Analiz: İsrail'in nükleer programı İran'dan daha mı tehlikeli? - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

Analiz: İsrail’in nükleer programı İran’dan daha mı tehlikeli?

Abone Ol 

İsrail, nükleer programının gizliliğini sağlayarak Orta Doğu’daki nükleer karşıtı politikaların İran’a karşı oluşturulmasını sağlıyor. Ancak kurulduğu günden bu yana devlet politikası olarak nükleer silah geliştirilmesinin bir gereklilik olduğunu savunuyor.

İran’ın nükleer silah geliştirmesini önlemek son dönemde Washington’daki en önemli dış politika konularından biri haline geldi. ABD, İran’ın nükleer gelişiminin Orta Doğu’daki nükleer silahlanmayı artırabileceğini ve bölge için tehlike yaratabileceğini savunuyor. Ancak bölgede nükleer silaha sahip bir devlet daha var. Bu da ABD’nin Orta Doğu’daki en yakın müttefiki olan İsrail.

Nükleer silahlarla ilgili veriler birçok ülkede caydırıcılık ve güvenlik gerekçe gösterilerek gizli tutuluyor. İsrail’in nükleer programına dair veriler de bu kapsamda gizli tutuluyor. Diğer yandan, savunma analistleri ve yetkililer tarafından kabul edilen bazı temel unsurlar var.

NÜKLEER SİLAH ÖNEMLİ BİR GÜNDEM MADDESİ

İsrail Devleti’nin kurucusu ve ülkenin ilk başbakanı David Ben-Gurion, Yahudi halkının tek vatanının her zaman var olduğuna inandığı bir Arap saldırısı tehdidinden korunmasını sağlamayı misyon edindi. Bu nedenle, nihai caydırıcılığın oluşturulması Ben-Gurion için önemli bir gündem maddesiydi.

Nisan 1948’de Avrupa’daki ajanlarından birine yazdığı bir mektupta da İsraillilerin Yahudi devletini koruyacak bir nükleer sahibi olma araştırmalarını hızlandırmaları gerektiğini ima etti.

Başbakanlıktan istifasından günler sonra Ben-Gurion, nükleer programın İsrail’in nihai güvenliği ve hayatta kalması için neden bu kadar etkili olduğuna inandığını açıkladı. Asıl kaygının Mısır, Suriye, Ürdün ve Irak’ın niyetleriyle ilgili olduğunu söyleyen Ben-Gurion, “Komşularının onu sona erdirmek istediklerini beyan eden ve sadece bununla kalmayıp, aynı zamanda ellerindeki her şekilde buna hazırlanan başka bir ulus tanımıyorum.  Kahire’de, Şam’da, Irak’ta her gün söylenenlerin sadece laf olduğu yanılgısına kapılmamalıyız.  Arap liderlere yol gösteren düşünce budur” ifadelerini kullandı.

SAYISI BİLİNMİYOR

Çoğunluk İsrail’in oldukça büyük bir nükleer cephaneliğe sahip olduğuna inanırken, kimse bu cephaneliğin ne kadar büyük olduğunu bilmiyor. 200 nükleer silah üretecek kadar nükleer malzemeye sahip olduğuna inanılıyor.

İsrail’in Açıklanmış bir nükleer silah testi yok, ancak 1979’da Güney Afrika ile iş birliği içinde atmosferik test gerçekleştirdiği öne sürülüyor. Ayrıca Orta Doğu’da kitle imha silahlarından arındırılmış bölge kurulmasına da karşı çıkılıyor.

2008’de dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter, İsrail’in gerektiği takdirde kullanıma hazır en az 150 nükleer silahı olduğunu tahmin etmişti. Aradan altı yıl geçmesinin ardından Carter, tahminini revize ederek bu sayıyı 300’e çıkardı.

İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, nükleer müzakerelerde gazetecilere verdiği demeçte, İsrail’in 400 nükleer savaş başlığı olduğunu söyledi. Atom Bilimcileri Bülteni, İsrail’in silahlarının fiili kullanımdan ziyade caydırıcı amaçlar için tasarlandığı gerçeğini göz önüne alarak Zarif’in tahmininin çok büyük ve gerçekçi olmadığını öne sürdü. Ayrıca Rand Corporation araştırmasında da belirtildiği gibi 65 ila 85 savaş başlığı olabileceğini belirtti.

İsrail’in kaç tane nükleer silaha sahip olduğuna dair kesin bir bilgi yok. Bu durum da İsrail’in bölgedeki düşmanlarını tedirgin ediyor.

Ariel Şaron ve Ehud Olmert‘in başbakan olduğu yıllarda, İran nükleer sorunu büyük ihtiyatla ele alınırken, eski Başbakan Benjamin Netanyahu döneminde bu sorun ülkenin bir numaralı güvenlik sorunu haline geldi. Naftali Bennett döneminde de bu politikanın devam ettiği görülüyor.

Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’nın tarafları, Orta Doğu’nun nükleer silahlardan ve diğer tüm kitle imha silahlarından arındırılması çağrısında bulunuyor. Bu doğrultuda Birleşmiş Milletler (BM) de 1995’ten bu yana İsrail’in NPT’yi imzalamasını ve IAEA müfettişlerinin tesislerine girmesine izin vermeye ikna etmeye çalıştı. Ancak İsrail bu talepleri kabul etmedi.

Mayıs ayında, Orta Doğu’da kitle imha silahlarından arındırılmış bölge oluşturulması yönündeki konferans, İsrail’in katılmaması ve onun haricinde kararlar alınması gibi endişeler sunularak ABD, Kanada ve İngiltere tarafından engellendi. Ayrıca yine ABD, İngiltere, Kanada, Fransa ve diğer altı IAEA üyesi, İsrail’in nükleer programını IAEA gözetimi altına almayı çağıran düzenlemeyi reddetti.

İSRAİL VE İNGİLTERE’NİN İRAN’A KARŞI İŞ BİRLİĞİ

İsrail ve İngiltere, İran’ın nükleer bir güç olmasını engellemek için birlikte çalışacaklarını açıkladı. İngiltere Dışişleri Bakanı Liz Truss ve İsrailli mevkidaşı Yair Lapid“Tahran’ın emellerini engellemek için ortaklarımız ve dostlarımızla yakın iş birliğine duyulan ihtiyaç artıyor” şeklinde ortak demeç verdi.

Diğer yandan İsrail medyasında yer alan haberlere göre, Lapid’in İngiltere ve Fransa’yı ziyaret etmekteki başlıca hedeflerinden biri, İran’a yönelik bankacılık yaptırımlarının yürürlükte kalmasını sağlamak.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatibzade ise söz konusu ortak açıklamaya dair Viyana görüşmelerindeki Batılı ülkeler hakkında şüphe uyandırdığını söyleyerek tepki gösterdi. Hatibzade, “Bu, ülkelerin ciddi olmadıklarını, aynı zamanda görüşmelerin uzatılmasını ve JCPOA’nın etkin bir şekilde uygulanmasını istemediklerini gösteriyor” dedi.

Kaynak: IntellStrategy

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close