İsrail, Savaş Suçundan Yargılanmamak İçin Her Yolu Deneyecek - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

İsrail, Savaş Suçundan Yargılanmamak İçin Her Yolu Deneyecek

Abone Ol 

İsrail, Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin(UCM) geçen hafta aldığı kararla çılgına döndü. Muhtemelen Başbakan Benjamin Netanyahu da dahil olmak üzere üst düzey İsrailli yetkililer artık işgal altındaki Filistin topraklarındaki savaş hukukunun ihlalinden sorumlu tutulabilir.

İsrail, Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin(UCM) geçen hafta aldığı kararla çılgına döndü. Muhtemelen Başbakan Benjamin Netanyahu da dahil olmak üzere üst düzey İsrailli yetkililer artık işgal altındaki Filistin topraklarındaki savaş hukukunun ihlalinden sorumlu tutulabilir.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’ndeki (UCM) yargıçların kararı, İsraillilerin savaş suçlarından yargılanmasını garanti etmiyor; en azından şimdilik. Ancak yargıçların belirttiğine göre, yıllar süren gecikmelerden sonra Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’deki Filistin topraklarının mahkemenin yetki alanına girip girmediği sorununu çözüyor.

İsraillilerin savaş suçlarından soruşturulması için artık kapının açık olması, İsrailli liderlerin karara bu kadar öfkeyle yanıt vermesinin nedenidir. Mahkemenin başsavcısı tam bir yasal dayanakla hazırlık soruşturmasını tamamladı.

UCM’nin kararına verilen tepkiler arasında belki de en akıl almaz olanı – tahmin edilebileceği gibi- Netanyahu’dan geldi.

Hafta sonu, yabancı izleyicilere yönelik İngilizce yayınlanan videoda, UCM’nin İsrail’i “sahte savaş suçları” olarak adlandırdığı şey için araştırdığını gaf yaparak duyurdu ve bunu “net antisemitizm” olarak nitelendirdi. Daha etkili olması için de Nazi Katliamı’na atıfta bulundu.

İddialarında küçük bir ironi eksikti. Netanyahu, UCM yargıçlarının kararını “siyasi bir organ ve bir yargı kurumu” olarak kanıtlamaya çalışmakla kınadı. Aslında, tamamen yasal ve adil olması gereken bir konuda mahkemenin yapısını hiçe sayarak siyasi oyun kuran Netanyahu’dur. İsrail’in tercih ettiği taktik olan antisemitizm karalamalarını UCM’nin müfettişlerini uzaklaştırmak için kullanacağını umuyor.

Mahkeme yetkilileri halihazırda üç ayrı soruşturma alanına ilgi gösterdiler:

İsrail, Gazze’ye yönelik saldırılarında çok sayıda Filistinli sivili öldürdü; Filistinli protestocuların Gazze çevresinde üstüste ölümcül şekilde vurulması ve İsrail’in işgal altındaki topraklarda onlarca yıldır süren yasadışı yerleşim inşası, çoğu zaman Filistinlilerin etnik temizliğini gerektiriyor.

Yardım gemilerine saldırı

Netanyahu ne kadar karşı durursa dursun, gerçek şu ki İsrail’in kendi hukuk birimleri, ordu komutanlarının, hükümet bakanlarının ve üst düzey yöneticilerinin kovuşturmaya açık olmasını uzun süredir tavsiye ediyor. Bu nedenle yerel diplomatik personelleri, telefonlarında özel bir “panik butonu” ile yabancı havalimanlarında tutuklanma tehdidine karşı uyarmak için uzun yıllardır seyahat ediyorlar.

Tam da böyle bir olay 2013 yılında, eski donanma komutanı Eli Marom’u Londra’nın Heathrow havaalanındaki sınır görevlilerinin “uluslararası hukuk” uyarınca tutuklamaya hazırlandığından şüphelenmesinin ardından düğmeye bastığında meydana geldi.

Marom, üç yıl önce, İsrail’in Gazze ablukasını kırmaya çalışan gemilerden oluşan bir yardım konvoyuna donanma komandolarının uluslararası sularda yaptığı ölümcül saldırıyı onaylamıştı.

Marom’un gergin olmak için nedenleri vardı. Daha önce, 2005’te emekli bir general olan Doron Almog, 59 Filistinlinin evinin yıkılmasıyla ilgili İngiltere’nin hakkındaki tutuklama emrinden kaçmak için Heathrow’a indikten sonra iki saat boyunca uçağında saklandı. Scotland Yard’ın Almog’u tutuklamaya çalışanların silahlı çatışmaya girmek yerine kaçmasına izin verdiği bildirildi.

Buna ek olarak, eski Dışişleri Bakanı Tzipi Livni, 2009 yılında Gazze’ye yönelik üç hafta süren ve 1.400 Filistinlinin ölümüne neden olan saldırıların parçası olarak tutuklanacağından korktuğu için İngiltere’ye yaptığı ziyareti iptal etmek zorunda kaldı.

