Bugüne kadar gerçekleşen savaşlar incelendiğinde, sayıca (teçhizat ve personel) üstün olan tarafın kendisinden sayıca daha az olana karşı her zaman başarılı olamadığı görülmektedir. Bu durumun birçok nedeni vardır. Örneğin, modern teknolojiye sahip olmak, bu nedenlerden biridir. Bu makalede, silahlı kuvvetlerin hareket kabiliyetini doğrudan etkileyen teknolojik üstünlüğün önemli bir aracı olan “nanoteknoloji” konusu incelenmiştir.
Askeri tarih, hafif silahlara sahip orduların kendilerine göre daha ağır silahlara sahip ordulara karşı üstünlük sağladığı örneklerle doludur. Silah sistemlerindeki hafiflik bir orduya, hareket kabiliyetinde daha fazla esneklik ve çeviklik kazandırmaktadır. Bununla birlikte silah sistemlerinin ömür devrinin uzunluğu, lojistik açıdan da bir avantaj sağlamaktadır. Bu noktada aklımıza şu soru gelir: silah ve teçhizatın aynı anda hem hafif hem çevik hem de uzun ömürlü olması mümkün olabilir mi? Mümkün ise bu nasıl sağlanabilir? Günümüzde askeri teknolojilerin geldiği seviye göz önüne alındığında, “nanoteknoloji” kavramını duyanlar için bu sorunun cevabının oldukça kolay olduğunu söyleyebiliriz. Peki, nedir bu nanoteknoloji?
NANOTEKNOLOJİ NEDİR?
Bugüne kadar askeri teknolojideki gelişmeleri beş evre halinde inceleyebiliriz. İlk evre, Çin’den gelip Avrupalılar tarafından oldukça etkin kullanılan barutun yer aldığı çağdır. İkinci evre, Sanayi Devrimi’nin yaşandığı evredir. Bu evrede buhar makinesi ve mitralyöz ile savaş tekniklerinin hızlı makineleşmesi sağlanmıştır. Üçüncü evrede muharip havacılık ve hava bombardımanı oldukça etkindir. Dördüncü evre hassas güdümlü füzelerin ve akıllı mühimmatların görüldüğü evredir. Beşinci ve içerisinde bulunduğumuz evre ise insansız sistemler, siber teknolojiler, lazer silahları, yapay zekâ ve nanoteknolojinin yer aldığı evredir.
Nanoteknoloji, içerisinde malzeme bilimi, matematik, fizik, kimya, biyoloji, eczacılık, tıp, bilgisayar ve elektronik bilimleri gibi farklı disiplinlerin yer aldığı, gelecekte toplumlar ve ülkeler üzerinde devrim niteliğinde etkiler yaratabileceği öngörülen, “büyüğü hayal etmeyi sona erdiren” bir teknoloji alanıdır. Eski ABD Savunma Bakanı Yardımcısı Clifford Lau’nun ifade ettiği gibi nanoteknoloji, baruttan sonraki en önemli icattır ve dünyadaki güç dengesini değiştirebilecek bir potansiyele sahiptir.
Nanoteknolojinin askeri alandaki etkilerine geçmeden önce “nano” kavramının tanımını yapmakta fayda vardır. “Nano” Yunanca bir kelimedir ve “cüce” veya “küçük” anlamına gelir.4 Nano kelimesi teknik bir ölçü birimi olarak kullanılır ve herhangi bir ölçünün milyarda biri anlamını taşır. Bu kapsamda nanometre, bir metrenin milyarda biri ölçüsünde bir uzunluğu ifade etmekte ve yaklaşık yedi atomun art arda dizilimi olarak temsil edilebilmektedir. Nano ölçekte incelenen malzemelerin; manyetik, optik, elektriksel, kimyasal, termal ve mekanik özellikleri önemli ölçüde değişmektedir. Nanoteknoloji, boyutları 0,1 nm ile 100 nm arasında olan yapıların ticari bir amaca hizmet edebilecek şekilde işlenmesi, ölçümü, modellenmesi ve düzenlenmesi ile bu ölçekteki araştırmaları ve teknolojik gelişmeleri içermektedir.
