Doğu Akdeniz’de sürpriz bir müttefik: İtalya - M5 Dergi
MakalelerÖne ÇıkanSayı 350 Eylül 2020

Doğu Akdeniz’de sürpriz bir müttefik: İtalya

Abone Ol 

İtalya sıradan bir AB ve Akdeniz ülkesi değil. Fransa’nın gerek Doğu Akdeniz gerekse Kuzey Afrika ve Sahel bölgesindeki jeopolitik ihtiraslarından rahatsız olan bir ülke. Son yüzyılda kendi ön bahçesi olarak gördüğü Libya’da artan Fransız hamlelerinden de rahatsız. Fransa’nın GKRY’de hava ve deniz üssü alarak Doğu Akdeniz’de askeri varlığını artırmasından rahatsız. Bu jeopolitik rahatsızlık Türkiye ile yakınlaşmayı kaçınılmaz kılıyor. Özellikle COVİD pandemisi esnasında AB’nin kayıtsızlığını unutmuş değil.

Emperyalist güçler, yani Amerika ve Avrupa, Doğu Akdeniz’de üzerimize Yunanistan’ı sürüyor.

Türkiye’nin Mavi Vatan uyanışından çok rahatsızlar.

Şimdiye değin bir denizci kuvvet olamamış ülkemiz, artık denizlerine sahip çıkıyor.

FETÖ’nün kumpaslarından en çok pay alan Deniz Kuvvetlerimiz, milli donanma ve silahlanma yeteneği geliştirirken, Atlantik güçler bundan ziyadesiyle mutsuz.

Yunanistan’ı desteklemekle kalmıyorlar, Fransa gibi nükleer bir Avrupa devletini, İsrail gibi başat bir gücü, Mısır gibi Arap dünyasının tayin edici ülkesini, Suudi Arabistan ve BAE gibi zengin körfez ülkelerini de Yunan koalisyonunun peşine takıyorlar.

Siyasi ve iktisadı çöküş içindeki ABD’nin yeni dönemdeki doktrini, “savaştır ve güçsüzleştir”.

Bölgesel liderlik iddiasındaki tüm dünya güçlerinin bir birleriyle olan geleneksel çelişkilerinden yararlanan Washington, Rusya’ya karşı NATO, Doğu Avrupa ve İskandinav ülkelerini, Çin’e karşı Hindistan, Japonya ve Avustralya aksını, İran’a (Suriye, Lübnan ve Yemen’de de) karşı İsrail, Suudi Arabistan ve BAE üçlüsünü sürüyor.

Türkiye’ye karşı da elbette demin bahsettiğim koalisyon güçlerini. Ancak işler o kadar da basit yürümüyor. Çelişkilerin içinde de pek çok çelişki yatıyor. Mesela Avrupa Birliği’ni Türkiye’ye karşı bir bütün olarak görmek için epey saf olmak lazım. AB de tıpkı ABD gibi artık gerileme dönemini yaşıyor ve pek çok eski bağ, gevşemiş, vidalar çıkmaya başlamış durumda. Mesela Almanya, Merkel gibi bir Amerikan muhibbine rağmen, Avrasya yöneliminde. Rusya ve Çin ile flört etmeye çoktan başladı bile.

İkinci Dünya savaşı sonrası sıkı ABD ve NATO bağlantısına rağmen, kendi çıkarların doğrultusunda yükselen Asya ile işbirliğine göz kırpıyor. Atlantik gücü İngiltere’nin AB’den ayrılması da elini bir hayli rahatlattı. Almanya belki bizim Doğu Akdeniz’deki müttefikimiz olamaz ama en azından bir denge unsuru olarak kullanılabilir. Ama bizim müttefikimiz olabilecek sürpriz bir Avrupa ve Akdeniz ülkesi var ki, bu fırsat çok iyi kullanılmalı.

Türkiye, Doğu Akdeniz, Libya, Suriye ve kendi Güneydoğusu’nda, ABD’nin başını çektiği düşman Atlantik koalisyonu ile mücadele etmek için dostlarını artırıp düşmanlarını eksiltmek zorunda. Çin, Rusya, İran gibi Asya güçleriyle ittifak ilişkilerini güçlendirmek, Ortadoğu, Akdeniz ve Avrupa’da kendisine yeni ve gerçek dostlar bulmak durumunda. Mısır, Suriye, Irak, Lübnan, Tunus, Fas, Cezayir ve Afrika’nın genelinde milli menfaatler üzerinden diplomatik kanalları işletmeli, çıkarlarının örtüştüğü Akdeniz ve Avrupa devi İtalya ile stratejik işbirliğine yönelmelidir.

