İsrail'in Kudüs'teki Türk nüfuzunu ortadan kaldırma planı - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

İsrail’in Kudüs’teki Türk nüfuzunu ortadan kaldırma planı

Abone Ol 

İsrail, Arap devletleri ile arasında devam eden normalleşme anlaşmalarının ışığında, işgal altındaki Kudüs’teki kutsal alanlar üzerinde potansiyel bir role sahip olan Körfez ülkelerini, özellikle de Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan’ı cezbetmeye çalışıyor. Bu nedenle de Ürdün ve Filistinliler ile rekabet ediyor.

Adem Kılıç tarafından M5 için çevrilmiştir.

İsrail’in bu ülkelere yeni bir rol biçme hamlesi, Filistinliler arasında artan Türk etkisini azaltma planını kamufle etme çabasından ibaret. Bu süreç, ilgili taraflar arasındaki siyasi gerginliği artırdı ve İsrail’in planının başarısı veya başarısızlığı ile ilgili soru işaretlerini de beraberinde getirdi.

İsrail; BAE ile arasındaki normalleşme planı çerçevesinde sahada yeni bir gerçeklik kurabilmek için zamana karşı yarışıyor gibi görünüyor. İsrail Kudüs İşleri Bakanı olan Haham Rafi Peretz, Kudüs’e binlerce BAE’li turisti çekmeyi planladıklarını açıkladı. Plan, Peretz’in de söylediği üzere Kudüs şehrinin “İsrail’in başkenti” statüsünü güçlendirmeyi hedefliyor.

İsrail’in BAE’den turist getirme ve yılda iki milyon Müslüman turisti Kudüs’e çekmeye yönelik planının, İsrail’in son on yıldır yapmaya çalıştığı şeyle aynı doğrultuda olduğu görünüyor. Bu; Filistinlilerin ulusal din turizmi sektörünü geliştirmesini önlemek, kutsal cami ve meydanları kontrol etmek, Kudüs ve El Aksa Camii’ni egemenliğini ele geçirerek sonrasında tahliye etmek girişiminin bir parçası.

BAE ve İsrail arasındaki anlaşma metni, Müslümanlara yalnızca El-Aksa Camiisine ziyaret hakkı tanıyor. Tapınak Dağı’nın geri kalanını ise bir bütün olarak kabul etmiyor.

İsrail’in planı, BAE ile normalleşme anlaşmasının farklı derinliklerini ortaya çıkarıyor. Kudüs’te namaz kılmak için herhangi anlaşmaya ihtiyaç olmamasına rağmen, İsrail’in El Aksa Camii’nde namaz kılmak için BAE gezilerine sponsor olma fikri normalleşme planındaki asıl hedeflerinin sadece bir örtüsü niteliğinde. Zira bu durum; tıpkı Mescid-i Aksa’nın uluslararası belgelere göre tüm dinlere ve müslümanlara ait olması gibi yasal ve dini bir haktır. En önemlisi UNESCO’nun, El Aksa Camisi’ni Yahudilerle hiçbir bağlantısının olmadığı konusunda tescillemesi ve Müslümanların mutlak mülkü olarak tanıması. Buna rağmen BAE, İsraillilerle, onların hakları olmayan bir anlaşma yapmayı tercih etti.

İsrailliler, normalleşme kisvesi altında Kudüs’ü gelecekte hak iddia edecekleri bir hale getirmeye çalışıyorlar. Hiçbir Filistinli, BAE ve diğerler ülkelerin İsrail ile olan hükümsüz anlaşmalarını meşrulaştırmak için, orada dua ederek El Aksa Camii’nin kutsallığını ihlal etmelerine izin vermeyecektir. Bu nedenle Kudüs halkı, özellikle Bahreyn ve Suudi Arabistan’dan Kudüs’e, BAE’nin ayartması ile dua etmeye gelecek olan Müslüman turistlerin bu ziyaretlerini hoş karşılamayacaktır.

