İran ve Rusya’nın Gözü Suriye'de: ABD’nin Gidişi Bölgeyi Nasıl Etkileyecek? - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

İran ve Rusya’nın Gözü Suriye’de: ABD’nin Gidişi Bölgeyi Nasıl Etkileyecek?

Abone Ol 

Rusya ve İran, ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki askeri varlığının bir kısmını Irak’a kaydırarak bölgeyi YPG/PKK’ya kademeli olarak bırakmak istemesinin ardından harekete geçti.

İki ülke hem uluslararası toplumda karşılığı olması hem de yerelde Esed’in siyasi kampanyalarını güçlendirmek için bölge halkını yıldırma taktikleri ile baskı altına alarak özellikle Deyrizor’da tam kontrol sağlamak için giderek daha fazla milisle alan hakimiyetini genişletiyor.

İran destekli Şii milisler ABD için jeostratejik öneme sahip Suriye’nin doğu sınırındaki, Ömer petrol sahası yakınlarına saldırılar düzenleyerek tepki ölçtüler.

İran’ın kendi desteklediği bu tür provokasyonlar, ABD’nin bölgedeki gücünün azaldığını halka göstermeye çalışırken aynı zamanda fiili kontrol sağlamak amacıyla yerel etkilerini nasıl genişlettiklerine çok güzel bir örnektir.

Moskova’nın Suriye’de ABD ile işbirliği yapması ve Tahran’ın buradaki hırslarını dizginlemesi için baskı altında kalabileceğine dair geleneksel inanışa rağmen, Deyrizor’daki son gelişmeler de farklı bir tablo görüyoruz.

Kuzey doğudaki Birleşik Cephe Rusya ve İran’ın Suriye’de işleyen ittifaklarını sürdürmek için her zamankinden daha fazla nedeni var. Moskova, oradaki Rus etkisini sürdürmek için büyük ölçüde İran’ın Deyrizor’daki faaliyetlerine bağlı; Buna karşılık İran, Beşar Esed’in birincil askeri destekçisi ile olan ilişkisinden stratejik ve finansal olarak fayda sağlıyor.

Rusya’nın çıkarlarını güvence altına almanın ve Esed’in hayatta kalmasını sağlamanın yanı sıra, bu dinamik, Moskova’nın uluslararası toplumun yerel düzeyde diplomatik hedeflerine karşı çalışırken dünya sahnesinde gerçek bir ortak rolünü oynamasını sağladı.

Örneğin, Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı Kararı uyarınca siyasi bir geçişe yönelik BM müzakereleriyle işbirliği yapıyormuş gibi davrandı, ancak yerel faaliyetleri bunun yerine tamamen İran ile çalışmaya odaklandı. Benzer şekilde Rusya, bu Mart ayında Şii örgüt Fatimiyun’u Rakka yakınlarındaki petrol ve gaz sahalarından çıkararak İran’ın yayılmasını bastırma gösterisi yaptı, ancak güçleri o zamandan beri Deyrizor’da daha geniş etki yaratmayı amaçlayan operasyonlarda işbirliği yaparak eyaletin demografik yapısını değiştirdi.

Tahran’ın Kuzey Afrika’da yaptığı gibi Suriye’nin kuzeyinde de yerel Kabilelere sızmak, boş mülkleri çalmak dışında Deyrizor’daki stratejisinin önemli bir kısmı, bölgenin baskın kabileleri arasında kendi Şii inancını yaymaya çalışmaktan geçiyor.  Bu yaparken ki en büyük avantajları ise SDG ve Esed arasında kalan Sünni Araplara mali konularda yardım sunarak ekonomik koşullarından yararlanmak.

Yerel aktivistlere göre, son yıllarda Deyrizor’da İran ve Rusya destekli milislere en az 10 bin  Suriyeli katıldı. Orada konuşlandırılan birçok Şii yabancı savaşçı ile birleştiğinde, bu, İran ve Rusya’ya, çoğunlukla Fırat Nehri’nin batısında yoğunlaşan yaklaşık 25 bin kişilik bir yerel milis gücünü elinde tuttuğu anlamına geliyor.

Rusya uluslararası arenada Esed’i meşru göstermek için çabalarken, İran kuzey bölgelerde terkedilmiş özel mülkleri çalarak yabancı savaşçılarını hava saldırılarından korunmak için kullanıyor. Nisan ayı itibariyle, yalnızca Ebu Kemal ve Mayadin’de yaklaşık yetmiş beş mülke Şii milisler el koydu. Sadece Şii Fatemiyun Tugayı sadece Mayadin’de on beş mülkü çaldı ve Ayyaş köyünde on silah deposu kurduğu iddia edildi.

Benzer şekilde, Şii terör örgütü Abu Fadl al-Abbas , hava saldırılarından korunmak için Mayadin yakınlarındaki arkeolojik kalıntılar ve tüneller arasında çok sayıda silah sakladı.

İran ayrıca bölgede büyük miktarda araziyi çok düşük fiyatlarla satın alarak paraya ihtiyacı olan yerel halka uyuşturucu üretimi için izin veriyor ve Suriye ile Irak arasında silah, uyuşturucu kaçakçılığından elde edilen gelirler de dahil olmak üzere ekonomik vaatlerle ileri gelenleri ve aşiret şeyhlerini ayartmaya çalışıyor.