Aslında İsrail, üst düzey yetkililerinden hangisinin uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve geçen yaz savaş suçları nedeniyle soruşturulması muhtemel yüzlerce kişiden oluşan gizli bir liste hazırlandığını iyi biliyor.

Mahkemeyi terörize etmek için teklif

Ancak İsrail, savaş suçları zanlılarının neler yaptığının fazlasıyla farkında olsa da, Netanyahu UCM’nin geçen haftaki kararının siyasi olduğunu gözlemlemekte haklı.

Aslında, Filistin Yönetimi 2015’te UCM’ye katıldığından beri mahkemenin İsrail’e yönelik muamelesi siyasete derin bir şekilde sinmiş durumda. Batılı müttefikler, İsrailli yetkililerin savaş suçlarından yargılanmamasını sağlamak için defalarca mahkemeyi sindirmeye çalıştılar.

UCM yargıçlarının, Donald Trump’ın ABD başkanı olarak istifa etmesinden hemen sonra işgal altındaki topraklar üzerinde yargı yetkisini savunmak için harekete geçmeleri tesadüf değil. Trump yönetimi, UCM personelinin ABD’ye girmesini yasaklayan ve mal varlıklarını dondurmaya yönelik tehditleriyle mahkemeyi sindirmek için bir kampanya yürütmüştü.

UCM’nin kararının zamanlaması, başsavcısı Fatou Bensouda’nın birkaç ay içinde görevinden ayrılacağı gerçeğiyle de ilgili olabilir. O zamandan önce İsrailliler hakkında herhangi bir soruşturma başlatması pek olası değil ve görevi halefine bırakıyor.

Böyle bir gecikme İsrail’e daha fazla zaman kazandıracaktır. Ve yeni başsavcı bir baskı altında İsrail’in – on yıllarca süren yasaları çiğnemesine rağmen – yargılanmasında mahkemenin gücünün yeterli olmadığına ikna edilebilir.

Kampanya başlıyor

Tam da böyle bir kampanya çoktan başladı. Pazar günü, İsrail dışişleri bakanlığı düzinelerce büyükelçisine acil yolla gizli bir telgraf göndererek, onları UCM’ye baskı uygulamak için kendi başkentlerinde bir kampanyaya başlatmaya çağırdı.

Pazartesi günü, kesin olarak İsrail’in gizli savaş suçu zanlıları listesinde yer alan eski bir genelkurmay başkanı olan Dışişleri Bakanı Gabi Aşkenazi, yabancı başkentlerdeki meslektaşlarını arayıp yardım çağrısında bulundu. Bu büyük olasılıkla Bensouda’nın yerini alacak daha sempatik bir başsavcı için kulis yapmayı da içerecek.

İsrail medyası, UCM üyesi bazı devletlerin güvenlik kaynaklarının, İsrailliler aleyhine herhangi bir tutuklama emri çıkarıldığını öğrenmeleri halinde İsrail’e ihbar etmeyi zaten kabul ettiklerini söylediklerini bildirdi.

Nitekim ABD’de Biden yönetimi, Almanya ve Avustralya hükümeti gibi İsrail’in kuvvetli savunucuları, UCM ihbar kararını örtük olarak yayınlarken uluslararası savaş hukukunu korumak gerekiyor.

Filistinli eski bir yetkili olan Hanan Ashrawi, Almanya’nın mahkemeye yaptığı baskıya yanıt olarak, geçtiğimiz Salı günü şöyle bir tweet paylaştı: “Öyleyse, ‘yasal görüşünüz’ UCM yargıçlarının kararının ve BM’nin [Genel Kurul] kararlarının yerine mi geçiyor? Kendine saygı duyan hiçbir devlet, İsrail’in talimatlarını (veya gözdağı vermesini) kabul etmemelidir.”

Diğer ülkeler de kendi çıkarlarına göre hesaplarla yakında aynı şeyi takip edebilir. Birleşik Krallık dahil olmak üzere ABD önderliğindeki “teröre karşı savaş” ile en yakın ittifak kuranlar, – “batı diplomatik kulübünde” olan bir çok devlet- İsrail’in savaş suçlarından sorumlu tutulmamasını sağlamak için her türlü nedene sahipken taahhüt ettiği türden çıkarlar sözkonusu… Onlar UCM’nin iddianamelerinin Afrikalı liderlerle sınırlanmasının devam etmesini tercih ediyorlar.

Perde arkasındaki lobicilik ve baskı, UCM’nin Aralık ayında Birleşik Krallık yetkilileri hakkındaki soruşturmasını herhangi bir iddianame yayınlamadan kapatması yönündeki tutarsız gerekçesini görünüşte açıklayabilir. Bunu, İngiliz kuvvetlerinin Irak’ta işlediği savaş suçlarını kabul ederken de yaptı. İsrail de benzer bir sahte gerekçeyle erteleme bekleyebilir.

