Bir Ülkenin Tükenişi: Lübnan'da Ekonomik ve Siyasi Çöküş! - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

Bir Ülkenin Tükenişi: Lübnan’da Ekonomik ve Siyasi Çöküş!

Abone Ol 

Aylardır ekonomik ve siyasi krizin iç içe yaşandığı Lübnan’da, halk patlama noktasına geldi. Sokaklar savaş alanına dönerken, dağ gibi biriken problemlerin nasıl çözüleceği konusunda herhangi bir işaret yok. Ordudan darbe sinyalleri geliyor ancak ordunun yönetime el koymaya yetecek gücünün olup olmadığı da tartışılıyor.

Dinlerin ve mezheplerin çeşitliliği itibariyle Ortadoğu’nun en karmaşık ülkesi olan Lübnan, ekonomik ve siyasi krizi aynı anda yaşıyor. Sokaklardaki huzursuzluğun aylardır dinmediği ülkede, protestocular sık sık güvenlik güçleriyle çatışıyor. Elektrik, akaryakıt ve diğer temel ihtiyaç maddeleri konusunda yaşanan sürekli kısıtlamalar halkı canından bezdirirken, ordudan duruma müdahale sinyali geldi. Ancak Lübnan ordusunun diğer bazı Arap ülkelerindeki gibi darbe yaparak yönetime el koymaya yetecek gücünün olup olmadığı da tartışılıyor.

Lübnan’ın başkenti Beyrut, 1970’lerde “Ortadoğu’nun Paris’i” olarak biliniyordu. 1975-1990 arasında yaşanan iç savaşla birlikte Beyrut ve diğer şehirler harabeye dönerken, Lübnan bir daha asla toparlanamadı. Mevcut kriz ise, ülkeyi adeta yok oluşa sürükleyecek bir etkiye sahip.

DIŞ ETKENLER

18 ayrı din ve mezhebin bir arada yaşam mücadelesi verdiği Lübnan’da Fransa, ABD ve Suudi Arabistan cephesinin karşısında dış etken olarak İran yer alıyor. İran tarafından desteklenen Hizbullah örgütünün geçtiğimiz yıllar içinde Lübnan devlet mekanizmasının kritik noktalarına nüfuz etmiş olması, Tahran yönetiminin elini güçlendiren bir unsur. Batı ile İran arasındaki gerilimin bütün olumsuz neticeleri ise, direkt biçimde Lübnanlıların günlük hayatına yansıyor.

AMBARGONUN SONUCU

Siyasi gözlemcilere göre, Lübnan’da yaşanmakta olan krizin sebebi yalnızca ülkedeki karmaşık ve gerilimli politik yapı veya ideolojik ayrışmalar değil. Lübnan’a ciddi para akışı sağlayan Hizbullah’ın birçok önemli ismine Batılı ülkelerde konan ambargoların da, krizi derinleştirdiği yorumları yapılıyor.

İran bağlantısından dolayı Batı’da “terör örgütü” muamelesi gören Hizbullah, aynı zamanda Suriye’deki iç savaşa Beşşar Esed rejimi lehine müdahil olmasıyla da eleştirilerin odağında. 2011’den günümüze, binlerce Hizbullah militanı Esed rejiminin saflarında muhaliflere karşı çatışmalara katılmıştı. Bu durum, Lübnanlılar nezdinde Hizbullah’ın amaçlarıyla ilgili soru işaretlerine yol açıyor.

SİYASİ SİSTEM TIKANDI

Lübnan’da 1943’ten bu yana geçerli siyasi sistem çerçevesinde, cumhurbaşkanı Maruni Katolik Hristiyan, başbakan Sünni, meclis başkanı ise Şii olmak zorunda. Lübnan iç savaşı sırasında İran ve Hizbullah cephesinin baş düşmanlarından Mişel Avn’ın 2016’da İran ve Hizbullah’ın desteğiyle cumhurbaşkanı seçilmesi, ülkedeki zeminin ne kadar kaygan olduğunu gösteriyor. 2005’te bir suikasta kurban giden eski Başbakan Refik Hariri’nin oğlu Saad Hariri ise Fransa, ABD ve Suudi Arabistan’ın desteğine sahip. Hariri, dokuz aylık bir nabız yoklama sürecinin ardından, geçtiğimiz hafta hükümeti kurma görevini Cumhurbaşkanı Avn’a iade etmişti.

Kaynak: AA

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close