Analiz: AB ve Macaristan arasında Ukrayna ihtilafı artıyor! - M5 Dergi
DünyaÖne Çıkan

Analiz: AB ve Macaristan arasında Ukrayna ihtilafı artıyor!

Abone Ol 

Orban’ın Batı’nın, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Rusya’yı Ukrayna’ya karşı savaşa ittiğini ve orada bir vekalet savaşı yürüttüğünü düşünmesi; AB içinde karar mekanizmalarının yeknesaklığını bozuyor.

Geçtiğimiz hafta Perşembe günü Brüksel’de başlayan ve 2 gün süren Avrupa Konseyi toplantısında Ukrayna ve Moldova ile katılım müzakerelerine başlama kararı alındı. Ayrıca, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel Gürcistan’ın adaylık statüsü kazandığını açıkladı. Bununla birlikte, Ukrayna’ya yapılacak mali yardımlar da toplantının gündem maddeleri arasındaydı.

Avrupa Birliği’nin (AB) karar alma süreçleri, tüm üyelerin konsensüs sağlamaları neticesinde gerçekleşiyor. Dolayısıyla bu toplantıda gözler Ukrayna konusunda uzun süredir şerh koyan ve AB ile müşterek kanaati paylaşmayan Macaristan Başbakanı Victor Orban’ın üzerindeydi.

“Orban’ın Ukrayna-Rusya savaşından Batı’yı sorumlu tutması meseleye temelden farklı bir yaklaşıma sahip olduğunu gösteriyor.”

Zirve öncesinde Orban, ülkesinin Ukrayna ile katılım müzakerelerine başlanmasına karşı olduğunu, Ukrayna’ya yapılması planlanan 50 milyar avroluk yeni bir AB bütçe desteğini de veto edeceğini deklare etti. 50 milyar avroluk bu paket, 17 milyar avro tutarında geri ödemesiz hibe ve 33 milyar avro tutarında düşük faizli krediden oluşuyor.

Müzakerelere başlama kararının yapılacağı oylama öncesinde Orban’ın odayı terk etmesiyle olumlu karar alınabildi. “Ne kızı ver ne dünürü küstür” usulü yapılan bu diplomatik manevra, Macaristan’ın resmi olarak kararı desteklememesini ama aynı zamanda genişleme süreciyle ilgili kararlar için gerekli olan oybirliğini de ihlal etmemesini sağladı.

Zirve Ukrayna’ya yapılması planlanan mali desteğe Macaristan tarafından konulan veto ile son buldu. Avrupa Konseyi Başkanı Michel, önümüzdeki yılın başlarında Ukrayna’ya mali yardım konusuna tekrar döneceklerini ve oybirliğine varmaya çalışacaklarını söyledi.

“Orban’ın Batı’nın, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Rusya’yı Ukrayna’ya karşı savaşa ittiğini ve orada bir vekalet savaşı yürüttüğünü düşünmesi; AB içinde karar mekanizmalarının yeknesaklığını bozuyor.”

Yapılan değerlendirmeler de Macaristan’ın daha önce bloke edilen AB fonlarına karşılık Ukrayna konusunda veto aracını kullanacağı yönündeydi. Zirve öncesi Avrupa Komisyonu, Macaristan’a yönelik 10 milyar avrodan fazla uyum politikası fonunun blokesini kaldırdığını açıkladı. Brüksel, Orban’ın ülkesindeki hukukun üstünlüğüne ilişkin iddialar nedeniyle bu fonları dondurmuştu.

AB ve Vişegard Dörtlüsü ile Macaristan arasındaki sorunlar

AB ile Macaristan arasındaki sorunların ajandası bir hayli dolu. Yargı bağımsızlığı, LGBT hakları ve iltica sistemiyle ilgili hususlarda yaşanan görüş farklılıkları nedeniyle Macaristan’ın mali fonları AB tarafından donduruluyor.

Polonya-Macaristan ekseni AB’nin Brüksel elitlerine karşı uzun süre ittifak içinde oldular. Fidesz (Macar Yurttaş Birliği) ve PiS’in (Hukuk ve Adalet Partisi) ittifakı AB zirve masasında birçok anlaşmazlığa neden oldu. Hukukun üstünlüğü tartışmaları Varşova ve Budapeşte’nin 7. madde prosedürüne ve AB fonlarının kesilmesine maruz kalması demekti. Vişegrad Dörtlüsü olarak AB ve NATO üyeliği elde edildikten sonra gösterilen dayanışma, geçtiğimiz ay Polonya’da muhalefetin birleşmesi neticesinde yeterli sandalye sayısına ulaşarak iktidarı devralmasıyla son buldu.

