Geçtiğimiz haftalarda İran ile Suudi Arabistan istihbarat görevlilerinin, gizli bir şekilde toplantılar gerçekleştirdiği haberleri basına yansımıştı. Bu gelişmelerin ardından iki ülke yetkililerinden karşılıklı açıklamalar geliyor. Peki, iki ülke arasında uzun zamandır gergin seyreden ilişkiler normalleşiyor mu? İki ülke arasında yeni bir dönem mi başlıyor?
Geçtiğimiz haftalarda Financial Times’a konuşan kaynaklar, 9 Nisan tarihinde İranlı ve Suudi yetkililerin Irak’ın başkenti Bağdat’ta bir araya gelerek görüşme gerçekleştirdiğini ileri sürdü. Ayrıca söz konusu kaynaklar, iki ülkenin bu ay içinde ikinci kez bir görüşme gerçekleştireceğini iddia etti.
ABD’nin İran ile yapılan nükleer anlaşmaya geri dönüp dönmeyeceğinin konuşulduğu ve Avrupa ülkeleri ile müzakerelerin devam ettiği bir dönemde, Financial Times’ın bu haberi oldukça dikkat çekti.
İki taraf arasındaki görüşmelerin olumlu geçtiğini söyleyen kaynaklar, toplantıda Yemenli Husilerin Suudi Arabistan’a yolladığı füzelerin de gündeme geldiğini belirtti. İngiliz gazetesine konuşan kaynaklar, bu görüşmenin, 2016’dan bu yana iki ülke arasındaki ilk siyasi istişare olduğunun altını çizdi.
Söz konusu haberlerin ardından, İran ile Suudi Arabistan arasında Nisan ayı içerisinde yapılacak ikinci toplantı için bir plan yapıldığı iddia edildi. Reuters’a konuşan Ortadoğulu kaynaklar, Irak’ta gerçekleştirilen görüşmelerin ikinci turu için iki ülke arasında planlama yapıldığı kaydedildi. Haberde, “Nisan’da yapılan görüşme oldukça yapıcıydı ve en başta Yemen krizi olmak üzere İran’ın nükleer anlaşması gibi birçok konu ele alındı” ifadelerine yer verildi.
MUHAMMEN BİN SELMAN’DAN İRAN HAKKINDA AÇIKLAMALAR
İranlı ve Suudi Arabistanlı istihbarat yetkililerinin gerçekleştirdiği görüşmelerin ardından, geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’dan önemli açıklamalar geldi. Selman, İran’ın refah içinde olmasını ve aramızda karşılıklı çıkarların olmasını isteriz” ifadelerini kullandı.
İki ülke arasında yaşanan sorunlara değinen Selman, “İran ile olan sorunumuz, nükleer programı ve bazı bölge ülkelerinde kanuna aykırı davranan milisleri desteklemesi ve balistik füze programı gibi konulardaki olumsuz davranışları” şeklinde konuştu. Sorunların çözüme kavuşturulması için ortaklarıyla çalışmalarının sürdüğünü söyleyen Bin Selman, sorunları aşarak herkesle olumlu ve iyi ilişkiler kurmak istediklerini dile getirdi.
Yemen’deki olaylar hakkında konuşan ve Yemenli Husiler konusuna değinen Bin Selman, “Husilerin de Yemen’de bölge ülkelerinin çıkarlarını gözetecek ve herkesin haklarını temin edecek çözümlere ulaşmak için tüm söz sahibi taraflar ile görüşme masasına oturmasını temenni ediyoruz” ifadelerini kullandı.
İRAN: MEMNUNİYET İLE KARŞILIYORUZ
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın İran hakkındaki sözlerini yorumladı. Hatibzade, “İran, bölgesel işbirliği yolunda öncü olmuştur ve Suudi Arabistan’ın üslubunun değişmesini memnuniyetle karşılamaktadır” şeklinde konuştu.
