“Tek Kuşak Tek Yol” Projesi Türkiye için Neleri Değiştirecek? - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

“Tek Kuşak Tek Yol” Projesi Türkiye için Neleri Değiştirecek?

Abone Ol 

2013 yılında “Tek Kuşak Tek Yol” Projesi açıklandığında dikkatli stratejistler ve politikacılar Dünya tarihi açısından çok önemli bir dönüşümün ortaya çıkacağının farkına vardılar. Bu proje Dünyanın ekonomi ve finans merkezlerinin değişimine de neden olacak ve nihayetinde güç, batıdan doğuya doğru kayacaktır.

Prof.Dr. Serkan DİLEK tarafından M5 için kaleme alınmıştır.

Kuşak projesi kısaca Avrupa ve Çin’i karayolu, demiryolu ve limanlarla birbirine bağlama projesidir. Proje; Kuzey, Güney ve Merkez olmak üzere üç hattan oluşmaktadır. Türkiye ise merkez hattının en önemli ülkesi olarak göze çarpıyor. Merkez hattı, Pekin ve Urumçi’den başlayarak Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan, İran, Irak, Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Moskova’ya varmakta ve Moskova’dan sonra Hollanda Rotterdam’a ulaşmaktadır. 

Kuşak projesinin, Çin-Rusya- Türkiye gibi ülkelerin güç kazanması, Avrupa’nın zamanla ABD’den uzaklaşarak bu ülkelere yaklaşması, küresel rekabetin Çin-Rusya-Türkiye liderliğindeki Eski dünya ile ABD liderliğindeki yeni Dünya arasında gerçekleşmesi gibi sonuçlara yol açması beklenmektedir. 

Dar kapsamda ise Türkiye’nin güzergâh üzerindeki ülkeler ile dış ticaret ve ekonomik ilişkilerinin artması beklenmektedir. Bunun başlıca nedeni ulaştırma maliyetlerinin düşmesi ve sürenin azalmasıdır. Türkiye’nin merkez güzergâhı üzerindeki ülkelere gerçekleştirdiği ihracat, bu ülkelerin toplam ithalatı ve bu iki verinin birbirine oranı tablo’da verilmiştir.

Ülkelerin toplam ithalatları içinde Türkiye’nin %5 üzerinde pay aldığı ülkelerin Kırgızistan, Türkmenistan, Irak ve Bulgaristan olduğu görülmektedir. Bu ülkelerin tarihi ve kültürel açıdan Türkiye’ye yakınlığı ortadadır. Kırgızistan ve Türkmenistan’ın akrabalık ilişkisi ortadadır. Irak ve Bulgaristan ise hem kültürel açıdan hem de çoğrafi açıdan Türkiye’ye komşudur. Demiryolunun ulaştırma maliyetlerini çok daha düşüreceği dikkate alınmalıdır. Demiryolu sayesinde belki de ürünler, fabrikadan çıktıktan bir iki saat gibi kısa bir süre sonra Irak ve Bulgaristan pazarına ulaşabilecektir. 

Türkiye’nin dış ticarette en fazla açığı verdiği ülke olarak Çin göze çarpmaktadır. Çin’e yapılan 2.5 milyar$, Türkiye ihracatı için önemli bir rakamdır, ancak Çin gibi büyük bir ekonomi için oldukça küçük bir orandır. Türkiye’nin ihracatının Çin toplam ithalatı içindeki payının yüzde birden hayli düşük olduğu görülmektedir. Kuşak projesi bir yandan Çin ürünlerinin Türkiye pazarına daha ucuza ulaşmasına diğer yandan ise Türk mallarının Çin pazarına daha ucuz maliyetle ulaşmasına neden olacaktır. Bu durumda Türkiye’nin Çin’e olan ihracatının ve Çin’den yapılan ithalatın artacağı beklenebilir. Türkiye’ye daha yakın olduğu için Çin yerine başka üreticilerden ithal ettiğimiz malları artık Çin’den yapacağımız görülmektedir. Öte yandan Türk sanayicilerinin de Çin pazarını daha iyi incelemesi ve Çin’e satabileceğimiz malları incelemesi gerekmektedir. Çin toplam ithalatının sadece %1’ini bile Türkiye gerçekleştirirse bu 25 milyar $ gibi bir rakam etmektedir ki toplam ihracatı 170-180 milyar $ olan Türkiye için bu çok önemli bir orandır. 

