Koronavirüs: Liderlik Erozyonunda AB ve İngiltere - M5 Dergi
DergiMakalelerÖne ÇıkanSayı-345-Nisan-2020Son sayı

Koronavirüs: Liderlik Erozyonunda AB ve İngiltere

Abone Ol 

Koronavirüs nedeniyle AB’de bir liderlik erozyonuna şahit oluyoruz. Avrupa’daki liderler hiçbir ülkenin virüse karşı tek başına savaşamayacağını söyleyen uzmanlara kulak vermediler. Dünyanın en gelişmiş sağlık sistemlerinin yoğun bir risk altında olduğunu algılayamadılar. Ancak, Schengen bölgesi ve Euro para birimi bağı ile birbirine bağlı olan bu silahşörler (!) zaten mekanik ve ruhsuz bir AB sistemini oturtmuş durumdalar. Bu sistem o kadar mekanik ve akışkan olmayan bir biçimde kurulmuş ki koronavirüs gibi acil pandemi durumlarında ülkeler bir anda Birliği göz ardı edip kendi iç politikalarına dönebiliyorlar. O nedenle AB’nin, kendi birliğinde kurduğu bu sistem hiç bir ülkenin vefa borcuna baktırmaz.

“Hepimiz birimiz birimiz hepimiz için… (Unus pro omnibus, omnes pro uno)” 1844 yılında Fransız yazar Alexandre Dumas “Üç Silahşörler” kitabında bu ifadeyi kullandığında Avrupa Birliği’nin mottolarından birisi olacağını tahmin bile edemezdi. Şu an içerisinde bulunduğumuz “Koronavirüs süreci” bu kendilerine göre silahşör (!) olan Avrupa ülkelerini birer birer birbirine düşman eder mi?

Bu sorunun cevabını yazımızın sonunda cevaplamış olacağız…

Öncelikle, Avrupa Birliği’nin temelini oluşturan en önemli şeyin ne olduğuna bakıldığında meselenin ekonomi olduğunu görmekteyiz.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında sanayi bakımından özellikle önemli iki temel hammadde olan kömür ve çelik sektörünü güçlendirmek ve bunları uluslarüstü bir otorite ile kontrol ederek barışı sürdürmek amacıyla 1951’de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu oluşturulmuştu.

2008 küresel krizinde de görüldüğü gibi ekonomik olarak destek sağlamak için işbirliği içerisinde olan bu ülkeler topluluğu şu sıralar koronavirüs süreci ile ciddi bir imtihandan geçmektedir.

Geçtiğimiz günlerdeki (09.04.2020) “Eurogroup anlaşması” İtalya’nın koronavirüs krizinin oluşturduğu sağlık masraflarına destek sözünü verdi. Ancak bu anlaşmada, sağlık dışındaki genel ekonomik felaketinin ortadan kaldırılmasına yardım etmeyi reddedildi. Böylelikle, AB liderleri bir kez daha neoliberal dogmaları vatandaşların refah seviyesinin üstüne koymuş oldular. Bu durum haliyle İtalyanların bir zamanlar körüklenen Avrupalıcılığını daha da zayıflatmaktadır.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “korona-bağı (coronabonds)” ekonomik çözüm önerisi Almanya Şansölyesi Angela Merkel için “ütopyadan” başka bir şey değildi. Zaten, Merkel bu öneriyi geldiği gün reddetti. Çünkü Berlin’den bakıldığında, coronabonds hakkındaki yeni tartışmalar Merkel’e oy veren Avrupa Birliği yanlısı birçok kişi için de toparlanılmayacak bir durum. Almanya’daki Merkel taraftarlarına göre Fransa başta olmak üzere dokuz üye devletin AB’deki diğer ülkelerin ekonomilerini kurtarmaya yönelik “ortak fon” çağrılarının, çok erkenden bir refleks olarak geldiği ve yalnızca Avrupa Birliği’ni bölen bir meseleyi gündeme getireceğine inanmaktadırlar. Onlar, AB’de ne kadar dayanışma bulunduğunun tek göstergesinin koronavirüs-bağı (coronabonds) olmadığı ortak pek çok birlikteliğin ve fonun olduğunu belirtmekteler. Buna ek olarak Merkel, koronavirüs sonrası gelen “Avrupa Birliği, ne güne duruyor? Asıl böyle zamanlarda işe yaramalı” söylemlerinin tehlikeli olduğuna inanarak Birliği yıpratacaklarına inanmakta. Bu nedenle Macron ve Avrupa Merkez Bankası’ndan gelen maddi destek çağrılarına kulak tıkamaktadır.

ALMANYA’NIN TOKSİK KONUSU EURO BOND

Her ülkenin politikasında elbette çok çeşitli toksik konuları vardır. Avro para birimine katılıp katılmama veya Brexit’i tersine çevirmeyi düşünen Birleşik Krallık… Nükleer silahları veya emeklilik reformunun Avrupalılaştırılmasını tartışan Fransa… Obamacare olarak bilinen sağlık sistemini sorgulayan ABD…

İşte Alman siyasetinde de bu “eurobondlar” yani diğer AB ülkelerine destek fonları kurmak en hassas başlıklardan birisidir. Konu pek çok Alman politikacı için kırmızı bir çizgidir. Dokundukları anda partilerini sandıklarda önemli bir düşüş riski altına sokabilirler. O nedenle Merkel, şu sıralar koronavirüs süreci ile ülkesindeki oy dengesini iyi yönetmenin peşinde. Yani, Avrupa’daki koronavirüs süreci kısaca bu şekilde değerlendirilebilir.

