Savunma Sanayiinde BAYKAR Diplomasisi - M5 Dergi
Öne ÇıkanSavunma HaberleriStrateji Analiz

Savunma Sanayiinde BAYKAR Diplomasisi

Abone Ol 

Türkiye’nin savunma sanayisinin tarihçesi oldukça zengin ve ilginç dönemlerden geçmiştir. Bu süreç Osmanlı dönemindeki top dökümhaneleri ve tersanelerden Tophane ve Haliç Tersaneleri gibi askeri üretim merkezlerine uzanmaktadır.

 

                      Güvenlik Uzmanı Tuğba KOÇ tarafından M5 Dergi Mayıs 2024 sayısı için kaleme alınmıştır.

Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber Türkiye kendi savunma ihtiyaçlarını karşılamak üzere daha sistemli bir yapılanmaya gitmiştir. 1927’de kurulan Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK) bu dönemin önemli adımlarından biridir. II. Dünya Savaşı sonrasında savunma sanayisine daha fazla önem verilmiş ve çeşitli askeri fabrikalar kurulmuştur. 1980’lerden itibaren Türkiye, savunma sanayisini yerlileştirme ve millileştirme politikaları ile önemli bir dönüşüm içine girmiştir. Bu dönemde, savunma sanayi için kritik teknolojileri geliştirilmesine büyük yatırımlar yapılmıştır. TUSAŞ, ASELSAN, ROKETSAN ve HAVELSAN gibi kuruluşlar kurulmuş ve önemli gelişmeler kaydedilmiştir. 2000’lerden sonra ise Türk savunma sanayisi özellikle insansız hava araçları, zırhlı taşıyıcılar, modern savaş uçakları ve elektronik harp sistemleri gibi alanlarda önemli ilerlemeler kaydetmiş ve dünya çapında rekabet edebilir bir konuma gelmiştir. Ayrıca Türkiye kendi savunma ihtiyaçlarını karşılayacak kapasitede üretim yapmanın yanı sıra savunma ürünlerini ihraç eder hale gelmiştir. Bugün Türk savunma sanayisi teknolojik yenilikler ve yerli üretim odaklı büyümesi ile dikkat çeken stratejik bir sektör haline gelmiştir. Bu gelişmeler Türkiye’nin stratejik bağımsızlığını arttırmakta ve uluslararası arenada daha etkin bir rol oynamasına olanak sağlamaktadır.

Türk savunma sanayisi kaliteli ve maliyet etkin ürünleri ile birçok ülkenin ilgisini çekmektedir. Özellikle Bayraktar TB2 İHA’lar birçok çatışma bölgesinde etkinliği kanıtlandıktan sonra dünya çapında birçok ülke tarafından tercih edilmiştir. Bu, Türkiye’nin savunma ürünlerine uluslararası kabul görmesini sağlamış ve Türkiye’nin savunma ihracatını arttırmıştır. Ayrıca Türk savunma sanayisinin ihracatı Türkiye’nin dış politika ve uluslararası ilişkilerinde de önemli rol oynamaktadır. Savunma sanayi ürünlerinin ihracatı Türkiye’nin stratejik ortaklıklarını güçlendirmekte ve yeni iş birlikleri kurmakta zemin hazırlamaktadır.

Türkiye’nin savunma sanayi ihracatının artışı ülkenin teknolojik yeteneklerine ve inovasyon kapasitesini de gözler önüne sermektedir. Bu durum, Türkiye’nin savunma sanayisini sadece iç pazar odaklı olmaktan çıkarıp küresel bir oyuncu haline getirmek yolunda önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Bununla birlikte savunma sanayi Türkiye’nin dış politika stratejilerinde önemli bir rol oynamakta ve bu kapsamda bir tür’ ’savunma diplomasisi’’ yürütülmektedir. Söz konusu konjonktürde ise en önemli aktör, son yıllarda yurtdışında ortak üretim ve teknoloji transferi anlaşmaları gibi iş birliklerine imza atan ve yurtiçinde yürütülen özellikle terör ile mücadele sürecinde Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası güvenlik konularında önemli bir aktör olmasını sağlayan Baykar’dır.  Baykar’ın ortaya koyduğu strateji ve ürettiği teknoloji şirketin kendi başına bir’’ Baykar Diplomasisi’’ yürütmesine olanak sağlamıştır.

