Rusya'nın Ortadoğu'daki Askeri Rolü - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

Rusya’nın Ortadoğu’daki Askeri Rolü

Abone Ol 

Rusya, son dönemde Ortadoğu’daki askeri varlığını günden güne artırıyor. Özellikle 2015 yılının Eylül ayında Suriye’deki savaşa doğrudan müdahalesi, Rusya’nın bölgedeki rolünün daha fazla tartışılmasına sebep oldu.

Adem Kılıç tarafından M5 için çevrilmiştir.

Moskova’nın yapabileceği güç gösterisi seçenekleri, doğu Akdeniz kıyılarında Suriye’deki uzun vadeli askeri üsler elde etmesiyle daha da arttı. Denklemin diğer tarafındaki ABD ise, bölgedeki rolünü yavaşça azaltarak Batı dünyasını, Ortadoğu’da tartışmalı bir yeni gücün beraberinde getireceği fiziksel ve psikolojik etkilerle baş başa bırakmaya başladı.

Suriye müdahalesi ilk ‘keşif açılımı’

Suriye müdahalesi Moskova yönetiminin Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana eski Sovyetler Birliği sınırları dışında gerçekleştirdiği ilk keşif açılımı oldu. Müdahalenin orta ölçekli ancak odaklanmış ve uzun süreli bir kimliği var ve Rusya’nın sahip olduğu kaynaklar yetmeyecek olsa dahi, ülkenin hırs dolu niyetlerinin işaretlerini taşıyor.

Rusya’nın müdahalesi Batılı birçok analist tarafından sürprizle karşılandı. Bu analistlerden bir çoğu, tıpkı Sovyetler Birliği’nin 1980’lerde Afganistan’da çakılıp kaldığı gibi Rusya’nın da Suriye’de bataklığa saplanacağını düşündü. Ancak Moskova yönetimi Suriye’de Afganistan’dakinden çok farklı bir görüntü sergiledi.

Başkan Vladimir Putin, Sovyetler birliğinin yıkılması sürecini dikkatli bir şekilde inceledi ve 2004 yılında dahi Afganistan’da öğrenilen dersleri aleni bir şekilde anlatmaya başlamıştı.

Moskova yönetimi Suriye’de Valery Gerasimov’un yakın zaman önce “sınırlı hareket” olarak tanımladığı bir strateji izledi. Rusya askeriyesi uzmanı Roger McDermott’a göre, Gerasimov yaptığı tanımlama ile “büyük ihtimalle” Rusya’nın gelecekte savunma hususlarında kullanacakları karar verme süreçlerinde Suriye’de elde ettiği tecrübenin kendilerine rehber olacağının bir sinyaliydi. Bir başka deyişle Suriye’de elde edilen tecrübe bu ülkedeki çıkarlardan daha önemliydi.

Rus ordusu, dünya üzerindeki diğer orduları inceleyerek kendisini geliştirmek için mesai harcadı. Rus analistler, Balkanlar ve Afganistan’da Batılı güçler tarafından icra edilen operasyonları ve özellikle de ABD tarafından Ortadoğu’da gerçekleştirilen Çöl Fırtınası ve Iraklı Özgürlük gibi operasyonları tüm hatlarıyla inceledi.

Rus ordusu, 2008’den bu yana işe yaradığı açık olan büyük çaplı reformlar yaptı. Duruma daha geniş bir açıdan bakıldığında ise, Rusya’nın bölgedeki askeri varlığı bir yandan Kremlin’in tarihi geleneği ile uyumluluk gösterirken diğer yandan da yeni ortaya çıkan gerçekliklere uyum sağlandığına işaret etmektedir. Jamestown Foundation isimli düşünce kuruluşunun başkanı Glen How ve onun yardımcı editörü Matthew Czekaj’ın da belirttiği gibi Putin, hem Sovyet liderler hem de Çarlık dönemi krallarının yaptığı gibi Rusya’yı “sınırlı savaş” doktrinine geri döndürüyor.

Moskova’nın hamlelerinin uzun süreli bazı sonuçları olacaktır. Kremlin, eğer zamanında harekete geçmese kaybedeceği bir fırsatı değerlendirip, çökmekte olan bir rejimi yeniden ayağa kaldırarak resmen parmağını Batı’nın gözüne soktu. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki varlığı ile hem kendi bekasını sağlama aldı hem de Batı’yı ve NATO’yu bu varlık üzerinden caydırma fırsatı elde etti.