Eleştiri ve gerginliklerin bir diğer nedeni de Macaristan’ın Rusya ile ilişkileri ve yürüttüğü diplomasidir. Çekya ve Polonya başbakanları Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile dayanışmalarını ifade etmek üzere birlikte trenle Kiev’e giderlerken Orban Ukrayna’nın AB üyeliğine karşı olduğunu ifade etti.

Macaristan’ın Rus gazı için ruble cinsinden ödeme yapmaya devam etme isteği de dahil olmak üzere Rusya ile yakın ittifakı, AB’nin geri kalanıyla ilişkilerinde makasın açılmasına neden olan bir diğer unsur.

Benzer şekilde Orban, ülkesi için Rus petrolünün boykot edilmesi gibi kapsamlı muafiyetleri müzakere etmekten kaçınmadı. Ayrıca Rusya’ya yönelik yaptırımları da defalarca sert bir dille eleştirdi. Silah sevkiyatlarının Macaristan topraklarından geçişine izin vermeyerek Ukrayna’ya silah sevkiyatını reddetti, Kiev’e silah sağlamanın sadece savaşı uzattığını ifade etti.

Orban’ın Ukrayna-Rusya savaşından Batı’yı sorumlu tutması meseleye temelden farklı bir yaklaşıma sahip olduğunu gösteriyor. Orban’ın Batı’nın, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Rusya’yı Ukrayna’ya karşı savaşa ittiğini ve orada bir vekalet savaşı yürüttüğünü düşünmesi; AB içinde karar mekanizmalarının yeknesaklığını bozuyor.

Macaristan’ın Ukrayna ile ne alıp veremediği var?

Ukrayna ile müzakerelere başlanması kararının açıklanmasından hemen sonra Orban sosyal medyada bir video yayınlayarak kararı “tamamen anlamsız, mantıksız ve yanlış” olarak nitelendirdi.

Budapeşte’ye göre, Ukrayna’nın AB’nin katılım müzakerelerine başlamadan önce belirlediği 7 koşuldan sadece 3’ünü yerine getirmiş olması, Ukrayna’daki yüksek yolsuzluk oranı ve genişlemenin getireceği güvenlik sorunları müzakerelere başlamak için yeterli temeli sağlamıyor. Brüksel’e göre ise Kiev 7 koşuldan 6’sını yerine getirdi. Yerine getirilmesi gereken son şart ise oligarkların ülkedeki etkisini azaltmayı amaçlayan yeni bir lobicilik yasası ki Macarlar buna ikna olmuş değil.

Peki buna rağmen Orban neden müzakerelere dolaylı olarak izin verdi? AB üyelik müzakereleri uyarılar, tavsiyeler ve teknik detaylardan oluşan uzun bir süreci kapsıyor. Bu sebeple, Ukrayna’nın bloğa katılmaya hazır hale gelmesinin uzun yıllar sürmesi bekleniyor. Başbakan Orban süreci ilerleyen aşamalarda yönlendirmek için pek çok imkanı olduğunu biliyor.

Ancak Macaristan ile Ukrayna arasındaki sorunların temelinde farklı hususlar söz konusudur. Ukrayna’nın batısındaki Transkarpatya bölgesinde yaşayan Macar azınlık nedeniyle Macaristan ve Ukrayna arasında uzun süredir devam eden ciddi bir husumet var. Bu bölgede 200 binin biraz altında etnik Macar yaşıyordu; bugün ise bu rakam 130 bine düştü.

Macaristan’ın komşu ülkelerinde yaşayan Macar azınlıkların refahı, komünizm sonrası dönemde Budapeşte’deki hükümetlerin hassas olduğu ve sürekli kaygı duyduğu bir konu. Bu nedenle, Budapeşte Ukrayna’daki Rus dilinin etkisini azaltmayı amaçlayan “Ukrayna dil yasası” kanunundan rahatsızlık duydu. Orban hükümeti bu yasanın ülkedeki Macar azınlığı da hedef aldığını, 2017’den bu yana Ukrayna okullarında Macarca öğrenmeyi giderek zorlaştırdığını düşünüyordu. Macaristan, Ukrayna’nın azınlıklara yönelik politikası nedeniyle 2017’den bu yana birçok kez ve en son Şubat 2022’nin başlarında Ukrayna ile NATO işbirliğini veto etti. Ukrayna, Macarların ve diğer AB vatandaşlarının kendi dillerinde konuşma ve eğitim görme hakkını garanti altına alan yeni bir yasayı kabul etse de geride negatif bir ajanda kalmış oldu.

