Analiz: Yükselen Asya ve ülkeler arasında derinleşen ilişkiler
Orta Asya ülkelerinden Kazakistan’ın başkenti Astana, art arda birkaç gün dünya siyasetinin merkezi konumundaydı. Burada gerçekleşen zirveler hem bölgesel hem de küresel siyaset açısından önem taşıyor.
Nitekim bu zirvelerin halihazırda Rusya-Ukrayna Savaşı ile buna bağlı enerji ve gıda krizlerinin boy gösterdiği sırada yapılması, uluslararası sistemindeki güç dengelerinin değişebileceği sinyallerini veriyor.
“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rusya-Ukrayna kanlı çatışmalarının bir an önce sona ermesi ve barışın tesis edilmesi için çağrı yapan tek liderdi.”
13-14 Ekim’de gerçekleşen Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı’nın (AİGK-CICA) 6’ncı zirvesi şüphesiz zirvelerin küresel anlamda en önemlisiydi. Kazakistan liderliğinde 1992’de Asya kıtasında barışı, güvenliği ve istikrarı teşvik etmeye yönelik iş birliğini geliştirmek için başlatılan AİGK-CICA, Türkiye dahil 28 üyeden oluşan bir platform niteliğindedir. Başlatılan sürecin amacı, Asya’da AGİT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) benzeri amaçlara ve kurumlara sahip bir iş birliği yapılanmasının temellerini atmaktır.
Neden Asya?
Kazakistan liderinin açılış konuşmasında vurguladığı üzere, platformun halihazırda yeni güç merkezlerini kapsaması sebebiyle kurumsallaşması sürecine girilmesi düşünülüyor. 21. yüzyılın “Asya’nın yüzyılı olacağı” öngörüsünün artık gerçek olduğunu söyleyen Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Asya’nın nominal GSYİH ve satın alma gücü paritesi bakımından dünyada ekonomik lider haline geldiğini vurguladı.
Ayrıca Kazak lider, bölgenin önemli insani ve doğal kaynaklara sahip olduğuna, dünyanın en büyük 30 şehrinden 21’inin Asya’da bulunduğuna, 2030 yılına kadar ise orta sınıfın tüketim artışındaki tahmini 30 trilyon doların sadece 1 trilyonunun Batı ekonomilerinden geleceği beklentisine dikkat çekti.
“Çin’in baş rakip, Rusya’nın ise tehdit olarak nitelendirildiği ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Doktrini’nin açıklandığı bu günlerde Asya’nın önemi artarken uluslararası yapı da bir kutuplaşmaya doğru evriliyor.”
Türkiye’nin de ilgisini çeken ve eylül ayında Özbekistan’da gerçekleşen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) “Doğu’nun NATO’su” olarak tanımlanırken, Türkiye’nin kurucu üyelerinden biri olduğu CİCA için ise “Doğu’nun AGİT’i” tanımı yapılıyor. Bu benzetmeden yola çıkarak, CİCA’nın askeri konuların ötesinde geniş anlamda güvenlik çalışmalarına yoğunlaştığı söylenebilir. Nitekim ekonomik, çevresel, insani, yeni sınama ve tehditler ile askeri-siyasi olmak üzere beş ana başlıkta toplanan mevcut çalışmalara Kovid-19 salgını döneminde epidemiyolojik güvenlik, sağlık ve eczacılık, bilgi/iletişim teknolojilerinin güvenliği gibi yeni öncelikli iş birliği alanları dahil edilmişti.
Bu son zirvede ise verimli geçiş ve ulaşım koridorlarının yanı sıra finansal ve çevresel boyuta önem verildiği görülüyor. Ayrıca CICA Fonu’nun kurulması, Akil Adamlar Grubu, Gençlik Konseyi, İş Forumu gibi geniş inisiyatiflerin ele alınması zirvenin önemli sonuçlarındandır. Geniş gündem maddeleriyle birlikte CİCA gözlemcilerinin ve ortakların sayısı da artıyor. Kuveyt üyeliğe kabul edilmişken, Türkmenistan ise CICA’ya gözlemci olarak katıldı. Ayrıca Avrasya Ekonomik Birliği ve Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) ile iş birliği kurulmasına yönelik de kararlar alındı.
Rusya lideri Vladimir Putin bu toplantıdaki konuşmasında Batı’ya yüklenerek “Asya’da yeni ağırlık merkezlerinin güçlendiğini” ifade etti. Buna karşın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise Rusya-Ukrayna kanlı çatışmalarının bir an önce sona ermesi ve barışın tesis edilmesi için çağrı yapan tek lider konumundaydı.
Barışın tesisi için sadece çağrı yapmakla kalmayıp arabuluculuk girişimlerinde bulunan, esir değişimi ve tahıl koridorunu açılması süreçlerini de başarıyla yürüten Türkiye lideri tarafından “kardeş ülke Kazakistan’ın istikrarı, huzuru, egemenliği ve toprak bütünlüğünü desteklemeyi sürdüreceğiz” ifadesi ise bölge medyası ve sosyal ağlarda en çok paylaşılan konulardan biri oldu. Hatırlatmak gerekirse, ŞİÖ zirvesi öncesinde Kazakistan’ı ziyaret eden Çin lideri de benzer açıklama yapmış, bu açıklamalar revizyonist politika izleyen Rusya’ya bir göz dağı olarak yorumlanmıştı.
Ukrayna’ya saldırdıktan sonra Batı’nın yaptırımlarıyla karşı karşıya kalan Rusya’nın enerji politikaları ülke içinde eleştirilere maruz kalıyor. Rus uzmanlara göre, Rusya’nın Avrupa pazarından dışlanması, Asya ülkelerinde alternatif pazarlar bulmasından daha hızlı gerçekleşti. Amerikan sıvılaştırılmış doğal gazı (LNG), birkaç hafta içinde Rus gazının yerini almak üzere AB’ye akmaya başladı.
