İsrail ve Lübnan Sınır Anlaşmazlığı BAE'ye Akdeniz'in Yolunu Açabilir - M5 Dergi
Öne ÇıkanStrateji Analiz

İsrail ve Lübnan Sınır Anlaşmazlığı BAE’ye Akdeniz’in Yolunu Açabilir

Abone Ol 

İsrail ile kurduğu yeni ilişkiler nedeni ie Abu Dabi, bölgedeki gıpta edilen gaz rezervleri konusunda Beyrut ile arabuluculuk yapabilir mi?

Middle East Eye’de yayımlanan makale M5 tarafından çevrilmiştir.

Birleşik Arap Emirlikleri Lübnan’ın yanı sıra artık İsrail ile de ilişkileri geliştirdi. BAE’nin petrol şirketleri bu yeni statüden faydalanabilir ve iki düşman arasında tartışmalı sularda gaz çıkarabilir.

Bununla birlikte sondaj haklarının bir bölümü için rekabet şiddetli olacak ve Lübnan’ın İsrail’e olan düşmanlığı potansiyel gelirlerin paylaşılması konusunda sorunları da şüphesiz ki bitirmeyecek.

İsrail ile Lübnan arasında, BM barış gücü Unifil’in üssünde düzenlenen ve ABD’nin arabuluculuğunda gerçekleştirilen dolaylı görüşmeler, komşuların deniz sınırıyla ilgili bir anlaşmazlığı çözmek amacıyla Ekim ayında başlatıldı.

Söz konusu Akdeniz bölgesi, gaz arama ihalelerine sunulmak üzere Beyrut tarafından bölünmüş iki bloğa yayılıyor. 2011 yılında Birleşmiş Milletler’e kayıtlı haritaya göre 860 kilometrekarelik bir deniz alanıdır.

1948’den beri düşman devletler olan Lübnan ve İsrail ilişkileri her konuda olduğu gibi sınır da oldukça çekişmeli. Doğalgaz rezervlerinin denizin altında olması ihtimali, özellikle de korkutucu bir ekonomik kriz altında olan Lübnan için tehlikeyi daha da artırıyor.

ADNOC Grubu’nun temsilcisi olan Amos grubun; “Lübnan’ın güney bloklarında olduğu kadar kuzey İsrail bloklarında da bir işletme hissesi alabileceğini ve parsellerin bu şekilde daha kolay birleştirip çatışmayı çözebileceğini” söyledi.

Lübnan-İsrail dolaylı görüşmeleri hakkında içeriden bilgisi olan Lübnanlı Mohamad Obeid, Middle East Eye’a Hochstein’ın önerisinin “türünün ilk örneği olmadığını” söyledi. Obeid, ABD eski dışişleri bakan yardımcısı David Satterfield’ın 2019’da böyle bir öneride bulunduğunu söyledi.

Satterfield’ın önerilerinden biri, İsrail ve Lübnan arasında BM gözetiminde bir karşılıklı güven fonu kurmaktı. Sınırlar ve gaz sahalarının dağıtım ve kâr yüzdesi üzerinde bir anlaşma olması halinde bu kârların yüzdeye göre ilgili yerlere aktaralıbileceğiydi.

Ancak Obeid’e göre, İsrail ile dolaylı ekonomik işbirliği kurmayı amaçlayan böyle bir öneri Lübnan tarafı tarafından reddedildi.

Obeid; tekrar ortaya atılacak böyle herhangi bir önerinin; “Lübnan müzakere ekibinin otomatik olarak reddedmesine ve geri çekilmesine yol açacağını”, çünkü bunun İsrail ile doğrudan mali işbirliğine yol açacağını sözlerine ekledi.

İsrail-BAE Anlaşması

Satterfield’in 2019’daki önerisinden bu yana, Orta Doğu’daki siyasi ittifaklar Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri ile değişti. İki ülke 15 Eylül’de Washington’da İsrail ile bir normalleşme anlaşması imzaladı.

O zamandan beri BAE; Kıbrıs, Mısır, Türkiye ve Yunanistan gibi ülkeleri de bölgeye çeken olası gaz rezervleri üzerindeki jeopolitik rekabetin sıcak noktası olan Doğu Akdeniz’deki varlığını artırmak için adımlar attı.