İTALYA’DAN SÖZ EDİYORUM

Türkiye, ekonomik ve siyasi Afrika açılımını, Libya’da askeri ve eylemli olarak sürdürüyor. Birleşmiş Milletler tarafından tanınmış bir yönetim olan Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne destek verdiğimiz Libya’da karşımızda geniş bir düşman koalisyonu var. ABD, Fransa, Rusya ve Mısır, Sarrac ile Hafter arasında ikili oynuyorlar. Oyunları ise kazananın kim olduğundan çok, kimin kazanmaması gerektiği üzerine kurulu. Bu büyük güçler, Libya’nın tıpkı Suriye gibi istikrarsız durumda olmasını yeğliyorlar.

Mesela Fransa resmiyette BM tarafından tanınan Sarrac’ı desteklerken, darbeci general Hafter’e silah ve asker yolluyor. ABD ve Rusya da zaman zaman benzer işler yapıyor. Burada bir istisna var, o da İtalya. İtalya da doğalgazının tamamını aldığı Libya’da istikrar ve düzen arayışında. İtalya ile Türkiye’nin çıkarları pek çok noktada örtüşüyor. Her ikisi de NATO üyesi olsa da, Avrasyacı yönelimleri, yeni seçenek arayışları da benzeşiyor. Türkiye, Çin’in yeni dönemdeki dev girişimi olan Kuşak ve Yol’da (Yeni İpekyolu) en önemli orta koridor ülkesiyken, İtalya, Kuşak ve Yol girişimine katılma taahhüdünde bulunan ilk NATO ve Avrupa Birliği üyesi oldu. Özellikle Covid 19 salgınında, AB’den beklediği desteği göremeyen Roma, Çin’den gelen yardım elini büyük bir minnettarlıkla kabul etti.

Fransa resmiyette BM tarafından tanınan Sarrac’ı desteklerken, darbeci general Hafter’e silah ve asker yolluyor. ABD ve Rusya da zaman zaman benzer işler yapıyor. Burada bir istisna var, o da İtalya. İtalya da doğalgazının tamamını aldığı Libya’da istikrar ve düzen arayışında. İtalya ile Türkiye’nin çıkarları pek çok noktada örtüşüyor.

Marco Polo ve Kubilay Han işbirliğiyle tüm Avrupa’ya tanıttığı eski İpekyolu’nu şimdi yeni ve daha büyüğüyle sahiplenme peşinde. Mavi Vatan kavramının isim babası Stratejist E. Amiral Cem Gürdeniz’in 30 Ağustos Zafer bayramında Veryansın.Tv’deki yazısı çok ufuk açıcıydı bu konuda.

“Büyük Zafer, Yunanistan ve İtalya: Dünden Bugüne” başlıklı makalenin bir kısmını buraya alıyorum: “Alexandros Anastasios Palles’e göre, işgalin (Birinci Dünya Savaşı sonrası) ve takip eden olayların yarattığı acı ve kırgınlık Rumlarla Türkler arasında aşılmaz bir uçurum ortaya çıkarmıştı. Türkler Yunan işgal ordusunu kurtarıcı olarak gören ve sempati duyan yerli Rumlara son derece kırılmıştı. Yunanlılar ve yerleşik Rumların büyük çoğunluğu Türklere karşı mezalime ve soykırıma varan kötülükler yapmıştı. Diğer taraftan İtalyanlar işgal ettikleri güney ve güney batı Anadolu kıyı yerleşimlerinde Türk halkına karşı daha insani bir davranış sergilemişti. İstanbul’da İtalyan işgal kuvvetleri komutanı Kont Sforza da 13 Kasım 1918 sonrası İstanbul’a gelen Mustafa Kemal’in İngilizler tarafından tutuklanacağını anlayınca böyle bir durum olması halinde İtalyan Büyükelçiliğine davet edilerek koruma sağlanacağını bildirmiş ve bu teklif İngilizleri Mustafa Kemal’i tutuklama kararından caydırmıştı. Yunan gazeteleri 15 Mayıs 1919 işgali sonrası karşılaştıkları Türk direnişleri ve siyasi hamlelerde sürekli İtalyanları suçlar bir üslup benimsemişlerdi. İtalyan düşmanlığına İngilizler de katılmıştı İşgal güçleri komutanı Yüksek Komiser Amiral Calthorpe, Yunanistan’dan sonra İzmir’e asker çıkarmak isteyen İtalyan savaş gemilerine İngiliz savaş gemilerinin toplarını göstermiş ve açıkça ateş gücü kullanmak ile tehdit etmişti. Başka olaylar da yaşanmıştı. İzmir hapishanesi komutanlığını devralan İtalyan Binbaşı, Türkleri sa lıvermiş, Rumları tutmaya devam etmişti. 15 Mayıs 1919 sabahı başlayan trajedi 9 Eylül 1922 sabahı bitti. Anadolu kurtulmuştu. İzmir Anadolu’nun kurtuluşunun sembolü olmuştu. Dünya tarihinde görülmemiş büyük bir bozgunla yenilen Yunanlılar geride yüzbinlerce ceset bırakarak Ege Denizinin batısına kaçtılar.