Çifte vatandaşlık konusunun da iki ülke arasında ciddi bir diplomatik çatlak olduğunu söyleyebiliriz. Ukrayna’da yasalar gereği çifte vatandaşlık mümkün olmamasına rağmen 2018 yılında ülkedeki azınlık Macarlara, Macar vatandaşlığı verildiği iddiası zaten gergin olan ilişkilerin artmasına neden oldu.

Genel olarak Orban’ın Ukrayna politikasının ülkenin kendisinden ziyade iç ve dış politika öncelikleriyle ilgili olması muhtemeldir. Ukrayna’daki Macar azınlığın özerkliği ya da egemenliği konusundaki tavırlarıyla Orban’ın, hala “Büyük Macaristan” ve 1918 öncesi sınırlarını hayal eden aşırı sağcı seçmenleri hedef aldığına ilişkin yorumlar yapılıyor. Ancak ne olursa olsun, Macaristan’ın kararı Ukrayna’daki durum karşısında AB’nin birliğinin bozulduğunun ve derin görüş ayrılıklarının işaretidir.

Macaristan yalnız değil

Ayrıca, Macaristan Ukrayna konusunda yalnız değil. Slovakya Başbakanı Robert Fico da Ukrayna’ya yardım konusuna şüpheci yaklaşıyor. Polonya’da AB ile daha yakın ilişkiler kurması beklenen muhalefet iktidara gelse de Ukrayna konusunun oy çokluğu ile değil yeterli sandalye sayısına ulaşılamamasından kaynaklandığı hatırlandığında, önceki iktidar partisi seçmeninin de “Ukrayna yorgunluğunu” dile getirdiği ve Ukrayna’ya destek konusunda muhalif seslerin yükseldiği hatırlanıyor.

Brüksel’de 2 gün süren zirvenin ardından AB liderleri Başbakan Orban’ın Ukrayna’ya mali yardım konusunda fikrini değiştirme ihtimalinin sıfıra yakın olduğunun farkında. Böyle bir durumda 26 topluluk ülkesi, fonların yine de Kiev’e gitmesini sağlamak için alternatif bir plan üzerinde çalışıyor.

Ukrayna’nın AB üyeliği ve yaratacağı krizler

AB için her genişlemenin bir maliyeti var ve bu maliyetler arttıkça Ukrayna’nın destekçileri olan ülkeler türbülans yaşayabilir. Polonya’nın tahıl ihracatı konusunda Ukrayna ile yaşadığı son kriz bu duruma bir örnektir. Nüfuslarını göz önüne aldığımızda genişleme süreci Varşova ve Kiev arasındaki ekonomik ve siyasi rekabeti artıracaktır.

Yaklaşan ABD seçimleri ve iktidar değişimi, ABD’nin Ukrayna’ya verdiği desteğin azalma riski, Brüksel’in daha büyük bir yükün altına gireceği anlamına geliyor. Güvenlik açısından bakıldığında bu yükün nasıl karşılanacağı belirsizdir. Zira Avrupa ülkeleri ulusal güvenliklerine yönelik en büyük tehdidin ne olduğu konusunda farklı bakış açılarına sahipler. Ukrayna’da devam eden yolsuzluk söylemleri, bu ülkeye ne zamana kadar daha yardım yapılacağı sorusunu ve şeffaflık konusundaki şüpheleri cevaplayamıyor.

AB’nin ulusal çıkarlar üzerinde pazarlıkların yapıldığı bir arena haline geldiği söylemi de haksız sayılmaz. Çekya’nın köprü inşa etmek için ağır çelik levhalara ihtiyacı olduğunu savunarak Rusya’dan çelik ithalatına getirilen yasaktan muafiyet talebi, 1 yıl önce Rusya’dan petrol ithalatı yasaklandığında Macaristan, Slovakya ve Çekya’nın muaf tutulması, ülkelerin kendi önceliklerini savunduğunu gösteriyor.

Ukrayna’nın AB üyeliği uzun bir yol, müzakere süreci sadece bir başlangıç ve Ukrayna ise hala savaşta. Dolayısıyla, Ukrayna’nın üyelik müzakerelerinin başlatılmasının Ukrayna’ya savaştaki direncini koruyabilmesi için verilen bir destekten öte anlam taşıyıp taşımadığını zaman gösterecektir. Yaklaşan ABD seçimleri ile müzakere masasının kurulması ise kimseyi şaşırtmayacaktır.

Kaynak: AA / Emrah Dokuzlu

Abone Ol 

İlgili Yazılar

Abone Ol 
Back to top button
Close
Close