Savunma sanayii ürünleri sadece ekonomik bir gelir kaynağı olmanın ötesinde, Türkiye’nin uluslararası arenada etki alanını genişletmesine ve stratejik ortaklıklarını pekiştirmesine yardımcı olmaktadır. Türkiye’nin savunma sanayi ihracatı NATO gibi askeri ittifaklar içindeki konumunu güçlendirmenin yanı sıra Afrika, Asya ve Orta Doğu’da yeni pazarlar bulmasına ve bu bölgelerdeki ülkelerle ilişkilerini geliştirmesine imkân tanımıştır.

Türkiye, yürüttüğü dış politika hamlelerinin yanı sıra güçlü bir istihbarat ve savunma sanayi diplomasisi geliştirmektedir. Öyle ki bölgesinde meydana gelen Suriye, Libya, Ukrayna ve son olarak Gazze gibi tüm uluslararası krizlerde fikrine ve aksiyonuna ihtiyaç duyulan en önemli ülke konumundadır. Ülkenin bu gücü, hem NATO üyesi güçlü bir orduya sahip olması hem de yürüttüğü güçlü dış politika stratejileri dolayısıyla meydana gelmektedir. Tüm bu unsurlar, Türkiye’nin küresel savunma sanayi ağında daha aktif bir rol almasına ve diğer ülkelerle teknoloji ve bilgi alışverişinde bulunmasına olanak sağlamaktadır. Bu durum, Türkiye’nin hem bölgesel hem de global düzeyde stratejik oyuncu olarak konumunu pekiştirirken savunma diplomasisi faaliyetlerinin bir parçası olarak önem taşımaktadır.

Önceleri sadece kara araçları ile yürütülen savunma sanayisi ihracatının bir diplomasi aracına dönüşmesinde şüphesiz bu araçların günümüzde gelişmiş, karmaşık ve çeşitli olmasının etkisi büyüktür. Yıllarca terörle mücadele için askeri operasyonlar düzenleyerek hem insani hem maddi kayıplara uğrayan Türkiye, özellikle 2020 ve sonrasında geliştirdiği savunma sanayisi ile ABD gibi ülkelerden olan ihtiyacını azaltmakla birlikte hem bölgesel hem de global düzeyde güvenlik konusunda söz sahibi olmuştur. Özellikle insansız hava araçları konusunda çalışan Baykar’ın, TB2, Akıncı ve Kızılelma gibi araçlarını Doğu Avrupa ve Asya, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Asya ve Pasifik gibi bölgelere ihraç ederek elde ettiği başarı teknolojik yetkinliğin ve ayrıca İHA’ların sahadaki performansının Türkiye’nin savunma diplomasisi ve uluslararası ilişkilerdeki rolünü güçlendirmiştir. Bu bölgelerdeki en önemli başarılardan biri kuşkusuz Baykar araçlarının Suriye’de gösterdiği performanstır. Şirketin Suriye’de elde ettiği başarılar özellikle IHA teknolojilerinin sahadaki etkinliğini ve stratejik önemini kanıtlamıştır. Başlangıçta Arap Baharı’nın bir parçası olarak görünen ancak zamanla Beşşar Esad yönetimin sert müdahalelerine yol açan Suriye’deki protestoların zamanla bir iç savaşa dönüşmesine sebep olması ülkenin komşularından biri olan Türkiye’yi de etkilemiştir. Türkiye sınır güvenliğini sağlamak ve terör örgütü olarak gördüğü gruplardan gelen tehditleri bertaraf etmek amacıyla Fırat Kalkanı (2016), Zeytin Dalı (2018) ve Barış Pınarı (2019) gibi askeri harekatlar başlatmıştır. Söz konusu bu müdahale hem iç politikada hem de uluslararası alanda Türkiye’nin bölgesel güç olarak konumlandırılmasında önemli sonuçlar doğurmuştur.

