İsrail İstihbaratı: "İran, nükleer silah geliştirmek için dönüm noktasında" - M5 Dergi
Gündem

İsrail İstihbaratı: “İran, nükleer silah geliştirmek için dönüm noktasında”

Abone Ol 

İsrail Savunma Kuvvetleri İstihbarat Birimi AMAN’ın İran şubesinden dört uzman, 2015 nükleer anlaşmasındaki dönüm noktasının İran rejimini bölgedeki nüfuzunu genişletmek için cesaretlendirdiğini bildirdi.

2018 yılı ile birlikte her şey değişmiş; Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimi sırasında, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun da desteğiyle rejime yönelik bir dizi sert yaptırım uygulanmış ve İran uluslararası toplumdan dışlanan bir devlet haline gelmişti. İstihbarat şeflerine göre bu durum, İran’ın yayılmasını durdurmak yerine silahlanma yarışını hızlandırdı.

İsrail gazetesi Maariv’de yayınlanan bir makalede dört yetkili, ülkenin İran’ın iç bölünmesine, ekonomik sıkıntılarına, nükleer programına ve bunların dış politikaya yansımalarına odaklandığını ortaya koydu.

Kıdemli bir subay şu açıklamada bulundu:

“Kanaatimizce İran kısa vadede bir nükleer silah geliştirmeye çalışmıyor. Şu an yüzde 90 oranında uranyum zenginleştirseler bile bunu yapmaları iki ila üç yıllarını alacaktır. Gerekli maddeye (fisil madde) ulaşılsa bile bunu bir füzede kullanmanın bir yolu usulü var.”

Bir diğer yetkili de “İran, nükleer silah geliştirmenin çok tehlikeli bir iş olduğunun farkında. Tahran’da hiç kimse pişman olacağı bir adım atmak istemiyor” dedi.

AMAN ekibi de şu açıklamada bulundu:

“İran’ı şu an nükleer güce dönüşme eşiğindeki bir devlet olarak tanımlıyoruz. Uranyum zenginleştirmeleri sırasında esas olarak bir deneme yanılma politikası yürütüyorlar. Her seferinde planda bir adım daha atıyoruz ve dünyanın nasıl tepki vereceğini görmek için bekliyoruz. Örneğin Avrupa ile diplomatik bağlar İranlılar için çok önemli. İran’ın yeni dostlarının -Rusya ve Çin- bile İran’ın nükleer silahlara sahip olmasında bariz bir çıkarları yok.”

Ancak istihbarat biriminin İran şubesi, İran’ın yalnızca nükleer tehdidinden ziyade daha çok iç işlerini analiz etmeye başladı. Bu analizde yer alan halk protestolarından tutun ekonomik krize kadar her şey, rejimi Yahudi devletini yok etme sözü veren ancak daha çok iç tehditlerle boğuşan bir ülkenin daha iyi anlaşılmasında rol oynuyor.

Şube, İran halkının hemen hemen yüzde 80’inin mevcut rejimi desteklemediğini öne sürüyor. Eylül ayından bu yana devam eden kitlesel protestolar düşünüldüğünde, şubenin İran’daki iç duruma ilişkin altı aylık dönem için yaptığı değerlendirmelerin bir parçası olarak paylaşılan bu oranı çok az kişi sorgulayacaktır. İran’ın karşı karşıya olduğu iç çatışma, İran şubesinin ana odak noktasını oluşturuyor. Çatışma, rejimin gücünün azaldığını bir kez daha kanıtlıyor. Subaylardan biri “Bu protestolar, İran kamuoyunda rejimin değerlerinden uzaklaşma ve rejime duyulan güvenin ciddi şekilde azalması yönündeki derin eğilimleri gösteriyor” yorumunda bulundu.

Bununla birlikte, bunun İran’ın yakın tarihindeki en önemli olay olduğu ve önümüzdeki yıllarda karar alma sürecini etkilemesinin beklendiği belirtilse de halen protesto hareketinin bir lideri veya rejime alternatif bir siyasi sistem bulunmuyor.

Subaylardan biri “İran nükleer meselesini ülkedeki iç protestolardan ayırmak mümkün değil” açıklamasında bulundu. İran’da karar veren insanların çok sınırlı ortamları olduğunu ve birçok konuda böyle olduğunu da sözlerine ekledi. Subay ayrıca İran’daki bir karar alıcının belirli bir konuda karar vermesi gerektiğinde, birbiriyle bağlantılı olmayan diğer birçok konuyu da göz önünde bulundurması gerektiğini vurguladı.

Şube yaptığı analizde, Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) komutanlığının karar verme sürecini etkileyen birkaç unsuru tespit etti. Sıraya veya önceliğe göre ilk olarak ülkedeki iç durum ve rejimin istikrarı, ardından ekonomik durum, güvenlik, sanayi gücü ve son olarak da İran’ın dünya sahnesindeki yeri geliyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre İran’ın uluslararası gücünden yararlanmasına yardımcı olan nükleer programın, Tahran’ın nükleer gücünden aldığı nüfuzun boyutunu artırması bekleniyor. İran, ABD’nin herhangi bir saldırı planı olmadığının ve Biden yönetimi ışığındaki diplomatik krizin İranlıların çıkarına olduğunun farkında. Bu, rejimin cesaretini artırıyor. İsrail gazetesine göre Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak bilinen nükleer anlaşmayı canlandırmayı uman ağır ve temkinli yaklaşımıyla Biden, İran’a yeşil ışık yakmaktan başka bir şey yapmadı. Zira görüldüğü üzere, İran maksimum uranyum zenginleştirme düzeyi olan yüzde 90’a yaklaşıyor. İsrail AMAN biriminden uzmanlar, nükleer anlaşmaya geri dönülmesinin bile bu durumu değiştiremeyeceğini savunuyor.

Üst düzey İsrailli istihbarat analistleri, İran’dan gelen tehdidi değerlendirmek konusunda uzmanlaşmış birimler tarafından yürütülen derinlemesine araştırmalara işaret ettiler. İran rejimi tarafından desteklenen Hizbullah milisleriyle İran’ın ağının genişlediğini ve bunun İran ile İsrail arasında bir savaş alanına dönüşen, hatta ABD güçlerini de çeken Suriye’de bir gölge savaşına yol açtığını kaydettiler. Son zamanlarda görüldüğü üzere Tahran’ın talimatlarıyla İsrail sınırlarının yakınında artan tehditlerle ve Gazze’nin içinden İsrail’e atılan roketlerle mesele daha da karmaşık hale geliyor.

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close