Asya’da gerilen ipler, nükleer tehdidi her geçen gün biraz daha görünür hale getirirken Çin – Hindistan – Pakistan üçgeninde neler yaşanıyor?
Asya’da, başta Çin olmak üzere Rusya, Güney ve Kuzey Kore, Hindistan ve Pakistan’ın nükleer silaha sahip olduğu biliniyor. Tüm ambargolara rağmen İran nükleer faaliyetlerini sürdürürken aynı zamanda AUKUS kapsamında ABD, Avusturalya ve İngiltere bölgede nükleer denizaltılar konuşlandırmayı hedefliyor.
Ülkelerin silahlanma yarışı hızla ‘nükleer’ faaliyetlere evrilirken özellikle Çin, Hindistan ve Pakistan hattındaki rekabet, geçmişe dayanmasına rağmen bugün yalnızca silahlanma yarışı ile eşleniyor.
Asya’da nükleer cephanesini en hızlı güçlendiren ülkeler arasında sayılan Çin, Hindistan ve Pakistan’ın yeni politikaları jeopolitik rekabeti de farklı bir noktaya taşıyor.
Devam eden modernizasyon, ivmesinin birden fazla kaynaktan alıyor. Çin’in hızlı nükleer silah üretimi Amerika Birleşik Devletleri ile rekabetin en önemli unsurlarından birisi olarak dikkat çekerken, Hindistan’ın yavaş nükleer genişlemesi, tamamen Çin ve Pakistan’ın nükleer tehditlerini ve kullanımını caydırma ihtiyacından kaynaklanıyor.
Yeni Delhi, her iki ülkeye karşı önemli konvansiyonel askeri yeteneklere sahip olmasına rağmen hala nükleer silahlara ilişkin muhafazakâr bir duruş sergiliyor.
Pakistan’ın hızla nükleer silaha ulaşma çabası ise esas olarak Hindistan’a yönelik kaygıdan kaynaklanıyor. Fakat AUKUS’un ardından ABD korkusu da İslamabad yönetiminin kaygılarını da tetikleyen unsurlar arasında yer alıyor.
Ashley J. Tellis’in Carnegie’de yer alan son raporuna göre, Çin, Hindistan ve Pakistan’ınn’ın son 20 yılında nükleer silah programlarındaki genişlemeyi; “stratejik istikrar”ı sağlamak olarak yorumluyor.
Çin-Hint ve Çin-Pakistan eksenini değerlendiren Tellis, stratejik rezervlerin konumundan dolayı karşı-kuvvet kabiliyetine sahip füzelerin sayısına etkisine vurgu yapıyor.
Tellis raporunda Pakistan’ın Hindistan’a karşı nükleer gölgeli terörizm kampanyasını kışkırttığı iddiasına yer verirken, Hindistan’ın konvansiyonel askeri harekâtının ısrarlı olasılıklara rağmen yüksek derecede nükleer caydırıcılık içerdiğini vurguluyor.
ABD’nin özellikle Çin ve Hindistan politikasında önemli seçimler yapması gerektiğini işaret eden Tellis, Çin’in nükleer genişlemesi, Washington’un Rusya’nın nükleer silahlarını azaltma politikasını her geçen gün karmaşıklaştırdığını ifade ediyor.
Çin-Hint nükleer caydırıcılığında gelecekte istikrarsızlıklar yaratabileceğine dikkat çeken Tellis, Washington’un bugün ve gelecekte yapacağı seçimlerin, Hindistan’ın, Pekin yönetiminin gücünü Asya’da ve küresel olarak ABD’ye fayda sağlayacak şekilde kalıcı bir şekilde dengeleyebileceğini iddia ediyor.
Kaynak: IntellStrategy