Analiz: Liberal dünya düzeninin sonu mu geldi? - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

Analiz: Liberal dünya düzeninin sonu mu geldi?

Abone Ol 

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal kararının ardından başta NATO olmak üzere Batılı güçlerden yaptırım dışında herhangi bir hamle gelmedi. Putin’in kritik hamlesi ABD eski başkanı Roosevelt döneminden bugüne taşınan liberal dünya düzeninin sonu mu?

Global dünya düzeni kavramı dünya siyasetinin en eski terminolojilerinden bir tanesi. Özellikle savaş dönemlerinin ardından uluslararası ilişkilerin yeniden tesis edilmesi sürecinde sık sık gündeme gelen kavram, diplomasinin alt yapısı olarak da değerlendiriliyor.

Milletler Cemiyeti’nin kurulması sürecinin ardından II. Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda ABD Başkanı Roosevelt’in vizyonu doğrultusunda oluşturulan liberal düzen, 21. Yüzyılın en fazla tartışılan kavramlardan biri.

Çin ve Rusya’nın yükselmesi ile birlikte erozyona uğrayan sistemin yeniden inşa edilmesi ya da onarılması gündeme gelirken Batılı ülkelerin tutundukları pazar ekonomisi ‘büyük güç’ statüsünün getirdiği bazı ayrıcalıkları her ülkenin kendine yontması tartışmaların alevlenmesine neden oldu.

Fakat ABD eski Başkanı Donald Trump döneminde atılan adımlar, Amerikan hegemonyasında kurulan düzenin değişimi için ilk ayaklananlar da yine Doğu bloğu ülkeler oldu.

Dünya ülkeleri ile kurdukları ilişkileri ‘yumuşak güç’ ilişkisi üzerine kuran Çin, eski SSCB’yi yeniden canlandırma hayali ile attığı adımlarla güç devşiren Rusya, başta Asya olmak üzere Afrika ve Latin Amerika’da da birden fazla ülkenin desteğini arkasına almayı başardı.

“ABD öncülüğünde inşa edilen bu liberal kapitalist küresel düzen, Washington yönetimi ile birlikte toplumsal refahı sağlamış Batı ülkeleri tarafından desteklenmeye devam etti.”

LİBERAL DÜNYA DÜZENİNİN SONU MU?

5 Ağustos 1990 günü Beyaz Saray’da düzenlediği basın toplantısında George HW Bush, Irak’ın Kuveyt’i işgalini değerlendirdikten sonra “Kuveyt’e karşı bu saldırganlığa dayanamayacak” cümlesi ile başkanlık dönemine damga vuran bir açıklamaya imza atmıştı.

Bush’un bu söylemi eleştirilirken The Big Lebowski filminde bile eleştirilirken aslında arka planda bir dönemin politik bakışını yansıtıyordu. SSCB’nin çöküşü ile birlikte makul hale gelen bu vizyon, devletlerin yalnızca tanınmış toprak sınırlarını savunmak için savaşacakları, rekabetlerini ekonomi, spor ve kültürle sınırlayacakları, Amerika liderliğindeki bir dünya vaat ediyordu

Bush aynı yılın eylül ayında yapılan Kongre toplantısında bu vizyonu “yeni bir dünya düzeni” olarak duyurdu. Fakat ABD dışındaki ülkeler tarafından bu vizyon pek de hoşgörü ile karşılanmadı.

Birinci Körfez Savaşı’nın bariz başarısına rağmen, yeni dünya düzeninin faturası hiçbir zaman ödenmedi. Sadece birkaç yıl içinde, eski Yugoslavya’daki bir dizi savaş, Avrupa’nın hayaletlerinin bu kadar kolay defedilemeyeceğini gösterdi. Dünyanın farklı bölgelerinde etnik, ideolojik ve dini çatışmalar sürerken ABD kendi topraklarının ‘güvenli’  olması sayesinde ‘dünyanın jandarması’ görevini sürdürdü. Ta ki, 11 Eylül saldırıları gerçekleştiğinde kendi topraklarında terör ile tanışana kadar.

2010’lara gelindiğinde, Çin ile büyük güç rekabetinin yeniden canlanması ABD’de tüm dengeleri alt üst etti. ABD halkı aradan geçen zaman içerisinde ülkesinin gerçekleri ile yüzleşmeyi de başardı.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ise Soğuk Savaş sonrası normun ihlalinden ziyade, Bush’un Beyaz Saray Bahçesi’nde ilan ettiği dönemin kesin bir sonu olarak yorumlandı.

Temelde değişen üç aşama ise;

1- Rusya’nın saldırısı, tarih kitaplarında yer alan devletler arası saldırganlığın paradigmatik bir örneği olması.

2- Rusya’nın saldırısının yalnızca saldırgan değil, aynı zamanda tek taraflı olması.

3- ABD’nin eski gücünde olmaması.

Uzmanlar hem ABD’nin hem de Avrupa’nın müdahale için yeterli gücü olmadığına vurgu yaparken Rus revizyonizminin yeni dünya düzeninin sonunu getirdiğinden neredeyse emin.

ABD Irak ve Afganistan’daki hezimetin ardından Rusya’ya yönelik hamle için hem maddi hem de toplumsal desteği bulamazken liberal teorisyenler, ticaret savaşının da göze alınamayacağı için Ukrayna’nın yalnız bırakıldığına vurgu yapıyor.

Rsuay Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’yı işgal emri ile ABD’nin bugüne kadar getirdiğini düşündüğü “Liberal Dünya Düzeni”nin sonunun geldiği yeni bir dünyaya uyandı. Fakat dünyanın geri kalanı henüz ABD ve Batılı güçlerin bireysel hesaplaşmasına hazır mı, bilinmiyor.

Kaynak: IntellStrategy

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close