Karadeniz Jeopolitiğinde Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (KEİT) - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

Karadeniz Jeopolitiğinde Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (KEİT)

Abone Ol 

Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasının, tüm uluslararası sistemde olduğu gibi, Karadeniz bölgesinde de etkisi olmuştur.

Akademisyen Yazar Öğr. Gör. Dr. Güney Ferhat BATI tarafından M5 için kaleme alınmıştır. 

Bölgede haritaların değişmesi ve yeni devletlerin ortaya çıkması, jeopolitik dengeleri değiştirmiştir. Bu değişimin yanı sıra, çeşitli nedenlerin de etkisiyle, Karadeniz, hem önemi artan, hem de uluslararası siyasetin gündeminde önemli bir duruma gelmiştir. Karadeniz’in, bölgesel düzeyi aşmış olması ve uluslararası alanda nitelik kazanması jeopolitik açıdan küresel aktörlerin ilgisini/menfaatlerini de çekmektedir.

Karadeniz, jeopolitik kuramcılarına göre, önemli bir bölge konumundadır. Zira Halford John Mackinder’in “Kara Hâkimiyet’’ teorisine göre, “merkez” bölgesine en kolay ulaşımı sağlayacak konumda olan Karadeniz, Nicholas John Spykman’ın “Kenar Kuşak’’ teorisine göre de Avrupa’yı Ortadoğu ve Asya’ya bağlamaktadır. Alfred Thayer Mahan’ın “Deniz Hâkimiyet’’ teorisine göre ise, Karadeniz’e hâkim olan güç, bölgeyi kontrol edecek coğrafi konuma sahip olur. Harry Sachaklian’ın “Hava Hâkimiyet’’ teorisine göre de, Karadeniz, merkez bölgesine ve dünya adasına hâkim olacak bir coğrafi konumdadır. 

Yirminci yüzyılın ikinci yarısında başlayıp son çeyreğinde hız kazanan bölgesel birleşmeler ‘Uluslararası Siyasette’ yeni inceleme sahaları başlatıp yeni teorilerin oluşumlarını sağladı. Bunun yanında bölgeleri, ülkeleri ve yeni kurulan kurumları daha yakından inceleme gerekliliği doğurdu. Bu durum bölgeler arası ekonomik işbirliği ve bütünleşme çabalarını arttırmıştır. Özellikle, Avrupa Birliği’nin (AB) bütünleşme başarısı diğer bölgeler ve ülkeler için bir model olmuştur. 1980’li yılların sonunda, Doğu Avrupa’da, ekonomik boyutta serbest piyasa ekonomisine ve siyasal boyutta çoğulcu demokrasiye geçiş sürecinin oluşturduğu ortamda, konumunu ve zamanlamasını bulan Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (KEİT) fikri, öncülüğünü Türkiye’nin yaptığı bir bölgesel ekonomik işbirliği girişimidir. Bu bağlamda Karadeniz jeopolitiğinin çevresinde oluşan böylesine önemli bir örgüt gerek bölgesel gerekse küresel anlamda birçok işbirliğine de öncül olacaktır. Son zamanlarda Türkiye’nin Güney Kafkasya’da 3 + 3 (Rusya, İran, Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan) formülüyle bir platform önerisinde bulunması ve KEİT örneği gibi. 

ABD, 11 Eylül saldırıları sonrasında, Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) ve terörle mücadele stratejisi çerçevesinde yapmayı planladığı operasyonlar ve harekâtlar için Karadeniz jeopolitiğine önem vermeye başlamıştır. Bu durumda beraberinde Karadeniz için Soğuk Savaş dönemi aktörleri dışında kalan Batılı aktörlerin bölgeye yönelik politikalar geliştirmesini beraberinde getirmiştir. Karadeniz bir iç deniz olmasına rağmen jeopolitiği özellikle Rusya için son derece stratejik olmuştur.

Rusya’nın tarihi sıcak denizlere inme stratejisinin olmazsa olmaz ayağı sıcak denizlere açılma kapısı olarak gördüğü Karadeniz olmuştur. Türk Boğazları üzerinden Ege Denize oradan da açık denizlere giden yol, Rusya için Karadeniz’de başlamakta ve Akdeniz’den, Doğu Akdeniz’den geçmektedir. Bu sebeple Rusya için hem Karadeniz hem de Akdeniz jeopolitiği her zaman önemli olmuştur. Bu önem ile de Rusya; Karadeniz jeopolitiğinde Kırım’a büyük önem vermiştir. Kırım üzerinden donanması ile Karadeniz’de etkin olan bir Rusya vardır. Dolayısıyla Karadeniz’in jeopolitik önemini bu minvalde de göstermek yanıltıcı olmayacaktır.

