Analiz: Siber savaş çağı ve güçlü devlet kapasitesi
Dünyanın birçok yerinde -en azından insanlar tarafından- terör devleti olarak tanımlanan İsrail’in bu yeni saldırı yönteminin sonuçları bundan sonra farklı açılardan uzun süre konuşulacak.
Hizbullah üyelerinin çağrı cihazları iki gün arka arkaya patlatıldı. Onlarca insan öldü. Binlercesi ciddi şekilde yaralandı. Dünyanın birçok yerinde -en azından insanlar tarafından- terör devleti olarak tanımlanan İsrail’in bu yeni saldırı yönteminin sonuçları bundan sonra farklı açılardan uzun süre konuşulacak.
Öncelikle, çağrı cihazı saldırısını İsrail’in savaşı genişletme stratejinin yeni bir safhası olarak görmek mümkün. İsrail’in hedefinin sadece Gazze ile sınırlı olmadığı en baştan biliniyor. Savaşı önce İran ve vekâletleri üzerinden genişletme, ardından da bölgesel ve küresel bir savaşı tetiklemek için her türlü saldırganlığı sürdürüyor. ABD seçimleri sonuçlanıncaya kadar, yeni yöntemleri de devreye sokarak savaşı genişletmeye dönük saldırılarını sürdüreceği bir kez daha görüldü.
İsrail devleti ve istihbarat kurumları bu saldırıyı -7 Ekim’den bu yana soykırım dahil tüm insanlık suçlarını işlemesine rağmen- Hamas karşısında zedelenen imajını düzeltmek için kullanacaktır. Soykırımcı yönetim, bu saldırılarla operasyonel güç gösterisi üzerinden, hem ateşkese yönelik baskıları azaltmanın hem de İsrail içinde kendisine yönelik protestoları etkisizleştirmenin bir aracı olarak görmektedir.
***
Uzun süredir teknolojideki gelişmelerin insanlığın geleceğini nasıl tehdit ettiği tartışılıyor. Siber savaşların, tehditlerin ve dolayısıyla güvenliğin doğasını kökten değiştireceği çokça söylendi. Siber savaşın bir coğrafyası, ulusal bir sınırı yok. Herkes için küresel bir tehdit. Saldırının ortaya çıkardığı sonuç, yeni bir siber savaş çağının içinde olduğumuz tartışma götürmeyecek kadar netleşti. Yani, yeni bir dönemin başlangıcı değil, bu savaş zaten çoktan başlamıştı.
İnternete bağlı her şey silaha dönüştürülebiliyor. Küçük, büyük fark etmiyor. Herhangi bir elektronik ev eşyası, “akıllı” bir cihaz, araba, büyük bir santral, bir devletin tüm elektronik sistemi siber savaşların hedefi ya da parçası. Elinde telefon olan herkes kolay bir hedef. Sadece devletlerin ya da terör örgütlerinin hedefi olmayla sınırlı değil.
Sıradan kişiler de, kendisine düşman olarak gördüğü birini bu yeni yöntemlerle ortadan kaldırabilecek.
Bir cihazı hangi şirketin ürettiğinin de bir önemi yok. Tedarik zincirleri sürecinde hatta sıradan bir satış mağazasında bile herhangi bir elektronik cihaz bireysel bir silah haline kolayca getirilebilecek. Bireysel silahlanmadan bahsedildiğinde, artık konvansiyonel bir silahtan bahsetmiş olmayacağız.
***
Pandemi döneminde, farklı bir tema üzerinden olsa da, tedarik zincirlerinin güvenliğinin önemi yeniden keşfedilmişti. Çağrı cihazlarına patlayıcıların yerleştirilmesi, bu tartışmayı tekrar gündeme getirdi. Sorun sadece tedarik zinciriyle ilgili değil. Çok daha büyük. Bir devletin güçlü ve güvende olması, her alanda güçlü devlet kapasitesini geliştirmekle ilgili. Devlet kapasitesinin sadece birkaç alanda güçlü olması da yetmiyor.
Güçlü devlet kapasitesi, bilimsel araştırma, yazılım, güvenli iletişim, dijitalleşme, sağlık, ekonomi, eğitim, ulaşım, etkin yönetim, güvenilir siyasi liderlik, iyi işleyen bir bürokrasi ve stratejik alanlarda özel sektör kapasitesinin yeterliliği gibi çok farklı boyutları var. Dolayısıyla da devletlerin kendi kendine stratejik konularda yerliliği ve milliliği meselesi, güvende olmanın gerek şartı.
Son söz, “güvenlik ihtiyacı, ölümlülerin her anlamda baş düşmanı” olmaya devam ediyor. Tehditler değişiyor. Siber ve elektronik savaşların nereye evrileceğinin tam öngörülememesi güvende olmayı zorlaştırıyor.
Kaynak: SETAV / Nebi MİŞ