Rus gazının Çin’e ve diğer Asya ülkelerine yönlendirilmesi ise uzun yıllar alacak. Rus ekonomistler şu ana kadar Çin ile gaz müzakerelerindeki pozisyonlarının zayıf olduğunu düşünüyor ve Gazprom’un Çinlilerden Rus gazı için adil bir fiyat almasını da pek mümkün görmüyorlar. Bu bağlamda Rus liderinin Avrupa için Türkiye’de bir doğal gaz merkezi kurabileceği yönündeki açıklaması bu sorundan bir çıkış yolu olarak algılanıyor.
BDT ve Rusya-Orta Asya Zirvesi
14 Ekim’de yapılan bu iki zirvede Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), üye ülkeleri genelinde (BDT Zirvesi) ve özelinde 6’lı formatta (Rusya-Orta Asya zirvesinde) bir araya geldiler. Rusya hem ekonomik hem siyasi bakımdan eski SSCB ülkeleriyle ilişkileri geliştirme peşinde. Nitekim bölge ülkelerin ithal ürünlerine alternatif bulma, enerji ve ulaşım koridorlarını doğu ve güney güzergahları üzerinden yapılması, Rus dilinin yaygınlaşması, İkinci Dünya Savaşı’nın SSCB kısmını oluşturan Ulu Vatan Savaşı meselesini ele alarak kendi gündemini oluşturması bunu gösteriyor.
İlk defa en üst düzeyde yapılan Rusya-Orta Asya Zirvesi 14 Ekim’de Rusya ile beş Orta Asya devleti (Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Özbekistan) arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 30’uncu yıl dönümünde Moskova’nın inisiyatifiyle gerçekleştirildi. Liderler, Afganistan’daki durum bağlamında ticari ve ekonomik iş birliği ve bölgesel güvenlik meseleleri de dahil olmak üzere altı taraflı bir formatta Rusya ve Orta Asya arasındaki iş birliğinin daha da geliştirilmesini ele aldılar.
Tacikistan Cumhurbaşkanı İmamali Rahman’ın Rusya’nın bu bağımsız devletlerine karşı eski SSCB gibi davranmaması gerektiği uyarısı ise zirveye damga vurdu. Ülkesinde iki stratejik Rus üssünü bulunduran Tacikistan’ın bu çıkışı, Putin’in zirve sırasında dile getirdiği “Taliban yönetimi ile çalışmak gerektiği” sözlerine bir tepki olarak görülebilir. Zira Rusya’nın sıcak ilişkiler kurduğu Afganistan’da iktidara gelen Taliban yönetimine en sert duruşu Tacikistan sergilemişti.
Afganistan ve BDT’nin “güney sınırı” güvenliği
Sovyetler Birliği-Afganistan sınırının yaklaşık yüzde 60’ı kendi topraklarında kalan Tacikistan günümüzde de Afganistan’la en uzun sınıra sahip ülke. Bu yüzden Tacikistan’da bulunan SSCB döneminden kalma 201. Askeri Üs, Rusya’nın sınırları dışındaki en büyük askeri tesisi olarak kabul ediliyor. Tacikistan’ın da Taliban’a sıcak bakmadığı biliniyor. 2021’de Tacikistan’ın ev sahipliği yaptığı KGAÖ ve ŞİÖ zirvelerine Taliban temsilcileri davet edilmemişti. Afganistan’la ilgili ŞİÖ bildirisinde üye devletlerin, Afgan toplumundaki tüm etnik, dini ve siyasi grupların temsilcilerinin katılımıyla Afganistan’da kapsayıcı bir hükümet kurma çağrıları yenilenmişti.
Rusya-Orta Asya zirvesinde ise yine gündeme gelen bu konuda Putin, “Taliban’ın kuzeyde teröristlerin yuvalanmasına göz yumduğunu” söyleyerek bunun herkes için bir tehdit olduğunu vurguladı. Burada Rusya, BDT “güney sınırlarını” koruma rolünü üstlenebilir. Diğer gündem maddesi ise Kırgızistan-Tacikistan sınır çatışması oldu, burada da Rusya barışçıl, müzakereci görevi üstleniyor. Ancak her iki tarafın, sorunun tam çözümüne yanaşmadığı ve kendi çapında silahlanmaya ağırlık verdiği biliniyor. Bu bağlamda her iki tarafın da Türkiye’den SİHA’lar aldığı, hatta Kırgızistan’ın SİHA’lar parkını açtığı da basına servis edildi.
Sonuç itibarıyla Astana’da gerçekleştirilen bu zirvelerin tümünde Rusya’nın baş katılımcı konumunda olduğu görülebilir. Rusya’nın yanı sıra Çin ve Türkiye de CİCA üyeleridir. Çin’in baş rakip, Rusya’nın ise tehdit olarak nitelendirildiği ABD’nin yeni Ulusal Güvenlik Doktrini’nin açıklandığı bu günlerde Asya’nın önemi artarken uluslararası yapı bir kutuplaşmaya doğru evriliyor.
Rusya eski nüfuz alanlarını Batılılara kaptırmak istemiyor ve kendi gündemini benimsetmeye çalışıyor. Kimi Rus uzmanları, zirvelere ev sahipliği yapan Kazakistan ile Türkiye’nin barış yanlısı, yapıcı politikalarına dikkat çekiyorlar. Bu bağlamda Türkiye gerek jeopolitik konum gerek sergilediği yapıcı ve dengeli politikalarıyla bu kutuplaşmanın derinleşerek daha tehlikeli hale gelmesini önlemek için tarihi bir fırsat yakalayabilir.
Kaynak: AA