Dünya’nın En Önemli Suları: “Güney Çin Denizi” 3.Bölüm - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

Dünya’nın En Önemli Suları: “Güney Çin Denizi” 3.Bölüm

Abone Ol 

Güney Çin Denizi’ndeki ABD-Çin rekabetinin ortaya çıkardığı daha geniş riskler için analistler, bir asırdan daha uzun bir süre önce ortaya çıkan başka bir stratejik rekabete de dikkat çekiyor. Bu; İngiltere ve Almanya donanmalarının Birinci Dünya Savaşı için zemin hazırlayan hamleleri.

Adem Kılıç tarafından çevrilen ve üç bölümden oluşan makalenin son bölümünü sizlere sunuyoruz.

Dikkat çekilen bu örnek o kadar endişe verici ki, Henry Kissinger “On China” adlı kitabını “Tarih kendini tekrar mı ediyor?” sözleri ile bitiriyor. Tabiki bu yorum tamamen askeri hamlelerle ilgili.

İngiliz-Alman deniz rekabeti, o zamanın neredeyse en belirleyici stratejik rekabetiydi. Aynı zamanda insanları, İngiltere ile Almanya arasında yaşanacak bir savaşın kaçınılmaz olduğuna ikna eden düşüncelerin önemli bir parçasıydı. Winston Churchill’in 1911’de geldiği sonuç da buydu. Churchill’in daha sonra yazacağı şu ifadelerdeki netlik gibi:”Sanki ertesi gün Almanya’nın saldırısı gelecekmiş gibi hazırlandık.”

Yine de bu değerlendirmeye katılmayanlar da vardı. Fakat hiçbirisi Güney Çin Denizi’nde dolaşan dördüncü hayalet kadar şiddetli bir etki yaratmadı.

20. yüzyılın başlarında, Almanya ile İngiltere arasındaki savaşın kaçınılmaz olması gerektiğini savunan sesler arasındakilerden hiçbir ses Norman Angell adlı zayıf görünümlü bir adamınkinden daha güçlü değildi. Angell’in insanları savaşın mantıksız hale geldiğine ikna etmekde muazzam bir etkisi olacaktı.

Hatta “Savaşın uluslararası anlaşmazlıkları çözmek için oldukça yetersiz ve anlamsız bir yöntem olduğunu” iddia ettiği için Nobel Barış Ödülü’nü bile alacaktı. Angell, birbirine bağlantılı bir dünya ekonomisinin faydalarını ve böyle bir çatışmanın maliyetlerini vurguladı.. Bu aslında ekonomik olarak birbirine çok bağımlı olan ve daha geniş bir küresel ekonomiye etkileyecek olan ABD ve Çin için de özel bir mesaj niteliğinde.

Angell, Amerika Birleşik Devletleri’ne taşınmadan önce, ilk olarak memleketi olan Britanya’da bir gazete muhabiri olarak çalışmaya başladı. Daha sonra Los Angeles’ın kuzeydoğusunda, az nüfuslu Bakersfield’da bir çiftlikte işçi olarak ve postacı olarak çalıştı. Burada altın ve petrol aramalarına da katıldı. Fakat aradığı servetini bulamayınca ayrıldı ve sonunda İngilizce gazeteler için çalıştığı Paris’e gitti.

Bu dönemde kitle iletişim araçlarının yükselişi üzerine ve kitle psikolojisi üzerine çalışmalarda bulundu.  Avrupa’da “Ölümcül bir milliyetçiliğin” ve “hoşgörüsüzlüğün” yükseldiğine dair endişeler duyuyordu. 1903’te “Üç Bayrak Altında Vatanseverlik” adlı kitabını duygusallık üzerine ve “aşırı şovenizmin devletin çıkarlarına aykırı”” olduğunu iddia ederek yayınladı.