İsrail’in korunması

Gerçek şu ki, İsrail aleyhine açılan dava, soruşturmaya açık hale geldiğinde, her zaman yasal olanlardan çok siyasi faktörlere bağlı olacaktır. Ancak İsrail’in savaş suçları hakkındaki korunması, Filistin’in 2015’te Roma Statüsü’nü onaylamasından çok önce belliydi.

Örneğin altı yıl önce İsrail, BM komitesinin 2009’da İsrail’in Gazze’ye saldırısına ilişkin raporu üzerine ünlü Güney Afrikalı hukukçu Richard Goldstone’a karşı bir sindirme kampanyası düzenledi. Rapor, İsrail ve Hamas’ı savaş suçlarından ve hatta insanlığa karşı daha ağır suçlardan sorumlu buldu.

Goldstone, Güney Afrika Siyonist Federasyonu’nun torununun bar mitzvah’ına katılmasını yasaklamasıyla sonuçlanan şahsına yönelik kampanyadan aylar sonra en güçlü delillerini inkar etti.

Benzer şekilde, yabancı vatandaşların uluslararası hukukunu ihlal ettiğinden şüphelenilen bir görevlinin, kendi devletinin reddetmesi durumunda tutuklama talep etmesine izin veren “uluslararası hukuk” kuralları, uygulamada hiçbir zaman İsraillilere karşı uygulanmadı.

Almog ve Livni’yi içeren olaylardan sonra, 2011’de Birleşik Krallık hükümeti, özellikle İsrailli yetkilileri İngiliz topraklarında tutuklanmaktan korumak için uluslararası hukuku manipüle etmişti.

UCM’deki gecikme ve sürüncemeler

UCM, 2010 yılında Mavi Marmara yardım filosunun Gazze’ye uluslararası sularda düzenlediği saldırı nedeniyle İsrailli yetkilileri soruşturma fırsatı buldu. Gemileri basan İsrailli komandolar, biri Amerikan vatandaşı olmak üzere 10 Türk sivil öldürüldü.

Bunun üzerine Bensouda, 2014 yılında teknenin açtığı bayrak sahibi Komor tarafından başlatılan davaya devam etmemeyi tercih etti. Geçen yıl yapılan bir temyizde ise, UCM yargıçları onu bu karara varırken yaptığı bir dizi “hata” nedeniyle, yeniden düşünmeyi tavsiye ederek olayı tekrar soruşturmamakla eleştirdi.

Ancak yargıçlar, bu başarısızlıkları düzeltmek için kendilerinin hangi yetkiye sahip olduklarının “belirsiz” olduğu sonucuna vardılar ve bu nedenle daha fazla inceleme talep etmediler.

Gecikmeler ve sürüncemeler, UCM’nin son kararını da rahatsız etti. Mahkeme 2015’ten beri yargı konularında ayak sürüyor. Herhangi bir İsrailli Lahey’deki rıhtıma girmeden önce çok azı hukukla ilgili birçok büyük engel çıkarılmaya devam edecek.

Umut işaretleri

Yine de, geçen haftaki karar Filistinlilere birkaç umut ışığı veriyor. İsrail’in Filistinlilerin devlet olma mücadelesini karşı işlerinin tamamen yolunda gitmediğini doğruluyor. Trump sonrası siyasi ortamın İsrail için beklenenden daha fırtınalı hale gelebileceğini gösteriyor. Liderleri, onayladıkları savaş suçlarının boyutu ve görünürlüğü konusunda biraz daha temkinli davranmak zorunda kalabilir.

Mahkeme, Batı Şeria’yı ilhak etme planları gibi İsrail’in en kötü aşırılıklarını tek başına durdurmaya yeteceğini umarak, olası bir soruşturmanın sonucunu İsrail’e bırakmaya karar verebilir.

Veya UCM, yargı yetkisi kararının, İsrail Yüksek Mahkemesi’nin işgal altındaki topraklardaki uluslararası hukuku uygulamadaki başarısızlıklarına karşı Lahey yolunu açması için bir çağrı olarak hizmet edeceğine inanabilir. Ancak bu sonuçlardan herhangi birine karar vermek, mahkeme tarafından daha fazla geri kalma, daha çok politik olmasına yol açacaktır.

UCM’nin siyasi olmaktan çok bir yargı organı olup olmadığının sınanması, Netanyahu’nun talep ettiği gibi, İsrail’in soruşturulmasını reddetmesinde değil. Gerçek sınav, Filistinlileri gerçekten koruyacak şekilde uluslararası hukuku uygulamak ve kötü yönlendirmelerin ötesine geçip geçemeyeceğidir.

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close