Nanoteknolojinin tarihçesine baktığımızda, maddelerin minyatürleştirilmesi kavramının ilk kez ünlü fizikçi Richard P. Feynman (1918-1988) tarafından ortaya atıldığını görmekteyiz. Feynman, kuantum elektrodinamiği sahasında yapmış olduğu çalışmalarla, 1965 yılında Fizik Nobel ödülünü kazanmıştır. 29 Kasım 1959’da, Amerikan Fizikçiler Cemiyeti yıllık toplantısında, “There’s plenty of room at the bottom – An invitation to enter a new field of physics (Aşağıda çok yer var: Fiziğin yeni bir sahasına davet)” başlıklı bir konuşma yapan Feynman, bu konuşmasıyla nanoteknoloji çağının başladığını ilan etmiştir.
Feynman konuşmasında, gelecekte pek çok atomun istenilen şekilde düzenlenebileceğini, Britannica Ansiklopedisi’nin tamamının bir iğnenin ucu kadar küçültülebileceğini, yapılması gereken tek şeyin ansiklopedide yazan tüm yazıların 25.000 kez küçültülmesi olduğunu ifade etmiş ve dünyada o ana kadar elde edilmiş olan tüm bilgilerin 35 sayfada toplanabileceğini iddia etmiştir. Feynman’ın bu iddiasını dikkate alan başta ABD olmak üzere birçok ülke, ticari ve askeri alanda nanoteknoloji araştırma ve geliştirme (ArGe) çalışmalarına başlamışlardır.
Bir diğer bilim insanı K. Eric Drexler tarafından 1986 yılında yayımlanan “Engines of creation: The coming era of nanotechnology / Motorların yaratılışı: Nanoteknolojinin yaklaşan çağı” isimli kitap, nanoteknolojiye yönelik öngörülerin çok daha anlaşılabilir olmasını sağlamıştır. Drexler bu kitabında; atomlarla, canlı hücrelerden çok daha küçük, mevcut makinelerden çok daha güçlü ve çok daha hafif, kendi kendini kopyalayan, nano-ölçek seviyesinde makineler üretilebileceğini iddia etmiştir.
Bu iddialar henüz tam olarak doğrulanmamış olsa da özellikle savunma ve güvenlik alanındaki çalışmaların gizlilik içerisinde yürütüldüğü göz önüne alındığında nanoteknoloji ürünlerinin hızlıca ve ani bir şekilde hayatımıza gireceğini söyleyebiliriz.
Nanoteknoloji, boyutları 0,1 nm ile 100 nm arasında olan yapıların ticari bir amaca hizmet edebilecek şekilde işlenmesi, ölçümü, modellenmesi ve düzenlenmesi ile bu ölçekteki araştırmaları ve teknolojik gelişmeleri içerir.
NANOTEKNOLOJİNİN POTANSİYEL ARAŞTIRMA VE UYGULAMA ALANLARI
Disiplinlerarası bir teknoloji olan nanoteknoloji, sağlık, enerji, çevre, elektronik, gıda, tarım, tekstil ve askeri alanlarda kendisini göstermeye başlamıştır. Giderek günlük yaşamın bir gerçeği haline gelen nanoteknoloji kullanılarak üretilen ürünler, piyasada satılmaya başlamıştır.
Örneğin, Amerikan otomotiv üreticileri, nanotüpler vasıtasıyla güvenliği artırılmış yakıt ünitelerini uzunca bir süredir kullanmaktadır. Güney Kore ise nanoteknolojinin mikroelektronik alanına yoğunlaşmıştır. Benzer şekilde, elektronik, tekstil endüstrisi gibi değişik nanoteknoloji uygulamaları geliştirilerek yüksek katma değerli ürünler ortaya çıkarılmaktadır.9 Nanoteknolojinin muhtemel araştırma ve uygulama alanlarına ilişkin bazı örnekler aşağıda kısaca açıklanmıştır.
Sağlık Alanı
Nanoteknolojinin sağlık sektöründe uygulamaları, insan sağlığı için büyük bir yarar sağlamaktadır. Hastalıkların tespiti, teşhisi ve tedavisi gibi süreçlerde kullanılması, önümüzdeki dönemlerde karşımıza çıkacak en büyük yeniliklerden birisi olacaktır. Uzun vadede nanoteknolojik imkânlarla üretilecek nanoilaçların, akıllı nanorobotlarla hedefe yönelik gönderilmesi, nanosensörlerle hastalığın erken teşhisi ve tedavisinin yapılması mümkün olabilecektir.