Rusya’nın Ortadoğu’daki askeri rolü, ülkenin tüm dış politikası ve kendi içindeki gelişmelerden ayrı olamaz. Rus devletleri tarihin her döneminde askeri kapasiteyi her iki husus için de anahtar bir araç olarak görmüştür. Rus askeri uzmanı Alexander Golts bu konu hakkında şöyle der; “Rusya’da düzenli askerlerin 300 yıl önce kurulduğu andan itibaren, baştakiler halkı savaşlar için harcanacak bir kaynak olarak görmüştür. İdare usulü, ülkenin muhasara altındaki askeri bir kamp olduğu görüşü üzerine inşa edilmiştir.” Rusya, Vladimir Putin yönetimi altında işte bu düsturu her geçen gün daha fazla uygulamaya başlayarak, devletin daha militarize olmasını ve böylelikle halkın da militarize olmasını sağladı. Bu perspektif, Rusya’nın Ortadoğu’daki yeni varlığının çerçevesini oluşturmaktadır.

ABD’nin pozisyonu Rusya’dan daha güçlü

ABD’nin bölgedeki pozisyonu hala Rusya’nınkinden daha güçlü ancak Washington yönetimi niyetlerinin ne olduğunu sanki kendisi daha bilmiyormuş gibi bir izlenim bırakırken Moskova ise tam tersi şekilde ne istediğini çok iyi biliyor.

Ortadoğu’da Sovyetlerin Askeri Ayak İzleri

Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’ne karşı “yayılmayı engelleme” politikası yürütülmesi taraftarı olan Amerikalı diplomat George Kennan konu ile alakalı şunları söylemişti: “Rus milleti sahne yöneticileridir; öğrendikleri en derin ders ise, meseleler tanımlandıkları gibi değil, göründükleri gibidir düsturudur.”

Rus orduları, her daim devletin amaçlarına ulaşmak için kullandığı anahtar araçlardan birisi olmuştur. Çarlık Rusya’sının Ortadoğu’da uzun vadeli çıkarları olmuştur. Ardından gelen Sovyetler Birliği de kendi döneminde Amerika’nın karşısında duran kritik bir oyuncu olarak bölgede faaliyet göstermiştir. Soğuk Savaş’ın ilk krizlerinden bir tanesi 1946 yılında Stalin’in Kızıl Orduyu İran’dan tahliye etmeyi reddetmesi üzerine çıkmıştır. Bu misal, Kremlin’in Ortadoğu’daki geniş çaplı hırslarının kendisi için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. 80’li yıllarda bir uzman tarafından gözlemlendiği üzere, Körfez bölgesi “Sovyetler birliğinin en içteki güvenlik hatlarından birinin içinde yer alır.”

Hem Çarlık hem de Sovyet dönemi strateji üreticileri doğu Akdeniz’in “güney cenahını” korumanın çok önemli olduğunu düşünmüştür zira özellikle Sovyetler için buranın güvende olması NATO operasyonlarına karşı koruma sağlanması anlamına geliyordu.

“KGB Batı karşıtı grupları finanse etti”

Terörist taktikler, Moskova’nın kullandığı metodlar içinde önemli bir yere sahipti. KGB düzenli olarak bölgedeki Batı karşıtı terörist grupları finanse etti, eğitti, ekipman sağladı ve danışmanlık yaptı.

Rusya’nın tarzı, yakın tarihte “melez savaş” teriminin popüler olmasını sağladı ancak Moskova yönetimlerinin savaş hali ve barış hali arasındaki farkı bulanık görme hususunda uzun bir tarihi bulunmaktadır. Sovyet askerleri birçok kez resmi savaş ilanı yapılmaksızın sıkıntılı bölgelere gizli bir biçimde intikal ettirilmiştir.

90’lı Yıllar ve 2008’den Beri Devam Reformlar

Sovyetlerin çöküşü ile Rus ordusuna kaos hakim oldu. Rus silahlı kuvvetleri 90’lardan 2000’lere kadar birçok hususta sorunlarla boğuştu. Gerçekten de bu dönemde Rus anneler çocuklarının askere alınacağı düşüncesinden dahi çok korkardı. Bazı kesimler ordu içindeki sorunların sebebinin para eksikliği olduğunu söyleseler de “askeriyedeki kötü hal, ordu bütçesinin her yıl %20 arttırıldığı 2000’li yıllarda da devam etti.”

2008’in Ağustos ayında Moskova’nın Gürcistan’ı işgal etmesiyle bu sorunlar iyice gün yüzüne çıktı. 5 gün süren çatışmalar sonunda Ruslar galip gelse de, özellikle karşısındaki gücün kendisinden çok daha zayıf olması göz önüne alındığında, savaş sırasındaki utanç verici aksaklıklar zafere gölge düşürdü. 2017 yılında yayımlanan bir Savunma İstihbaratı Ajansı raporuna göre, çatışmalar esnasında Rus “hava ve topçu saldırıları hedeflerini vuramadı, bir komutan üstlerine ulaşabilmek için cep telefonu kullanmak zorunda kaldı ve birçok uçak Gürcü hava savunması tarafından vuruldu.” Rus askerler odaklanamadılar ve birçoğu sık sık içerek sarhoş oldu.