OPEC’in üçüncü büyük petrol üreticisi BAE, İsrail ile ticaret ve nakliye anlaşmaları imzaladı ve Dubai’nin DP şirketi, Çinli bir şirket tarafından geliştirilmekte olan Hayfa Limanı’nı satın almak için teklif verdi. İsrailli bir boru hattı şirketi olan EAPC, Ekim ayında BAE ham petrolünü Kızıldeniz kenti Eilat’tan Akdeniz limanı Aşkelon’a bağlayan bir boru hattıyla Avrupa’ya taşımak için bir anlaşma imzaladı.

Bu arada, Aralık ayında BAE, Akdeniz Gaz Forumu’na (EMGF) gözlemci olarak katıldı ve İsrailli enerji yetkilileri ile ADNOC Grubu temsilcileriyle petrol ve doğal gazda ikili işbirliğini geliştirmek için bir araya geldi.

Politik risk danışmanı ve Ortadoğu Stratejik Perspektifleri’nin kurucu ortağı olan Mona Sukkarieh, EMGF’nin ülkeler ve çeşitli paydaşlar arasında tartışmaları azaltmak için iyi bir platform olduğunu ancak yine de kendini kanıtlaması gereken yeni kurulmuş bir organizasyon olduğunu söyledi.

Sukkarieh, “Bölgede büyük enerji işbirliği alanları mevcu ve bu bağlamda, BAE fırsatları tespit ederek sürece katma değer sağlayabilir” dedi.

Sukkarieh, Lübnan’ın petrol veya gaz rezervlerini doğrulamadığını, ancak sismik çalışmaların ilginç ve büyük enerji potansiyeline işaret ettiğini söyledi.

Sukkarieh; “Lübnan’ın 2020’de yaptığı kuyu çalışmaları hayal kırıklığı yaratan sonuçlarla verdi. Ancak açık deniz keşifleri, birçok zorluk ve belirsizlik içeren uzun bir süreç. Hayal kırıklığı yaratan bir kuyu bile paha biçilemez verileri beraberinde getiriyor. Elimizde ne kadar çok veri varsa, keşifler için umutlarımız o kadar iyi. “açıklamasında bulundu.

Blok 4 ve Blok 9

Lübnan, açık denizdeki enerji kaynağı keşifleri için ilk iki sözleşmeyi Fransız enerji devi Total’e verdi. Haziran ayında Total’in bir kısmı tartışmalı bölgede bulunan Blok 9’da sondaj yapmaya hazırlandığı bildirildi.

Fakat bu sondaj operasyonu, deniz sınırı görüşmeleri nedeniyle birkaç kez ertelendi. Haziran ayında Lübnan Petrol İdaresi’nin yönetim kurulu üyesi Wissam Chbat, Total’in Mayıs 2021’e kadar sondajı tamamlayacağını ancak şirketin henüz çalışmalara başlamadığını dile getirdi.

Dolaylı görüşmelere katılan ekibin bir parçası olan Lübnanlı bir yetkili ise ADNOC Grubu’nun açık deniz keşif çalışmalarına “diplomatik koridorlarda” katılma olasılığını dışlamadığını, ancak Lübnan heyetine böyle bir öneriyle yaklaşılmadığını söyledi. ”

BAE’nin sunabileceği uzmanlığa rağmen, New York merkezli Doğal Kaynak Yönetişim Enstitüsü müdürü Laury Haytayan, BAE’nin bölgeye olan ilgisinin abartılmaması gerektiğini ve Hotchstein’ın önerisinin “resmi bir girişim” olmadığını söyledi.

Haytayan ; BAE’nin Lübnan’ı “İran üssü” olarak gördüğünü dolayısıyla “BAE’nin Lübnan’da İran’ın himayesinde Lübnan devleti için karlı olabilecek olumlu bir rol oynamakla ilgilenmeyeceğini” iddia etti.

Haytayan; sözkonusu açık denizde gaz arama çalışmaları başlamadan önce İsrail ile Lübnan arasındaki sınırlar üzerinde bir anlaşma imzalanması gerektiğini ve bunun “gaz gelirlerinin dağıtımına ilişkin gelecekteki herhangi bir tartışmanın önüne geçeceğini” söyledi.

ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ise konuyla ilgili yorum yapmayı reddetti.

Kaynak: M5 özel içeriğidir. Kaynak gösterilerek kullanılabilir.

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close