Geocase Institute: "Türkiye, bölgedeki güç boşluğunu doldurarak belirleyici aktör olduğunu ortaya koyuyor" - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

Geocase Institute: “Türkiye, bölgedeki güç boşluğunu doldurarak belirleyici aktör olduğunu ortaya koyuyor”

Abone Ol 

Erdoğan’ın ilk ziyaretlerini KKTC ve Azerbaycan’a yapması, uluslararası topluma açık bir mesaj gönderdi. Erdoğan, bölgede oluşan güç boşluğunu doldurarak, Türkiye’nin “belirleyici aktör” olduğunu ortaya koyuyor.

Gürcistan merkezli düşünce kuruluşu Geocase Institute’de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim zaferinin ardından ilk yurt dışı ziyaretlerini KKTC ve Azerbaycan’a yapmasının, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde ortaya koyacağı dış politika stratejilerine dair mesajlar içerdiği değerlendirilen bir analiz yayımlandı.

Erdoğan’ın ilk ziyaretlerini KKTC ve Azerbaycan’a yapmasının, uluslararası topluma açık bir mesaj gönderdiği belirtilen analizde ayrıca, Erdoğan’ın bölgede oluşan güç boşluğunu doldurarak, Türkiye’nin “belirleyici aktör” olduğunu ortaya koyduğu tespitine yer verildi.

İşte Geocase Institute’de yayımlanan ve gdh.digital tarafından hazırlanan analizin tamamı:

Yirmi yıl önce iktidara gelmesinden bu yana en zorlu yeniden seçimini kazanan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uluslararası alanda tanınmayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) ve yakın müttefiki Azerbaycan’ı ziyaret edeceği ilk iki ülke olarak seçti.

İlk olarak bu iki ülkeyi ziyaret etmesi, Erdoğan’ın yeni beş yıllık dönemine dair Türkiye’nin dış politika hedeflerini işaret ediyor.

Erdoğan ilk olarak 1983’te kurulan ve yalnızca Türkiye’nin tanıdığı KKTC’yi ziyaret etti. Kıbrıs, 1974’te Yunanistan cuntasının desteklediği bir darbeden bir haftadan kısa bir süre sonra Ankara’nın adanın kuzeydeki üçte birlik kısmına askeri müdahalesi sonrasında bölünmüştü.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan Kıbrıs sorunu konusunda iki devletli çözümü savunuyor ve eğer müzakere masasına dönülecekse bunun yolunun Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasından geçtiğini belirtiyor.

Erdoğan; Kıbrıslı Türklerin “haklı taleplerinin” “açık ve net” olduğunu ve “hiçbir zaman azınlık olmadıklarını ve olmayacaklarını” vurguluyor.

Erdoğan KKTC’nin ardından, daha sonra başka bir toprak anlaşmazlığına sahne olan Azerbaycan’a gitti. 2020’de Azerbaycan, 6.000 kişinin ölümüne yol açan bir savaşta Dağlık Karabağ bölgesinin büyük bir bölümünü Ermeni destekli güçlere karşı ele geçirdi.

Karabağ, Ermenistan ile güçlü kültürel ve tarihi bağlara sahip olmasına rağmen, uluslararası alanda yasal olarak Azerbaycan’ın bir parçası olarak tanınmaktadır.

Erdoğan, Ankara’nın yakın müttefiki olan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile yaptığı görüşmede, hem Azeriler hem de Ermeniler için kültürel öneme sahip Dağlık Karabağ şehri Şuşa’da bir Türk konsolosluğu açma kararını dile getirdi.

Erdoğan Aliyev ile yaptığı görüşmede;

“Dilediğiniz zaman konsolosluğumuzu açmaya hazırız. Şuşa’da konsolosluk açarsak bu karar, dünyaya ve özellikle Ermenistan’a bir mesaj olacaktır.”

ifadelerini kullandı.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın hükümeti geçtiğimiz günlerde, Ermenilerin haklarının korunduğuna dair garantiler karşılığında Dağlık Karabağ üzerindeki iddialarından vazgeçmeye razı olduklarını ifade etti. Paşinyan ayrıca; Ermenistan’ın toprak bütünlüğünün Sovyet dönemi sınırları içinde Azerbaycan’dan tam olarak tanınması çağrısında bulundu.

Azerbaycan, Karabağ üzerinde tam egemenlik talebinin yanı sıra, Azerbaycan’ı Nahçıvan’a doğrudan bağlamak için açılacak olan ve Zangezur koridoru olarak adlandırılan yolun açılmasını talep ediyor.

Türkiye projeyi desteklerken İran, Güney Kafkasya’ya erişimini kesebileceğinden ve oradaki etkisini önemli ölçüde azaltabileceğinden korkarak projeye karşı çıkıyor.