Tanı ve tedavi sürecinde kullanılan malzemelerin nanoölçek seviyede yeniden düzenlenmesi ile kanser tanı ve görüntüleme yöntemleri geliştirilecek ve kanser ilk başlangıç seviyesinde iken tespit edilebilecektir.
İlk tespit ile birlikte tedavi sürecinde ise hedefe yönelik ola rak üretilen ilaçlar, nanorobotlar vasıtasıyla kanserli hücreye gönderilerek sadece o hücrenin yokedilmesi sağlanacaktır. Bir başka ifade ile ilaçlar akıllı hale gelecektir.
Diğer taraftan sayısız çalışmaya rağmen, sağlık sektöründe nanoteknoloji uygulamaları büyük ölçüde teorik olarak kalmıştır. Şu anda nanoilaca yönelik çalışmaların çoğu, klinik denemelerdir ve henüz ana sağlık hizmetlerine girmemiştir. Bugün için nanosensör ve nanorobotların kanımızda dolaşması bilim kurgu olarak düşünülse de nanoteknolojide meydana gelen gelişmeler bu uygulamaları gerçeğe dönüştürecektir.
Bilişim ve Elektronik Teknolojileri
Bilişim ve elektronik teknolojilerinde nanoteknoloji uygulamalarının hedefi, ekonomik ve yüksek performansa sahip malzemeler ve cihazlar üretmektir. Nanoteknolojinin elektronik ve bilgisayar alanındaki uygulamaları bugün itibarıyla sınırlı bir seviyededir. Ancak gelecekte nanoteknolojinin elektronik alanda çok büyük avantajlar sağlaması beklenmektedir. Özellikle karbon atomundan oluşan tüp şeklindeki karbon nanotüpler ve düzlemsel yapıları, elektroniğe önemli katkılar yapacaktır.
Çok sayıda mekanik ve elektriksel özelliğe sahip olan karbon nanotüpler, özellikle askeri alanda oldukça önemli bir yer tutan sensör sistemlerinde kullanılabilecektir. Nanoteknoloji ile üretilen sensörlerin boyutları küçüldükçe algılama hassasiyetleri artacaktır. Algılama hassasiyetleri yüksek ve maliyetleri düşük olacak şekilde geliştirilecek sensörler, askeri alan başta olmak üzere, sağlık, enerji vb. alanlarda etkin olarak kullanılabilecektir. Nanoölçekte elektronik devre elemanlarının üretilmesiyle bilgisayar mimari tasarımında yeni gelişmeler beklenmektedir. Nanoteknoloji ürünü bilgisayarların, günümüz teknolojisi ile üretilen bilgisayarlara nazaran boyut olarak daha küçük ancak hız ve kapasite olarak daha büyük olması ve daha az enerji harcaması beklenmektedir. Elektronik endüstrisinde, nanoteknolojik ürünlere yönelik ArGe çalışmaları hızla devam etmektedir. Bu kapsamda; nanoölçekli cep telefonlarının geliştirilmesi yönünde önemli çalışmalar yapılmaktadır.
Tekstil Sektörü
Tekstil endüstrisi, nanoteknolojideki gelişmelerden oldukça fazla etkilenen sektörlerin başında gelmektedir. Günümüzde nanoteknoloji ile leke ve kırışıklığa karşı geliştirilmiş kıyafetler üretilmiş durumda olup gelecekte tekstil malzemelerinin performanslarının ve mevcut fonksiyonlarının geliştirilmesi ve akıllı tekstil ürünlerinin ortaya çıkarılması hedeflenmektedir. Akıllı tekstil ürünlerinin, sensör entegreli, veri elde etme ve transfer kabiliyetli, gelişmiş koruma ve algılama imkânına sahip, sağlık hizmetleri verebilen, kendi kendini temizleme ve tamir etme özelliklerine sahip olması beklenmektedir.
ASKERİ NANOTEKNOLOJİ
Nanoteknolojinin etkili olacağı teknoloji alanlarından belki de en önemlisi askeri teknolojilerdir. Nanoteknolojinin askeri alandaki potansiyel kullanım alanlarına değinmeden önce şunu belirtmekte fayda var; bu alandaki uygulamalar araştırmacıların hayal gücü ile sınırlıdır. Bu yüzden aşağıda belirtilen konular buzdağının sadece görünen kısmıdır.