Buna örnek olarak 2017’den beri Baggara aşiretinin ldieri Şeyh Nawaf el-Beşir, İran ve Esed rejimiyle alenen ittifak halinde. Aşiret Deyrizor’da, Şii terör örgütü El Baqir gibi İran destekli milisler için savaşçı topladı ve bunları finanse etti. Haziran ayı ortasından itibaren Rusya ve Esed rejimi, bu milislerin bağlı olduğu yapının en başındaki örgüt Usud el-Aşer’e yerel SDG varlığını zayıflatmakla görev verdi. Diğer aşiretlerin liderleri (örneğin Cabbur, Mushadah, Bukhabour, Muamrah ve Buasi) benzer şekilde Rus ve İran emirlerine boyun eğdiler ve SDG’ye karşı çalışma karşılığında mali yardım kabul ettiler. Moskova ve Tahran bazen nakit sıkıntısı çeken bu aşiret toplulukları üzerinde nüfuz sahibi olmak için rekabet etseler de, genel davranışları giderek işbirliğine doğru kayıyor. Bölgede Esed’in hileli son seçim kampanyasına fon ve insan gücü pompalayan aşiretler, Esed’in meşruiyetine dair yanlış bir algı yaratmayı ve yerel liderlerin boyun eğmesi için korkutarak halkı baskı altına aldı.

Bu baskının en fazla hissedildiği yerler arasında olan Ebu Kemal, Meyadin’deEsed için çalışan Şii milisler ve aşiret savaşçıları,  ev ev gezerek oy kullanmayanların infaz edileceğini bildirerek halka baskı yaptı. Cuma namazı sırasında seçim hakkında olumlu konuşmayı reddeden imamlar tutuklandı. Devlet adamları, aşiret şeyhleri, işadamları ve milis liderleri de aynı şekilde plana yardımcı olmaları için baskı altında tutuldu.

Bu arada, Ala el-Şuvaiş ve İran’ın İslam Devrim Muhafız Ordusu’na bağlı diğer yerel figürler, khayemat watan (vatan için çadırlar) adını verdikleri seçim çadırları açarak seçmenleri açık oy kullanmaya zorladı. Halkın tepkisini önlemek için milisler, seçim ortamlarında herhangi bir Rus veya İran pankartı kaldırmamaya dikkat etti.

Yerel aktivistlere göre, Wagner Grubu gibi Rus paralı askerleri, İran’ın Deyrizor’daki askeri varlığını korumasına, Devrim Ordusu ve milislere beklenen hava saldırılarını önceden bildirerek onların kurtulmalarına ayrıca üslere yerleştirmelerine yardım ediyor. 2017’den beri Rusya’nın, İran destekli milislere herhangi bir yerel muhalefet gücüne veya protestoya karşı saldırmaları için mühimmat ve fon sağladığı bildiriliyor. Moskova’nın yardımları, Şii milislerin askeri olarak yetmediği yerde doğrudan operasyonel müdahaleye kadar vardı. Fırat’ın batı tarafında, Rus savaş uçakları, Deyrizor Havalimanı’ndan Rakka’nın güneyindeki Ghanem al-Ali ve al-Zamleh gibi bölgelere havalanarak Badia bölgesini günlük olarak gözetliyor. Rusların rejim topraklarının zayıf bir şekilde kontrol edilen bu bölümündeki görevinin bir kısmı, DEAŞ ile mücadele sırasında hasar gören petrol ve gaz sahalarının bakımı ile İran’ın bölgede yaptığı yeni hapishaneler ve üsleri korumak.

Rusya İran’ın diğer ülkelerden getirdiği Şii milisleri bir üst yapı kurarak onların sadece bir bölge ile ilgilenmesi için koordinasyon ve planlamayı da kendi generallerine yaptırıyor.

Abu Kamal ‘e yerli Hüssam el-Katerci tarafından 2019’da kurulan Şii kuvvet, petrol/gaz sahalarını, pompa istasyonlarını korumak ve SDG bölgesine geçecek mühimamatı denetleme ile görevlendirildi. Bu yılın başlarında Moskova, sözde “5. Kolordu” ve Filistinli grup Kudüs Gücü’de dahil olmak üzere Rus etkisindeki çeşitli milis birimlerine asker ekleyerek Deyrizor’daki varlığını güçlendirdi. 5. Kolordu, Esed rejiminin 4. Zırhlı Tümeni ve düzensiz Milli Savunma Güçleri ile birlikte bölgede baskınlar yapmakla görevlendirildi.

Sonuç olarak, ABD askeri operasyonları, kuzeydoğu Suriye’nin kontrolü için Rusya ve İran’ın bu ortak girişimine karşı koymak için yeterli olmayacak. Washington ve müttefikleri, yukarıda anlatılan faaliyetler hakkında haberler vermeye devam eden yerel aktivistleri ve gazetecileri korumalıdır.

Bir diğer önemli konu ise Deyr ez-Zour’un aşiret topluluklarının güvenini kazanmak ve onları dış tehditlere direnmeleri için güçlendirmektir.

ABD hükümeti,  yerel insan hakları ihlallerine karışan Suriyeli, İranlı veya Ruslara şiddetle yaptırım uygulamalıdır. Elbette ABD’nin İran ve Rusya ile ele alacağı diğer bölgesel ve küresel meselelerle dolu bir ajandası var. Bununla birlikte, bu konularda müzakereler yürütürken ve anlaşmalar ararken, Tahran ve Moskova’nın kuzeydoğu Suriye’de tam askeri ve siyasi kontrol kurma hırslarından gönüllü olarak vazgeçeceklerine dair bir yanılsama olmamalıdır.

Kaynak: Ortadoğu Haber

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close