Arap ülkeleri Esad rejimiyle normalleşiyor… İran’ın Suriye’deki rolü azalacak mı?
Yedioth Ahronoth gazetesi birkaç gün önce bir İsrailli yetkiliden alıntı yaparak İsrail’in Suriye rejimi ile Arap ülkeleri arasındaki son yakınlaşma adımlarına olumlu baktığını ve bunun İran’ın Suriye’den uzaklaştırılması için bir yol olabileceğini söylediğini aktardı.
Son dönemde birçok İsrailli yetkili tarafından tekrarlanan bu açıklama, Suriye’nin Arap Birliği üyeliğinin askıya alınmasından 12 yıl sonra ve birkaç Arap ülkesinin, Suriye hükümetinin 2011 protestolarını bastırmak için güç kullanmasının ardından Şam’daki diplomatik temsil seviyelerini düşürmesinden sonra Suriye ile Arap ülkeleri arasındaki yakınlaşma adımlarının akabinde geliyor.
2018 yılının sonlarında Şam’daki misyonunu yeniden açan Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Şeyh Abdullah bin Zayed’i, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşmek üzere Suriye’ye gönderdi ve Suriye’nin Arap Birliği’ne geri dönmesi için çağrıda bulundu.
Geçen aylarda Suriye’ye giderek Esad ile görüşme sağlayan BAE Dışişleri Bakanı bin Zayed ise görüşme sırasında ” Esad liderliğindeki Suriye ve halkının çabaları savaşın getirdiği zorlukların üstesinden gelebilir ” diyerek BAE’nin pozisyonunda net bir değişikliğin olduğunu kanıtladı.
BAE, Mart 2011’de Suriye protestolarının patlak vermesinden sonra Esad rejimini devirmeye teşvik etmişti. Esad Rejimi ile diplomatik ilişkilerini kesip 2012 yılında diplomatik misyonunu geri çekmiş olmasına rağmen belirli dönemlerde askeri gruplara verdiği para ve silah desteği de olmuştu.
Ayrıca, Ekim 2020’de Umman Sultanlığı, büyükelçisini Suriye’ye geri getiren ilk Körfez ülkesi oldu.
Kuveyt ise, Arap Birliği anlaşmaya varırsa Şam’daki misyonunu yeniden açacağını duyurdu.
Bir ay önce de Bahreyn, Suriye’deki çatışmanın patlak vermesiyle ilişkileri kesmesinden bu yana ilk Şam büyükelçisini atadığını duyurdu.
Ürdün Kralı, protestoların başında Beşar Esad’a ülkeyi terk etmesini tavsiye eden ilk ülke liderlerinden biri olmasına rağmen Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi, CNN’ye geçen aylarda verdiği röportajda, Ürdün’ün Suriye ihtilafını çözmek için etkili bir strateji görememesi nedeniyle Esad ile görüştüğünü söyledi.
Arap ülkelerinin Suriye ile girdiği yoldaki normalleşme adımları, bu ülkelerin asıl amacı hakkında soru işaretlerini beraberinde getirdi. Bu ülkelerin Esad rejimiyle normalleşmesi, İran’ın Suriye’deki etkisinin azalmasına gerçekten katkıda bulunacak mı?
Stratejik ilişkiler uzmanı Amer Al Sabaileh, M5 ile yaptığı röportajda sorularımızı cevaplayarak şu ifadelere yer verdi: “Arap ülkelerinin İran nüfuzunu kontrol altına alma konusunda Suriye rejimi ile normalleşmesinin büyük bir etkisi yoktur, çünkü İran’ın Suriye’deki etkisi tarihsel olarak oluşmuştur.’’
Al Sabaileh , “Eğer bu ülkeler bu hamlelerle İran etkisini kontrol altına alabileceklerine inanırlarsa, bu şekilde sınırlamadan bahsetmek zor.” diyor.