100 YIL SONRA TARİH TEKRAR EDİYOR

Yunanistan ve GKRY bu kez 100 yıl önceki kafa ile Türkiye’yi denizden işgale yelteniyor. İngiltere’nin yerinde ABD; Fransa’nın yerine AB ve bizzat Fransa aynı role soyunmuş durumda. İtalyanlar o günkü gibi farklı bir konumda. 21 Şubat 2018 tarihinde İtalyan enerji devi ENI ‘ye ait delme platformu bizzat Türk savaş gemileri tarafından sahadan sürülmesine rağmen, İtalya Türkiye’ye farklı bir yaklaşım içinde. Yunanistan, İsrail ve GKRY tarafından imzalanan EastMed boru hattı projesinden geri çekildiler. AB Komisyonunun Türkiye’ye yaptırım konusunda geçen haftalarda önerdiği tasarıya Malta ile birlikte onay vermediler. Libya’da Türkiye ile beraber UMH liderini ve hükümetini destekliyorlar. Son yıllarda yaşanan İtalyan Türkiye yakınlaşması Akdeniz jeopolitiği için çok önemli. İtalya sıradan bir AB ve Akdeniz ülkesi değil. Fransa’nın gerek Doğu Akdeniz gerekse Kuzey Afrika ve Sahel bölgesindeki jeopolitik ihtiraslarından rahatsız olan bir ülke. Son yüzyılda kendi ön bahçesi olarak gördüğü Libya’da artan Fransız hamlelerinden de rahatsız. Fransa’nın GKRY’de hava ve deniz üssü alarak Doğu Akdeniz’de askeri varlığını artırmasından rahatsız. Bu jeopolitik rahatsızlık Türkiye ile yakınlaşmayı kaçınılmaz kılıyor. Özellikle COVİD pandemisi esnasında AB’nin kayıtsızlığını unutmuş değil.

İTALYA TÜRKİYE JEOPOLİTİK EKSENİ

Avusturya’da faaliyet gösteren AIES isimli strateji düşünce kuruluşunda araştırmacı olan Micheal Tanchum İtalyan – Türk yaklaşımın iyi gözlemleyen biri araştırmacı. Geçen hafta yayınladığı son makalesi dikkat çekiyor: ‘’İtalya ve Türkiye’nin Avrupa-Afrika Ticaret Koridoru: Roma ve Ankara’nın jeopolitik ortak yaşam alanı yeni bir Akdeniz Stratejik Paradigması Yaratıyor.’’ Yazar bu makalede Türk İtalyan yakınlaşmasının yeni bir jeopolitik paradigma yaratarak Türk Limanları, Çizmedeki Mega İtalyan Liman ‘’Taranto’’ ve Tunus arasında yeni bir ticari koridor kurulmasının çok önemli bir girişim olduğuna dikkat çekiyor. Bu arada hatırlatalım, Taranto limanının işletme hakkını geçen hafta bir Türk firması aldı. Evet, İtalya, AB’nin parçalanıyor olduğunu en iyi gören ve kendine yeni rotalar çizen bir devlet. G-8, NATO, AB üyesi olmasına rağmen Çin’in BRI (Kuşak ve Yol) girişimine Çin Devlet Başkanının ziyareti sırasında 24 Mart 2019’da çok büyük yatırımlarla birlikte imza koydu. AB içinde Truva atı olmakla suçlandı. 2017 yılında imzalanan Venedik mutabakatından sonra; 2019 yılında da Cenova, Trieste ve Palermo limanlarının Kuşak ve Yol’a katılması için anlaşmalar imzalandı. Türkiye ile özellikle 2019’dan itibaren Kuzey Afrika aksında yeni iş birliği sürecini başlattı.

