Savunma Sanayii Başkanı Demir: Altay tankına yerli ve milli güç sistemi geliyor
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, Kriter dergisinin Haziran sayısında verdiği röportajda, Türkiye’nin yüz akı olan yerli ve milli projelerle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Uluslararası ortaklıkla yürütülen F-35 projesiyle ilgili sürecin devam etmesi gerektiğini belirten Demir, Türkiye’nin beşinci nesil savaş uçağı çalışmalarıyla ilgili ise, “İHA’larda edinilen tecrübe, diğer eğitim uçaklarında edindiğimiz tecrübe, helikopterlerde edindiğimiz tecrübe etkili olacak. Bu şu ana kadar Türkiye’nin giriştiği en sofistike işlerden biri” dedi
Demir, Altay tankına milli ve yerli güç sistemi geliştirme çalışmalarının da belirli bir olgunluğa eriştiğini kaydederek, “Tanklarımız milli güç sistemi ile alanda olacaklar” ifadesini kullandı. Koronavirüs süreciyle birlikte savunma sanayi alanında da önemli değişiklikler yaşanacağını anlatan Demir’in açıklamalarından satırbaşları şöyle:
YENİ DÖNEM BAŞLIYOR
Covid-19 süreci aslında insanların aklındaki belli paradigmaları değiştirdi. Özellikle üretim ve sanayi dalında nelere öncelik verileceği ile ilgili yeni bir yaklaşım oluşmaya başladı. Önümüzdeki süreçte klasik savunma sanayisi yaklaşımında değişimler görebiliriz. Koronavirüs süreci, üretim ve ekonomi boyutuna baktığımızda tabii her tarafta şöyle bir durdurma etkisi yaptı ama bu çark tekrar dönmeye başlayacak. Buna en hızlı adapte olabilenler öne geçecekler. Türkiye’nin savunma sanayisi de stratejik alanlarda çok net bir duruş sergilemekle beraber bundan sonraki özel süreçte de çalışma temposunu düşürmemek konusunda kararlı. İçinden geçtiğimiz Covid-19 ortamına rağmen bir operasyonel gerçeklik var. Türkiye’nin birebir maruz kaldığı sıcak çatışmalar var. Bu süreçte bile terör saldırıları gördük ve birçok terörist saldırıyı önledik. Faaliyetlerde hiç duraksama olmadı. Ortam ne olursa olsun bu tür faaliyetlerin devam etmesi gerektiği ile ilgili bir farkındalık var. Demek ki hazırlığınızın stratejik alanları boş bırakmayacak şekilde devam etmesi gerekiyor.
Türkiye, savunma sanayisinde uzun zamanlı bir dışa bağımlılıktan sonra kabiliyetlerini keşfetmeye başlayan, hemen ardından kendi yerli ve milli ürünlerini üretebilen bir ülke. Önceliğimiz çok net: stratejik alanlarda Türkiye’nin kendi kendine yeterli olması, bilgi ve teknoloji seviyesini ileriye taşıması gerekiyor. Bir kere bugünün dünyasında silah ve mühimmatta bağımsız olmanız şart. Çok klasik silah veya mühimmatlar olsa bile. Elektronik harp konusunda kesinlikle belli teknolojileri elinizde bulundurmanız gerekiyor. Bunu da kimse kimseye vermez yani siz istediğiniz kadar para verin, alamayacağınız şeyler bunlar.
İHA’LARA OTOMATİK KONTROL
Türkiye dünyada önemli ölçüde İHA gücünü sahaya sürebilen bir ülke konumunda. Bunu da sahada çeşitli kez gösterdik ama bunun çoklu kullanımı var. Aynı zamanda harekat alanında sadece gözetleme, vurmanın yanında başka unsurların devreye katılması var veya İHA spektrumunda çeşitli boyutta ve kabiliyetlerde araçlarınızın devrede olması gerekiyor. İHA’nın sadece hava aracı anlamında kullandığımızda sivil sektörde çok çeşitli kullanımları söz konusu. İHA teknolojisinin öyle bir noktaya gitme potansiyeli var ki; artık hava sahanızın otomatik bir kontrol sistemine geçmesi gibi. Bu da İHA’larınızın bu otomatik kontrol sistemi ile entegre olup, bu kalabalık hava sahasında insan müdahalesine dahi gerek kalmadan bir operasyona gidebilmesi anlamına geliyor.