Güzergah üzerinde akrabalık, kültürel ve dini ilişkilerimizin olmasına rağmen ihracatımızı yeterince geliştiremediğimiz Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan ve İran gibi pazarlar da görülmektedir. Bu pazarlarda Çin ve Rusya ile önemli bir rekabete girişeceğimizi tahmin edebiliriz. Bunun için sanayicilerimizin bu pazarları derinlemesine incelemesi ve stratejiler geliştirmesi gerekmektedir. İran için durum biraz farklıdır. Kuşak projesini baltalamak isteyen ABD’nin nükleer programı bahane ederek ekonomik ambargo uyguladığı İran’ın bir şekilde bu ambargodan kurtulması Türkiye’nin bu ülkeye olan ihracatını da artıracaktır. İran içinde önemli bir Türk nüfusun olması da Türk sanayiciler için önemli bir avantajdır. 

Güzergahın batı tarafında ise Bulgaristan, Romanya, Rusya, Beyaz Rusya, Polonya, Almanya ve Hollanda’nın toplam ithalatı içinde Türkiye’nin payı istenilen oranın altındadır. Bulgaristan ve kısmen de olsa Romanya pazarında Türk mallarının bir miktar ağırlığı bulunmaktadır, ancak güzergah üzerinde diğer ülkelerde oran %1 civarındadır. Çin pazarı için yapılan analiz özellikle Almanya, Hollanda ve Rusya pazarları içinde söylenebilir. Bu ülkelerin toplam ithalatı içinde Türkiye’nin payı %1 civarından sadece %2 civarına çıkması bile Türk ekonomisi için önemli bir gelişme olacaktır. Bu durumda Türkiye’nin Almanya’ya ihracatı 15 milyar $, Hollanda’ya ihracatı 6 milyar $ ve Rusya’ya olan ihracatı ise 3.5 milyar$ olmak üzere toplamda 24.5 milyar$ gibi bir kazanç ortaya çıkacaktır. Bu ülkelerde önemli bir Türk nüfusun yaşaması da Türk sanayicileri için bir avantaj oluşturacaktır. 

Kısaca kuşak projesi, Türk ihracatçıları önemli fırsatlar sunmaktadır. Recep Tayyip Erdoğan gibi vizyon sahibi, stratejik zeka sahibi bir liderle yıllık 170-180 milyar$ ihracat yapan Türkiye’nin bu oranı sadece birkaç senede 300 milyara ulaştırması mümkündür. Ulaştırma maliyetlerinin düşmesi, güzergâh üzerindeki ülkelerde yaşayan azımsanamayacak Türk nüfusu ihracatçılarımız için önemli avantajlar olarak ortaya çıkmaktadır. 

Türkiye için bu projenin içerdiği riskler de mevcuttur. Birincisi ise ABD’nin tutumudur. Zira kuşak projesinin başarılı olması durumunda Asya-Avrupa ve Afrika’dan oluşan Eski dünya, yeni Dünya’yı temsil eden Amerika karşısında güç kazanacaktır. Mücadele Çin-Rusya-Almanya ve Türkiye önderliğindeki eski Dünya ile ABD arasında olacaktır. Kısacası projenin ABD çıkarları ile örtüşmediği aşikârdır. ABD’nin ise bu süreçte merkez güzergahında olan ülkelere karşı çeşitli operasyonlar sürdürdüğü görülmektedir. Örneğin; Gezi parkı olaylarında Osman Kavala ve yurtdışı bağlantıları ortadadır. Yine Gezi Parkı olaylarında İstanbul Havalimanı, Marmararay, Yavuz Sultan Selim, Osmangazi köprüsü gibi projelere karşı çıktıkları ortadadır. 15 Temmuz darbe girişimini tezgahlayan terörist elebaşının da ABD Pensilvanya’da ikamet ettiği, yargılanması için Türkiye’ye iade edilmediği açıkça bilinmektedir.

Nükleer çalışmaları bahane edilerek İran’a uygulanan ekonomik yaptırımları da bu çerçevede değerlendirmek gereklidir. Benzer biçimde Rusya’ya da baskılar uygulanmaktadır. Almanya’ya Volkswagen ve diğer Alman markaları üzerinden uygulanan baskıları da düşünelim. Muhtemelen ABD’nin güzergah üzerindeki ülkelere uyguladığı baskı daha da artacaktır.

Zira, ABD dünya üzerindeki hegemonik gücünü paşa paşa Çin’e vermek istemeyecektir. Türkiye üzerine ABD’nin uyguladığı baskı da artacaktır. Bu baskıya karşı Türkiye’nin daha önce hiç olmadığı kadar Recep Tayyip Erdoğan gibi bir lidere ihtiyacı bulunmaktadır.