Nanoteknoloji, savaş teknolojisini farklı şekillerde etkileme potansiyeline sahiptir. Daha hafif, daha güçlü, ısıya dayanıklı nanomalzemeler, her türlü silahın üretiminde, lojistik alanında, zırhın güçlendirilmesinde ve enerji tasarrufunda kullanılabilecektir. Bununla birlikte asker için kullanımı söz konusu olduğunda, asker için daha yüksek koruma, daha uzun süre dayanma ve daha iyi destekleme yetenekleri sağlayacaktır.
Nanoteknoloji disiplinler arası doğası gereği, öncelikli olarak araç teknolojilerinde önemli bir rol oynayacaktır. Araç tabanlı uygulamalar için nanoteknolojideki ArGe’nin amacı, aracın toplam ağırlığını azaltmak, yakıt verimliliğini ve güvenilirliği arttırmak, daha fazla konfor sağlamaktır. Bu nitelikler askeri alanda da aynı derecede geçerlidir. Silahlı kuvvetler, zırhlı personel taşıyıcıları, zırhlı savaş araçları, piyade savaş araçları, keşif araçları, lojistik gemileri, savaş uçakları vb. farklı roller için geniş bir araç çeşitliliğine sahiptir. Bu araçların tedarik maliyetleri dışında bakım harcamaları da savunma bütçesinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Gelecekteki askeri araçların hafifletilmesi, çok amaçlı kullanılması, az bakım ve yakıt tüketimine sahip olması ve ayrıca askere daha yüksek güvenlik sağlayabilmeleri önemli bir kazanım olacaktır. Tüm bu özellikler nanoteknoloji sayesinde elde edilebilecektir.
Nanoteknolojinin askeri alandaki etkileri henüz öngörü niteliğindedir. 2019 itibariyle herhangi bir silah sisteminde aktif olarak kullanılabilen nanoteknoloji ürünü olmamakla birlikte başta ABD olmak üzere birçok devletin askeri nanoteknoloji üzerine ArGe çalışmalarını büyük bir gizlilik içerisinde sürdürdüğü bilinen bir gerçektir.
Nanoteknolojinin askeri alandaki etkileri henüz öngörü niteliğindedir. 2019 itibariyle herhangi bir silah sisteminde aktif olarak kullanılabilen nanoteknoloji ürünü olmamakla birlikte başta ABD olmak üzere birçok devletin askeri nanoteknoloji üzerine ArGe çalışmalarını büyük bir gizlilik içerisinde sürdürdüğü bilinen bir gerçektir. Nanoteknolojiye ilişkin devlet düzeyinde ilk somut çalışma, 2001 yılında kurulan ABD Ulusal Nanoteknoloji İnisiyatifi/UNI (National Nanotechnology Initiative/NNI) ile başlamıştır.
UNI, nanoteknoloji ile ilgili araştırma faaliyetlerini yürüten 20 departman ve bağımsız kurumdan oluşan bir ABD hükümeti ArGe girişimidir. UNI’nin 2020 yılı araştırma bütçesi 1,4 milyar ABD Doları olarak belirlenmiştir. Nanoteknoloji ArGe çalışmaları UNI’nin öncülüğünde, üniversiteler, sanayii ve silahlı kuvvetlerin araştırma laboratuvarlarında gerçekleştirilmektedir.
Diğer taraftan askeri nanoteknoloji için 2002 yılında ABD Savunma Bakanlığı tarafından Massachusetts Teknoloji Üniversitesi (Massachusetts Institute of Technology/MIT) içerisinde Askeri Nanoteknoloji Enstitüsü (The Institute for Soldier Nanotechnologies/ISN) kurulmuştur. Askeri nanoteknoloji alanında önemli bir kurum haline gelen bu enstitü, hem simetrik hem de asimetrik savaşlarda askerin hayatta kalmasını sağlayacak nanoteknoloji ürünleri geliştirmek maksadıyla ArGe çalışmalarını sürdürmektedir. Bu enstitü bünyesinde, patlayıcı ve balistik koruma, kimyasal ve biyolojik serpintilerin algılanması, fizyolojik gözlemleme ve otomatik tıbbi müdahale, durumsal farkındalığın artırılması, teçhizat ağırlığının azaltılması ve askerin rahatlığının artırılması için yeni yöntemler geliştirilmektedir.13
Dünyada birçok ülke, ABD’deki çalışmalara paralel şekilde askeri nanoteknoloji üzerine çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. Örneğin; Japonya 1,3 milyar dolar, Rusya 974 milyon dolar ve Almanya 617 milyon dolarlık yatırımlarla bu alanda ABD ile yarışan ülkeler olarak göze çarpmaktadır.