Bugün kargo teslimlerinden konuşuyoruz, bazı kargo projelerimiz de var. Hatta mini, mikro İHA’lardan konuşuyoruz, taktiksel seviyeden stratejik seviyeye kadar bu spektrumda o kadar çeşitli uçan aletlerimiz olacak ki bunların birbiriyle iletişimi, entegrasyonu, çeşitli anlarda kullanılması söz konusu. Bir süre sonra bunların entegre olması ve akıllı bir sistem içinde kontrol edilebilmesi önem taşımaya başlayacak. Hem hava trafiğini engellemeyeceksiniz hem de bunların çok etkin çalışmasını sağlayacaksınız.
İnsansız araçlar diye bakıyorum ben genelinde ama burada kara, deniz ve denizaltı gibi unsurları da gündeme aldığımızda bunların birbirleriyle ortak iletişimini sağlamak, aynı zamanda ortak güvenli iletişimi sağlamak gerekir. Çünkü yine geleceğin muharebe sahasında iletişim kadar karşı tarafın iletişimini bozmak ve iletişimimizi karşı tarafın bozmasına müsaade etmemek çok önemli. Bu programları sahada kullanabilmek, koruyabilmek büyük öneme sahip. Fiziken savaşanların yanında mental olarak çok iyi eğitilmiş, bu becerilerini çok iyi kullanabilen, yönlendirebilen ve karar destek mekanizmalarını çok iyi okuyup anında çok sağlıklı karar veren insanlar yetiştirmemiz gerekiyor. Muharebe alanı artık müthiş bir beyin gücü de istiyor, muharebeler teknolojinin çok aktif kullanıldığı bir saha haline gelmek üzere.
F-35 SÜRECİ DEVAM ETMELİ
Hep aynı şeyi söylüyoruz. Bu 9 ortaklı bir proje, ortaklardan birisinin bu konuda alacağı tek taraflı bir karar mantıklı değil ve tabii ki de hukuki bir geçerliliği yok. Ama bir taraf “Ben yaptım oldu” diyor, diğer ortaklar da “Büyük ağabey bir şey söyledi. Biz buna karşı sesimizi çıkartamayız” derlerse bu zaten projeyi zora sokan bir şey, zora soktuğu da zaten görülüyor. Kendileri ifade ettiler, bir maliyet artışı getirdiği söyleniyor. Bir değişiklikte Türkiye’deki üreticilerin ikame edilmesi, yeni üreticinin bulunması açısından da karşılaşılan engeller yine ortada görülüyor. Biz sürekli olarak bu ortaklık ruhuna sadık kalınması gerektiğini söyledik ve sadık kaldık. Bu onurlu bir ülkenin yapması gereken bir duruştur. Diyoruz ki “Biz bir projedeyiz, burada bir imzamız var. Bu imzanın da gereğini yapacağız ama siz bunu ihlal eden bir hareket yaptığımızı iddia ediyor iseniz hakkımızı hukuki zeminde ararız. Burada masayı deviren, oyunbozanlık yapan taraf biz olmayacağız “misilleme gibi“ Siz madem bize bunu yaptınız, biz de bunu yaparız” gibi bir modda olmak yerine “Madem ortada bir anlaşma var, biz bunun gereğini şimdi yapmaya devam edelim ki hukuki zeminde de bu haklılığımız devam etsin” diyoruz.