Karadeniz havzasında işbirliği arayışları konusunda ilk temaslar 1990 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu temaslar sonucu sağlanan ön mutabakatlar çerçevesinde ilk toplantı, 1990 yılında Ankara’da düzenlenmiştir. Bunu 1991 yılında Romanya/Bükreş’te, Bulgaristan/Sofya’da ve Rusya/Moskova’da peş peşe yapılan toplantılar izlemiştir. Bu toplantılar sonunda, işbirliğine temel oluşturacak metin üzerinde uzlaşmaya varılmıştır. İstanbul’da 1992 yılında toplanan Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Romanya, Rusya Federasyonu, Türkiye, Ukrayna ve Yunanistan devlet/hükümet başkanları, ‘Boğaziçi Belgesi’ni imzalayarak KEİT’in kuruluş sürecini başlatmıştır.

Bu belge ile imzacı ülke temsilcileri mal, hizmet, sermaye ve işgücünün serbest dolaşımı yönünde aralarında işbirliği yapmak ve gerekli koşulları oluşturmak istikametinde iradelerini ortaya koymuşlardır. Ukrayna’nın Yalta şehrinde yapılan zirve toplantısında ise, KEİT’e taraf devletlerin, ‘KEİT Örgütü Kurucu Antlaşması’nı kabul etmeleri sonucunda, KEİT uluslararası hukuk kişiliğine sahip, bölgesel bir ekonomik örgüt kimliğine kavuşmuş oldu.

KEİT kuruluş sürecinde özellikle, ekonomik ve sosyal alanda bölgesel işbirliği konusunda aslında iddialıydı, ne var ki, kuruluşundan yirmi yıl sonra bu hedefleri doğrultusunda dikkat çeker faaliyetlerinin oldukça sınırlı olduğunu belirtmeliyiz. ‘Boğaziçi Belgesi’nde Sovyet sonrası şartların sebep olduğu krizlerin sosyo-ekonomik alanlardaki iyileşme ve işbirliği ile aşılacağına işaret edilmektedir. Geçiş döneminin siyasi olduğu kadar etnik ve güvenlik sorunlarının ancak bu işbirliği ile aşılacağı umulmaktaydı.

İnsan hakları yanında örneğin çevresel sorunların da çözümünün bütün üye ülkelerin çıkarına olacağı vurgulanmıştır. Bu tür sorunların çözümü ve sosyal, ekonomik ve hukuksal anlamdaki iyileşme ile ulaşılacak refah toplumunun dünya ekonomisi ile entegrasyonu daha başarılı olacağı beklentisi oldukça yüksekti. ECO, CICA, D-8 ve benzeri uluslararası örgütlerde olduğu gibi KEİT için de başarısız demek anlamsız bir ifade olur, keza verilen emeklerde gözden kaçırılmamalıdır.

KEİT için kuruluş sürecinin başlamasından yaklaşık çeyrek asır sonra böyle bir yargılamadan önce kurucu üyelerin gerçek amaçları ile bu amaçların ne kadar gerçekçi olduğunu sorgulamak gerekmektedir. KEİT’in kurucu on bir üyesinden (Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Rusya Federasyonu, Romanya, Türkiye, Ukrayna, Yunanistan) hiçbirinin teşkilattan ayrılma eğilimi söz konusu olmadığı gibi 2004 yılında Sırbistan’ın da bu teşkilata üye olduğunu belirtmeliyiz. Keza Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile Kuzey Makedonya’nın üyelikleri de kabul edilmemiştir. 

KEİT kuruluşundan günümüze kadar, Karadeniz bölgesinde barış, istikrar, diyalog ve karşılıklı anlayışı geliştirmek amacıyla üye ülkeler arasında ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine katkıda bulunmuştur. Dostluk ve iyi komşuluk ruhuyla hareket etme ve üye devletlerarasında karşılıklı saygı ve güven, diyalog ve işbirliğini geliştirme kararlılığını tekrar teyit etmiştir. KEİT’in verimliliğini artırmak ve teşkilat için daha güçlü bir gelecek elde etmek için üye devletler, görüş birliğine dayanan reform sürecini yakın gelecekte devam ettirmeli ve sonuçlandırmalıdır. KEİT üyesi ülkeler arasındaki ekonomik işbirliğinin uluslararası hukuka uygun olarak yürütülmelidir. 2012 yılında KEİT’in 20. Yıldönümü Zirvesinde onaylanan ‘Gelişmiş Bir KEİT Ortaklığına Doğru KEİT Ekonomik Gündemi’nin işbirliğimizi güçlendirmek için somut bir çerçeve oluşturduğu için takdir ediyoruz. Aynı zamanda ‘’KEİT Parlamenterler Meclisi, Karadeniz Ticaret ve Kalkınma Bankası ve Karadeniz Uluslararası Merkezi’’ gibi diğer KEİT ile ilgili kuruluşlarının değerli rol ve katkıları da takdir edilecek çalışmalardır. 