Hatibzade, iki ülkenin yapıcı duruşlar sayesinde farklılıkların üstesinden gelebileceğini ve sorunları çözebileceğini vurgularken; huzur, istikrar ve barış için yeni bir işbirliği geliştirebileceklerini söyledi.
İRAN-SUUDİ ARABİSTAN İLİŞKİLERİ ZOR DÖNEMLERDEN GEÇTİ
1979 yılında İran İslam Devrimi’nin gerçekleşmesi ile birlikte iki ülke arasındaki ilişkiler bozulmaya başladı. Ayetullah Humeyni’nin yönetimi eline aldığı İran’da, Amerika ve İsrail karşıtı bir politika izlenirken; ABD’nin bölgedeki faaliyetlerinde en büyük rolü üstlenen ülke Suudi Arabistan olarak gösterildi. İki ülke arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkiler olumsuz seyrederken, halkların da birbirine yönelik tavır ve davranışları farklılık göstermeye başladı.
İran’ın çoğunluğu Şii mezhebine bağlı insanlardan oluşurken, Suudi Arabistan’ın çoğunluğu ise Vahabi/Selefi mezhebine bağlı insanlardan oluşuyor.İslam Devrimi’nin ardından, İran’ın, bölgedeki tüm ülkelere devrim ihraç etmeye çalıştığı CIA tarafından iddia edildi. Yayınladığı raporda İran’ın bölgeyi etkisi altına almaya çalıştığını iddia eden CIA, bu durumdan en çok etkilenecek ülkeler arasında Suudi Arabistan’ı gösterdi.
İran’da yaşanan devrimden rahatsız olan ve ilişkileri bozulan Suudi Arabistan, 1982 yılından itibaren İran-Irak savaşında Saddam’a açık bir şekilde siyasi ve askeri destek vermeye başladı. Suudi Arabistan’ın Saddam’a ekonomik ve askeri olarak destek vermesi sonrasında İran’ın tavrı daha çok sertleşti.
1987 yılında Kabe’yi ziyaret edilen İranlı hacılar, ABD ve İsrail karşıtı sloganlar attı. Bu duruma Suud güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucunda en az 400 kişi yaşamını yitirdi. Bu olaylar sonucunda gergin olan ikili ülke ilişkileri, daha da olumsuz bir sürece girdi.
2010 yılının sonlarında Tunus’ta başlayan ve zamanla tüm bölge ülkelerine yayılan Arap Baharı ile birlikte İran ile Suudi Arabistan arasında vekalet savaşları başladı. İran, bölgedeki halk hareketlerini desteklerken, Suriye’de Beşar Esad yönetiminin arkasında durdu. Suudi Arabistan ise çoğu ülkedeki halk hareketlerinden rahatsızken, Suriye’de Beşar Esad’a karşı ayaklanan halka destek verdi.
İki ülke arasındaki gölge savaşı özellikle Bahreyn, Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen gibi ülkelerde baş gösterdi. İran çoğunluğun Şii olduğu Bahreyn’de rejimin değişmesini ve halkın seçtiği bir yönetimin başa gelmesini isterken, Suudi Arabistan ise İran’ı Bahreyn’in iç işlerine müdahale etmek ile suçlayarak mevcut yönetime destek verdi.
2011 yılında başlayan Suriye olayları ile birlikte, iki ülke arasında günümüze dek sürecek vekalet savaşları başladı. İran, Beşar Esad yönetimine destek olmak ve devrilmemesini sağlamak için Afganistan, Pakistan ve Lübnan gibi ülkelerden ülkeye gelen Şii gruplara destek verdi. Özellikle Suriye’nin güney batı kısmında bulunan Dera, Kuneytra gibi şehirlerde Lübnanlı Hizbullah grubuna askeri ve ekonomik olarak yardım etti. İran, uluslararası alanda Beşar Esad’a olan desteğini sürdürürken, ekonomik olarak Suriye’de derin maliyetlerin altına girdi. Suriye Ordusu’nun Halep, Hama, Humus, Deraa gibi şehirleri muhaliflerden geri almasında İran büyük pay sahibi oldu.