Ordunun bu performansı Moskova’yı 2020’de tamamlanmak üzere topyekün askeri reformlar yapmaya mecbur bıraktı.

Ancak, yaşanan sorunlara rağmen reformların açık bir şekilde orduyu iyileştirdiği gözlemlenmektedir. Rusya’nın Kırım’ı ilhak ettiğini açıkladığı 2014 Mart’ında yayımlanan bir makalede Kir Giles, son reformların “Sovyet anlayışının sonunu getirdiğini, SSCB’den miras kalan ufak bir yönetici kadro ve kitlesel seferberlik anlayışlarının terkedildiğini” yazdı.

Reformlar hala tamamlanmadı. Batı dünyasının Rus askeri-endüstriyel kompleksine karşı uyguladığı yaptırımlar da süreci baltalamaktadır.

Sonuç olarak, birçok kısıtlı imkana rağmen Rus ordusu bugün, Moskova’nın dış politika hedeflerine ulaşması ve bölgenin askeri oyun sahasının şeklini yeniden çizmesi için üstleneceği role, geçmiştekinden çok daha hazır bir vaziyettedir.

Hava Operasyonları ve Elektronik Harp

Hava savunma sistemlerine ilaveten Rusya’nın taktik balistik ve seyir füzeleri ve ileri seviye gemi savar seyir füzeleri mevcuttur. Moskova yaptığı hamlelerle, bölgede hava-engelleme / erişime kapatma (A2AD) kapasitesini metodik bir şekilde hayata geçirme planları olduğunu gösterdi ve bu planları hayata geçirdi.

Moskova, sahadaki gözlemlerin sonucunda elde edilen kanıyı saklamadı, açık bir şekilde Suriye’yi bir eğitim sahası olarak gördüğünü, ordu personelinin ve teçhizatın bu vesile ile imtihan edildiğini birçok defa dile getirdi. Moskova yönetimi Suriye’ye getirdiği hava savunma kabiliyetlerini, ABD’nin dikkatini çekmek ve kendine göre bazı çizgilerin ihlal edildiği durumlar Amerika’yı cezalandırmak için yaptığı birkaç hamle dışında tam kapasite kullanmadı.

Mesela, en güçlü radarlarını sürekli kapalı tutarak, Batılı uçakların ülkenin orta ve doğu kesiminde rahat hareket etmesine izin verdi. Bu örnek Rusya’nın, Batılı aktörlerin Suriye’deki hava harekatlarını hemen engellemek gibi bir niyetinin olmadığını, bu kabiliyetlerin uzun dönemli A2AD hedefleri için saklandığını ispatlamaktadır.

Suriye, sahası Rusya’nın, eski Sovyetler Birliği nüfuz alanında olup Rusya Federasyonu dışında olan bir noktaya hızlı bir şekilde intikal ettiği yalnızca ilk örnektir. Moskova’nın Suriye’ye getirdiği teçhizat, en gelişmiş ABD uçaklarını caydırmak üzere üretilmiş ekipmanlardı. Moskova, kısa dönem amacı olan Esed’i koltukta tutma hususu ile uzun dönem amacı olan A2AD platformu kullanarak Batıyı doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da geri çekilmeye zorlama hususu arasında iyi bir denge tutturmuşa benzemektedir.

Suriye’nin Ötesinde

Rusya’nın büyük ölçekli müdahalesi, Suriye’nin sınırları dışında da bazı şeylerin değişebileceğini göstermektedir.

Bölgede Neler Değişebilir?

Daha önce de bahsedildiği üzere, Rus ordusunun Suriye’deki varlığı, sadece bu ülke içindeki çıkarlara hizmet etmekten çok fazla olasılığı beraberinde getirdi. Mesela, Rusya doğu Akdeniz kıyıları boyunca kendi kontrol edeceği liman bağlantılarını hayata geçirmeye, siyasi, diplomatik, askeri, ekonomik ve kültürel etkisini, ABD’yi bölgeden uzaklaştırarak arttırmaya başladı.

Suriye’deki A2AD operasyonu 100% kapasite ile çalışmıyor olmasına rağmen Moskova’ya bazı avantajlar getirdi. Bu operasyon, tüm bölgede büyük bir güç gösterisi olmasının yanı sıra gelecekteki operasyonlar için bir sıçrama tahtası görevi de üstlenebilir. Moskova şu anda, ABD koalisyonu, İsrail ve tüm bölge ülkeleri hakkında daha iyi istihbarat toplama olanağına sahip ve bunu sonuna kadar da kullanıyor. A2AD’nin varlığı, Rusya’nın imajını güçlendirip Büyük Güç olarak görülmesini, arabulucu olarak her masaya oturabileceğini ve NATO’yu caydırabileceğini göstermektedir.