DENGE POLİTİKASI

Diğer taraftan AB üyesi ve Akdeniz Gaz Formu üyesi olarak Türkiye karşısında olan Doğu Akdeniz hamlelerine de bir denge içinde katılmaya devam ediyor. Bazen aleyhimizde bazen lehimizde bir politika uyguluyor. 23 Ağustos 2020 Navtex’i sonrasında Girit güneyinde gerilimin en şiddetli olduğu bir ortamda Durand De La Penne muhribinin; Navtex sahası doğusunda Etna Tankeri ile savaş gemilerimizin yakıt ikmali yaptıkları deniz geçiş eğitimleri Yunanistan’da ‘’sırtımızdan bıçaklandık’’ söylemleri ile karşılandı. Bu faaliyetlerden sonra geçen günlerde Kıbrıs güneyinde yapılan GKRY tatbikatına bir gemi ile katılmalarının bu söylemleri dengelemeye yönelik olduğunu söyleyebiliriz. Kısacası Doğu Akdeniz’de her cephede sıkıştırıldığımız bir dönemde İtalya ile ilişkilerimiz önemlidir. Oluşan yeni ticaret rota aksı ile yeni jeopolitik ortak yaşam (Simbiosis) üzerinde çalışmamız gerekir. Türkiye’nin Mavi Vatan doktrini ile İtalya’nın Mediterraneo Allargato (Geniş Akdeniz) doktrininin örtüşen çıkar alanlarını değerlendirmemizin zamanıdır. İtalya’nın BRI rotalarına ve ulaşım ağlarına ilaveten Türkiye İtalya ve Tunus/Libya üzerinden kurulacak yeni intermodal hatlar üzerinden Afrika’ya açılımın hızlanması kaçınılmaz olacaktır. Afrika’da Türk-İtalyan iş birliği gelecek için yeni fırsatlar sunacaktır. Bu kapsamda Türkiye, Karadeniz’de yeni bulunan Sakarya sahasında yabancı ortak arayışına girecekse Libya ve Doğu Akdeniz’de iş birliği potansiyelimizi göz önüne alarak İtalyan firmalarına çağrı yapabilir. Türk-İtalyan jeopolitik yaklaşımı gerçekte Türk karşıtı AB bloğunda olmasına rağmen, ABD’nin Türk tehdidini bahane ederek Yunanistan’da; Fransa’nın GKRY’de yaptığı askeri/siyasi yığınaklanmaya karşı bir denge sağlayabilir. Bu durum Kurtuluş Savaşı başında İzmir’i işgali düşleyen, Alanya ve Antalya’yı işgal eden ve Kuvayı Milliye karşısında olan İtalya’nın ABD, İngiltere ve Fransa tarafından şımartılan ve kışkırtılan Yunanistan’ın işgali sonrasında kendi çıkarları zarar gördüğünden Türkiye’den en önce çekilen ve daha sonra Ankara Hükümetini desteklemesine benzetilebilir. Tarih 100 yıl sonra benzer bir konjonktürü karşımıza çıkarıyor. Böylesine bir durum Yunanistan’ı gelecekte zorlayacak koşulları yaratacaktır.”

Doğu Akdeniz’de her cephede sıkıştırıldığımız bir dönemde İtalya ile ilişkilerimiz önemlidir. Oluşan yeni ticaret rota aksı ile yeni jeopolitik ortak yaşam üzerinde çalışmamız gerekir. Türkiye’nin Mavi Vatan doktrini ile İtalya’nın Mediterraneo Allargato (Geniş Akdeniz) doktrininin örtüşen çıkar alanlarını değerlendirmemizin zamanıdır. İtalya’nın BRI rotalarına ve ulaşım ağlarına ilaveten Türkiye İtalya ve Tunus/Libya üzerinden kurulacak yeni intermodal hatlar üzerinden Afrika’ya açılımın hızlanması kaçınılmaz olacaktır

Türkiye, Doğu Akdeniz, Libya, Suriye ve kendi Güneydoğusu’nda, ABD’nin başını çektiği düşman Atlantik koalisyonu ile mücadele etmek için dostlarını artırıp düşmanlarını eksiltmek zorunda. Çin, Rusya, İran gibi Asya güçleriyle ittifak ilişkilerini güçlendirmek, Ortadoğu, Akdeniz ve Avrupa’da kendisine yeni ve gerçek dostlar bulmak durumunda.

Mısır, Suriye, Irak, Lübnan, Tunus, Fas, Cezayir ve Afrika’nın genelinde milli menfaatler üzerinden diplomatik kanalları işletmeli, çıkarlarının örtüştüğü Akdeniz ve Avrupa devi İtalya ile stratejik işbirliğine yönelmelidir. Ankara, bölgesel ve küresel gelişme ve çelişmeleri iyi okuyan strateji dâhisi Büyük Atatürk’ün genç Türkiye’si gibi, Mavi Vatan ile Cumhuriyet’in “ilelebet payidar” olması için rotasını sağlam çizmelidir.

İçinde bulunduğumuz süreç, önemli risklerle beraber, bu büyük fırsatları da bize sunmaktadır.

Türkiye, Doğu Akdeniz, Libya, Suriye ve kendi Güneydoğusu’nda, ABD’nin başını çektiği düşman Atlantik koalisyonu ile mücadele etmek için dostlarını artırıp düşmanlarını eksiltmek zorunda. Çin, Rusya, İran gibi Asya güçleriyle ittifak ilişkilerini güçlendirmek, Ortadoğu, Akdeniz ve Avrupa’da kendisine yeni ve gerçek dostlar bulmak durumunda.

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close