Ülkemizde ise askeri nanoteknolojiye ilişkin çeşitli projeler başlatılmış olmakla birlikte bu projelerin azlığı dikkati çekmektedir. Bilkent Üniversitesi Nanoteknoloji Araştırma Merkezi (NANOTAM) tarafından 2009-2012 yılları arasında yürütülen Nanoaygıt projesi, savunma ve güvenlik uygulamaları alanında gerçekleşen ilk proje olması yönüyle önem taşımaktadır. ArGe projesi olarak başlatılan ve tamamlanan bu projenin çıktılarının seri üretime dönüştürülerek askeri sistemlerde kullanımı maalesef gerçekleştirilememiştir.
Geleceğin askeri için öngörülen teknoloji ve ürünler; giyilebilir ve esnek nanokompozitler, nanofiberlerden üretilmiş akıllı tekstiller, akıllı kasklar ve sensör entegreli, biyolojik ve kimyasal saldırılara karşı korumalı akıllı kıyafetlerdir.15 Bu gelişmeler, hem sivil hem de askeri kullanım olmak üzere çift taraflı bir kazanım sağlayabilecek potansiyele sahiptir. Nanoteknoloji, askere bireysel olarak oldukça önemli kolaylıklar getirecektir. Örneğin, nanoteknoloji ile üniformalar çok fonksiyonlu hale gelerek kimyasal, biyolojik ve radyolojik saldırılara karşı koruma sağlayabilecek, kurşun, bomba ve mayınlara karşı anti balistik özellikler taşıyabilecektir. Bununla birlikte askerlerin en birincil ihtiyacı olan hızlı hareket edebilme kabiliyeti ve hafiflik, nanomalzeme ve nanokaplamalar ile sağlanabilecektir.
Askeri alandaki nanoteknoloji çalışmaları içerisinde nanosensörler oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Nanosensörler ile donatılmış ve nanomalzemeler ile güçlendirilmiş teçhizatlar gelecekte askerin en önemli teknolojik kazanımları olacaktır. Bunun en uygulanabilir alanı, istihbarat sistemleridir. Harekât alanında ihtiyaç duyulan istihbaratın anlık üretilmesi ve dağıtımı için hassasiyeti yüksek nanosensörlerin rolü oldukça fazladır.
Sensör sistemleri, askeri nanoteknoloji araştırmalarının temel araştırma alanlarından birisidir. Nanoteknoloji kullanılarak üretilecek hassas sensörler, mayınların tespitinin yanı sıra sınır boyunca terörist geçişlerinin tespit ve teşhisi için markalama işlemine imkân sağlamış olacaktır. Düşmanın konuş kuruluşu, terörist faaliyetlerin niteliği ve verdirilen hasarın tespiti için görüntü hassasiyeti yüksek sensörler, istihbarat üretim faaliyeti içerisinde ihtiyaç duyulan en can alıcı sistemlerden birisidir.
Gelecekte askeri alanda, bugün bilim kurgu olarak düşündüğümüz çok farklı nanoteknoloji uygulamalarına şahit olduğumuzda, “keşke” dememek için vakit geçirmeden nanoteknoloji araştırmalarına ciddi anlamda yatırım yapmamız gerekmektedir.
Dünyada birçok ülke, ABD’deki çalışmalara paralel şekilde askeri nanoteknoloji üzerine çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. Örneğin; Japonya 1,3 milyar dolar, Rusya 974 milyon dolar ve Almanya 617 milyon dolarlık yatırımlarla bu alanda ABD ile yarışan ülkeler olarak göze çarpmaktadır.
Sensörlerin görüntü hassasiyeti ve çözünürlük kalitesi, toplanan istihbaratın doğruluk derecesini belirlemektedir. Nanosensörler ile donatılmış insansız hava ve kara araçları, harekât alanının gözetlenmesi, dost birliklerin bekasının sağlanması ve terörist faaliyetlerinin erken tespit ve teşhisi için önemli görevler üstleneceklerdir. Bununla birlikte, Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer (KBRN) serpintilerin ölçümü, nano seviyede üretilen sensörler vasıtasıyla daha hassas yapılabilecektir.