Rusya bir yandan Mısır ile olan askeri ilişkilerini genişletip, Libya ve Hürmüz Boğazı’ndaki varlığı arttırırken bir yandan da Türkiye’ye S-400 satışını gerçekleştirdi. Sattığı silah sistemlerinin kontrolünü elinde tutması Kremlin’in bölgedeki kozunu güçlendirmektedir.

Bu izin meselesi durumun belki de önemli yanıdır. Rusya’nın İran ve İran’ın bölgedeki vekilleri ile ortak olduğu göz önüne alındığında, Rusya’nın bölgedeki İran varlığına önemli derecede zarar verecek bir operasyona müsaade etmesi söz konusu değildir. İran ve İran’ın vekil kuvvetlerinin, İsrail tarafından hedef alınmamak için Rus üniformaları ile dolaştığı, Hizbullah’ın Rus bayraklı araçlarla hareket ettiği raporları ile Rusya’nın İsrail sınırından sadece 85 km. uzaklıktaki İran varlığını engellememesi, Rusya’nın İran’ın elini güçlendirdiğinin göstergesidir.

PMC Modeli

Wagner Group gibi özel paralı asker şirketlerinin (PMC) Suriye’de aktif şekilde kullanılması, Rusya’nın gelecekte bölgede ne gibi hamleler yapabileceği hususunda bazı soru işaretleri oluşturdu. Rusya, PMC’leri ilk kez Ukrayna’da sahaya sürmüştü ancak Suriye bu şirketlerin Ortadoğu ve Afrika’ya açılması için adeta bir zıplama tahtası oldu zira Rus şirketlerin şu anda Libya, Sudan ve Orta Afrika Cumhuriyeti sınırları içinde operasyonlar gerçekleştirdikleri pek de gizli bir bilgi değildir. Paralı askerlerin ordular tarafından kullanılması gayet olağan bir durumdur. Ancak Rusya için çalışan bu şahıslar, Batının standart paralı asker tanımına uymamaktadır.

Rus PMC’ler hakkında kimsenin elinde geniş malumat bulunmamaktadır. Bu şirketlerin kullanılmasının en ana sebeplerinden bir tanesi “tutarlı inkar” meselesidir.

Bu, Putin’in bilgi operasyonları üzerinden kafa karışıklığı yaratma strateji ile de uyumludur. PMC kullanımı, Rus askeri reformlarının vurguladığı yaratıcı ve adaptasyona açık düşünce stilinin bir örneğidir. Özellikle Rusya’nın konvansiyonel silahlar noktasında ABD’den zayıf olduğu düşünüldüğünde bu meselenin önemi daha da artmaktadır. Ancak, Rusya uzmanı Kimberly Marten’in de yazdığı gibi, “tutarlı inkar” kesinlikle hikayenin tamamı değildir. PMC kullanımının bir diğer amacı da Putin’in yakın çevresindeki insalarla alakalıdır. Paralı asker şirketleri Rus hukukuna göre yasal değildir.

Sonuçlar

Rusya, hem içerde hem de dışarda askeri gücünü arttırmak istemektedir. Geçen yıllar içinde, hükümet ve özellikle de Savunma Bakanlığı, sadece Rus askeri kabiliyetlerini geliştirmeye değil aynı zamanda toplumu ve özellikle de gençleri askerleştirmeye odaklandı.

Yapılan anketler, ülkenin Putin’den sonra en popüler isminin Savunma Bakanı Sergei Shoigu olduğunu göstermektedir. Bu durum, Rusya’nın Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki hamleleri ile yakından ilişkilidir zira dahili meşruiyet kazanmak için Rusya’nın geleneksel “kuşatma altındaki bir kale” olduğu söylemlerinden faydalanan Rusya’nın genel dış politikasının rotasını bu durum tayin etmektedir.

ABD ve genel olarak Batı dünyası, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Rusya’dan hala çok ama çok güçlüdür. Ancak, Batılı politika üretici kesimler, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu, Çin ve Rusya ile devam eden büyük güç mücadelesine odaklanılmasını engelleyen birer teferruat olarak görmektedir. Batı dünyası ayrıca, Rusya’ya karşı yaptırımların ötesinde açık bir strateji oluşturmuş değildir.

Rusya, elindeki kısıtlı kaynaklara rağmen çok bariz gelişim gösterdi. Rusya’nın içerde gerçekleştirdiği iyileştirmeler ve dış politikası, Batı dünyasının önümüzdeki yıllarda Putin Rusya’sının saldırgan bir tavır takınacağından artık emin olması gerektiğine işaret etmektedir. Ve politikanın devam edeceği açık bir şekilde görülmektedir.

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close