Biden Yönetimi’nin “Amerika’nın kaderi bugün daha önce hiç olmadığı kadar kıyılarımızın ötesindeki olaylara bağlı hale gelmiştir.” cümleleri ile dikkat çeken Ulusal Güvenlik Belgesi’nin önemli noktalarını M5 okuyucuları için hazırladık.
M5 tarafından çevrilmiştir.
Ulusal Güvenlik Belgesi’nin giriş kısmında, demokrasilerin güncel zorlukların üstesinden gelmek için gerekli olduğu belirtilerek dünyadaki diğer ülkelerle aynı düşünce yapısına sahip müttefiklik ilişkilerinin güçlendirileceği belirtilerek ilk olarak içeride ve dışarıda demokrasi mücadelesi vurgusu yapılıyor.
ABD’nin en güçlü askeri varlığının Pasifik ve Avrupa’da olacağına dikkat çekilen belgede, ABD’nin Orta Doğu’daki askeri varlığının ise belirli ihtiyaçlara cevap verecek düzeyde olacağı cümlesi yer alıyor.
Birçok ulusal güvenlik tehdidinin artık sınırlar ötesi olduğunun altını belge, bu tehditlerin tek bir ülke tarafından engellenemeyeceğini ve bu nedenle ABD’nin bölgesel müttefiklik ilişkilerini eskiye göre çok daha geliştireceği vurgusu yapılıyor.
Belgede ayrıca; İran ve Kuzey Kore gibi bölgesel aktörlerin ABD ve ABD’nin dünyanın çeşitli noktalarında bulunan müttefiklerine tehdit oluşturduğu ve bu ülkelerin oyun kurucu kapasiteye ulaşma çabası içinde oldukları belirtiliyor.Bu tehdide karşı mücadele aşamaları geliştirileceği belirtiliyor.
ABD’nin Orta Doğu’da İsrail’in güvenliğine bağlı olacağı ifade edilirken; bölge müttefikleri ile birlikte İran’ın başka ülkelerin egemenlik ve toprak bütünlüğüne yönelik tehditlerini caydıracak tedbirlerin alınacağı, El Kaide ve IŞİD ile mücadele edileceği ve bölgedeki insani krizlere ABD’nin desteğinin daha da artırılacağı ifadeleri kullanılıyor.
Biden’ın ulusal güvenlik belgesinde küresel demokrasilerin ve ABD demokrasisinin kuşatma altında olduğu iddiası üzerinden özgür toplumların popülizm, kutuplaşma, eşitsizlik ve hukukun üstünlüğü ile ilgili tehditler altında olduğu tespitine bir kaç noktada yer veriliyor.
Ayrıca; küresel güç dengelerindeki değişimin yeni tehditler yarattığına değinilen belgede, Çin’in giderek agresifleştiğini ve Rusya’nın küresel düzeni bozmak için etkinliğini artırmaya çalıştığı belirtiliyor. ABD yönetiminin bu iki meseleyi ulusal güvenlik sorunu olarak tanımladığı ve mücadele için geniş ölçekli çözümler uygulayacağı belirtiliyor.
Belgede ABD’nin sonuca ulaşmayan savaş ve çatışmalara artık trilyonlarca dolar harcamayacağı ifade ediliyor ve ABD’nin Afganistan’daki “en uzun savaşını bitireceğiz.” ifadeleri yer alıyor.
Belgede ulusal güvenlik öncelikleri başlıkları olarak şunlar yer alıyor;
Ekonomik refah ve fırsatların artırılması, demokratik değerlerin ve Amerikan tarzı yaşamın güvence altına alınması, Dünyada geçmiş yıllarda azalan ittifakların yeniden kurulması, Uluslararası kurumlarda ABD’nin küresel liderliğinin yeniden tesis edilmesi, İklim kriziyle mücadele edilmesi, ABD’de ve dünyada demokrasinin yeniden canlandırılması, aynı değer ve düşüncelere sahip müttefiklerle dünyada demokrasi adımlarının atılması…
ABD’nin bu başlıklarla atacağı adımlar sonucu konumunu güçlendireceği iddiasına yer veriliyor ve bu adımların Çin’e ya da herhangi bir diğer ülkeye karşı olan mücadelelerde avantaj sağlayacağı belirtiliyor.
Belgede “Geleceği şekillendirmek için ABD’den daha iyi konumlanmış bir ulus olmadığı” iddiası yer alırken ABD’nin müttefiklik ilişkilerini yeniden canlandırarak dünyayı daha güvenli bir hale getireceği ifade ediliyor.
Son olarak dikkat çeken bir diğer nokta ise savunma sanayisi ve harcamaları hakkında verilen mesajlar olarak göze çarpıyor. ABD ordusunun hali hazırdaki gücünün ve yapısının yeniden gözden geçirileceği ve gelecekte ABD ordusunun daha ileri teknolojiler ve kabiliyetler kazanması için gereksiz platform ve silah projelerinden vazgeçerek daha gerçekçi ve etkili yatırımlara dönüleceği vaad ediliyor.
Yayımlanan belgede Türkiye ile ilgili ise herhangi bir ifade ya da tespit yer almıyor.
