğal olarak AB’nin varlık sebebinin ve ‘kurucu’ ilkelerinin sorgulanmasına sebep oldu. Her üye ülke kendi mücadele yöntemlerini uyguluyor. Eşgüdüm, istişare ve koordinasyon neredeyse yok denecek kadar az. Bu durum virüs sonrasındaki dönemde iki trendi ortaya çıkarabilir. Bunlar, AB’nin kriz durumlarında etkisiz bir kurum olduğunun ortaya çıkması ve AB karşıtlarının (daha doğrusu ‘ulus’ devletçiler) siyasi düzlemde ivme kazanması. Hakeza AB’ye üyeliğin avantajdan çok kısıtlama getirdiğini savunan siyasi akımlar artacak zaten. Virüs ile başlayan bu dönem birçok siyasi akımlar için fırsat demektir.

AB virüs konusunda her ne kadar geç kaldıysa da önümüzdeki günlerde AB Komisyonunun virüsün olumsuz sosyo-ekonomik sonuçlarını hafifletmek amacıyla 10 yıl kadar önce kurulmuş olan Avrupa Mali İstikrar Mekanizması’ndan esinlenerek yeni bir geçici enstrüman oluşturması bekleniyor. Hatırlamak gerekirse, bu mekanizma Komisyona AB adına son derece ciddi sorunlarla karşı karşıya olan Üye Devletlere verilecek borçları finanse etmek amacıyla 60 milyar avroluk bir fon oluşturmasına imkân sağlamıştı. Finansmanının nereden sağlanacağı konusunu belirlemek amacıyla yapılacak toplantı sonrasında en kısa zamanda yürürlüğe koyulması bekleniyor. AB’nin kuruluşundan günümüze kadar en önemli başlıklarından olan ‘’Ortak Pazar’’ı korumaya yönelik önlemler 20 Mart 2020 tarihinde ilgili Bakanlar toplanarak pandemi çerçevesinde ortaya çıkan sorunları ele aldılar. Bazı tıbbi malzemelerin ihracına getirilen kısıtlamalara ilişkin olarak özellikle tıbbi malzeme, yiyecek ve temel ihtiyaç maddelerinin üyeler asında dolaşımının kolaylaştırılması yönündeki ihtiyaç dile getirildi. Aynı zamanda üyeler arasında koruyucu maske üretilebilmesi için tekstil sanayinin yeniden organize olması için işbirliği yapıldı ve üye olmayan ülkeler tarafından olası kötü amaçlı hareketlere karşı sanayi bazının Avrupa’da kalması yönündeki ihtiyaca dikkat çekildi.

AB RÜYASI SONA MI ERDİ?

Sonuç olarak, AB bir hayal ile kuruldu, uykusu kaçmış haliyle rüyadan da uyandı, biter mi bitmez zaman gösterecek. Ve lakin ki şu bir gerçektir, sadece virüs konusunda değil birçok konuda AB son yıllarda tökezliyor. Hatta rahatlıkla şunu söyleyebilirim; Almanya Derin Devletinin tercihi olan AB Başkanı Von der Leyen şu anda sudan çıkmış balığa dönmüş vaziyette. Leyen, bitap bir çaresizlik içinde bu da AB’nin en üst tepesinin vaziyet-i halini göstermektedir. Peki, AB’nin ‘kurucu’ ilkelerinin sonu mu? Bunun için erken, ancak artık AB eskisi gibi olamayacak birçok başlık ve konuda acil reformlar elzemdir. Avrupa Siyasi Tarihinde çok kanlı savaşlar yaşandı, Otuz Yıl ve Yüzyıl Savaşları gibi. Ve Kıta Avrupa’sı sürekli karmaşa, kargaşa, savaş içerisindeydi. Belki de AB İkinci Dünya Savaşından bu yana bu kadar müreffeh bir ortam buldu/bulmuştu. Zira virüs illeti gelinceye kadardı AB’de mutluluk! Muhakkak ki ‘ulus’ devlet özlemi Avrupa’da bitmez-bitmeyecek. Çünkü AB üye ülke vatandaşları içerisinde uğultu vardı, şimdi bu homurdanmaya hatta virüs ile birlikte çığlığa dönüştü! Serbest dolaşımın, ortak pazarın vb gibi olguların askıya alınması AB’nin ‘’Uluslarüstücü’’lüğüne büyük darbe vurdu. Mevlana Hazretleri şöyle diyor: ‘’Dünle beraber gitti cancağzım, Ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım AB!’’
Erzurum Atatürk Üniversitesi SBE’de 2014’te yazdığım ‘Bilim Tez’imde (AB’nin Doğu Sınırı Balkanlar, Güney Ferhat BATI, Derin Yayınları eserimde): ‘’AB’nin örgütlenme başarısı aynı zamanda Kıta Avrupa’sın da yüzyıllardır süre gelen Fransa ve Almanya arasında güç dengesi üstünlüğü yarışını, düşmanlıkları bitirebilme başarısı göstermiş olmasıdır. AB, bu ve bunun gibi birçok özelikleriyle birlikte barış inşa edebilen, inşa ettiği bu barışı da çevresine yansıtabilen önemli bir ‘Barış Örgütü’ konumundadır.

AB, bu haliyle geçmişi geride bırakan ve geçmişle ilintili olabilecek ‘retrospektif’ bir örgüt olmamak, aynı zamanda birçok farklı kozmopolit ulusları ve kimlikleri bir çatı altında içinde barındıran, ortak bir gelecek hedefine yönelik ‘prospektif’ olabilecek düzeyde uluslararası bir örgüttür’’ diye tabirde bulunmuştum.

Gelgelelim sene 2020 yılı ve AB üyesi ülkelerde ‘dayanışma’ değil, ‘başınızın çaresine bakın’ vaziyet-i hali mevcut. Ve virüs nedeniyle AB tel tel döküldü, yetersiz kaldı, aciz kaldı, çaresizlik içinde kaldı. Bunu demeden geçemeyeceğim tam olarak 60 yıla yakın bin bir türlü yalan dolanlarla kapıda beklettiğiniz Türkiye’mizin ve bu ülkenin genlerinde olan şefkatli insanlarının ‘komşuluk’ çerçevesinde her şeye rağmen sizlere el uzattığını unutmayınız. Her şerde hayır, her hayırda da bir şer vardır; AB geliniz TÜRKİYE CUMHURİYETİ gerçeğini görünüz ‘Tam Üyelik’ yolunda sorun çıkarmak bir yana böylesine kadim bir ‘DEVLET’İ üye yapınız.

Devamı M5 Dergisi Nisan 2020 Sayısında…

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close