Askeri sağlık alanına ilişkin nanoteknoloji uygulamasına baktığımızda karşımıza DARPA tarafından gerçekleştirilen bir çalışma çıkmakta. Yapılan ArGe çalışmasında, vücuda yerleştirilebilir sensörler vasıtasıyla harekat alanındaki askerin stres seviyesi, hastalıkları, beslenmesi ve daha birçok hayati belirtilerinin izlenmesi hedeflenmektedir. Bu nanosensörler sayesinde askerin sağlığını en üst seviyede tutmak için sağlık görevlileri tarafından gerçek zamanlı izleme yapılması düşünülmektedir.
Askeri kara, deniz ve hava araçlarında, füze, roket ve uydu sistemlerinde kullanılmak üzere nanomalzeme, nanosensör ve nanoaygıtlar geliştirilmeye başlanmış, bu yönde ABD başta olmak üzere birçok ülkenin silahlı kuvvetleri tarafından ArGe projeleri tanımlanmıştır.
Kısa, orta ve uzun menzilli füzeler, insanlı ve insansız hava/ kara araçları, uydular, fırlatma roketleri vb. birçok silah sistemi, nanoteknoloji kullanılarak üretilebilecek sistemler arasında yer almaktadır.
Özellikle terörizmle mücadelede etkin bir şekilde kullanılan İnsansız Hava Araçlarının (İHA) nano seviyesine getirilmesi, ABD’nin uzun vade planlamaları arasında yer almaktadır. ABD Hava Kuvvetleri İnsansız Uçak Sistemleri Uçuş Planı
2009-2047 (United States Air Force Unmanned Aircraft Systems Flight Plan 2009-2047) belgesinde belirtildiği şekilde Nano İHA’lar ile bina içerisinde ve dışarısında dinleme, keşif gözetleme ve muhabere yapılarak istihbarat toplama öngörüsü oldukça dikkat çekicidir.
Nitekim ince ve küçük sivrisinek görünümlü İHA’lar, ABD hükümeti tarafından verilen destek kapsamında, kamera ve mikrofon ile donatılarak sokak çatışmalarında istihbarat toplama maksatlı geliştirilmeye başlanmıştır. Bununla birlikte, ABD İleri Savunma Araştırma Projeleri Ajansı (DARPA) ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) işbirliği ile geliştirilen Nano İHA projesinde, daha larva aşamasında olan kelebeklerin, sinir sistemlerine nano seviyesinde sensörler enjekte edilerek, keşif ve gözetleme faaliyetlerinde kullanılması hedeflenmektedir.
Nano İHA üretimine ilişkin dünyadaki bazı örneklere baktığımızda ilk gözümüze çarpan 2016 yılında Norveçli Prox Dynamics tarafından geliştirilen ve avuç içine sığabilecek kadar küçük olan Nano İHA Black Hornettir.
Söz konusu bu İHA, başta ABD ve Birleşik Krallık olmak üzere birçok ülke ordusunun envanterinde yer almaya başlamıştır. Sistem özellikle İngiliz Özel Birliklerinin Afganistan’da kullanmasıyla kendisini kanıtlamıştır. 18 gr. ağırlığındaki ve 18 km hızla uçabilen Black Hornet, taşıdığı EO/ IR kamera ile 1,6 km mesafeden gerçek zamanlı görüntü aktarabilmektedir.
Ülkemizde de bu konuda gelişmeler mevcuttur. 17-21 Eylül 2019 tarihleri arasında gerçekleşen TEKNOFEST İstanbul Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali’nde ASELSAN, bir süredir üzerinde çalışılan akıllı Nano İHA’yı sergilemiştir. Proje Yöneticisi tarafından yapılan açıklamada, Nano İHA’nın, asgari 25 dakika havada kalma süresine sahip olduğu ve 1,5 kilometre mesafeden gerçek zamanlı görüntü aktarma kabiliyeti bulunduğu, bunlara ilave diğer özellikleriyle kendi boyut ve ağırlık limitleri dâhilinde piyasadaki emsal ürünlere kıyasla performans özelliklerinin daha iyi olduğu ifade edilmiştir. Söz konusu Nano İHA’nın seri üretime geçirilerek kullanımı, güvenlik güçlerimiz açısından önemli bir kuvvet çarpanı olacaktır.