Yeni plana göre; İsrail-BAE anlaşmasıyla birlikte Kudüs’de yılda iki milyon Müslüman turist ağırlanacak ve bunlar sözde “dini barış” çerçevesinde El Aksa Camii’ni ziyaret edecek. 2018 yılında 98 bin Müslüman turistin Kudüs’ü ve El Aksa Camii’ni ziyaret etmiş olmasına rağmen İsrail şimdi BAE ve diğer Körfez ülkelerinden gelen turistlerin El Aksa Camii’ne ibadet etmeleri için düzenleme yapmaya başladı.

Filistinliler ise BAE’de, normalleşme konusunda resmi makamlar ve halk arasındaki farklı bakış açısı olması nedeniyle BAE’den çok sayıda turist gelmeyebileceğini ve İsrail’in planının başarısız olacağına inanıyor.

İsrail’in BAE turistlerini Kudüs’e getirme planının duyurulmasıyla bağlantılı olarak, İsrail’de faaliyet gösteren STK’lardan Terrestrial Jerusalem, BAE’nin El-Aksa Camii’ndeki statükonun değiştirilmesini kabul ettiğini ve Yahudilerin de orada ibadet etmelerine izin verdiğini ortaya çıkardı.

Belki de Filistinlilerin asıl kaygısı BAE’nin olumsuz sicilinden kaynaklanıyor. Özellikle de BAE’lilerin Filistinlilerden satın aldıkları evleri ve gayrimenkulleri, Yahudi yerleşim birliklerine satmaya çalışmasından sonra…

Bu durum Filistinliler’de Dubai’de Hindu tapınağı inşa eden, Abu Dabi’de bir Sinagog açan BAE yetkililerinin, bir sonraki aşamada burada da “sözde sinagogun” inşa edilmesine destek verecekleri korkusunu uyandırıyor.

Aynı zamanda İsrail, Kudüs’teki Türk nüfuzunu ortadan kaldırmak için her türlü önlemi almaktan da çekinmiyor, Osmanlı İmparatorluğu günlerinin bittiğini, Türkiye’nin Kudüs’te hiçbir şeyinin olmadığını iddia ediyor ve Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarını öne sürüyor. İsrail’e göre; Kudüs’ün tüm Müslümanlara ait olması abartılı ve temelsiz. Filistinlileri kızdıran bir başka şey ise işgal planına Suudi Arabistan ve Ürdün’ün desteğiyle ilgili çıkan haberler.

Kudüs’teki Türk projeleri, hayırsever ve ekonomik nitelikte olsa da Türkiye’nin buradaki varlığı, Kudüs’teki nüfuzunu artırmaya çalışan İsraillileri ve Arap ülkelerini rahatsız ediyor. Buna Ürdün ve Suudi Arabistan’da dahil, Çünkü şehirdeki Türk nüfuzundaki herhangi bir artış oradaki kutsal yerler üzerindeki güçlerini ve dini vesayetini daraltabilir.

Filistinliler arasındaki Türk etkisi ve Kudüs şehrinin birçok yerinde göze çarpan Türk bayrakları ve Türk restoranları, İsrail’deki güvenlik güçlerini ve siyasi yetkilileri yıllardır endişelendiriyor. Öte yandan Türkiye, son yıllarda on binlerce Kudüs vatandaşının gözdesi haline geldi.

İsrail’in Kudüs’teki Türk faaliyetlerine karşı uyguladığı plan hakkındaki bilgiler, İsrail’in karar verme mekanizmaları tarafından Türkiye’nin varlığının; “İsrail’in ulusal güvenliğine tehdit” olarak görüldüğünü gösteriyor. Bu nedenle işgal devleti İsrail, Ankara ve Tel Aviv arasındaki çok sayıda sorunlu başlıktan kaynaklanan gerilimlerin ateşine, daha fazla yakıt dökme riskini alabilir.

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close