Atlantic Council’in Güvenlik Girişimi ve Orta Doğu Programları, Kıdemli Üyesi Dr.Ali Bakir The New Arab’a yaptığı değerlendirmede;

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk olarak Kuzey Kıbrıs ve Azerbaycan’ı ziyaret etme kararı, bir gelenek haline gelen diplomatik bir hamledir. Ziyaretlerin tarihsel bağlamı göz önüne alındığında şaşırtıcı görülmemelidir. Ancak, mevcut yerel ve bölgesel koşullar karşısında bu ziyaretlerin zamanlaması, onlara önemli anlamlar yüklüyor.”

ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Zangezur koridorunu hayata geçirmek ve KKTC’nin kaderini belirlemek gibi stratejik hedeflere ilerlemek için ülkenin ivmesini artırmayı hedefliyor.

Türkiye uzun süredir Azerbaycan’ın sadık bir müttefiki oldu ve son yıllarda Bakü’nün Ermenistan’ın yaklaşık otuz yıldır işgal ettiği toprakları geri almasına yardım etmede önemli bir rol oynadı.

Bakır ayrıca;

“Ancak Zengezur koridorundaki ilerleme İran’ın müdahalesiyle engellendi. İran’ın Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki barış girişimlerini istikrarsızlaştırmaya ve Türkiye’nin Kafkaslar ve Orta Asya’da genişleyen nüfuzunu frenlemeye yönelik çabaları açıkça görülüyor.”

tespitinde bulundu.

Diğer yandan; Türkiye’nin Kıbrıs anlaşmazlığını çözmeye yönelik diplomatik çabaları ile Azerbaycan’daki durum, büyük ölçüde benzerlikler gösteriyor. Bu nedenle KKTC daha önce Azerbaycan’ın kendisini resmen tanıyan ikinci ülke olmasını beklediğini açıklamıştı.

Gürcistan merkezli Düşünce Kuruluşu Geocase’in Orta Doğu Çalışmaları Direktörü Emil Avdaliani de Erdoğan’ın gezi seçimlerini şaşırtıcı bulmuyor.

Emil Avdaliani yaptığı değerlendirmede;

“Türkiye, Azerbaycan ile yakın bağlarını korumaya devam edecek. Azerbaycan, Ankara’nın bölgede daha büyük bir rol oynama çabasında hayati bir bileşen olarak görülüyor. Türkiye, Karabağ sorununun hızlı bir şekilde çözülmesiyle ilgileniyor ve Azerbaycan ile yakın çalışıyor. Ancak süreç büyük ölçüde Ermenistan’daki iç duruma ve Rusya’nın sorunu nasıl gördüğüne bağlı olacak”

ifadelerini kullandı.

Emil Avdaliani ayrıca;

“Ancak Moskova’nın Ukrayna’daki savaşla Güney Kafkasya’dan uzaklaştığı açık. Gücü ve harekete hazırlığı sadece Bakü tarafından değil, müttefiki Erivan tarafından da sürekli olarak sınanıyor.”

açıklamasında bulundu.

Erdoğan, Ermenistan ile sürmekte olan yakınlaşma ve Azerbaycan ile stratejik bağları daha da genişleterek bu “ortaya çıkan boşluğu” doldurmaya çalışıyor.

Avdaliani;

“Bütün bu gelişmeler ve mevcut eğilimler, Karabağ sorununda nihai çözümün yaklaştığını ve bundan en çok Türkiye’nin yararlanacağını gösteriyor.”

tespitinde bulundu.

New Lines Enstitüsü’nün kıdemli stratejisti olan Nicholas Heras ise, Erdoğan’ın bu ziyaretlerinin Türkiye’nin her iki tartışmalı bölgede de “belirleyici aktör” olduğuna dair “uluslararası topluma açık bir mesaj” gönderdiğini belirtiyor.

Nicholas Heras The New Arab’a verdiği demeçte,

“Dağlık Karabağ’da yaşanan durum, fazlasıyla Erdoğan’ın lehine. Özellikle de Ermenistan’daki Paşinyan liderliğindeki hükümet, Ankara’nın Azerbaycan’ı Ermenistan ile sürekli bir çatışma durumundan geri çekmesine ihtiyaç duyduğu için Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak istiyor.”

ifadelerini kullandı.

Ermenistan şu anda jeopolitik olarak da son derece savunmasız. Ermenistan’ın “nominal hamisi” Rusya başka sorunlarla başbaşa ve en iyi ihtimalle Ermenistan’a karşı sadece uzlaşı masasında destek olabilir.

Heras,

“Azerbaycan, Bakü’nün komutasındaki enerji kaynakları nedeniyle jeopolitik olarak Ermenistan’dan çok daha önemli ve Moskova, Erivan’a Bakü’den geri adım atması için sinyaller gönderiyor.”

tespitinde bulundu.

Heras’a göre ayrıca; İran, Dağlık Karabağ’da ve Ortadoğu’nun başka yerlerinde Erdoğan için işleri zorlaştırabilecek bir aktör ve bu nedenle Ankara, Türkiye’nin Azeri-Ermeni ihtilafı üzerindeki gücünü Tahran’a göstermek için her şeyi yapmaya çalışıyor.

Kaynak: Geocase Institute, gdh.digital

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close