Sonuç olarak, her ne kadar KEİT kuruluş sürecinde ve sonraki yıllarda var olan sinerjiyi göstermemiş olmuş olsa da küreselleşen dünyamızda ekonomik entegrasyonu güçlendirmek adına önemli bir gelişme göstermiştir. Bu gelişmeler yatırımların teşviki, desteklenmesi ve bölgedeki iş ortamının iyileştirilerek var olan ticaret hacminin arttırılmasıdır. KEİT’in sürekli gelişimi için ülke yetkililerinin üzerindeki en önemli sorumluluk, tasarlanacak ve uygulanacak doğru politikalara yönelmek olacaktır. Bölgesel ekonomik entegrasyon alanındaki önemli bir gelişme ise KEİT’in özellikle, hakim ekonomik ortağı olan AB ile işbirliğini geliştirme kapasitesine önemli derecede dayalı olmasıdır. AB ile ilişkileri geliştirmek, bölgesel ekonomik entegrasyon doğrultusunda gelecek kazançları artıracaktır. Ticaret, yatırım, döviz ve ödemeler desteği, işbirliği için KEİT ile AB arasında yapılabilecek yeni düzenleme alanları olarak ifade edilebilir.

KEİT üye ülkeleri arasında ekonomik entegrasyonun geliştirilmesi, sadece refah beklentilerini değil aynı zamanda kalıcı barış, güvenlik ve istikrarı da getirecektir. Bu bağlamda KEİT’in güçlenmesi demek Türkiye’nin güçlenmesi demektir, bundan dolayı 2022 yılında Kuzey Makedonya, Karadağ ve Kosova’yı üye yaparak hinterlandını genişletmelidir/büyütmelidir. Ayrıca, ABD’nin Dedeağaç limanına altyapı yatırımlarıyla İstanbul ve Çanakkale Boğazı’na alternatif bir rota oluşturduğunu ve bunun gözden kaçırılmaması gereken önemli bir mevzu olduğunu vurgulamayız. Çünkü ABD’nin Dedeağaç limanını Karadeniz ve Kafkaslar ile bağlantı amacıyla kullanmayı planladığını, bu planların gerçekleşmesi halinde bölgede deniz taşımacılığı ve askeri nakliyatın doğasının değişeceğini belirtmeliyiz. Önümüzdeki yıllarda Karadeniz’in soğuk sularının kaynayacağını, bunun da jeopolitik ölçekte KEİT’e yansımalarını görebiliriz.  

KEİT’in Karadeniz jeopolitiği içinde oynayabileceği rol çok boyutludur. Dolayısıyla iş birliği için önemli bir örgüt ve bölge içi çelişkileri daha çözümsüz kılacak dinamikleri harekete geçirebilecek potansiyele de sahiptir. Bölgesel entegrasyonlar arasında bir uyumlulaştırma yakın gelecekte mümkün görülmeyebilir. Velâkin, örgütün öncü ve kurucu ülkelerinden Türkiye’nin Batı ve Doğu dünyası arasındaki konumu, dengeleyici bölgesel bir güç olarak, küresel jeopolitik dengelerde süper güçler tarafından onu tercih edilen bir müttefik haline getirmektedir. Bu da Türkiye’nin KEİT içindeki konumunu Batı – Doğu ekseni üzerinde diğer iş birlikleri ile uyumlu hale getirmeyi dayatmaktadır. Bu gelişmede, Soğuk Savaş sonrası yeni arayışların, yenidünya düzeninin büyük oranda etkili olduğu söylenebilir. Türkiye’nin Karadeniz’de hidrokarbon yataklarını bulmasıyla birlikte Karadeniz jeopolitiği daha fazla önem kazandı. Bu doğrultuda Türkiye’nin öncüsü olduğu KEİT’in 2022 yılında 30. Yıldönümünü kutlayacak olması da bölgesel bir örgütten güçlü bir ‘’uluslararası örgüt’’ olma yolunda önemli mihenk taşı olacaktır. Ezcümle; dünyamızda ki meydan okumalar, fırsatlar ve tehditler düşünüldüğünde bölgesel ve küresel anlamda güçlü bir ‘’KEİT’’ gerek Türkiye gerekse Karadeniz jeopolitiği için barış, istikrar, refah, kazanç ve iş birliği demektir. 

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close