GEÇİCİ ÇÖZÜMLER

Öte yandan bu salgın, bazı konularda ülkeleri yarı komünist yapıya (yani İngiltere Başbakanı’nın Britanya Havayollarını (British Airways) desteklemek için kamusallaştırma isteği, marketlere girişlerde hijyeni sağlayacak tüm araç ve gereçlerin ücretsiz sağlanması, gönüllülerin NHS sağlık çalışanlarına yardımı) dönüştürse de bunun geçici bir süreç olduğunu söyleyelim.

En nihayetinde Avrupa Birliği’nin çökmesini bekleyen kesimlerde bunun şu an için mümkün olamayacağını görmek gerekmektedir. Evet, koronavirüs nedeniyle AB’de bir liderlik erozyonuna şahit oluyoruz. Avrupa’daki liderler hiçbir ülkenin virüse karşı tek başına savaşamayacağını söyleyen uzmanlara kulak vermediler. Dünyanın en gelişmiş sağlık sistemlerinin yoğun bir risk altında olduğunu algılayamadılar. Ancak, Schengen bölgesi ve Euro para birimi bağı ile birbirine bağlı olan bu silahşörler (!) zaten mekanik ve ruhsuz bir AB sistemini oturtmuş durumdalar. Bu sistem o kadar mekanik ve akışkan olmayan bir biçimde kurulmuş ki koronavirüs gibi acil pandemi durumlarında ülkeler bir anda Birliği göz ardı edip kendi iç politikalarına dönebiliyorlar. O nedenle AB’nin, kendi birliğinde kurduğu bu sistem hiç bir ülkenin vefa borcuna baktırmaz. İngiltere örneğinde görüldüğü gibi, aidiyet duygusu hissetmeyen milletler bu birlikten yavaş yavaş çekilmeye başlayacaktır. Ayrılma süreci koronavirüs ile hızlanacaktır. 2008 ekonomik krizi gibi koronavirüs krizi de bu aidiyetlik ve kimlik yangınına bir kibrit çakmış oldu. Bundan sonraki (uzun vadeli) süreçte, yavaş yavaş ekonomik sebepleri bahane edip, altında kimlik sorunları olan halklarını kontrol edemeyen ülkelerin üyelikten ayrılması şeklinde kopmalar olabilir. Ancak birlik tamamen sona ermez, sadece evrim geçirir, yani farklı bir birliğe dönüşebilir. Hatta yine Almanya’nın başrolde olduğu bir Germen birliğine dönüşmesi de beklenebilir.

PANDEMİ İNGİLTERE’NİN AB’DEN AYRILIĞINI (BREXİT) UZATIR MI?

İngiltere, üç yıldan fazla bir süredir AB’den ayrılma mücadelesini verdi. Ocak 2020 itibariyle nihai bir karar ile 11 aylık geçiş süreci sonunda 2021 Ocak ayında resmi olarak ayrılması planlanmaktaydı ki bu pandemi süreci yaşandı.

Peki Pandemi süreci, Brexit’i baltalar mı? Çekilme anlaşmasının uzaması demek AB’nin ortak pazardan yararlanmaya devam etmesi anlamına geldiği için İngiltere’nin bu pazara bütçe katkısı gerektirecektir. Bu nedenle, bu geçiş süresi uzarsa eğer Tory hükümetinin ana endişesi tabi ki “finansal ödemeler” olacaktır. Ayrıca, daha uzun bir geçiş İngiltere’yi AB yasalarına, göçmenlik kurallarına ve yargı sistemine de tabi tutacaktır.

Öte yandan, İngiltere’de yapılan Best for Britain anketine göre yüzde 64’lük bir kesim geçiş sürecinin pandemiden dolayı uzatılması gerektiğini savunuyor.

Ancak Muhafazakar Boris Johnson Hükümeti, bir an evvel üzerlerine aldıkları bu Brexit sorumluluğunu atmanın peşinde oldukları için Brexit’i koronavirüsüne kaptırmak istememekte. O nedenle, 2021’in Ocak ayı İngiltere için ayrılığın ayı olacak gibi görünmektedir.

LİDERLİK EROZYONUNDAN ÇEVRE EROZYONUNA: YA KAZANIRIZ YA DA ELİMİZDEN UÇAR GİDER…

Koronavirüsün insanları evlerinde tutması ile birlikte Londra gibi büyük şehirlerde dahi gökyüzünde gece yıldızları görür olduk. Netlik, otoyollar temizlendikçe ve kahverengi kirlilik abideleri fabrikalar kapandıkça daha arttı. Karantina sürecinde en güçlü hava kirliliğine sebep olan ve en çok tüketilen enerji kaynağı petrol bile arz talep dengesini sağlayamadı… Viyana’daki OPEC toplantısında Suudlar ve Rusya arasında bir konsensüs sağlanamayınca petrol fiyatları hızla yere çakıldı. Şimdi asıl sorulması gereken soru şu: Bu düşük petrol fiyatları çevreyi korur mu yoksa tam tersi bozar mı?

Devamı M5 Dergisi Nisan 2020 Sayısında…

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close