Suudi Arabistan ise Beşar Esad’a karşı ayaklanan muhalif grupların askeri ve ekonomik olarak destekçisi oldu. Beşar Esad’ın Suriye’de kalmasını istemeyen Suudi Arabistan yönetimi, Esad karşıtı tüm gruplara maddi ve manevi anlamda destek verdi. Suudi Arabistan’ın yanı sıra ABD, İsrail, Katar, Fransa ve BAE gibi ülkeler de Esad karşıtı muhalif grupların yanında yer aldı.
Suudi Arabistan ile İran; Suriye, Bahreyn ve Irak gibi ülkelerde doğrudan bir savaş içerisine girmedi ancak askeri ve siyasi destek verdikleri gruplar vasıtası ile uzun yıllar sürecek vekalet savaşları yaşadı.
YEMEN KRİZİ
İran ile Suudi Arabistan’ın dolaylı yollardan en çok karşı karşıya geldiği ülkelerden biri Yemen oldu. 2015’te Suudi Arabistan başta olmak üzere BAE ve Bahreyn gibi ülkelerden oluşan Koalisyon güçleri, ülkenin büyük bir kısmını ele geçiren Yemenli Husiler’e karşı operasyon başlattı.
Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçleri Yemen’de havaalanları, pazar alanları, hastane ve okul gibi yerlere de bomba atarak birçok sivilin ölmesine sebep oldu. İran ise ülkedeki Husiler’e askeri ve ekonomik destek vererek koalisyon güçleri karşısında önemli bir konum elde etmesini sağladı.
2015 yılından bu yana Husiler yüzlerce kez Suudi Arabistan topraklarına füze yolladı. İHA ve SİHA’lar ile Suudi Arabistan’a saldıran Husiler, özellikle ARAMCO gibi dünyanın en büyük petrol tesislerine gerçekleştirdiği saldırılar ile dengelerin sarsılmasına sebep oldu.
Husiler ile Koalisyon güçleri arasında yaşanan savaşta on binlerce sivil hayatını kaybederken, ülkede açlık, yoksulluk, salgın hastalık gibi ağır krizler yaşandı. Ülkede alt yapı büyük anlamda çökerken, halk; eğitim, sağlık, ulaşım gibi hizmetlerden uzun yıllar boyunca mahrum kaldı.
BİDEN İLE BİRLİKTE DURUMLAR DEĞİŞTİ
ABD Başkanı Joe Biden’ın Beyaz Saray’da Başkanlık koltuğuna oturması ile birlikte ilk hamlelerinden biri Yemen üzerine oldu. Biden, Yemen’deki savaşta Koalisyon güçlerine yapılan yardımı sonlandırma kararı aldı. Bu karar, Suudi Arabistan başta olmak üzere Koalisyon güçlerinin Yemen üzerindeki politikasını etkiledi.
Özellikle son dönemlerdeki nükleer anlaşma müzakereleri, Yemen’deki çatışmaların durması, ABD’nin Suudi Arabistan aleyhindeki açıklamaları, İran ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin yumuşamasına sebep oldu.
Öte yandan Suudi Arabistan ile Çin arasındaki ilişkilerin gelişmesi, tarafların karşılıklı temasta bulunmaları, yapılan ekonomik anlaşmalar ve petrol ticareti durumu da İran ile Suudi Arabistan ilişkilerinin normalleşmesine etki etmiş olabilir.
Geçtiğimiz haftalarda İran ile Çin arasında 25 yıllık bir ekonomik anlaşma imzalanmış ve tüm dünyada derin yankı uyandırmıştı. Suudi Arabistan’ın da Rusya ve Çin ile iyi ilişkiler geliştirmeye çalıştığı ve özellikle petrol ticareti için bu iki ülkeye önem verdiği biliniyor. Yaşanan tüm gelişmeler, İran ile Suudi Arabistan arasında yeni bir dönemin başlayacağını gösteriyor.