Alsabaileh, Esad rejimiyle normalleşme adımlarını başlatan Arap ülkelerinin eğilimlerini şöyle açıklıyor:
“Bölgedeki çelişkiler ve gerek Müslüman kardeşler gerekse Türkiye ile yürüttükleri politikalar nedeniyle bazı ülkeler Esad’la normalleşme eğilimine girmiştir. Aynı zamanda Suriye’de rejimin düşme tehlikesi ve düşmesinden sonra kimlerin başa geleceği meselesi de var. Güvenlik, mülteciler ve ekonomik durumdan doğrudan etkilenen ülkeler var. Dolayısıyla bu adımların siyasi çıkarlardan ve kaprislerden uzak tutulması mümkün değildir.”
Suriye’nin İran’a bağlı silahlı grupları ülkeden çıkarma arzusunun olasılığına ilişkin sorumuz üzerine ise Alsabaileh, soruyu şöyle yanıtlıyor:
‘’Bana göre, Suriye’nin tüm savaşan grupları ve silah taşıyan herhangi bir partiyi ülkeden çıkarma arzusu var. Ama ne zaman, nerede ve ne pahasına olursa olsun, tüm bunlar Suriyelilerin temkinli bir şekilde yaptığı hesaplardır. Kuşkusuz Suriye sahnesi olduğu gibi değişti ve bu tür organizasyonların varlığına duyulan ihtiyaç azalıyor. Ama sonunda, işler hala açık, bitmedi.’’ şeklinde konuşuyor.
Tabi İran, Suriye’deki protestoların patlak vermesi sırasında Suriye’ye doğrudan ve sistemli bir şekilde müdahale etti. Esad rejimini korumak için tüm mali ve askeri yeteneklerini kullandı.
İranlı yetkililere göre Tahran, Suriye’de 30 milyar doları aşan büyük meblağlar harcadı.
M5 ayrıca İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Başkanı Hakkı Uygur ile de temasa geçti.
Aynı konu hakkında yorum yapan Uygur, İsrailli yetkililerinin açıklamalarının doğruluk payı sınırlı olduğuna inanıyor ve devam ediyor :
”Suriye’nin Arap ülkeleri ile ilişkisi ne kadar gelişirse gelişsin ekonomik, ticari ya da kültürel boyutlarda sınırlı kalacaktır. İran’ın son 40 yılda Suriye’deki güvenli elitleri ile geliştirdiği özel ve derin ilişkinin yerini dolduramayacaktır. Suriye Devrimi öncesi bölgesel dengeleri hatırlamak ya da Lübnan ile Arap ülkelerinin ilişkileri ile mukayese yapmak ne demek istediğimi daha net ortaya koyacaktır.”
Uygur, Beşşar Esad liderliğindeki Baas yönetiminin gücünün ve iktidarının İran’a ve Hizbullah’a bağlı olduğunu bildiğini ve bunu başka bir ilişki ile değiştirmesi çok makul görünmediğini de söylüyor.
Normalleşmenin İran’ın nüfuzu üzerine etkisi konusunda ise Uygur :‘’ Suriye genel olarak normalleşirse, tıpkı Irak’ta olduğu gibi, İran’ın nüfuzunun azalması mukadderdir. İran’ın bu konudaki temel kaygısı Arap ülkelerinin, özellikle Körfez sermayesinin girmesi ile birlikte Suriye’deki ekonomik çıkarlarını kaybedebileceği yönünde. Zira ağır yaptırımlarla ekonomisi felç olan İran’ın yatırım yapacak sermayesi bulunmuyor.’’ diyor.
Bir İngiliz web sitesi tarafından yayınlanan bir raporda, İsrail’in Ocak 2013’ten Ekim 2021’e kadar düzenlediği hava saldırıları sonucunda Suriye’de savaşan tarafların en az 631 üyesinin öldürüldüğü belirtildi. Yerel kaynaklar, hedeflenen grupların %50’sinin muhtemelen İran’la bağlantılı askeri oluşumlar olduğunu bildirdi.
Suriye çatışması, Mart 2011’de patlak verdiğinden bu yana, on binlerce kişinin ölümüyle ve nüfusun yarısından fazlasının ülke içinde ve dışında yerinden edilmesiyle sonuçlandı.
Ela Türkmen