Diğer taraftan ekonomik olarak da kendileri Mart 2020’de üretimi durduracaklarını söylemelerine rağmen üretim hala devam ediyor, siparişler devam ediyor bu da Türkiye’deki sanayinin -defalarca memnuniyetlerini belirttiler- zamanında ve kaliteli ürün teslimi sayesinde. Bu devam edecek. Burada “Siz madem bize böyle yaptınız, biz de 2019’un yazında üretimi durdurduk. Hadi masadan kalktık” demek mümkün müydü? Mümkündü ama kime faydası olur diye bakalım… Ne olacaktı? Onlar belki biraz zor durumda kalacaklardı, yeni bir üretici aramakla ilgili biraz zorlanacaklardı, süreç 3-5 ay daha uzayacaktı fakat neticede bu projenin kaç milyon dolarlık üretimini yapmayacaktık. Üstelik üretim sadece ekonomik anlamda bir üretim de değil ihracat yapıyoruz. Artı burada oluşturulan üretim teknolojileri ve kazanılan yetkinlikler ile kendi milli projelerimize önemli ölçüde bilgi aktarımı yapıyoruz. Bunun sonlanmaması gerekiyor.
BEŞİNCİ NESİL SAVAŞ UÇAĞI
Bu konuda Türkiye’deki kabiliyeti olan bütün oyuncuları masada tutuyoruz, bakım şirketlerinden diğer ekosistemdeki şirketlere varıncaya kadar. Ama önümüzde teknoloji açısından önemli meydan okumaların olduğunu biliyoruz. Düşünün bunun motor sistemleri var, aviyonik sistemleri var, elektronik sistemleri var, radar görünmezliği var, uçuş kontrol sistemleri var… İHA’larda edinilen tecrübe, diğer eğitim uçaklarında edindiğimiz tecrübe, helikopterlerde edindiğimiz tecrübe tabii ki burada etkili olacak. Bu yol haritasında entegre bir sistem içinde çalışmamız gerekiyor. Prototip geliştirme safhasında yine belirli ortaklıklara, özellikle dış destekli bazı mühendislik tasarım çalışmalarına açık olduğumuzu söyledik. Bununla ilgili çalışmalarımızı da yapıyoruz. Bunun da ötesinde yine o çok ortaklı olma yönündeki irademizi sürekli beyan ettik, bu açık bir çağrı. Bunda zaman zaman cevabını alıp görüşmelerini yapıyoruz ama şunu da biliyoruz bu alanda çok çalışılması gerekiyor. Belki bir dizi yetkinliğin sıfırdan oluşturulması gerekiyor, yine bir dizi yetkinliğin bir üst kademeye taşınması gerekiyor. Çok çeşitli alanlar ve dallar var, kademe kademe prototipten sonra çeşitli botlarla geliştirilerek, kabiliyetlerin artırılarak gitmesi gerektiğinin farkındayız. Bu da şu ana kadar Türkiye’nin bence giriştiği en sofistike işlerden bir tanesi.
ALTAY’A MİLLİ GÜÇ SİSTEMİ
Altay tankıyla ilgili önümüzde teknolojik olarak çok fazla bir sorun yok, ilerleme kaydediyoruz. Meşhur motor meselemizde tıkanma vardı ama o konuda da zaten zamanında belirli öngörüler üzerine adımlar atılmış idi. Belki zamanlama olarak ilk tankımızın çıkması gereken zamana motor ve güç sistemimiz yetişemeyebilir ama çözüm bulma yönünde faaliyetler çok iyi durumda. Bunun da ötesinde kendi milli ve yerli güç sistemimizi geliştirme çalışmaları belirli bir olgunluğa erişti, o da kendi proje takvimi içerisinde devam edecek. Dediğim gibi ilk seri tanklara yetişmese bile daha sonraki aşamada diğer tanklarımız milli güç sistemi ile alanda olacaklar. Tankın diğer unsurlarıyla ilgili çok fazla bir dışa bağımlılığımız yok, bazı detay noktalarda zaten yerlileştirme çalışmaları devam ediyor. Şunu biliyoruz ki tankımız ortaya çıktığı gün, çok büyük ölçüde yerli bir ürün olarak ortaya çıkmış olacak ve zaten milli tasarım olarak geliştirilen bir tank.