Nanoteknolojinin Kara, Deniz ve Hava kuvvetlerinde potansiyel birçok kullanım alanı bulunmaktadır. Örneğin, yüksek mukavemetli nanomalzemeler ile Kara kuvvetlerinin envanterinde bulunan tank, top vb. araç ve silah sistemlerinin ağırlıklarının azaltılması ve dayanıklıklarının artırılması hedeflenmektedir. Diğer taraftan nanokaplamalar kullanılarak askeri sistemlerin elektromanyetik teşhisinin azaltılması öngörülmektedir.
Deniz kuvvetlerinde nanoteknoloji ArGe çalışmaları, gemilerde kullanılabilecek, deniz şartlarına uygun akıllı malzemelerin üretimine yönelik sürdürülmektedir. Nanoteknoloji ile üretilen yeni kompozit yapılar ve bileşenler gemi inşasında çelikten daha sağlam ve daha hafif özellikler taşımaktadırlar.
Hava kuvvetleri için nanoteknoloji, öncelikle hafiflik ve hızın yanı sıra görünmezlik özelliğinin kazanılması adına önemlidir. Nanokompozit malzemelerle hafifletilmiş gövde ve nanomalzemelerle güçlendirilmiş motor gücü sayesinde hava platformlarının hızı, menzili ve servis tavanı büyük oranda artırılabilecektir. Hıza ve zamana dayalı harekât icra eden hava kuvvetlerinin düşman radarında tespiti önleyen görünmezlik teknolojisine sahip olması, harekâtın başarısı açısından önemli bir imkân ve kabiliyettir.
Nanokompozitler ve radar ışınlarını tamamıyla absorbe edebilen ultra ince nanokaplamalar ile daha hafif, daha hızlı ve üstün görünmezlik teknolojisine sahip uçakların geliştirilmesi mümkün olabilecektir. Geleceğin hava kuvvetlerinin; nanosensörler ile teçhiz edilmiş, daha hafif, daha hızlı ve görünmezlik teknolojisine sahip hava araçlarından oluşacağı öngörülmektedir. Bu sayede taarruzi ve savunma gücünde çok önemli gelişimler sağlanabilecektir. Nanoteknolojinin ArGe alanlarından bir başkası ise uzay çalışmalarıdır. NASA’nın Ames Araştırma Merkezi’nde, nanoteknoloji alanında çok önemli araştırmalar yapılmaktadır. Bu merkezdeki nanoteknoloji çalışmaları, çok küçük ve güçlü sensörler ile bilgi depolama sistemleri üzerine odaklanmıştır.
SONUÇ
Nano seviyede gelişmiş malzemeler, elektronik aletler, nükleer, biyolojik ve kimyasal savaşlara karşı hassas tespit ve teşhis sağlayan nanosensörler ve yaralanmalara karşı tedavi usullerinin geliştirilmesi yönünde ortaya çıkan yeni gelişmeler, silahlı kuvvetlerin nanoteknoloji alanında yatırım yapma ihtiyaçlarını tetiklemektedir. Harekât alanında askerin çok fonksiyonlu hafif kıyafetler ile daha hafif teçhizat ve silah taşıma kabiliyetine sahip olma ihtimali, silahlı kuvvetlerin stratejik harekât planlarında köklü değişiklikler yapmasında önemli bir etken olacaktır.
Nanoteknolojideki gelişmelerin ve malzeme özelliklerinin çok yeni olmasından dolayı askeri alandaki etkilerinin henüz tam olarak ortaya çıkmadığı söylenebilir. Bir başka ifadeyle bu çalışmalar çok gizli yürütülmekte olup açık kaynaklara yeterince yansıtılmamaktadır. Hâlihazırda ülkelerin askeri imkân ve kabiliyetleri ile sahip oldukları silah sistemleri birbirlerinden çok büyük farklılıklar göstermese de nanoteknolojiye sahiplik oranı bu dengeyi bozacaktır.
Gelecekte askeri alanda, bugün bilim kurgu olarak düşündüğümüz çok farklı nanoteknoloji uygulamalarına şahit olduğumuzda, “keşke” dememek için vakit geçirmeden nanoteknoloji araştırmalarına ciddi anlamda yatırım yapmamız gerekmektedir.