Rus Medyası: "Türkiye Filistin Meselesi İle İslam Dünyasının Güçlü Bir Birleştirici Merkezine Dönüşebilir" - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

Rus Medyası: “Türkiye Filistin Meselesi İle İslam Dünyasının Güçlü Bir Birleştirici Merkezine Dönüşebilir”

Abone Ol 

Son günlerde hızla tırmanan İsrail-Filistin çatışması ilginç bir hal aldı. Türkiye Ortadoğu’daki birçok çatışmadan sonra buna da açıkça müdahale etti. Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan, İsrail’i “terörist devlet” olarak nitelendirdi ve tüm dünya toplumunu Tel Aviv’i derhal durdurmaya çağırdı. 

Rus Topcor’da yayımlanan analiz M5 tarafından çevrilmiştir.

“Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz gün müslümanların bayramında, İsrail’e karşı bir dizi sert açıklamada bulundu. Erdoğan;

‘İsrail terör devletinin faaliyetlerini kınıyoruz. İsrail bütün sınırları aştı. İsrail’i durdurmak insanlık için bir şeref meselesidir. Uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırıyoruz.’ ifadelerini kullandı.

Recep Tayyip Erdoğan; “Filistinli kardeşlerini” desteklemeye ve Kudüs’ü savunmaya devam edeceğine dair söz verdi.

Türk liderin Müslüman inancının temellerini savunma konusunda açık bir şekilde meydan okumalar yaptığı gerçeğini görmek zor değil. Ama asıl soru bu sefer ne kadar ileri gitmek istiyor?

Türkiye, tarihi olarak İsrail devletinin ortaya çıkışını ilk kabul eden ülkelerden biriydi. Hatta aralarında oldukça yakın bir ekonomik ortaklık vardı. Ankara İsrail’e özellikle metal ürünler, takım tezgahları, arabalar ve kamyonlar ihraç ediyor ve Tel Aviv’den öncelikli olarak askeri amaçlı  teknoloji ithal ediyordu.

Aralarındaki ilişkiler, bir zamanlar açıkça seküler olan iki ülke arasındaki lişkiler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iktidara gelmesinden sonra belirgin şekilde bozulmaya başladı.  Ankara, Filistinli Müslüman Araplara karşı son derece sert ve tartışmalı bir politika izleyen İsrail tarafından oynanan bir dış düşman imajına açıkça ortaya koymaya başladı.

2007’de Mısır ve İsrail, Yahudi devletinin topraklarının sürekli bombalandığı Gazze Şeridi’nde ortak bir abluka gerçekleştirdi. Bu abluka, Birleşik Devletler ve İngiltere’nin üst düzey liderliği, Rusya ve Türkiye’nin yanı sıra tüm Arap ülkeleri tarafından ağır bir şekilde eleştirildi.

İnsan Hakları Konseyi’ne göre bu müdahale, ekonominin ve kamu hizmetlerinin çökmesine, yoksulluğun ve işsizliğin artmasına neden oldu. 2010 yılında, Özgür Gazze Hareketi adı altında Türkiye’den yola çıkan ve altı gemiden oluşan bir insani yardım filosu İsrail’in ablukasını kırmaya çalıştı. İsrail devletinin donanması bunu engelledi ve kayıplarla sonlanan bir silahlı çatışma yaşandı.

Bu hikayedeki kilit nokta, Filonun Türk İHH insiyatifi ile gönderilmesi ve Türk limanından ayrılmasıdır. Bu olaydan sonra Ankara ile Tel Aviv arasındaki ilişkiler keskin bir şekilde kötüleşti ve İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs ile Türkiye’ye karşı hareket etmeye başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail karşıtı arenada yeniden aktif hale gelmesi bu tarihsel arka planlara dayanmaktadır.

Peki önümüzde olası hangi seçenekler var?

Türkiye’nin son dönemde Suriye, Libya ve Azerbaycan’daki deneyimleri düşünüldüğünde akla gelen ilk şey “vekalet” yoluyla da olsa bir eylem içerisine gireceğidir. Ancak Gazze Şeridi çok sert olmasa da abluka koşullarında olduğu için Ankara’nın diğer yerlere nazaran bu defa büyük bir sorunu olacak.

İsrail Donanması bu sefer büyük ihtimalle silahlarla dolu olacak herhangi bir “Özgürlük Filosu”nun geçmesine yine izin vermeyecek. Bu nedenle Türklerin “Filistinli kardeşlerine” yardım etmek için yapabilecekleri şu anda maddi yardım olarak görünüyor.

Başka bir gerçekçi bir seçenek ise, Türkiye’nin diplomasi yolu ile ikna edeceği bir uluslararası “barış gücünün” Gazze’deki tarafların arasında konuşlanmasıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, BM’nin çatışmanın çözümüne katılımına ilişkin açıklaması boşuna değil.

Türklerin böylesine makul bir strateji ile Doğu Kudüs’e girmesi, tüm İslam aleminin birleştirici merkezi olmayı hedefleyen Ankara için büyük bir siyasi zafer olacaktır.

Bir başka seçenek ise daha şiddetli ve daha az gerçekçi olan bir senaryodur. Türkiye Gazze’ye herşeye rağmen yine bir “Özgürlük Filosu” gönderebilir ve filoya bu sefer donanması eşlik edebiliir. Böyle bir adım neredeyse kaçınılmaz olarak İsrail deniz kuvvetleri ile Türk donanmasının askeri olarak bir çatışmasına yol açacaktır.

Peki bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yenilgisi mi olur? 

Bu aksine Türkiye için büyük bir imaj zaferi olur. Eğer Türkiye tamamen müdahil olur ve Türk askerleri böyle bir senaryoda şehit olursa Erdoğan ve Türkiye “inancın savunucusu” olarak merkeze oturacaktır. Türkiye, İsrail aleyhine gitmekten korkmayan, tüm İslam dünyasının güçlü bir birleştirici merkezine dönüşecektir. Aynı zamanda Ankara, Tel Aviv’in saldırganlığını kontrol altına almak için Pakistan gibi ortakların yardımıyla kendi nükleer cephaneliğini yaratmaya başlamak için tam bir hak kazanacaktır…”

Kaynak: M5
Çeviri/Analiz: Adem KILIÇ

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close