Suriye’de yürütülen operasyonlarda TB2’ler ile gösterdiği performans sonucunda Baykar Türkiye’nin düşman hedeflerini uzun mesafeden tespit etme ve uzun süre havada kalarak sürekli istihbarat sağlaması ile askeri birimlere stratejik bir üstünlük kazandırmıştır. Bu üstünlük ve kazanılan başarı ise sonuç olarak Türkiye’nin bir bölgesel güç ve istikrar sağlayıcı olduğunun kanıtı haline gelmiştir. Suriye’nin ardından Libya, Azerbaycan ve Ukrayna’da gösterilen performans Türkiye’nin diplomasi argümanlarını da güçlendirmiştir. Bölgede söz sahibi olan ülke, kendisi masada olmadan diplomasi yürütülemeyeceği ve istikrar sağlanamayacağını uluslararası arenada göstermiştir.

Dikkat çeken bir başka husus ise Baykar araçlarının Burkina Faso gibi ülkelerde barışın temini için ülkeye sağladığı katkıdır. Ayrıca Ukrayna’da kullanılan TB2’ler yüksek çözünürlüklü kameraları ve uzun havada kalış süresi ile ülkeye stratejik gözetleme ve istihbarat toplama kapasitesi sağlamıştır. Bu, özellikle çatışma bölgelerindeki durumu anlamak ve düşman hedeflerini tespit etmek için kritik bir öneme sahiptir. Türkiye bu başarıyı savunma ve güvenlik konularında bir diplomasi aracı olarak kullanarak NATO içinde ve diğer uluslararası platformlarda daha söz sahibi bir ülke haline gelmiştir. Baykar’ın Ukrayna’daki başarısı, Türkiye’nin savunma diplomasisine önemli bir katkı sağlamış ve ülkenin küresel savunma sanayi pazarında daha rekabetçi ve etkili bir oyuncu olmasını sağlayarak uluslararası ilişkilerde stratejik avantajlar elde etmesine yardımcı olmuştur.

Gerçekleştirilen resmi yurtdışı seyahatlerinde enerji, ticaret, sağlık ya da ulaştırma anlaşmalarının yanı sıra Türkiye artık ülkesindeki ihtiyacı gidermiş ve diğer ülkelerdeki ihtiyaca yönelik adımlar atarak savunma sanayi anlaşmalarının da imzalanmasına olanak sağlanmıştır. Bu anlaşmalar ülkeler arasındaki diplomatik bağların da güçlenmesine vesile olmuştur. Türkiye’nin Ukrayna’ya verdiği destek Batı ülkeleri ve NATO ile olan ilişkilerinde de olumlu bir etki yaratmıştır. Bu destek, Türkiye’nin Batı ile iş birliği yapabileceğini ve bölgesel güvenlik konularında önemli bir ortak olduğunu göstermiştir. Savunma sanayisi ile birlikte bir dış politika yürütülebileceği hususu, Türkiye’nin küresel savunma sanayi pazarında daha rekabetçi ve etkili bir oyuncu olmasını sağlayarak uluslararası ilişkilerde stratejik avantajlar elde etmesini sağlamıştır.

Sonuç olarak, Türkiye’nin çok yönlü diplomasisi, küresel ve bölgesel politikalarda etkin bir rol oynamak amacıyla çeşitli diplomatik, ekonomik ve askeri araçları bir arada kullanmayı içerir. Bu strateji, Türkiye’nin jeopolitik konumunu ve çıkarlarını desteklemek için tasarlanmıştır. Baykar gibi savunma sanayi firmalarının başarısı, bu çok yönlü diplomasi çerçevesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu durum, Türkiye’nin bir teknoloji üreticisi ve güvenilir bir ortak olarak algılanmasına yardımcı olarak ülkenin çok yönlü diplomasi çabalarını da desteklemektedir. Kuşkusuz ülkelerin artan savunma sanayi araçlarına olan ihtiyaçları, bu minvalde tam bağımsız olmayı hedefleyen Türkiye gibi ülkeler için önemli bir diplomatik araç olmaya devam edecektir.

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close