Rus yönetiminin hem cephede hem de Moskova’da bu kadar zafiyet içinde görünmesi kısa ve orta vadede Ukrayna için avantaj teşkil ederken NATO ülkelerinin desteğinin de devam etmesi için motivasyon kaynağı olacağı açık.
Wagner grubunun kalkışması, Rusya için Ukrayna işgalinin bedelinin ne kadar ağır olduğunu ve savaşın ne kadar kötü gittiğini tekrar gözler önüne serdi.
Paramiliter grubun lideri Prigojin daha önce yayınladığı videolarda cephede ağır kayıplar verdiklerini ve yeterince destek alamadıklarını anlatmıştı. Prigojin’in sosyal medya üzerinden mesaj göndermeye çalışması, Putin’e yakınlığına rağmen kendisine bir şekilde ulaşamadığını ve derdini anlatamadığını gösteriyordu. Gerekli silah ve mühimmat desteğini alamayarak ağır zayiat verdiği için Savunma Bakanı’na karşı bayrak açan Prigojin, Wagner’in kontrolünü kaybetmekle karşı karşıya kaldı.
Rus Savunma Bakanlığı’nın 1 Temmuz itibariyle Wagner gibi grupların orduyla doğrudan kontrat imzalamaları gerekeceğini duyurması, Putin’in Prigojin’i görmezden gelerek ordunun tarafında yer aldığını gösteriyordu. Bu noktada Prigojin ya Rus ordusuna entegre olmayı kabullenerek Wagner’in fiilen elinden alınmasına razı olacaktı ya da hafta sonu yaptığı gibi bir kalkışmayla otonomisini korumaya çalışacaktı.
Prigojin ikinci seçeneğe yönelince Putin yönetimine ağır bir darbe vurmuş oldu ancak istediğini aldığını söylemek mümkün değil. Prigojin’in istediği Savunma Bakanı Şoygu ve Genelkurmay Başkanı Yerasimov’un istifaları gerçekleşmediği gibi kendisinin Wagner’in kontrolünü elinde tutup tutamayacağı da belli değil.
Belarus lideri Lukaşenko’nun araya girmesiyle Prigojin ve Putin şimdilik krizi ertelemeyi tercih ettiler ancak her ikisi de taviz vermiş görünüyor. Wagner’in tam profesyonel bir güvenlik şirketi olmaması itibariyle ancak Rus yönetiminin istediği coğrafyalarda ve onun desteğiyle başarılı olabildiğini not etmek gerekiyor. Batı tarafından da yaptırım altında bulunan Wagner’in Putin yönetimine rağmen var olması zor. Progijin’in nihai kaderinin ne olacağı da belli değil ancak Putin iktidarda kaldığı sürece eski otonomi ve gücünü devam ettirmesi mümkün gözükmüyor. Moskova’ya yürümenin bedeli olmayacağını ve kalkışmanın Prigojin’in yanına kalacağını düşünmek de gerçekçi değil.
Öte yandan Wagner’in Moskova’ya bu kadar hızlı biçimde yaklaşması başkentin ve genel olarak Rusya’nın ne kadar güvenlik zaafı içinde olduğunu gösterdi. Darbeye doğru evirileceği görüntüsü veren kalkışmanın bir iç savaşa dönüşmesi güçlü bir ihtimal olarak ortaya çıktı. Ülkenin iç güvenlik yapısının bu derece bir acizlik içine düşmesi, Putin’in gücüne gölge düşürdü. Ukrayna savaşının Rus ordusuyla Putin’in emriyle kurulan paramiliter grup Wagner’i çatışma aşamasına getirmesi, hangi açıdan bakılırsa bakılsın ciddi bir yönetim başarısızlığı örneği olarak önümüze çıkıyor. Ukrayna’yı işgal girişimi Rusya’yı kısa sürede NATO’yla dolaylı bir savaşa sürükleyince Rus yönetimi ordusunu ve paramiliter grupları ortak bir strateji etrafında birleştiremedi.
Putin’in kalkışmayı yapan hainlerin cezalandırılacağı yönündeki sözleri, 1917 benzetmesi ve iç savaş uyarısına karşın Prigojin’le anlaşma yoluna gitmesi duruma hâkim olamadığını gösterdi. Wagner’in Moskova yolunda ciddi bir direnişle karşılaşmaması da Putin’in orduya tam güvenip güvenemeyeceği konusunda soru işaretleri yarattı. İşgalin başından beri Rus ordusunun stratejik hataları, lojistik problemleri, kadro zafiyetleri, general değişiklikleriyle birlikte Wagner ve Kadirov gibi paramiliter güçlere ihtiyaç duyulması gibi birçok gelişme ‘kervanın yolda düzülmeye’ çalışıldığını gösterdi. Prigojin’in Moskova’ya yürüyüşü bu problemlerin cephede kalmayacağını ve doğrudan rejimi tehdit edebileceğini gözler önüne serdi.
Bundan sonra Rus ordusunun kendi içinde bütünlük ve uyum görüntüsü vermesi daha da imkânsız hale geldi. Wagner’le anlaşılarak entegrasyonu sağlansa bile özellikle Prigojin ortalıkta olduğu sürece derin güvensizlik devam edecektir. Wagner güçlerinin etkinliğinden kısa vadede yoksun kalması Rus ordusu açısından önemli bir kayıp olacak. Ukrayna’nın Ruslar tarafından ele geçirilen Bahmut’ta ilerleme kaydettiği yönündeki haberler Ukrayna’nın moral üstünlüğünün daha da güçlendiğinin habercisi. Önümüzdeki yaz ve sonbahar aylarında geniş çaplı bir karşı saldırıya hazırlanan Ukrayna ordusu, Rus tarafındaki iç karışıklıklardan istifade edecektir. Alınması çok zor görünen Kırım da dahil bütün Ukrayna topraklarının geri alınması yönündeki çabalar da güç kazanacaktır.
Rus yönetiminin hem cephede hem de Moskova’da bu kadar zafiyet içinde görünmesi kısa ve orta vadede Ukrayna için avantaj teşkil ederken NATO ülkelerinin desteğinin de devam etmesi için motivasyon kaynağı olacağı açık. Batı’nın desteğinin devamının Ukrayna’nın bu sene sonuna kadar net sonuç elde etmesine bağlı olacağını ve aksi takdirde bir an önce barış masasına oturma baskısının artabileceğini yazmıştım.
Hafta sonu yaşanan gelişmeler, Ukrayna üzerindeki bu baskının hafifleyeceğini gösteriyor. Ancak Batı’nın Rusya’da tam bir kaos ortamı oluşmasını ve nükleer silahların kontrolünün tehlikeye düşmesini tercih etmeyeceğini de not etmek gerekiyor. Dolayısıyla Batı’nın Ukrayna’ya desteğini devam ettirirken Kopenhag’da toplanan ‘Barış Zirvesi’ gibi toplantılarla da Rusya’ya ‘çıkış’ opsiyonu üretmeye çalışacağını tahmin edebiliriz.
Kaynak: SETAV / Kadir Üstün