Angell daha sonra, o zamanlar dünyanın en büyük tirajlı gazetesi olan Daily Mail’in Avrupa baskısının yayıncısı olarak çalışmaya başladı. İngiltere ve Almanya’nın arasındaki rekabetin artması ile harekete geçen Angell, aceleyle yeni bir kitap yazdı. Angell’in bu kitabına göre savaşın maliyeti; galip olan için de mağlup olan için de kazançtan çok zarar getirecekti. Angell, bu düşüncelerine katılan bir yayıncı bulamadı ve sonunda kitabı kendi imkanları ile bastı ve dağıttı.

Kötü bir başlangıcına rağmen kitap, daha sonra başarıyı yakaladı. Üst düzey bir İngiliz diplomat, kitap için”beynimi karıştırdı” ifadeleri kullanırken, bir gazete ise “son yılların en çok tartışılan kitabı” olarak adlandırdı. İngiltere Dışişleri Bakanı Sir Edward Gray, “çok ilginç bir kitap” diye yorumlayarak kitabı alenen övdü.

Kitap en çok satanlar listesine girdi ve Norman Angell, artık tanınıyordu. O zamana kadar gerçek adı ile değil Ralph Lane kod adı altında yazmıştı. Fakat sonraki baskılarda Angell ismi artık kabul edildi ve ardından The Great Illusion kitabını da yeniden yayımladı.

Aralarında Mahan’ın da bulunduğu birçok eleştirmen, Angell’in artan karşılıklı bağımlılığın savaşı mantıksız hale getirdiği şeklindeki argümanını reddettiler. Fakat eleştirmenlere rağmen, Angell gittikçe nüfuz kazanıyordu. Kaiser Wilhelm’in bile kitabı “büyük bir ilgiyle okuyup tartıştığı” söyleniyordu.

İngiliz-Alman deniz rekabeti bundan sonra da tüm hızıyla devam etti, ancak iki güç 1912’de bir Balkanlar krizi sırasında duraklama gösterdiler. Ve bu durum Angell’in tezlerinin bir işareti olarak kabul edildi. Şubat 1914’te Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığı bir gezide bir muhabire “Avrupalı güçler arasında asla başka bir savaş olmayacak” dedi. Haziran 1914’te İngiliz filosu, Alman Kiel limanına bir haftalık dostluk ziyareti yaparak Angell’in bu iddiasını güçlendirdi. Fakat o sıralarda 800 mil güneyde olan Saraybosna’da, Avusturya-Macaristan imparatorluğunun arşidükü Franz Ferdinand bir suikasta kurban gitti. Ve beş hafta sonra Birinci Dünya Savaşı başladı.

Savaşın sonucu yine de Angell’i haklı çıkaracaktı. Kalıcı ve yıkıcı maliyetler, elde edilen her şeyden çok daha ağır basıyordu. Bu, Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasındaki bugün yükselen gerilimler için de bir mesaj niteliğinde.

Tarih; uluslararası hukuk, milliyetçilik ve askeri güce karşı, bağımlılık ve ortak çıkarların daha ağır bastığını ortaya çıkarıyor. Bunlar bugün Güney Çin Denizi üzerindeki çekişmeyi de tanımlar nitelikte.

Evet; bu konudaki tarihi iddiaları duyduğunuzda Admiral Zheng’i düşünün. Denizlerin özgürlüğü için Hugo Grotius’i. ABD-Çin silah yarışını duyduğunuzda diğer amiral Alfred Thayer Mahan’ı ve  Washington ile Pekin arasındaki giderek artan sürtüşme ile ilgili Norman Angell’i düşünün. Ve iki ülke arasındaki ekonomik açıdan birbirine bağımlı olan çatışmanın maliyetini düşünün.

İşte bunlar, bu sorunlu sularla ilgili dört hayalet.

Yazının birinci ve ikinci bölümlerini aşağıdaki linklerden okuyabilirsiniz.

Dünya’nın En Önemli Suları: “Güney Çin Denizi” 1.Bölüm

Dünya’nın En Önemli Suları: “Güney Çin Denizi” 2.Bölüm

 

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close