İkinci risk ise Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı insanlık dışı uygulamalardır. Çin, güzergah üzerinde bulunan Urumçi’de (Doğu Türkistan) sorunla karşılaşmamak için insanlık dışı zulüm uygulamaktadır. ABD ise bunu kullanarak Çin üzerine uyguladığı baskıyı artıracaktır. Üstelik bu zulüm, kuşak projesi üzerindeki diğer ülkelerden de tepkiyle karşılanmaktadır. Kuşak projesi ABD için sadece Dünya egemenliğini kaybetme anlamına gelmemekte, varolma mücadelesi olmaktadır. Zira kuşak projesi zamanla ABD-Çin arasındaki karşılıklı bağımlılık ilişkisinin sona ermesi ve ABD’nin çok önemli bir ekonomik krize girmesine neden olabilecektir. Çin halen ABD hazine bonolarının en önemli müşterisi durumundadır. 

Üçüncü risk ise güzergâh üzerindeki ülkelerden bazılarının kuşak projesine karşı çıkması durumudur. Bu risk diğerlerine göre daha düşüktür, zira Çin projeyi bunu silahlı gücüne değil yumuşak güce dayalı olarak gerçekleştirmeye çalışmaktadır. “Tek Kuşak Tek Yol” projesi 65 ülkeyi kapsamakta ve ekonomik olarak onlara fayda sağlamayı vaat etmektedir. Diğer bir ifade ile proje kazan-kazan ilkesine uyumludur.

Belki Çin’in bu projeyi neden gerçekleştirmeye çalıştığını irdelemek gereklidir. Proje ile Asya ve Avrupa arasındaki ticaret ve ekonomik ilişkiler gelişecek. Ulaşım süresi kısalırken ulaştırma maliyetleri düşecek ve Çin’in Avrupa pazarına çok daha rahat açılabileceği görülmektedir. Diğer yandan, Demiryolu ağları Çin sanayisi için gerekli olan hammadde ihtiyacının da ucuz maliyetlerle giderilmesi sağlanacaktır. Ayrıca proje çok da uzun olmayan bir sürede Çin-Rusya-Almanya ve Türkiye egemenliğinde bir yeni bir Dünya’nın ortaya çıkmasına neden olabilecektir. 

Kuşak projesinin Türkiye açısından ne gibi sonuçlara yol açacağını da inceleyelim. Türkiye ihracat ve ithalatının artmasına neden olacağını yazının başında belirtmiştik. Diğer sonuçlardan biri de Türkiye ile Türki cumhuriyetler arasındaki kültürel, ekonomik ilişkilerin artmasıdır. İstanbul’daki bir işadamı, akademisyen vb. trene atlayıp Türki cumhuriyetlere gidebilecek ve aynı yolla geri dönebilecektir. Aynı şey Türki cumhuriyetlerde yaşayanların Türkiye’ye yolculukları için de geçerlidir. Bu ise Türki cumhuriyetler üzerindeki Rus etkisini azaltmamız için Türkiye’ye fırsatlar sunmaktadır. 

Kuşak projesi, Türkiye’yi önemli bir lojistik merkezi haline getirecektir. Türkiye, bu sayede Asya-Avrupa ve Afrika üçgeninin merkezinde bulunmasının avantajlarını kullanabilecektir. Çanakkale köprüsü, Osmangazi köprüsü, Yavuz sultan Selim köprüsü, Marmararay gibi dev projeler aslında “Tek Kuşak Tek Yol” projesinden ayrı düşünülmemesi gereken projeler, bir sistemdir. 

Kurulacak bağlantı yolları da Anadolu kentlerinin ekonomik gelişimine katkı sağlayacak, belki birçok Anadolu şehrindeki sanayicilerin ihracat imkanlarını artıracak ve bu şehirlerin zenginleşmesine katkıda bulunacaktır. Türkiye’de bölgeler arasında kalkınmışlık farklarının azalmasına neden olacaktır. Bunun için öncelikle Anadolu sanayicilerimizin “Tek Kuşak Tek Yol” projesi hakkında bilinçlendirilmesi gereklidir. Bilinçlendirilmeliler ki bu projeden fayda elde edebilsinler. Türkiye açısından risk ise pazarlarını Çin’e kaptırma riskidir. Zira Çin mallarının en büyük dezavantajı çoğrafi uzaklık nedeniyle malların Avrupa’ya geç teslim edilmesidir. Kuşak projesi ise bu dezavantajı ortadan kaldırmaktadır ve bu da bazı Türk ürünlerinin ihracatını olumsuz yönde etkileyebilecektir. 

Sonuç olarak “Tek Kuşak Tek Yol” projesi Türkiye açısından önemli fırsatlar sunmaktadır. Recep Tayyip Erdoğan gibi vizyon sahibi karizmatik lider sayesinde Türkiye’nin bu fırsatları kullanması mümkündür. Eğer bu fırsatlar kullanılırsa ABD liderliğinde bir Dünya yerine içinde Türkiye’nin de bulunduğu yeni bir dünyanın kurulması mümkün…

 

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close